Mudo Kids Marka Danışmanı Pelin Gülşen Mudo Kids Koleksiyonlarını Klass’a Anlattı

Mudo Kids Marka Danışmanı Pelin Gülşen Mudo Kids Koleksiyonlarını Klass’a Anlattı Mudo Kids Marka Danışmanı Pelin Gülşen Mudo Kids Koleksiyonlarını Klass’a Anlattı

Mudo Kids koleksiyonunda çocukların dünyasında var olmaya çalışıyoruz..

“Mudo’da Değişim Başladı” sloganıyla sezona iddialı bir giriş yapan Mudo yetişkinlerin şıklığının yanı sıra miniklerin de renkli dünyalarına yönelik koleksiyonları Mudo Kids bünyesinde küçük modaseverlerin beğenisine sunuyor. Mudo Kids Marka Danışmanı Pelin Gülşen markanın yaratıcı ekibiyle birlikte miniklerin gün boyu içlerinde rahat edebilecekleri ve kendi dünyalarını yansıtabilecekleri koleksiyonlara imza atıyor. Daha önce kendi markasıyla moda sektöründe hizmet veren Gülşen renk, moda ve stil konusundaki bilgi birikimini bu kez çocuklar için kullanıyor. Hem başarılı bir iş kadını hem de iki kız çocuğu annesi olan Pelin Gülşen Mudo Kids ile yollarının kesişmesini, miniklerin şıklığı için yarattığı koleksiyonu ve iş dışındaki yaşamını Klass okurları için anlattı.

 

 

“Mudo Kids çocuk moda markası olarak çocukların kendine ait bir dünyası olduğunu, bu dünyanın içinde birey olarak kendilerine ait bir tarzlarının bulunduğunu göz önünde aldık ve hem rahat hem de onların dünyalarını ifade edebilecekleri bir koleksiyon ortaya çıkardık.”

 

“Toplum başarıları, ahlakı, güzelliği, iyiliği, kötülüğü hatta doğru ve yanlışı çok keskin hatlarla tanımlıyor. Kızlarıma bu tanımların boş olduğunu, doğruyu kendilerinin bulacaklarını, toplumsal baskılardan ve zoraki yönlendirmelerden asla etkilenmemelerini öğretmeye çalışıyorum.”

 

 

Pelin Hanım, anne-çocuk giyimi üzerine moda dünyasında güçlü bir yere sahip oldunuz. Son zamanlarda ise bu tecrübelerinizi Mudo’ya aktarıyorsunuz. “Mudo’da Değişim Başladı” sloganı ile ünlü tasarımcılarla birlikte sezona iddialı bir giriş yapan markanın çocuk koleksiyonuna danışmanlık veriyorsunuz. öncelikle Mudo ile yollarınızın nasıl kesiştiğini kısaca anlatır mısınız?

Mudo ile iş birliğimiz çok yeni sayılmaz. Mudo Kids koleksiyonun hem Mudo Look dergisi için hem de diğer görsel mecralarda kullanılmak üzere moda çekimlerini yapıyordum. Tüm çekimi organize etmemin yanı sıra asıl olarak moda editörlüğünü üstlenmiştim. Bu süreçte Mudo Kids koleksiyonunu çok detaylı inceleme şansım oluyordu. Hatta çekimler sırasında zaman zaman koleksiyona eklenebilecek ürünlerle de ilgili ekiple konuşuyorduk. Mudo çok yenilikçi bir marka ve bu konuda çok vizyoner atılımları var. Mudo ile birlikte yaptığım projeler benim ve Mudo Kids markasının güçlü ve geliştirilebilecek yönlerimizi anlamama yardımcı oldu. Devam eden süreçte Mudo yönetiminden Mudo Kids markası danışmanlığı teklifi geldiğinde hiç tereddüt etmeden kabul ettim. Uzun süredir yan yana olduğumuz ve çok keyifli çalıştığımız bir marka ile yaratıcı ve geliştirici projelere imza atmak çok heyecan verici oldu.

