Temenni Ediyoruzki Çıkacak Yeni Yasa Sanatçıların Haklarını Maddi Manevi Koruyabilsin

Temenni Ediyoruzki Çıkacak Yeni Yasa Sanatçıların Haklarını Maddi Manevi Koruyabilsin Temenni Ediyoruzki Çıkacak Yeni Yasa Sanatçıların Haklarını Maddi Manevi Koruyabilsin

MESAM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gencebay yakında çıkması beklenen yeni telif hakları yasasını, müzik sektörünün içinde bulunduğu son durumu ve heyecanla beklenen yeni albümünü Klass’a anlattı...

 

Müzik dünyasında ‘Orhan Baba’ olarak tanınan besteci, ses sanatçısı, şair, enstrümanist, aranjör, müzik yapımcısı, müzik direktörü ve aktör Orhan Gencebay, 2016 yılının mayıs ayından beri Türkiye’nin önde gelen müzik meslek birliklerinden olan Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği MESAM’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini büyük bir emek vererek başarıyla yürütüyor. İlk olarak Merhum Cumhurbaşkanı Turgut özal’ın destekleriyle 1987’den sonra oluşan fikir ve sanat eserleri yasasının bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayıyla yeniden günümüz müzik piyasasının gereklerine göre hakların çok yönlü korunmasına yönelik yeniden düzenlenmesi için büyük bir mücadele veren Orhan Gencebay, sektörün içinde bulunduğu üzücü durumu ve sanatçıların haklarını elde etmekten çektikleri sıkıntıları her fırsatta dile getiriyor. MESAM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gencebay ile yönetim kurulu üyesi meslektaşlarıyla telif haklarıyla ilgili verdiği büyük mücadeleyi, müzik sektörünün içinde bulunduğu son durumu, üreten sanatçıların piyasayı neden terk ettiğini, okullarından mezun olarak gelen gençlerin şu an birçok sanatçı gibi bu şartlar altında aç kalacağını ve müzikle aktarılan birçok milli değerin yok olup gideceği yönündeki korkutucu sonu engellemek için yapılması gerekenleri ve Orhan Baba’nın merakla beklenen yeni albümünü Klass okurları için konuştuk.

 

 

 

 

 

 

 

“1 yılda 300 milyon albüm tüketilmesi gereken bir ülkeyiz. Gelişmiş ülkelerde 250-300 milyondur bu sayı. Şu anda 300 milyon olması gereken albüm satışlarının tirajı ülkemizde 2 milyon. Geçen sene 743 tane albüm yapılmış. Bunun 300-400 tanesi dini mesajlar amaçlı, normal bildiğimiz 10 tane eserden oluşan albüm adedi ise 300. Yani bitti neredeyse. Bu duruş çok büyük bir tehlike arz ediyor aynı zamanda. Bir nesil sonra bizim yerli ve milli değerlerimiz müzik alanında yapılmayabilir. Bunu engellemek yüzde yüz şart.”

 

 

 

“Temenni ediyoruz ki çıkacak yeni yasamız bizlerin haklarını maddi manevi koruyabilsin. Şu anda on binlerce sanatçı son derece zorda, çoğu aç, sefil. çok az kişi başka nedenlerle çok farklı şekilde, özel bazı hakları alabilmekte. Onlar da daha çok almaları gerekirken o kadar alarak yaşıyor. Ben de onlardan biriyim. Devletimizden maddi olarak hiçbir yardım görmedik, istemedik de. Bizim maddi yardıma ihtiyacımız yok. Bizim ihtiyacımız haklarımızın alınması konusunda önündeki engellerin kaldırılması.”

