Shelby ve Şeşbeş İle Etiler’de Muhteşem Bir Eğlence Kompleksi Yarattık

Shelby ve Şeşbeş İle Etiler’de Muhteşem Bir Eğlence Kompleksi Yarattık Shelby ve Şeşbeş İle Etiler’de Muhteşem Bir Eğlence Kompleksi Yarattık

Şeşbeş’in Kurucu Ortaklarından Leyla Şeşbeş Aygıt, mekanlarını farklı kılan özellikleri Klass’a anlattı...

Bir yaz günü Alaçatı’da ansızın başlayan Şeşbeş’in eğlence ve keyif dolu macerasını İstanbul’un gözde lokasyonu Etiler’de sürdüren Leyla Şeşbeş Aygıt ve Selma Şeşbeş, 1920’lerin İngiltere ruhunu yansıtan Peaky Blinders konseptli Shelby ve müzik şeçkisiyle herkesin geçmişe doğru bir yolculuğa çıktığı Şeşbeş ile başarısını sürdürüyor. Her damak zevkine uygun dünya mutfağından lezzetli menüler sunan ve bilindik tatlara yeni yorumlar getiren Leyla Şeşbeş Aygıt, heyecanını bir an bile kaybetmeden misafirleri için gece gündüz çalışmaya devam ediyor. Şeşbeş Etiler’in kurucularından Leyla Şeşbeş Aygıt ile mekanlarını farklı kılan özellikleri ve yaşamı ile ilgili bilinmeyenleri Klass okurları için konuştuk.

Leyla Hanım, Seşbeş ve Shelby ile İstanbul’un gözde lokasyonu Etiler’de önemli bir başarı yakaladınız. Girişimci kişiliğiniz ve azminiz sayesinde kariyerinizin de zirvesinde yer aldığınızı söyleyebiliriz. Sizleri daha yakından tanımak istersek İstanbul’dan önceki yaşam öykünüzü dinleyebilir miyiz?

İzmir doğumluyum ve tam anlamıyla bir İzmirliyim. Deniz, güneş ve huzur benim için çok önemli. Ablam Selma ile Alman bir anne ve Almanya’da makine mühendisliği okumuş Türk bir babanın iki kızıyız. Yaşıtlarımıza göre son derece modern ve Avrupai yetiştirilmiş şanslı çocuklar olduğumuzu düşünüyorum. Ben ailede her zaman sorumluluk ve mantık timsali oldum. Ablam ise hayatı daha çok deli dolu yaşamayı seviyordu. Babam farklı hobileri olan çok renkli bir insandı. Babamızdan hayatı dibine kadar yaşamayı ve tadını çıkarmayı öğrendik. İmkanlarımız ölçüsünde hayatın tadını çıkartmayı bildik. Babam küçükken bizi domuz avına götürürdü. Sabaha karşı avcılarla beraber kahvaltı ederdik, bazen de balık tutmaya giderdik. Henüz küçük yaştayken ikimize de mobilet ve küçük bir tekne aldı. Denizde hayatın tadını çıkartarak, heyecanları yaşayarak büyüdük. Bu durum bizim ilerideki hayatımıza da yansıdı. Şimdi de hayattan korkmadan, hayata ne katabileceğimizi düşünerek cesurca yaşıyoruz. Ege üniversitesi Diş He kimliği Fakültesi’nden mezunum. üniversitede okurken bir gün Vakko’da babamla beraber alışveriş yaparken Vitali Hakko olduğunu sonradan öğrendiğim bir beyefendi yanıma geldi ve bana mankenlik yapmamı teklif etti. Vakko’nun kadrolu mankeni olmamı ve o sene yaptıkları Anadolu Ateşi defilesine katılmamı istedi. O zaman daha 17 yaşındaydım. O gün bilmediğim bir işi yapmaktan hoşlanmayacağımı söyleyerek teklifi geri çevirdim ama herhalde manken olma fikri hoşuma gitti. Babama mankenlik eğitimi almak istediğimi söyledim ve o yaz İsviçre’de bir mankenlik okulunda eğitim aldım ve daha sonra Başak Gürsoy’un ajansına girdim. O sırada Bulvar Gazetesi Türkiye çapında bir güzellik yarışması düzenliyordu. O yarışmaya katılmamı önerdiler. Başak Gürsoy da bunun mankenlikte benim için iyi bir adım olacağını söyledi. Bütün bunların içerisinde hiç beklenmedik bir şekilde kendimi 1987 Türkiye Güzellik Yarışması içerisinde buldum.

