Oyuncu Emel Karaköse İlk Sinema Filmi Revenge Of The Worthless’ı Klass’a Anlattı

Oyuncu Emel Karaköse İlk Sinema Filmi Revenge Of The Worthless’ı Klass’a Anlattı Oyuncu Emel Karaköse İlk Sinema Filmi Revenge Of The Worthless’ı Klass’a Anlattı

Pakistan’a giderken kendimi tehlikeye attığımı biliyordum ama kariyerim için güzel bir başlangıçtı..

‘Revenge of the Worthless’, Pakistan’da yaşanmış bir hikayeyi gözler önüne süren etkileyici bir film. Pakistanlı ünlü sanatçı Jamal Shah’ın senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği filmde birbirinden farklı karakterlerin mücadelesi sinema seyirciyle buluşuyor. Canice öğrencilerinin gözü önünde katledilen kadın öğretmen, tecavüz ve işkence ile öldürülen kadın şarkıcı Shabbana, hatta tüm dünyanın tanıdığı Malala Yousufzai gibi bir çok gerçek karakter filmin hikayesine konu oluyor. Film hikayesine konu olan bir diğer isimse Palwasha. Palwasha karakterine can veren ise bir Türk kızı; Emel Karaköse. Sinema aşkı uğruna tek başına Pakistan’a gidip teröristlerin en yoğun olduğu bölgede üç hafta kalarak karakterine ruh veren genç oyuncu Emel Karaköse, yaşadığı çarpıcı deneyimi Klass okurları için anlattı.

Filmdeki karakterimin adı Palwasha, çok sevilen ve adaletli bir adam olan Zarak Khan’ın büyük kızı. Palwasha yarı Türk. Babasını o dönemde yalnız bırakmamak için yanında. Cesur ve gözü kara bir kız. Naif olmasına rağmen talibanlara karşı korkusuzca çatışıyor. Babasını çok seviyor ve onu asla bırakmak istemiyor.

 

Emel Hanım, Pakistan’da çekilen bir sinema filminde rol aldınız, film hakkında bilgi alabilirmiyiz.

Filmimizin adı Revenge of the Worthless, yaşanmış bir hikaye. Orta Doğu’da sular maalesef hiç durulmuyor, filmde anlatılan dönem de en trajik terör olaylarının yaşandığı dönem. Canice öğrencilerinin gözü önünde katledilen kadın öğretmen, tecavüz ve işkence ile öldürülen kadın şarkıcı Shabbana, hatta tüm dünyanın tanıdığı Malala Yousufzai hikayemizin içinde. Ayrıca film eşcinselliğe de değiniyor. Eşcinsel genç bir adamın maruz kaldığı ayrımcılık ve zorluklar anlatılıyor. Film kültürel ve demokratik değerlerini, topraklarını savunmayı kendisine görev bilen insanların teröristlere, cehalete ve caniliğe karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Tüm bu olaylar Pakistan’da Afganistan sınırına yakın bir bölge olan Swat’ta yaşanıyor. Film de tüm gerçekliği gözler önüne serebilmek için bu bölgede, olayların yaşandığı yerlerde çekildi.

 

Pakistan ne yazık ki sürekli terör saldırılarının maruz kalan bir ülke. özellikle sınır bölgeleri daha tehlikeli… Orada olmak nasıl bir deneyimdi?

Evet maalesef terör saldırıları her ne kadar eskiye göre azalsa da hala devam ediyor. Pakistan ordusu şuan teröristlerden daha güçlü ve bizde onların koruması eşliğinde Swat’a gittik. Yolculuk ürkütücüydü. İslamabad’dan 6 saat kadar sürdü ve bunun yarısı bir tarafı uçurum olan daracık bir yolda geçti. Kocaman süslü püslü otobüsler ve kamyonlar karşıdan geldikçe küçücük minibüsün içinde uçuruma doğru eğildiğimizi hissediyordum ve gerçekten gerilimli saatlerdi. Arkamızda ve önümüzde askeri jeep eşliğinde ilerliyorduk, askerler ayakta ve tetikteydiler. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla dünya üzerindeki en tehlikeli yollardan biri sayılıyormuş burası. Belgeseli bile varmış. Hem kaza oranı yüksek hem de terör tehlikesi olan bir yol. Pakistan ordusu filmin en büyük destekçisi. Hem yollarda hem de Swat bölgesinde bizi sürekli çembere alıp korudular. Yoksa o bölgelerde o çekimleri yapmak mümkün olmazdı.

 

“ASKERLER SETİ TAMAMEN çEMBERE ALIYORLARDI, GECE DE OTELDE NöBET TUTUYORLARDI”

Ne kadar bir süre orada kaldınız? Herhangi bir sorun yaşandı mı?