 

 

 

“45 tane üniversite var. 45 üniversite bünyesinde 45 tane müzik fakültesi var. Bu müzik fakültelerinden mezun olan gençler buraya gelecekler. çok büyük ölçüde şu anki şartlara göre aç kalacaklar. Bunların düzelmesi lazım. Yasanın iyi olması lazım, uygulamaların iyi olması lazım. Maalesef bir de telif ödemek istemeyenler var. Bizim eserlerimizi, haklarımızı kullanıp haklarımızı bize ödemek istemeyen kişiler, zihniyetler var. Bilmiyorlar ki bu ceza yasalarında bir insanın cebinden parasını çalmakla, eşyasını çalmakla eş değer.”

 

 

 

“Müzik yarışma programlarında kesinlikle telif haklarının gereği gibi alınmadığını görüyorum ve rahatsız oluyorum. Bu programları yapan arkadaşların bir an evvel daha duyarlı olarak bunları yerine getirmelerini rica ediyorum. Aynı zamanda televizyonlarda daha çok bizlere ait olan değerlerin yayınlanmasını rica ediyorum. Evvelce bu daha iyiydi. Ama dikkat ederseniz müzik programı yok gibi. Adeta Halk Müziği, Sanat Müziği kayboldu.”

 

 

 

Orhan Bey, öncelikle 2017 yılı sizin için nasıl geçti? Merakla beklenen albümünüz hazır mı?

 

Ben gönül dostlarıma verdiğim sözü tutamadım, albümümü bitiremedim. Aslında eserler hazır. Hatta yüzde 80-90’ının notası da hazır. Stüdyoya girene kadar aranjeler de değişebilir. Yani bestenin trafiğini değiştirebilirim. Benim yapım öyle, icra edildikten sonra şimdilik tamam derim. Ama yıllar sonra yine şunu şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım diye kendimi daima geliştiririm. Geçenlerde bir nota rastladım. Yüzlerce kasete kayıt yapmışım not olarak. İçimden gelmiş ezgiler, melodiler var. Bu yüzlerce kasetin içerisinde binlerce eser olabilir. Hep bir fikir veren notlar olabilir. Böyle bir çalışma şeklim var benim. Tarihlerine baktım bir tanesi 1982 yılına ait, yani 35 sene evvelinden not almışım. Bir tanesine baktım daha eski 1974 yani 43yıldan da fazla zamandan beri kayıt yapmışım ve hala onlara bakıp da onları yönlendirememişim. Hepsine yetişmek mümkün değil. O kadar çok üretmişim. üretmeyi çok seviyorum. Onun için böyle çok eser var. Hepsinin üstesinden de kolay gelinmez, onların üstesinden gelecek olan kişi yine benim. Zaman ayırmak gerekiyor ama özellikle son 1-2 yılda sektörümüzle ilgili çalışmalar çok yoğunlaştı ondan dolayı albümü bitiremedim. çalışmalarımı da eskisi gibi yapamıyorum ama yapacağım.

 

 

 

“İLHAM BEKLEMEM çüNKü HER AN İLHAM DOLUYUM DİYE DüŞüNüRüM”

 

Peki, en üretken olduğunuzu düşündüğünüz zamanlar hangi dönemleriniz?

 

öyle bir ayrımım hiç olmadı en başta duygularım ne ise halen odur. Aynı şekilde de üretme isteğim aynı. Benim için öyle bir şey yok. Ben her zaman her yerde içimden gelir ve mutlaka yazarım, çizerim. İlham beklemem çünkü her an ilham doluyum diye düşünürüm. Ama bir de aşırı derecede bazen yoğun konsantrasyonlar oluyor. Onlar da daha başkadır tabi.

 

 

 

“ŞU ANDA 300 MİLYON OLMASI GEREKEN ALBüM SATIŞLARININ TİRAJI 2 MİLYON”

 

Peki, konuya sektörel açıdan bakarsak eski dönemde dinleyiciye ulaşmakla şimdiki dönemde ulaşılmasının arasında çok büyük farklılıklar var. Artık dinleyici istediği zaman elindeki telefonla Orhan Gencebay’ı dinliyor. Sizin için hangi dönem daha tat veren bir dönemdi?