 

“çOCUKLARIN DüNYALARINI İFADE EDEBİLECEKLERİ BİR KOLEKSİYON ORTAYA çIKARDIK”

Mudo’daki değişimi pek çok yerden takip ediyoruz. Bu değişimi bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Arzu Kaprol, Gamze Sarçoğlu, Hande çorak, Giray Sepin gibi tasarım alanında başarılara imza atmış isimler Mudo markaları ile çalışıyor. Hem yönetim hem de tüm ekip aynı yaratıcı ve yenilikçi anlayışa sahip. Bu, işimizi kolaylaştırıyor. Mudo Kids çocuk moda markası olarak bu duruşu gerek tasarımlarımızla gerekse hizmet anlayışımızla küçük modaseverlerle buluşturmak üzere bazı değişiklikler başlattık. çocukların kendine ait bir dünyası olduğunu, bu dünyanın içinde birey olarak kendilerine ait bir tarzlarının bulunduğunu göz önünde aldık ve hem rahat hem de onların dünyalarını ifade edebilecekleri bir koleksiyon ortaya çıkardık.

 

Mudo ile yaptığınız birliktelik sonrasında nasıl bir koleksiyon ortaya çıktı?

Mudo Kids markası aslında büyük bir potansiyele sahip. özellikle böylesine başarılı bir markanın altında çocuk markası olarak yer almanın zaten yeterince şanslı bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Tüm ekiple beraber öncelikle çocukların günlük yaşantılarının içine girdik. çocukların gün boyunca rahat edecekleri, aynı zamanda kendi dünyalarını da yansıtabilecekleri kıyafetler tasarladık.

 

Peki, moda sektöründe faaliyet gösterip de çocuk giyimi üzerine yönelmenizin özel bir sebebi var mıdır?

Kurumsal dünyadan vazgeçip bir girişimci olarak tekstil sektörüne adım attığımda çalışan ve sosyal hayatı aktif olan hamile kadınların kıyafet seçeneğinin çok az olduğunu biliyordum. çünkü aynı süreçten kendim de geçmiştim ve Bellamom markası da böyle doğdu. 10 yılı aşkın bir süre hamileler için hizmet verdik. Bu süreçte Fransız markası olan Catimini çocuk tekstil markasını da Türkiye’ye getirmiştim. İki kızım olması belki de çocuk kıyafetlerine ilgi duymama sebep oldu. Ayrıca çocukların çok naif ve eğlenceli bir moda anlayışı olduğunu gördüm. Annesinin kızı babasının oğlu olmaktan çoktan vazgeçmiş bir nesil ile karşı karşıyayız. çocukların dünyasını ve hayata bakışlarını seviyorum. Mudo Kids koleksiyonunda her şeyden önce çocukların dünyasında var olmaya çalışıyoruz.

 

Günümüzde dünyaca ünlü birçok marka çocuk koleksiyonlarına önem verip büyük yatırımlar yapıyor. Sizce bunun sebebi nedir?

çocuk sektörü çok ciddi rakamlara ulaştı. Geçtiğimiz dönemde dünyada yaşanan krizde dev moda markaları çocuk koleksiyonları yaptı. Gerçek şu ki en büyük krizlerde dahi çocuk için harcamalarımız etkilenmiyor ya da en az oranda etkileniyor. Kendimize almaktan vazgeçsek de çocuğumuz için satın almaya devam ediyoruz. Bu yüzden çocuk markaları günden güne artış gösteriyor. Büyük markalar müşterisinin sadakatini kazanmak için atılımlar yapıyorlar. Bu da müşterinin ne kadar erken yaşta o markaya bağlandığıyla doğrudan ilintili bir durum.

 

“KARİYERİMİN EN KEYİFLİ DöNEMİNDEYİM”

Kariyerinizle ilgili hedefleriniz nelerdir?

