NİLGÜN BELGÜN - AŞK VE KOMEDİ

NİLGÜN BELGÜN - AŞK VE KOMEDİ NİLGÜN BELGÜN - AŞK VE KOMEDİ

Can arkadaşımla altı yıl önce evinin sevimli balkonunda sohbet ediyorduk. Tek başına bir oyun sahneye koyma fikrini heyecanla anlatıyordu.Müthiş ve iddialı bir projeydi. Tam sana göre dediğimi hatırlıyorum. Kendini, hayatını anlatacaktı. Şarkıların, müziğin, dansların eşliğinde...

Tiyatro oyuncu için er meydanıdır. Başarı tiyatro sahnesinde tescillenir. Bir oyuncunun tek başına gösteri yapması ise başarının zirvesidir. İlk izlediğimde içime akıttığım gözyaşlarıyla alkışlamıştım arkadaşımı. Birkaç gün önce Bodrum'a geleceğini müjdelediğinde dünyalar benim oldu. Bir gün öncesinden buluştuk. Ne çok özlemişim güzel Nilgün'ümü... Onunla her buluşmamızdan sonra hayata daha bir gülümseyerek bakarım. Her şartta dik durmayı başarmasından etkilenmemek mümkün değildir çünkü. Nihayet AŞK VE KOMEDİ vakti geldi! Nilgün oyunculuğunun zirvesindeydi. İki buçuk saat nasıl geçti anlamadık… Başka bir gezegendeydik sanki. Hayatın zorluğu ile savaşırken, Aşk ve Komedi nasıl iyi geldi, anlatamam… Nilgün, gösterisinde de tüm yaşamında olduğu gibi samimi ve sahici. Hayatla ilişkisi de öyle.. .Onun için yazılacak ne çok şey var yüreğimde.  Dünyalar tatlısı, canlar canı, annelerin ve anneannelerin en vazgeçilmezi. Sanat aşığı… Muhteşem bir oyuncu. Prensiplerinden taviz vermeyen bir kadın. Nilgün'ün en sevdiğim özelliklerinden biri de; söylediği gibi yaşayan olmasıdır. Olduğu gibi, içinden geçenleri saklamayan, doğru- dürüst ve adaletlidir. Hayatı hakkını vererek yaşar. Küçük mutluluklarla tatlandırır. Keyfini çıkarır. Duruşu değişmeyen, sevgi dolu, örnek bir Atatürk ve Cumhuriyet kadınıdır! Ondan öğreneceğimiz ne çok şey var!!!

 

KENDİNE MEYDAN OKU!

 

Aslında hayata meydan okumaktır, kendine meydan okumak... Korkusuzca, başkaları ne der endişeleri ile önümüze set koymamaktır. Yeniliğe açık olmaktır. çağı yakalamaktır. Değişmektir. Güzelleşmektir. En bakir toprakların kendi içimiz de olduğunun bilincine ve farkına varmaktır... Ne ki çoğumuz bu farkındalıktan uzakta yaşayarak ömrümüzü tüketiyoruz. Ahh şu öğrenilmiş çaresizliğimiz… Umutsuzluğun derin çukuru… Başaramayacağımızı kabullenmiş, ümide açılan pencerelere kapalı yüreklerimiz. Yasaklarla, korkularla büyütüldük hepimiz. Belli kalıpların içine sıkıştırıldık.  Başaramayacağımıza öyle inandık ki engelleri kaldırabileceğimizi fark edemedik. Böyle gelmiş böyle gider mi hayır gitmez!!! Gitmemeli. Bir yerden başlamalı… Bize öğretilenleri, yanlış inançlarımızı değiştirmeye çalışmakla başlayabiliriz. “Yapamam-Başaramam…” gibi kelimelerin üzerine yasak işareti koymalıyız!  Bir de dillerden düşmeyen “yaşım geçti artık” sözünden kurtulmalıyız. Ne demek yaşım geçti? Ben elli yaşımdan sonra bilgisayar öğrendim.  Başlarda halim pek komikti:) önce kursa gittim. Sonra kızlar yardım etti. Eşimden ayrıldığımda tek başına yaşamanın zor olduğunu düşünüyordum. Maddi-Manevi korkularım vardı. Hepsini zamanla kendime olan inancımla aştım. Hayat bir okuldu! Tekamül edebilmek için zorluklarla mücadele etmek gerekiyordu. Her şey ben de bitiyordu. önümde sorunlarla dolu, gidilecek çetin bir yol vardı. Şikayet etmek, yakınmak, kendime acımak gibi kavramlara sığınmayı düşünmedim. Kendimi nasıl yenileyebilirim, nasıl geliştirebilirim sorularına cevap bulmak istedim. İlgi alanıma giren konular da okudum, gözlemledim, bilgi dağarcığımı genişlettim. Allah'a olan inancım ve doğru yaşam bilgilerim ışık oldu tekamül yolumda... İnançlarımla, en başta güzel insan olmaya çalışarak meydan okuyorum hayata. Sil baştan başlamak gerek bazen, herşeyi sıfırlamak... diyor ya şarkıda

Haydi sizde sıfırlayın... Kendinize ve hayata meydan okumaya başlayın!