HUZURA SARILIP UYUYABİLMEK…

HUZURA SARILIP UYUYABİLMEK… HUZURA SARILIP UYUYABİLMEK…

“Senin için en kıymetli olan nedir?” diye sorsanız, “huzura sarılıp uyuyabilmek” derim...Bir saniye bile tereddüt etmem... Çünkü huzur; sahip olacağınız en büyük zenginliktir...Miras olarak kalmaz... Size şahane bir ambalajla sunulan hediye hiç olmaz...Huzura sadece kendi içsel mücadelenizle, emeğinizle ulaşabilirsiniz... Yol uzun anlayacağınız... Virajlı... Meşakkatli... İnançla kararlılıkla ilerlemeli...

Basamakları birer birer çıkmaya başlayalım o zaman... üzerinde düşüne düşüne...Huzurun kardeşi olan “İyilik” diyelim ilk basamağa... Ve şöyle özetleyelim; İyi olmayı iyi düşünceleri düşünmek... İhtiyacı olanı, ihtiyacı kadar sessizce vermek… Güneş gibi yakıcı olmadan, yeniliğe açık olarak, çalışmayı baş tacı etmek.İkinci basamağımız “doğruluk” olsun... Hakka saygılı ilahi kanunlara uyan doğruluk.üçüncü basamağımız “çalışmak” olmalı... Bir günü diğerine eş geçirmeyin diyor ya üstat...İyilikle-sevgiyle taçlanmış çalışma azminin mucizeler yarattığını görüyorum...Burada Genel Yayın Yönetmenimiz sevgili Muammer Kapucuoğlu'nu anmadan geçemeyeceğim...Dördüncü basamağımız “bilgi”... Okuyup araştırarak bilgiler arasında bağ kurmanın tadı başka...öğrendikçe daha ne çok öğrenilecek bilgi olduğunu ve kendi küçüklüğümüzü görüyoruz...Ve “sevgi”... Beşinci basamak... Varlığı ve gücü ile hayatın yapı taşlarını oluşturan sevgi...Gerçek sevgiye ulaşabilmek için önce sevmek gerekiyor... Bir yerde okumuştum; Yoksulluğa düşmekten korkmayın, sevmemekten, sevilmemekten korkun diyordu...Sevgi öğrenilmesi gereken en zor sanat bana göre ama bir o kadar da kolay... Bizi sevsinler diye beklersek zor... Biz ne kadar sever ve emek verirsek o kadar kolay...

Her günün sonunda; iyilik-doğruluk-çalışmak-bilgi ve sevgi basamaklarını düşünürüm...Tersi olan çıkmamam gereken kıskançlık-haset-kin-nefret basamaklarını da ihmal etmem...Sonunda kendime not veririm... Geçer not aldıysam keyfime diyecek yoktur...Sıra kendimi ödüllendirmeye geldiğinde huzura sarılıp uyuyabilmenin ayrıcalığını yaşarım...Her akşam bu ayrıcalığı yaşayamasam da insanım eksikliyim mazeretine sığınmıyorum... Düşüncelerimi-davranışlarımı denetlemeye kendimi yıpratmadan devam ediyorum...Yılmadan... özenle... Huzura giden yolda düşe kalka yürümeye çalışıyorum.

 

VİCDAN!!

Vicdan bizim ruhumuzdur... Her ruhun olgunluk seviyesi farklı olduğu için vicdanının sesi aynı olmaz...üşüyen bir köpeği ceketini çıkarıp saran bir insanın merhameti içimizi ısıtır...Hayvanlara eziyet eden zalime öfke duyar, bu nasıl vicdansızlık deriz...Anlaşılıyor ki insanlar farklı vicdan hükümleriyle hareket ediyorlar...Aslında her insanın özü, öz ruhu güzeldir… çünkü “Yaradan'ın Sevgisinden Var edilmiştir”..Bir de bu dünya okulunda tekamüle arınmaya muhtaç olan eren ruhumuz (nefsimiz-egomuz) vardır...Dikkat ederseniz öz ruhumuzu doğruya yönlendirmeye çalışan sesini duymazdan geliriz...Terbiye edemediğimiz nefsimizden, tecrübe ve bilgi eksikliğinden vicdan azabı duymayız...

Yargılamadan önce insanın zamanla tecrübeler ışığında olgunlaştığını hatırlayalım...Yaşadığımız iyi-kötü her tecrübe aklımızı geliştirir... Gelişen akıl da ruhumuzu terbiye eder…Olayların dilini, vermek istediği mesajları daha net anlamaya yönelir...Böylece insan giderek öz ruhundaki güzelliklere uyum sağlayarak yaşamaya başlar...Yani tekamüle ihtiyacı olan eren ruhu, giderek öz ruhundan gelen uyarıları alır...Oradan gelen sinyalleri duymaya başlar... İç sesine döner... Vicdan ölçüsü de değişir...Buradan hareketle vicdanımızı kendi içimizde yargıladığımızı söyleyebilirim...Gelişmeye ihtiyacı olan eren ruhumuz (nefsimiz-egomuz) benimsediği bilgilerle,Yaşam ilkesi yaptığı doğrularla zaman içinde değişiyor, olgunlaşıyor...Kısaca ruh-tecrübe-akıl-ruh zinciri içinde öğrendiklerimizle vicdanımızda gelişiyor...Bedene, maddeye, dünyaya bağlı isteklerimizi, tutkularımızı, düşkünlüklerimizi.Yani nefsimizi denetlemeyi öğrendikçe daha adil daha hakka saygılı oluyoruz...Doğaya, yaşayan her canlıya anlayışla merhametle ve yükselmiş vicdanımızla bakıyoruz…Vicdan sahibi insanların varlığı hayatı çok daha anlamlı ve yaşanır hale getiriyor…

Yüreklerinden baharın öz kokusu yayılan güzel insanlar... İyi ki varsınız…