Güzellik yarışması sizin için nasıl bir deneyim oldu?

O zamana kadar korkunç derecede utangaç bir insandım. Yarışmaya girerken kimseye haber vermedim. O dönem şimdiki eşimle flört ediyordum. Yarışmaya girdiğimi ona bile söylememiştim. Yarışmada 1. Seçildim ve 1987 Türkiye Güzeli oldum. Kendimi hiçbir zaman çok güzel bulmadım. Türkiye güzellik yarışmalarında kriter sadece fiziksel güzellik değil. Birinci seçilmemdeki en önemli faktörler Avrupalılara benzer olmam, iki lisan bilmem, tıp okuyor olmam olabilir. Bir bütün olarak bakıldığında böyle bir unvana değer görüldüm. Bu etikete rağmen hayatımı hiçbir zaman güzellik üzerine kurmak istemedim. Tıp okuyan bir insan olarak bu etiketten çok çabuk sıyrıldım çünkü bu alan okuduğum branş ile örtüşmüyordu. Seçimimi doktorluktan yana kullandım. 21 yaşımdayken evlendim. İki tane dünya tatlısı kızım var. Kızlarımdan biri 29 diğeri 26 yaşında. İkisi de üniversite mezunu. Birisi mimar, diğeri Koç üniversitesi’nde İşletme okuyor. Genç yaşta anne olmak hayatımda yaptığım en güzel şeylerden biri. Kızlarım büyüyerek genç kız oldular. Onların enerjileriyle birlikte ben de kendimi genç hissediyorum. Onların sayesinde kendimi yenilikler ve yeni girişimler yapacak güçte hissediyorum. Onlarla hala heyecan hissedebilecek yaşta olmak benim hayatımın en büyük avantajı oldu.

Hobilerinizden de bahsedebilir misiniz? Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Yazı yazmayı çok severim. Yaşananları güzel ifade edebildiğimi düşünüyorum. Bundan iki sene önce ablamla olan maceralarımızı yazıya dökmeye başladım. Bunları Facebook’ta komik bir dille yazıyordum. Ablamla yaşadığımız şeyleri insanlara da yaşatıp onları güldürebiliyordum. çok güzel geri dönüşler aldım. Yazar Mehmet Coral ve gazeteci Uğur Dündar’ın desteği ile bu yazılarımı birleştirerek bir kitaba dönüştürdüm. Kitabın adı “Hayat Güldüğün Kadar” ve “Leyla Gibi.” Bu kitap benim hayat felsefemi anlatan bir kitap oldu. Tahminimden de daha başarılı olduğumu düşünüyorum. Yaşadığımız her şeyin komik ve gülünecek bir tarafı olduğunu düşünüyorum. Fazlasıyla pozitif bir insanım. Hiçbir şekilde karamsarlığa düşmüyorum. Her olayın iyi biteceğini düşünüyorum. Yeterince zor olan hayatı karamsar olarak daha da zor hale getirmenin bir anlamı yok. Sürekli “Hayat zor” demenin bir anlamı olmadığı gibi. önemli olan hayatın içerisindeki espriyi bulabilmek ve yaşadığımız olayların içerisinde gülebilecek bir an yakalayabilmek. Bunun gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Kitabımda bunu anlatmaya çalıştım. Ablamın beni aileme karşı düşürdüğü trajikomik durumları anlattım. Ablam çok deli dolu yaşayan bir insan olduğu için onun için söylemem gereken pembe yalanlar oluyordu. O sırada ailemi idare edebilmek için düştüğüm durumların dışarından bakıldığında aslında ne kadar komik olduğunu insanlara göstermeye çalıştım.

Kitabın yaşam felsefenizi yansıttığını belirttiniz. Yaşam felsefenizi daha detaylı bir biçimde bizlere anlatabilir misiniz?

