Çocuklar Anne Ve Babalarının Gözünde Hiç Büyümezler

Çocuklar Anne Ve Babalarının Gözünde Hiç Büyümezler Çocuklar Anne Ve Babalarının Gözünde Hiç Büyümezler

Cepkask A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Gülgeç oğulları Doğukan ve Atakan Gülgeç ile birlikte iş ve özel yaşamdaki baba-oğul ilişkisini Klass’a anlattı...

Her marka ve model cep telefonuna düşme, kapkaç, sıvı teması gibi durumlarda hizmet veren ve ayrıca teknik destek, kurulum, yazılım güncelleme gibi hizmetleri de bir bütün olarak sunan Cepkask’ın Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Gülgeç, iş dünyasının önde gelen isimlerinden birisi. Firmasını 12 yıldır başarıdan başarıya taşıyan Gülgeç, aynı zamanda çocuklarının üzerine titreyen bir baba. Oğulları Doğukan ve Atakan ile arkadaş gibi olan ünlü iş adamı çocuklarını vatanına, milletine, ailesine ve çevresine hayırlı bir evlat olarak yetiştirdiğini belirtiyor. çocuklarını sonsuz bir sevgiyle büyüttüğünü belirten Tayfun Gülgeç, oğulları Doğukan ve Atakan ile birlikte baba-oğul ilişkilerini ve örnek aile yaşantılarını Klass okurları için anlattı.

 

 

Tayfun Gülgeç: “Doğukan ve Atakan’ı sonsuz bir sevgiyle büyüttük. Onları vatanına, milletine, ailesine ve çevresine hayırlı bir evlat olarak yetiştirdik. Her iki oğlumun günümüzün modern yaşantısında geleneklerimize bağlı kalmalarına özen gösterdik.”

 

Doğukan Gülgeç: “Anne ve babasına hep saygı ve sevgi gösteren çocuklar olduğumuz için her günümüz Babalar veya Anneler Günü gibi geçer. Bütün günlerini dolu dolu yaşayan bir aile olduğumuz için sevgimizi de saygımızı da anne ve babamıza yoğun bir şekilde gösteririz.”

 

Atakan Gülgeç: “Babam bizimle arkadaş gibidir. Babamla yaptığımız her şeyden büyük keyif alıyoruz. Babam pazar günleri gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini bizimle paylaşır ve “Buradaki olayların sizin başınıza gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok” diyerek çeşitli nasihatler verir.”

 

Tayfun Bey, baba olduktan sonra hayatınızda nasıl bir değişim oldu? Nasıl bir Tayfun Güleç ortaya çıktı?

Tayfun Güleç: Babalık duygusunu ilk kez 24 yaşında büyük oğlum Doğukan dünyaya geldiğinde tattım. Ancak o an büyük şaşkınlık da yaşadım. Doğukan’ı kucağıma verdiklerinde baba olduğuma inanamadım. Her sabah kalkıp aynaya baktığımda kendi kendime “Allah Allah sen nasıl baba olursun?” dedim. Rahmetli babam çok güçlü ve dirayetli bir adamdı. Onun çizdiği babalık profiline baktığımda kendimi tam olarak baba gibi görmüyordum. Dolayısıyla bu şartlar altında aynaya baktıkça şaşırıyordum. çocuk, yüce Allah’ın kuluna verdiği en büyük hediyedir. Babalığımın ilk yıllarında panik atak hastası oldum. çünkü 24 yaşında babalık duygusunu tadan bir genç olarak omuzlarımda büyük bir sorumluluk hissettim. çocuğun en iyi şekilde yetiştirilerek vatana ve millete hayırlı bir birey olmasını sağlamak büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Tabii, bir de işin kader boyutu var. “Acaba Allah bize çocuklarımızı büyütmeyi nasip edecek mi?” diye düşünmeden kendimi alamadım. Küçük oğlum Atakan dünyaya geldiğinde biraz daha profesyonelleşmiş, korkularından biraz daha sıyrılmış ve tamamen sorumluluklarına odaklanmış bir babaydım. Bu açıdan Atakan’ı Doğukan’a göre daha kolay büyüttük. Ancak tabii bazı alışkanlıklar değişmiyor. Bugün iki kardeşten büyüğünün daha çok üzerine düşer, onu daha çok kontrol altına alırım. “Büyükler kayışı çeker, küçükler de sefasını çeker” derler ya aynı durum bizde de görüldü. çok şükür her iki oğlumu da kendi ayakları üzerinde durabilecekleri hale getirdik. İnşallah bundan sonra da çocuklarımızın daha güzel günlerini görebiliriz. Biz tamamen çocuklara odaklanmış bir aileyiz. Ailemizde ebeveynlerin kişisel zevkleri neredeyse yoktur. Her türlü imkânlar çocuklar için seferber edilmiştir. çocuklarımıza verdiğimiz emeklerin karşılığını her şeyden önce insani yönden alabildiğimiz için büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bugün hayata veda etsem, gözüm arkada kalmaz. çocuklarımdan her konuda razıyım. Bugüne kadar beni hiç üzmediler. Genç olmalarına rağmen bizleri içinden çıkılması zor durumlarla karşı karşıya getirmediler.