Sanırım kariyerimin en keyifli dönemindeyim. Gerçekten zevk aldığım konularda çalışma imkanım var. Bu büyük bir şans. Yıllardır çocuk sektörünün farklı alanlarında farklı deneyimlerimin olması, beraberinde hem moda hem de moda dışında iş birliklerini de getiriyor. Bu sayede birçok farklı projeyi hayata geçirebiliyorum.

 

Renk Danışmanı olarak da faaliyet gösterdiğinizi biliyoruz. Renk danışmanlığı nedir? Hangi alanlarda projeler yapıyorsunuz?

Hayatımda yapmış olduğum en güzel şeylerden biri de renk danışmanı olmaktı. Renklerle eskiden beri çok ilgiliydim; ancak tamamen içgüdüsel yaklaşımlarım vardı. üç yıl önce bu konuda eğitim almak istediğimde Pantone’nin baş danışmanıyla çalışma fırsatını buldum. Renklerin insanlar üzerinde, özellikle de perakende ve iç mimari sektörlerinde çok önemli etkileri var. ürünün kendisinden paket tasarımına kadar her aşamada renkler hedef tüketici ve fiyat algısı için çok önemli. Bu açıdan bir mağazada en uç köşede olan bir bölümü hangi renk yaparsanız müşteri oraya gelir gibi ince ve satın almayı etkileyecek konular ilgimi çekiyor. Ayrıca bu tarz uygulamalarda birebir fark yarattığını görebiliyorum. Aynı algı ofis, mağaza ya da yaşam mekanlarında da renklerle yaratılabiliyor. çocuk sektöründe ise çocukların yaşlarına göre algıladıkları renkler ya da renklere verdikleri tepkiler konusunda pek çok proje yapıyoruz. Söz konusu renk olunca her gün yepyeni akımlarla, buluşlarla, keşiflerle karşılaşmak mümkün. Bu yenilikleri takip etmek için yurt dışından bulduğum tüm kitapları okuyorum. Ayrıca farklı eğitim ve seminerlere katılmaya devam ediyorum. Yurt dışında oluşturduğumuz bir renk danışman grubumuzla tüm projeleri değerlendirip birbirimizin fikirlerine başvuruyoruz. Yine renklerle ilgili farklı projelerde bambaşka açılarda yer almak da çok keyifli. örneğin bir moda tasarımcısı ile de çalışabiliyorsunuz bir takı tasarımcısı ile de. En son Raynass adlı takı tasarım markasının Renkler ve Hisler koleksiyonunda birlikte büyük bir keyifle çalıştık.

 

İyi bir anne ve başarılı bir iş kadını olarak iş ve evdeki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Nasıl bir anne olduğumu sanırım çocuklarımı belli bir yaşa getirdikten sonra anlama şansım olacak diye düşünüyorum. Şu an daha doğaçlama bir annelik sergiliyorum. Günümüz annelerine bakınca her şeyi çok bilinçli yapmaya çalıştıklarını görüyorum ve saygı duyuyorum. Ancak ben içimden geldiği gibi davranmayı seviyorum. Pedagoglara sorular soran, her anne-çocuk blogunu ya da köşe yazılarını okuyan bir anne olmadım. Hatta zaman zaman geleneksel metotları daha doğru buldum. çocuklara verilen her şeyin aşırısı onlara verilen zarardır düşüncesindeyim. Elimden geleni yapıyorum; ama kitaplarda tanımlanmış bir “ideal anne” olma kaygım yok. Ahlaki değerleri verebilmek benim için en önemlisi; gerisi zaten bir şekilde tamamlanır. Ahlaki alt yapısı olmadan başarılı olmalarının benim gözümde hiçbir değeri yok; bunu çocuklarıma da yeri geldikçe anlatıyorum. çocuklarım doğduklarından beri beni çalışırken gördüler. örneğin birlikte ders yapmayız; gerekmedikçe benden yardım istemelerine karşıyım. Onlar da bunu bilirler. Son ana kadar kendileri çaba gösterirler;  ancak bazen “Anne” dediklerinde yanlarında olmamın değerinin de farkındayım.