Yaşadığınız dramların içinde mutlaka komik bir an vardır. önemli olan yaşadığınız o komik anı yakalayıp onu daha çok ön plana çıkartabilmek. Ya da günlük hayatta yaşadığınız sıradan bir olayın bile komik bir yönü olabilir. Yaşadıklarımı insanlarla paylaştığımda çok olumlu ve güzel tepkiler aldım. İnsanların geri dönüşlerindeki ifade tarzları da komik olmaya başladı. Gülmek bulaşıcı bir şey demek ki. Bir insanı ağlatmak çok kolaydır ama güldürmek hiç kolay değil. Bunu başardığım için gerçekten çok mutluydum. 50 yaşından sonra hayatın sadece sorumluluklarımızdan ve görevlerimizden ibaret olmaması gerektiğini anladım ve hayallerimi gerçekleştirmek için yola koyuldum. 50. yaşın kendiniz için bir şeyler yapmak için ideal olduğunu düşünüyorum. 15 yıl diş hekimliği yaptıktan sonra bu mesleği aslında çok da sevmediğimi anladım. çünkü insanlar size canlarının yanmasından korkarak geliyor. Bunun üzerine estetik diş hekimliğine yöneldim.

Estetik diş hekimliği alanında neler yapıyorsunuz?

Şeffaf plaklarla ortodonti üzerine çalışmalar yapıyorum. Bu işlemin bir diğer adı yetişkin ortodontisi. Bu konuda da epey uzmanlaşarak kongreler vermeye başladım. Bir laboratuvar ile birlikte gülüşler tasarlayıp, şeffaf plak ortodonti paketleri yaparak Türkiye’de diş hekimlerine satmaya başladık ve son derece başarılı olduk. Güzel olan hastaların canını yakmadan, dişlerinin kazanacağı görünümü onlara dijital ortamda gösterebiliyor olmamız. Yeni gülüşler tasarlayıp hastalarımıza uyguluyoruz. Bence hayattaki her şey gülmek üzerine olmalı. İnsanlar dilediklerince gülebilmeli.

Peki Şeşbeş’in hikayesi tam olarak ne zaman başladı?

Diş hekimliğine devam ettiğim dönemde başka neler yapabileceğimi düşünüyordum. Ablam Selma ile birlikte bir gün Alaçatı’da gezerken bir yer keşfettik ve bir an durup birbirimize baktık. “Yapabilir miyiz?” dedik. İkimiz de neyden bahsettiğimizi gayet iyi anlıyorduk. Kendi yemeklerimi yapıp sevdiklerimle paylaşacağım bir restoranımızın olması her zaman hayalimdi. Ablam ise zaten 30 sene gece hayatının içinde olan birisiydi ve artık kendi gece kulübünü açıp kendi tarzında müzikler çalacağı harika bir mekan yaratmak istiyordu. Bir anda bunu yapabileceğimize karar verdik. O an Şeşbeş’in doğuş anı oldu. 2018 yazında bu düşüncelerle Şeşbeş Alaçatı’yı açtık.

Şeşbeş’i farklı kılan özellikler nelerdir?

Şeşbeş kadın dokunuşları olan sıcak ve feminen bir mekan. Şeşbeş’e geldiğiniz zaman evinizdeymiş gibi hissedersiniz. Mutfak ve yemeklerden tamamen ben sorumluyum. 2018’de Alaçatı’da Şeşbeş’i açtığımızda yeğenimle beraber mutfakta bizzat her gece 45 kişiye servis veriyorduk. Yemekleri hazırlarken ailem için hazırlıyormuş gibi özen gösteriyordum. Sevdiğim ve bizzat benim de yemek isteyeceğim tabaklar hazırlayarak büyük bir heyecanla çalışıyordum. Orada her akşam son tabağı vermek benim için bir zaferdi. İnsanlar yemek yerken yüzlerindeki ifadeyi seyrediyorum. Mutfaktan çıktığımda insanların birkaç kez beni alkışladığı oldu. Ablamla beraber dostlarımıza hizmet etmekten büyük bir keyif alıyoruz. Bunu bir onur olarak görüyoruz. Onları memnun etmek bizim için büyük bir keyif. Şeşbeş’in farkı bu. İnsanların memnun edebilmek adına işin içerisinde yer alıyoruz. Müşteriyi yemek anlamında memnun etmek istiyorsanız sunduğunuz menüden öncelikle sizin memnun kalmanız lazım. Tabağı verirken içiniz son derece rahat olmalı. Bir gece kulübünde de müşteriyi eğlendirmek istiyorsanız o kulüpte öncelikle sizin eğleniyor olmanız gerekir. Ablam Selma ile beraber gerçekten çok eğleniyoruz.