 

“DOĞUKAN VE ATAKAN’I SONSUZ SEVGİYLE BüYüTTüK”

çocuklarınızı yetiştirirken nelere dikkat ettiniz? Nasıl bireyler olmaları için çaba sarf ettiniz?

T.G. : Doğukan ve Atakan’ı sonsuz bir sevgiyle büyüttük. Onları vatanına, milletine, ailesine ve çevresine hayırlı bir evlat olarak yetiştirdik. Her iki oğlumun günümüzün modern yaşantısında geleneklerimize bağlı kalmalarına özen gösterdik. çocuklarıma açıkça ortaya konulan her sorunun aile içerisinde çözülebileceğini öğrettim. Prensip olarak çocuklarımın yurt dışında okumalarına sıcak bakmayan bir kişiyim. ülkemizde her türlü eğitim imkânı var. Bu nedenle oğullarımı yurt dışında okutmadım. Her ikisi de hem devlet okulunda hem de özel okulda eğitim aldı. çocuklarıma okumaları konusunda hiçbir zaman baskı yapmadım. çünkü okumanın da karakter ve yetenek işi olduğuna inanıyorum. önemli olan çocuğun ilgisi ve yeteneği dahilinde okumasıdır. Dolayısıyla çocuklarımızı yetiştirirken doğru ve sözünün eri insanlar olmalarına, geleneklerine sahip çıkmalarına, aile birliğini korumalarına dikkat ettik.

 

Büyük oğlunuz Doğukan şirketiniz bünyesinde görev alıyor. Peki, Doğukan’ın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

T.G. : Gençler genellikle babalarının işlerini beğenmezler ve yollarını farklı alanlarda çizmeyi tercih ederler. Bu da hem ailenin hem de çocuğun zaman kaybetmesine neden olur ve yaklaşık yüzde 80 oranında başarı elde edilemez. çocuklarım baba mesleğini devam ettirme niyetindeler. Aile geleneğimiz olan işimizi bir sonraki nesle aktarabileceğimiz için kendimi şanslı hissediyorum. Doğukan, Bahçeşehir üniversitesi’nde İletişim Tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Aydın üniversitesi’nde Grafik Tasarımı üzerine yüksek lisans yapmaya başladı ve aynı zamanda da şirketimizde tam zamanlı olarak çalışıyor. Doğukan işe en başından başladı. Doğukan, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kargoları açıyor ve müşterilerin belgelerini taratarak sisteme yüklüyor. Ayrıca hasarlı cihazın tamiri için servise yönlendirilmesini sağlıyor. Doğukan, şirketimizin bir ferdidir. Kendisi mesai saati başladığı andan itibaren oğlum değildir. O da şirketimizde çalışan diğer arkadaşlarımız gibidir. Onu diğerlerinden ayıran herhangi bir özelliği yoktur. Mesai arkadaşları Doğukan’ı kendilerinden biri gibi görür. Bir personelin ekibiyle bütünleşebilmesi çok önemlidir. Ne mutlu bize ki Doğukan bunu başarabildi. Şirketimizde tuvalet tıkandığında dahi bu sorunu çözmek için gidecek ilk kişi Doğukan’dır. Ordunun mutlaka bir kumandana ihtiyacı vardır ve o kumandanın da en önde gitmesi gerekir. Dolayısıyla başarılı olabilmek için her ne olursa olsun liderliği elden bırakamayız. Gerekirse tıkanan tuvaleti açmak için çözüm üretebilmeli veya yere dökülen suyu paspasla silmeliyiz.