 

“İNSAN MUTLU OLDUĞU İŞİ YAPTIĞINDA KESİNLİKLE BAŞARILI OLUR”

çocuklarınızı büyütürken nelere dikkat ediyorsunuz?

çocuklarımın nelere ilgisi ve yetenekleri olduğunu gözlemlemeye çalışıyorum. çocuklarımın hayat boyu sevdikleri işleri yapmalarını çok arzu ederim. Başarı, mutluluk getirmez; ama inanıyorum ki insan mutlu olduğu işi yaptığında kesinlikle başarılı olur. 7 yaşındaki küçük kızım seramik yapmayı, mutfakta kendine özgün menüler oluşturmayı seviyor ve şef olacağını söylüyor. 12 yaşındaki büyük kızım ise kendini bildi bileli bilimle ilgileniyor ve en büyük hayali ona ait bir laboratuvarda araştırmalar yapmak. Hayaliyse Nobel ödülü almak… Anlayacağınız aynı evde aynı ailede bambaşka hayaller var. Ben sadece onları baskılamadan doğru yönlendirmeye çalışıyorum. Toplum başarıları, ahlakı, güzelliği, iyiliği, kötülüğü hatta doğru ve yanlışı çok keskin hatlarla tanımlıyor. Kızlarıma bu tanımların boş olduğunu, doğruyu kendilerinin bulacaklarını, toplumsal baskılardan ve zoraki yönlendirmelerden asla etkilenmemelerini öğretmeye çalışıyorum.

 

“İNSAN BAŞINA GELEN çOĞU ŞEYİ KENDİ çAĞIRIR”

Hayattan aldığınız dersler ve tecrübeler sonrasında hayata bakış açınız nedir?

Hayattan alınan dersler son güne kadar devam edecektir, şüphesiz. önemli olan yaşanan olaylardan çıkarımlar yapabilmek. Yoksa her gün aynı konuda aynı yanlışa oturup üzülmek akıl göstergesi sayılmaz. Bence insan başına gelen çoğu şeyi kendi çağırır. çok fazla korkuları olan insanlardan olmadım; ama başıma gelen her şeyin bir sebebi olduğuna inanıyorum. Ve bu sebeplerin beni başka güzelliklere hazırladığını düşünüyorum. Geçmişle yaşayan biri olmadığım için sanırım hayat enerjim geçmişin hayal kırıklığından çok etkilenmiyor. Elbette öğretiler önemli ama drama kısmını çok abartmamak lazım.

 

çevrenizdeki insanlara güzel yaşamakla ilgili neler tavsiye edersiniz? Hayattaki öncelikleriniz nelerdir?

Sanırım en önemli şey sağlık. Eğer sizin ve sevdiklerinizin sağlığı yerinde ise geriye güzel yaşamamak için hiç bir sebep kalmıyor demektir. Hala mutsuz olduğunu düşünen insanlar sorunu önce kendilerinde aramalılar. Yetinmeyi bildiğin sürece mutlu olmak çok kolay. Ama maalesef çoğu insan sahip olduklarına şükretmek yerine sahip olmadıkları için hayıflanıp hırs içinde yaşıyorlar; haliyle bu zihniyette olan insanların mutlu olma şansları yok.  Hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Ancak elbette insan çocukları olunca sanırım listenin başında onlar oluyor. çocuklar, çekirdek ailem ve gerçek dostlarım dışında maddesel olarak hiçbir şeye bağlı değilim. Her şey gelir, her şey gider; önemli olan sizin yere sağlam basmanızdır.

 

 

 

 Fotoğraflar: Mert Can Alşahin