 

Teknik konular, teknik gelişmeler, çeşitli taşıyıcı enstrümanların varlıkları evvelce nadir sayılıyken şimdi çok var. Mesela çok eskilerde cd, kaset yoktu. önce 78 devri taş plaklar vardı. Biz de bu dönemin sonuna denk geldik. Ondan sonra 33 devirli long playler derken 45’lik plak arkalı önlü iki eser. Ondan sonra 1972 yılından itibaren kaset üretildi dünyada. Kaset her şeye hâkim oldu taşıyıcı olarak ve müzik korsanlığını da birinci derecede yayan o oldu. Ondan sonra long play dönemi ağırlıklı oldu ve sonra cd’ler geldi. Kasetin daha çok eser taşıyanları vardı. Bunlar ve cd’ler Türk müziğinin haklarıyla ilgili geri dönüşleri tamamıyla maddi manevi yok etti. Ve dolayısıyla üretim azalmaya başladı. üretenler de azalmaya başladı. Bu alanı terk etmeye başladılar. çünkü öncelikle bu eserleri yaratanın yaşaması lazım. öncelikle ilk hak bu. Bu insan haklarında en ön safta olan bir konudur. Her emeğin bir karşılığı vardır. İnsanlar karşılığını alamamaya başladılar. Ancak çok ilgi gören kişiler -ben de onlardan biriydim- yaşayabiliyorlardı piyasada. Onun için üretiyordum ve korsan yüzde 500 yüzde 1000’di. öyleyken biz yaşıyorduk. Herkes bu şansa sahip değil. Onlarca sanatçı geri çekilmeye başladı. Gelişmiş ülkelerde böyle değil. Fiziki korsan bu şekilde yıllarca sürerken arkasından internet geldi. O geçmişi aratıyor oldu. O geçmişten şikâyet ederken, olmaz derken internet geçmişi tamamen aratır oldu. 1 yılda 300 milyon albüm tüketilmesi gereken bir ülkeyiz. Bizim böyle bir potansiyelimiz var aslında. Gelişmiş ülkelerde 250-300 milyondur bu sayı. Tecrübem ve bilgim bana bunları dedirtiyor. Şu anda bu rakam 2 milyon. 300 milyon olması gereken albüm satışlarının tirajı 2 milyon. Geçen sene 743 tane albüm yapılmış. Bunun 300-400 tanesi dini mesajlar amaçlı, normal bildiğimiz 10 tane eserden oluşan albüm adedi -biz taşıyıcılara albüm deriz- 300 tane ya yapıldı ya da yapılmadı. Yani bitti neredeyse. Bu rakam gelişmiş ülkelerde 40-50 bin civarında. Alınan hak alınması gerekenin 50’de 1’i. Şimdi hal böyleyken müzikte insanlar yaşayamıyorken emeğinin karşılığını maddi manevi alamıyorken ne beklenir ki? üretim durur.

 

 

 

Bu aynı zamanda birtakım değerlerimizi de gelecek nesillere aktaramayacağımız anlamına gelmiyor mu?

 

Evet müzik sektöründe üretimdeki duruş çok büyük bir tehlike arz ediyor aynı zamanda. Bir nesil sonra bizim yerli ve milli değerlerimiz müzik alanında yapılmayabilir. Bunu engellemek yüzde yüz şart. Her ülkenin kendine ait milli ve yerli değerleri vardır. Her ülke kendi kimliğiyle bu dünyada varlığını ortaya koyar ve sürdürür. Dünyada yüzlerce konuşulan dil yüzlerce de müzik türü var. Her ülkenin kendine ait geleneği, göreneği var. Şimdi bütün dünya ülkeleri bunun üstüne eğilmeye başladı. Bunların yaşatılması gerekiyor diyorlar. Kendilerini yaşatmak için. Tüm bunların hepsinin zenginliği de evrenselliği oluşturuyor zaten. Yoksa zaten dünya da tek düze bir yer olmamalı. Mozart şüphesiz dâhidir. Ama bütün dünya Mozart dinlese olmaz ki. Mozart’ın varlığı ayrı tabi ki onu o şekilde kabul ederek dinleyeceksin. Ama her ülke kendi ürettiğini geliştirerek dinleyecek. Şimdi biz bu sıkıntıyı çekiyoruz. Geliştirmemiz bir yana müziğimizin daha iyi olması lazım, müzikalitenin daha iyi olması lazım. Bir yandan da insanlarımızın sanatçılarımızın haklarını alıp yaşaması lazım.