Yaklaşık 3 hafta kadar Swat’da kaldım. Askerler seti tamamen çembere alıyorlardı, gece de otelde nöbet tutuyorlardı. Kötü bir olay yaşamadık ama sonradan öğrendiğime göre sete canlı bomba gelme ihtimali bile varmış. Beni tedirgin etmemek için söylememişler. Kamera ve ses ekibi değişmişti, sebebi can güvenliğinden dolayı tedirgin olmalarıymış. Swat’ta yaşayan halktan filmi soranlara, filmin içeriği hakkında bilgi verilmedi. Sanırım Taliban’ın kulağına gitsin istemediler. Belli bir gizlilik içinde ilerlendi.

 

Gerçekten riskli, hiç korkmadınız mı?

Korkularım vardı tabi ki ama ne zaman korktuğumu hissetsem o duygudan uzaklaşmaya çalışırım. Korku insanı zincirleyen bir şey, ne kadar korkmazsak o kadar özgürüz.

 

çekim yerleri nasıldı?

En ilginç yerleri söylemem gerekirse Stupha’da yani Gautama Buddha’nın meditasyon yaptığı tapınakta, ormanın içinde bulunan yüzlerce yıllık bir mezarlıkta, terör saldırısının gerçekleştiği bir ilk okulda çekimler yapıldı.

 

Peki Filmde canlandırdığınız karakter nasıl biri?

Filmdeki karakterimin adı Palwasha, çok sevilen ve adaletli bir adam olan Zarak Khan’ın büyük kızı. Palwasha yarı Türk. Babasını o dönemde yalnız bırakmamak için yanında. Cesur ve gözü kara bir kız. Naif olmasına rağmen talibanlara karşı korkusuzca çatışıyor. Babasını çok seviyor ve onu asla bırakmak istemiyor.

 

“KISA SüREDE REPLİKLERİMİ KELİME KELİME URDUCA öĞRENDİM VE AKSAN çALIŞTIM”

Rolünüze nasıl hazırlandınız?

Pakistan’a gitmeden önce o bölge ile alakalı araştırmalar yaptım. Afganistan, İran, Filistin gibi doğu ülkelerinden film ve belgeseller izledim. Orada yaşayan kadınları anlamaya çalıştım. Birden bire büyümek zorunda kalan, sürekli tetikte olan cesur kadınlar, onlara hayran kaldım diyebilirim. İslamabad’a vardığımda yönetmenimiz Urdu dilinde oynamamı istedi, bense role İngilizce hazırlanmıştım. O kısa sürede repliklerimi kelime kelime Urduca öğrendim ve aksan çalıştım. Bizi koruyan askerlerden biri bana silah ve kalaşnikof kullanmayı öğretti. Olayların geçtiği yerlerde yaşananların enerjisini hissediyordum ve bu durum karakterim için büyük avantaj oldu. Orda gerçekten Palwasha vardı, Emel değil. 

 

Peki bu filmin kadrosuna nasıl dahil oldunuz?

Oyunculuk eğitimine bir süre önce başlamıştım ve bir set ortamı nasıl oluyor, ışık-kamera nedir, nerede durur, süreç nasıl işliyor diye öğrenmenin en iyi yolunun sette çalışmak olduğunu düşündüm. O sırada yönetmen bir kız arkadaşım Pakistan’dan bir film ekibinin geldiğini, 3 hafta İstanbul’da çekim yapacaklarını söyledi. Bana sette iş verdi. Ne iş olursa ona koşturdum diyebilirim. Bu sırada filmin başrol oyuncusu Jamal Shah bana senaryosundan bahsetti ve rolü teklif ettti. Swat bölgesinde yaşayan Pashto halkının kızlarına benziyormuşum. Bu da dikkatini çekmemde etkili oldu sanırım.

 

“PAKİSTAN’DA SİNEMA FİLMİNDE ROL ALAN İLK TüRK BENİM”

Gerçekten bir çok ilki barındıran ilgi çekici bir hikaye. Pakistan’da bir Türk kızı ve tek başına. Geriye dönüp bakınca ne hissediyorsunuz?

Pakistan’a tüm cesaretimi toplayıp gittim. Kendimi tehlikeye attığımı biliyordum ama kariyerime böyle uluslararası bir film ile başlamanın benim için büyük bir şans olduğunun farkındaydım. Bir yandan da bu bir ilk. Yani orada sinema filminde rol alan ilk Türk benim. Swat‘tayken tehlikenin çok farkında değildim açıkçası. Daha çok rolüme odaklanmıştım. Ama döndükten sonra “Vay be ben ne yapmışım, nasıl yapmışım” dedim. İnanılmaz bir macera ve deneyimdi. Tabi ki karar verme süresinde çok düşündüm. Herkes bana gitme derken git diye yüreklendiren yalnızca bir iki kişi oldu. Bunlardan birisi de Mahsun Kırmızıgül’dü. Mahsun, “Doğu bölgelerinde film çekmek zor ama hiçbir şey olmaz, hiç düşünmeden git bu büyük bir şans” dedi ve beni yüreklendirdi. Gittiğim bölge normalde bir Pakistanlı’nın bile gitmeye cesaret edemediği yerler. Dönmeden Karachi’deki Türk konsolosluğuna uğramıştım. Swat’a gittiğimi duyduklarında yüzlerinde kocaman bir şok ifadesi belirdi.