 

“çOCUKLARIMA İDEALLERİMDEN VE TECRüBELERİMDEN BAHSEDEREK GELECEKLERİNE IŞIK TUTMAYA çALIŞIYORUM”

Peki, çocuklarınıza baba mesleğini devam ettirmeleri konusunda bir yönlendirmeniz oldu mu?

T.G. : Hayır, olmadı. Zaten yönlendirmeyle istenilen netice elde edilemiyor. Kişinin içinde ne varsa er veya geç açığa çıkıyor. çocukların da bir kişiliği ve karakteri var. Bu karakter baskı veya psikolojik yönlendirmeyle değiştirilebilir gibi görünse de yıllar geçip de çocukların kişilikleri oturdukça farklılık gösterebiliyor. çocuklarıma sadece ideallerimden ve tecrübelerimden bahsederek geleceklerine ışık tutmaya çalışıyorum. Bunun dışında çocuklarıma herhangi bir yönlendirmede bulunmadım.

 

Sizden çocuklarınızı anlatmanızı istersek bize neler söylersiniz?

T.G. : Doğukan çok hatırnaz ve güler yüzlü bir çocuktur. Onu herkes çok sever. çok insancıl ve yardımseverdir. Atakan ise evin küçüğü olduğu için biraz da rahattır. Geçtiğimiz Mayıs ayında Doğukan’ın nişanını yaptık. Doğukan hep evlense bile bizimle yaşayacağını söylerdi. Bunun üzerinde biz de “Oğlum, evlendikten sonra bu fikrin değişir” derdik. Ancak Doğukan’ın bu düşüncesi nişanlandıktan sonra da değişmedi. Hatta nişanlısını da evlendikten sonra bizimle oturmaya ikna etti. Onlarla aynı düşüncede olmasam da niyetlerinin bu yönde olması hoş bir şey. Demek ki ailemize yeni katılabilecek bir kız çocuğu da bize entegre olmayı, bizimle birlikte aynı havayı solumayı kendisine bir dezavantaj olarak görmüyor. Tabii ki her şeyin hayırlısı olsun. Atakan ise babasının müsamahasını kazanmış bir çocuktur. Ağabeyine göre biraz haşarıdır. Atakan şu anda Kültür üniversitesi’nde ikinci sınıfta okuyor. Dersleri çok yoğun olduğu için henüz şirketimizin bünyesinde görev almadı. Ancak her akşam bana ve ağabeyine işimizin nasıl gittiğini sorar. Bunu onun da ileride bünyemize katılacağına dair bir sinyal olarak algılıyorum.

 

“çOCUKLAR ANNE VE BABALARININ GöZüNDE Hİç BüYüMEZLER”

Peki, onlarla bir aradayken neler yapmaktan keyif alırsınız?