 

 

 

“TEMENNİ EDİYORUZ Kİ çIKACAK YENİ YASAMIZ BİZLERİN HAKLARINI MADDİ MANEVİ KORUYABİLSİN”

 

Peki, siz MESAM olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Ciddi bir mücadele içerisindesiniz ve çok değerli sanat emekçilerinden oluşan bir yönetim kurulunuz var. Devlet ne gibi destekler veriyor size bu konuda?

 

Sektörümüzün içerisinde hak arama kurumları var. MESAM da bunlardan bir tanesi. Yani tüm bu müzik sektörünün içerisinde 6 tane hak arama kurumu var. Yasamız 5846 adlı fikir ve sanat eserleri yasası. Yasamız 1986-1987’lerden sonra oluştu. Allah gani gani rahmet eylesin Cumhurbaşkanımız Turgut özal’ın yardımlarıyla kuruldu. Bize yardım ettiler ama biz de o zamanki şartlarda ne kadar biliyorsak kendimizi o kadar ifade edebildik. Şimdi daha bilinçliyiz. 30 sene geçti. Yasa kuruldu fakat bizim sorunlarımız kesinlikle halledilmedi. Şimdi yeni bir yasa çalışması yapıyoruz. Yine çok teşekkür ediyoruz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a. 2 sene evvel onun talimatıyla başlayan bir yasa çalışması var ve henüz bitmedi. Bununla ilgili çok ciddi çalışmalar yaptık. çok ümitliyiz, ümidimiz var ama yasanın ne olduğunun son halini göremedik. Diyorlar ki görmeyin daha iyi. “Bu bizimle alakalı görmemiz lazım neden görmeyelim” dedik. İşin garibi bu yasanın içinde tüm sanat dalları olduğu için hepsinin ayrı ayrı işlevleri var. Hepsi aynı maddelerle korunmaya yönelik büyük ölçüde. Aslında yasadaki maddelerin sanatın dallarına yönelik ayrı ayrı belirlenmesi daha da iyi olurdu. Bizim istediklerimizin olduklarını söylüyorlar. Şimdi herkes bir tarafa çekerse yasa bozulabilir diyorlar. Görmemizi bu yüzden istemiyorlar. Peki, sonra bizim söylediklerimizin dışında bir şey olursa? Bizi korumaya yönelik önerilerimiz, görüşlerimiz var. Onu yasa çıktıktan sonra göreceğiz. Temenni ediyoruz ki çıkacak yeni yasamız bizlerin haklarını maddi manevi koruyabilsin ve sanatımızı yükseltelim hem de müzik sanatçılarımız yaşasın. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, sanatçıyı yaşat ki sanat yaşasın. Şu anda on binlerce sanatçı son derece zorda, çoğu aç, sefil. çok az kişi başka nedenlerle çok farklı şekilde, özel bazı hakları alabilmekte. Onlar da daha çok almaları gerekirken o kadar alarak yaşıyor. Ben de onlardan biriyim. Ama ben sanatçıyım. Ben paranın peşinde değilim. Devletimizden maddi olarak hiçbir yardım görmedik, istemedik de. Bizim maddi yardıma ihtiyacımız yok. Bizim ihtiyacımız haklarımızın alınmasında önündeki engellerin kaldırılması.