 

Yönetmen Jamal Shah ile çalışmak nasıldı?

Jamal Shah, Pakistan’da tanınan bir oyuncu ve yönetmen. Ayrıca heykeltraş ve  İslamabad’da Hunerkada adında bir sanat okulu var. Daha önce birçok dizinin yönetmeliğini yapmış ama bu ilk sinema filmi. Ona gerçekten saygı duydum. Zor şartlar altında sanat için yaşayan insanlardan. çekimler sırasında hiç bir sorun yaşamadık ve benimle çok ilgilendiler. Pakistan dizilerde baya ilerlemiş ama sinema sektörü terörden dolayı yeni yeni canlanıyor. Son 4-5 yıldır film çekmeye başlayabilmişler. Ben çok iyi işler yapılacağını düşünüyorum. Mesela bu yıl kısa belgesel dalında Oscar’ı Pakistan’ın alması da bunun bir göstergesi.

 

Film hangi ülkelerde vizyona girecek?

Film 22 Temmuz’da Pakistan’da gösterime girdi ve çok iyi bir gişe başarısı elde etti. Bildiğim kadarıyla Amerika, İngiltere, Almanya, Danimarka, Afganistan, Avusturalya gibi birçok ülkede ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde gösterime girecek. Türkiye’ye de bir festival ile gelmeyi planlıyorlar.

 

Pakistan’da sizi tanıyorlar mı?

Bilmem ki… Yani orada ünlüyüm diyemem ama biraz popülerim galiba:) Filmi izleyenler sosyal medyadan rolüm ile ilgili çok güzel mesajlar gönderiyorlar, yorumlar yazıyorlar. Urduca konuşmuş olmam onların çok hoşuna gitmiş. Güzel şeyler duydukça kendimle gurur duyuyorum ve tüm zorluklara değdi diye düşünüyorum. Filmden sonra bir reklam filmi ve dizi projesi nedeniyle bir ayda Karachi’de kaldım. Toplamda 2 ay kadar Pakistan’daydım. Zordu ama değdi.

 

Oyuncu Olmaya nasıl karar verdiniz?

Aslında üniversite eğitimim PR ve Reklamcılık üzerine. Daha sonra reklam yazarlığı ve yaratıcılık eğitimi almak için yaklaşık 3 yıl Londra’da yaşadım. İstanbul’da ajans deneyimim oldu ama sonra ara vermek istedim. Kendimi dinlediğim bu dönemde psikoloji kitaplarına her zamankinden daha çok zaman ayırmaya başladığımı fark ettim. İnsanın kendi içinde barındırdığı farklı kişiliklerden, geçmiş yaşam etkilerinden yararlanarak ve kendini daha iyi tanıyarak, yaratabileceği karakterler beni cezbetti. Her zaman yaratıcılıkla ilgili işleri sevmişimdir. Oyunculuk benim için bambaşka bir yaratıcılık yolu oldu. Yaklaşık 3 yıl kadar önce oyunculuk eğitimlerine başladım ve hala fırsat buldukça devam ediyorum.

 

BENCE YAŞ KAç OLURSA OLSUN HAYALLERİNİN PEŞİNDEN GİTMELİ İNSAN”

Yani bir anda önceki kariyerinizi bırakıp meslek değiştirdiniz. Bu da bir risk aslında..

Evet kariyerimi bıraktım ama ben bunu tam bir değişiklik olarak görmüyorum. Hala yaratıcılıkla ilgileniyorum çünkü. Yine insanla ilgileniyorum ve yine en iyi yolu bulmaya çalışıyorum. Carl G. Jung okurken Eric Morris oyunculuk metodunu keşfettim ve eğitimine başladım. Amacım oyuncu olmak değil, sadece kendimi daha iyi tanımak, bazı kilitleri kırmak ve psikolojik olarak kişilikleri çözümlemekti. İşin içine girince mutlu hissettim ve neden olmasın dedim. Hemen ardından film teklifinin gelmesini bir işaret olarak aldım ve doğru yoldasın dedim kendime. Bence yaş kaç olursa olsun hayallerinin peşinden gitmeli insan. Mutlu olduğu şeyin peşinden gitmeli… Hayatta her şey mümkün ve hiç bir şey için geç değil. Daha yolun çok başındayım, umarım ilerde daha güzel işler yapacağım.

 

önümüzdeki dönem projeleriniz neler?

Şu anda yine bir Pakistan sinema filmini değerlendiriyoruz. Türkiye’de ise çekimleri Mayıs ayı gibi başlanması planlanan bir komedi filmi olacak. Bir dönem projesi işinde olmayı çok isterim. Film yada dizi. Dönem işleri ve yaşanmış hikayeler beni çok heyecanlandırıyor.

 

Fotoğraf: Alican Abacı

Mekan: Kaleiçi-Antalya