BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE YAŞADIKÇA BENİM ASLA UMUDUM TÜKENMEZ

BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE YAŞADIKÇA BENİM ASLA UMUDUM TÜKENMEZ BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE YAŞADIKÇA BENİM ASLA UMUDUM TÜKENMEZ

Şerife Gelin! “Varamazsam hiç olmazsa yolunda ölürüm” diyen Kadın… Herkes gibi üzerine zimmetli olan mermileri cepheye ulaştırmak için kağnısına koyduğu minik bebeği Elif ile dondurucu soğuklarda yollara düşen Kadın.. Vardığı yollarda -mermiler ıslanmasın, kızı üşümesin- deyip üzerindeki kazaktan fedakarlık eden Kadın… Soğukta yürümemek için inat eden öküzünden aldığı üvendire ile kağnısını yürüten Kadın…

Sonra? Sonra ne mi oldu?

Elif çatlayacak gibi ağlar oldu, Şerife Gelin’in kolları adeta robotlaştı,

Kağnı ise şehrin dışındaki Kastamonu kışlasının yakınına kadar gelip orada durdu.

Yağan kar dindi, Elif hala ağladı… Etraf dinginleşip Elif’in feryadına kulak kesildi!

 

Ve bu kimsesiz kağnının yanına giden görevliler karşılaştıkları acıklı manzarayı şöyle not ettiler…
"Kağnı üzerinde soğuktan donan bir kadının cesedi vardı. Donmuş kadının cesedini arabadan indirirken, yorganın altında ağlayan bir çocuk sesi işittik... Top mermilerinin arasında, otlara sarılı eski çulların içinde bir kız çocuğu ağlamaktan bitkin hale gelmiş, boğuk ve kısılan sesinin sanki son feryadını ediyordu.
Hepimizin ortak kanaati şu oldu; Bu Türk anası, evladını ve top mermilerini korumak için kendini feda etmiştir."

 

Şerife Gelin’in hikayesi Kurutuluş Savaşı döneminde benim doğduğum topraklarda yaşandı. Ben ise çocukluğum boyunca bu hikayeyi defalarca dinler Şerife Bacı’nın yaşadıklarına inanamazdım. Nasıl olur derdim? Sonra anneme bakardım, onun bitmek bilmez enerjisi, bizim için verdiği mücadeleyi gördükçe ‘Kadınlar’ bir başka derdim.

Bu yaşa geldim ve güzel ülkemin dört bir tarafından öyle dokunaklı kadın hikayeleri dinledim ki… Dinlediğim her bir hikayeyle gururlandım. Şimdi ise etrafımdaki kadınlara bakıyorum ve gurur duymaya devam ediyorum. çünkü onlar; Şerife Gelin’lerin, Nene Hatun’ların, Nezahat Onbaşı’ların torunları… Sonra etrafımdaki adamlara bakıyorum ve yine gurur duymaya başlıyorum. çünkü onlar da Şerife Gelin’in, Nene Hatun’un, Nezahat Onbaşı’nın torunları tarafından yetiştirilmiş adamlar…

İşte bu yüzden bu topraklar üzerinde yaşadıkça benim umudum tükenmez…

Yeter ki kadınlarımız ne kadar değerli olduklarının farkında olsunlar ve

yeter ki adamlarımız kadınların ne kadar değerli olduklarının farkına varsınlar…

Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Her bir insanın eşit şartlarda olduğu, hiçbir şekilde cinsiyet ayrımının yapılmadığı, hayatın her bir alanında aynı fırsat eşitliğine sahip olduğumuz hep birlikte geçen nice güzel günlerimiz olsun!

***

Şubat ayı bizim için çok yoğun geçti. Birçok vakıf etkinlikleri, tanıtımlar, organizasyonlar derken Klass ailesi olarak soluksuz çalıştığımız bir ayı geride bıraktık. Davetlerden en güzel kareleri ise dergimiz sayfalarında sunarak keyifle okumanızı diledik. Bu ay dergimiz kapağında Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu’nun ailesiyle birlikte sıcacık yuvasında yaptığımız röportaja yer verdik. Ailenin önemini profesyonel spor yaşamı boyunca yakından deneyimlediğini belirten Hidayet Türkoğlu röportajın özünde zarif eşi Banu Türkoğlu’nun hayatındaki önemini ne de güzel anlatıyor. Sonra 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla Yayın Koordinatörümüz özgün Küçükkahraman çok güzel bir konu hazırladı ve iş, sanat ve sosyal yaşam dünyasından ünlü kadınlara geçmiş ve gelecekten takip ettikleri, takdir ettikleri ve kendileri için ilham olan kadınları sordu. öyle güzel cevaplar aldık ki ben şimdiden o özel kadınları daha yakından tanımak için biyografilerini okumaya başladım.

Sözün özü çok güzel ve keyifli okuyacağınız bir dergi hazırladık. Siz bu dergiyi okurken biz 13. yıl özel koleksiyon sayımız olan Nisan ayı dergimizi hazırlayacağız. Yani çok çalışacağımız, güzel işlere imza atacağımız koca bir ay bizleri bekliyor…

Güzel haberler alacağınız, keyifle geçireceğiniz bir ay dileklerimle…

 

Klass Alın, Klass Okuyun, Klass Olun…