Şeşbeş’e ablanızla beraber kişisel anlamda nasıl bir değer kattığınızı düşünüyorsunuz?

Selma ile beraber gerçekten güzel bir yaşam sürdük. çok gezdik. Farklı tatlar tadabileceğimiz restoranlara gittik. İnsanları neyin mutlu ettiğini çok iyi gördük. İnsanların beklentilerini karşılamak için ciddi bir şekilde emek sarf ediyoruz. Şeşbeş restoranın bütün yemeklerinin tarifleri bana ait. Yemek yapmak benim hobim. Yemek yemeye de aşığım. Yemeklerimizin hiçbir zaman her yerde yenen yemeklere benzemesini istemedik. Daima farklı olmak istedik. Menülerimizde herkesin kullandığı tatlara değişik yorumlar kattık. Domuz kaburga gibi kimsenin menüsüne koymaya cesaret edemediği yemekleri menümüze ekledik. Pizzamızın hamurunu iki gün önceden hazırlayıp mutlaka dinlendiriyoruz. Pizzalarımızı taş fırın ve odun ateşinde hazırlıyoruz. Kokoreçli ve tandır dana yanaklı pizzamız var. Yaptığımız her şeyin bir özelliği olsun istiyoruz.

Son olarak İstanbul’a yeni bir eğlence kültürü getiren Şeşbeş gece kulübünü ve 1920’lerin Londra ruhunu günümüze taşıyan Shelby’i tüm detaylarıyla sizden dinleyebilir miyiz?

Şeşbeş’te 70-80 ve 90’ların parçalarının çalındığı, dj performansı olan bir gece kulübümüz var. Daha çok 35 yaşın üzerine hitap ediyoruz. çalan her parçada herkes yaşadığı bir anıyı hatırlıyor. 90 kişi kapasiteli çok samimi bir ortamı olan bir gece kulübüyüz. Misafirlerimizin çoğu birbirini tanır. Herkesin özeline son derece saygı duyarız bundan dolayı içeriye basın mensuplarını kabul etmiyoruz. Sosyal medyada hikaye paylaşırken de gizliliğe dikkat ediyoruz. İstanbul’un üst düzey insanlarının son derece rahat ettiği kaliteli bir gece kulübüyüz. Diğer gece kulübümüz Shelby, canlı müzik keyfini yaşatan 350 kişi kapasiteli üst düzey bir gece kulübü. İstanbul’da canlı müzik yapan barlardan çok farklıyız. Shelby, Peaky Blinders dizisinden esinlenerek açtığımız bir kulüp oldu. Otoparktan çıkıp kulübe yürürken dizinin dev afişlerini görüyorsunuz. Giriş 1920 Londra sokağı ruhunu yansıtacak şeklinde tasarlandı ve gelen kişilere de o hissi yaşatıyor. Bunun haricinde canlı müzik hizmeti sunuyoruz. Shelby, 40 metrekarelik sahnesiyle konsept bir mekan. Bu konuda da son derece seçkin sanatçılarla çalışıyoruz. O konuda da farklı olmak istedik. Bu sezon Fettah Can, Yüksek Sadakat, Gripin, Sibel Tüzün ve “Evet Ne Söylüyorduk” gibi sanatçı ve gruplarla çalıştık. Her pazar günü Yol Project sahnemiz var. Shelby’nin yaş aralığı ise Şeşbeş’e göre daha genç. Shelby ve Şeşbeş ile Etiler’de bir eğlence kompleksi yarattık. Bir restoran olmanın ötesinde günün her saatinde her yaş kesimine hitap eden bir kompleksiz. öğlen bahçemizde yeşilliklerin arasında güzel bir yemek yiyebilirsiniz. Akşam son derece seçkin yemekler ve iyi şaraplarla keyifli bir şekilde vakit geçirebilirsiniz. Yemeklerden sonra Şeşbeş’te nostalji parçalar eşliğinde güzel bir gece yaşayabilirsiniz. Eğer canınız daha fazla hareket isterse Shelby’ye inerek canlı müziğin tadını çıkarabilirsiniz. Gece kulüplerinin çıkışında acıkanlar için sabaha kadar süren servislerimiz de mevcut.