T.G. : çocuklarım benim gibi otomobille yakından ilgililer. Zaman zaman internetten otomobil videoları izleyip bunlar üzerine tartışırız. Tabii bu konuşmalar hep “Baba, arabamı değiştirebilir miyim?” sorusuyla biter. :) Bir aradayken konuşmaktan hiç sıkılmayız. “Bana biraz masaj yapar mısınız?” dediğim anda hemen konuşmayı kesip uzaklaşırlar. :) Ama her ne olursa olsun birlikte vakit geçirmekten büyük keyif alırız. Bunun dışında birlikte güncel olayları konuşarak değerlendiririz. Birlikte film izleriz, tekneyle seyahat ederiz. Biz Galatasaraylı bir aileyiz. Hep birlikte maç izlemeyi çok severiz. Her akşam odalarını ziyaret eder, pencerelerini kapatır, telefonlarını ve televizyonun kumandasını yataklarından toplarım. Doğukan 26 ve Atakan 22 yaşında olmasına rağmen hâlen geceleri üzerlerinin örtülmesine ihtiyaçları var. :) Onlar benim gözümde hiç büyümüyorlar. Annem 73 yaşında, bense 50 yaşındayım. Annem bugün bile beni arayarak “Oğlum hava çok soğuk, aman dışarı paltosuz çıkma. Yoksa hasta olursun” diyebiliyor. Bu nedenle çocuklar anne ve babalarının gözünde hiç büyümezler.

 

Doğukan Bey ve Atakan Bey, Tayfun Gülgeç’i hem baba hem de patron kimliğiyle sizden dinleyebilir miyiz?

Doğukan Gülgeç: Babam bize karşı her zaman anlayışlıdır. Ondan hiçbir şey saklamayız. Aile birliğimize en ufak bir zarar gelecek davranışta bulunmayacağımızı bilir. Babam bize karşı zaman zaman sert zaman zaman da yumuşak davranır. Allah inşallah babamla birlikte daha nice yıllar yaşamayı bize nasip eder. Babamın patron kimliğine gelince; işyerinde epey serttir. İş konusunda müsamaha gösteremeyeceği şeyler vardır. Bu açıdan küçük yaşlardan bu yana şirkette nasıl davranmamız gerektiğini, onun nelere kızdığını, nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını çok iyi biliriz. Bütün bunları bildiğimiz için fazla problem yaşamayız.

Atakan Gülgeç: Ağabeyim gibi şirkette çalışmadığım için babamı sadece evde görüyorum. Babam bizimle arkadaş gibidir. Kendisinden hiçbir şeyi saklamamamız gerektiğini dile getirse de tabii ki zaman zaman ona söylemediğimiz şeyler olabiliyor. :) Babam üzerimize çok düştüğü için onun yaşadığımız bazı olaylardan dolayı korkmasını veya üzülmesini istemeyiz. Bu nedenle bazı şeyleri ondan saklarız.

 

“BABAMLA YAPTIĞIMIZ HER ŞEYDEN BüYüK KEYİF ALIYORUZ”

Babanızla birlikteyken yapmaktan keyif aldığınız ritüelleriniz var mıdır?

D.G. : Babamın da belirttiği gibi kendisiyle ortak tutkumuz futbol ve otomobillerdir. Ayrıca birlikte film izlemeyi çok severiz. Bunun dışında babamla denize açılmaktan büyük keyif alırız.

A.G.: Babamla yaptığımız her şeyden büyük keyif alıyoruz. Babam işten eve döndüğünde gece geç saatlere dek haberleri izler. O anlarda babamın benimle sohbet etmesini çok istiyorum. Bu isteğimi sizin aracılığınızla babama iletmek isterim. :)

 

Peki, babanızdan iş ve özel yaşamınızla ilgili ne gibi tavsiyeler alırsınız?

D.G. : Küçüklüğümden beri babamla iş ve hayatla ilgili çok sohbet ederiz. Babam o sohbetlerimiz esnasında bize deneyimlerini aktarır. Birbirimizle sürekli iletişim halinde olan bir aileyiz. Babamın sözlerini her zaman can kulağıyla dinler onun bizim için söylediklerini hayatımıza tatbik ederiz. Babam iş ve özel yaşamındaki tecrübelerini anlatarak bizi hayata hazırlamaya çalışır.

A.G. : Babam pazar günleri gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini bizimle paylaşır ve “Buradaki olayların sizin başınıza gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok” diyerek çeşitli nasihatler verir. Nasihatlerini atasözleriyle zenginleştirir. “Sürüden ayrılanı kurt kapar” ve “Ulu lafı dinlemeyen ulur” babamın sıkça kullandığı atasözlerindendir.