Bizim Çocuklarımıza Bıraktığımız En Büyük Miras Kültür Değerlerimizdir

Bizim Çocuklarımıza Bıraktığımız En Büyük Miras Kültür Değerlerimizdir Bizim Çocuklarımıza Bıraktığımız En Büyük Miras Kültür Değerlerimizdir

Bretz Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Ata, çocukları ve torunlarıyla olan ilişkilerini ve birbirleri hakkındaki düşüncelerini Klass’a anlattı..

Mobilya dünyasında farklı bir çizgi yaratarak adından söz ettiren Bretz Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı özcan Ata, 3 çocuk ve 2 torun sahibi. İş hayatının yoğunluğunda artan vakitlerinde ailesi ve torunlarıyla vakit geçirmeye özen gösteren özcan Ata, çocuklarımızı, torunlarımızı ve gelecek tüm nesilleri kültür ve insani değerler çerçevesinde büyütmemizin ülkemiz ve insanlık adına önemine değiniyor. çocuklarıyla birlikte kendisinin de büyüdüğünü belirten Bretz Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı özcan Ata, büyük kızı ve Bretz Yönetim Kurulu üyesi Merve Ata Arslan, Melike Ata, Can Ata ve torunları Yiğit ve Mira ile olan ilişkilerini ve birbirleri hakkındaki düşüncelerini Klass’a anlattı.

 

öZCAN ATA: “çok çalıştım ve dünya üzerinde birtakım şeylere sahip oldum. Ama ben çocuklarıma hep şunu söyledim; babanızın mirasından istifade edin. Bu miras babadan kalan mal olarak düşünülmemeli. Babanın mirası ahlaktır, tecrübeleridir, network’üdür, itibarıdır, kazandıklarıdır. Bunlar para ile satın alınamaz.”

 

MERVE ATA ARSLAN: “Babamın lebi derya bir bilgisi vardır. öğretmeyi, paylaşmayı sever. Ustalık ilişkisine çok önem verir. çünkü kendisi işi alaylı öğrendiği için buna çok önem verir. O yüzden bizim gibi onların tabiriyle fakülteli olanlara daha mükemmelliyetçi bir gözle bakarlar ve daha çok beklentileri olur ve çok iyi bir patrondur.”

 

özcan Bey, 3 tane çocuğunuz ve 2 tane torununuz var. öncelikle baba olmak ve sonrasında dede olmak hayata bakış açınızı nasıl değiştirdi?

öZCAN ATA: İlk çocuğum dünyaya geldiği zaman imkansızlıklar çok büyüktü ve kızım Merve’nin doğumu biraz da sıkıntılı olmuştu. O zaman aldığım maaşın 4’te 1’ini onun ultrasonu için kullanıyorduk. 9 gün hastanede kalmışlardı. Param yoktu ve hastaneden çıkarmak için muhtardan kağıt almıştım. Sonra diğer kızım ve oğlum oldu. Ama benim hayatımdaki iniş çıkışlar, zorluklar bazı kavramları yok etti. Dolayısıyla Merve’yle neredeyse beraber büyüdük. çünkü Merve dünyaya geldiği zaman 1983 senesinde ben de askerden gelmiştim. Daha 25 yaşında bile değildim ve çok erken yaşta baba olmuştum. 40 yaşıma geldiğimde neredeyse bir genç kız vardı karşımda. Sonrasında Melike ve Can dünyaya geldi. Ama ben çocuklarla birlikte büyüdüğüm için baba-evlat ilişki kavramını çok fazla benimseyemedim. Merve de çok erken yaşta evlendiği için sonra bir baktım ki 10 yaşında bir delikanlı torunumuz olmuş. Merve’nin büyüdüğüne daha yeni alışmaya başlarken bir de torunum oldu. Onun için baba ve dede kavramı benim için bir karmaşa haline gelmişti. Ben Merve’ye baktığımda onu çocuk olarak idrak etmeye çalışırken onun çocuklarını gördüğümde buna alışmam da kolay olmadı. Herhalde benim içimdeki çocuk daha büyümedi. öncelikle kendimin büyümesi gerektiğini düşünüyorum. Evin en afacan çocuğu benim.:) Ama tabi torun sevgisi çocuk sevgisinin önüne geçti. Torunlar ne yapsa çok tatlı geliyor.

 

“BABANIN MİRASI AHLAKTIR, TECRüBELERİDİR, NETWORK’UDUR, İTİBARIDIR, KAZANDIKLARIDIR”

Peki, çocuklarınızı büyütürken nelere dikkat ettiniz?

ö.A.: çocuklarımı hiçbir zaman mesleki anlamda yönlendirmeye çalışmadım. Ama Merve bizimle çalışıyor, Can’ın da tasarım fikirleri güzel. çocuklarıma Allah’ın bizden istediği “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” sözünün bilinciyle, istikametinden hiç ayrılmayan ve çizgisini koruyan, topluma, ailesine, ülkesine, cumhuriyetine faydalı birileri olması gerektiğini söyledim. Hiçbir zaman kimsenin hakkına riayet etmemelerini ve kazanmadıkları, ait olmadıkları, onlara hak edilmemiş bir bedeli kabul etmemeleri gerektiğini belirttim. Ne olursa olsun aldığınız iş olabilir, verdiğiniz söz olabilir bunlara çok dikkat edin dedim. İyi bir birey olmaları için, iyi bir vatandaş olmaları için sorumluluklarını taşımalarını ve bu sorumluluk bilinciyle yaşamalarını her zaman tavsiye ettim. çalıştım ve dünya üzerinde birtakım şeylere sahip oldum. Ve çocuklarıma hep şunu söyledim; babanızın mirasından istifade edin. Ama insanlar bu mirası karıştırıyorlar. Babanızın mirasına sahip çıkın diyorum. Bu miras babadan kalan mal olarak düşünülmemeli. Babanın mirası; ahlaktır, tecrübeleridir, network’udur, itibarıdır, kazandıklarıdır. Bunlar para ile satın alınamaz. Ben hayatım boyunca aileme dışarıdan kötü bir söz getirmedim. Anlattığım miras bu; iyi bir birey olmaları, iyi bir vatandaş olmaları ve ülkelerini seviyor olmalarıdır. Ben Londra’da Bretz mağazasını sadece koltuk satmak ya da evleri dekore etmek için açmadım. Orada bir Türk insanı olarak Atatürk’ün resmini astım. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin birer evlatlarıyız. Biz orada aynı zamanda bir elçilik yaptık. Misafirperverliğimizi, adetlerimizi, örf ve geleneklerimizi dünyaya tanıtmaya çalıştık. Mesela bir polis bizim yanımızdan geçerken ona bir şeyler ikram ediyorum. Ve o adamlar bir daha bana selam vermeden geçmiyor. Bizler okulda okuduğumuzda bütün öğretmenlerin, müdürlerin ismini biliyoruz ama her gün okulu temizleyen hademenin ismini bilmiyoruz. Ben öyle düşünmüyorum. Benim oturduğum sitede ilk tanıştıklarım güvenlikler ve bahçıvanlardır. çocuklarıma da bu değerleri vermeye çalışıyorum. Bu mesajları çocuklarımıza yerleştirebilirsek o zaman toplumumuz ve ülkemiz güzelleşecek. Bizim çocuklarımıza bıraktığımız en büyük miras kültür değerlerimizdir.

 

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Haziran sayısında..

Fotoğraflar: Ahmet çevik