 

 

 

“MüZİK FAKüLTELERİNDEN MEZUN OLAN GENçLER GELECEKLER VE çOK BüYüK öLçüDE ŞU ANKİ ŞARTLARDA Aç KALACAKLAR”

 

Birçok genç isim de geliyor…

 

Ben bunu yaklaşık 50 yıldır yaşayarak geliyorum. Yenilerimiz, gençlerimiz var. Onlar büyük bir ümitle gelecekler, üretecekler ve yaşayacaklar. 45 tane üniversite var. 45 üniversite bünyesinde 45 tane müzik fakültesi var. Bu müzik fakültelerinden mezun olan gençler gelecekler ve çok büyük ölçüde şu anki şartlarda aç kalacaklar. Bunların düzelmesi lazım diye söylüyorum. Yasanın iyi olması lazım, uygulamaların iyi olması lazım. Maalesef bir de telif ödemek istemeyenler var. Bizim eserlerimizi, haklarımızı kullanıp haklarımızı bize ödemek istemeyen kişiler, zihniyetler var. Yani onların da bazıları çok katı şöyle diyorlar; “Biz müzisyeniz bunun için bir de para mı ödeyeceğiz telife?” diyen zihniyetler var bilmiyorlar ki bu ceza yasalarında bir insanın cebinden parasını çalmakla, eşyasını çalmakla eş değer. Bir de üstelik manevi olarak Türk sanatını yaşatmak isteyen bu insanların haklarını çalarak Türk sanatına büyük bir darbe vurduklarının farkında değiller. İki defa zarar veriyorlar; insana ve sanata… Bu gidişle bir nesil sonra asimilasyon var, dediğim gibi Türk Müziği böyle giderse müzelik olacak ve yazık olacak. Ve bazı değerlerimizi kaybetmenin derin üzüntüsüyle yaşayacağız. Onun için büyük bir gayretle böyle olmaması için çalışıyoruz. Ben burada büyük bir emekle konsantrasyon vererek, bunu hissederek çalışıyorum. Sağ olsun bize yardım eden başta Cumhurbaşkanımız ve Kültür Bakanımız da son derece duyarlı ve onlar da çok yardımcılar. Ama neticeyi görmeden ben rahatlayamayacağım. Şu andaki durumumuz objektif olarak baktığımızda böyle görünüyor.

 

 

 

“BİZİ YAŞATACAK OLAN HAKLARIMIZIN OLDUĞU ALAN TELİF HAKLARI. ALBüM SATIŞLARI BİTTİ”

 

Peki, kimler kimlere telif hakkı ödemeli?

 

Şu anda satılan albüm adedini söyledim. Bizi yaşatacak olan haklarımızın olduğu alan telif hakları. Albüm satışları bitti. Ama albüm yapılmadan olmaz. Albüm çeşittir. Onu bile yapmakta zorluk yaşıyor insanlarımız. Albüm yapılacak ki eserler orada bizim değerlerimiz ortaya onlarla konacak. Kalıcı olarak kalacak. Onlar ticari alanla kullanıldığı zaman da hak doğacak. İşte bu doğan hak telif hakkıdır. Yani tek noktada özü nedir? Bir ticarethanede, iş yerinde iş yaparken ticarete katkıda bulunan hangi alanda unsurlar varsa o unsurların o ticarette payı vardır. Yani bir ticarethanede müzik kullanılıyor mu kullanılmıyor mu? Kullanılıyorsa o müziğin orada bir payı var. İşte ona telif hakkı diyoruz. Ticari alanlar nereler diye baktığımızda bütün dijital platformların hepsi ticari alandır ki en büyük hak yüzde 50-60 buradadır. Bütün dünyada da böyledir. Dijital ortamdaki müziklerin bir hak karşılığı indirilmesi lazım. Ama o kadar çok korsan indirilme imkânı var ki işte bu bitiriyor. İkinci hak alanı canlı performanslar, konserler, düğün salonları, gece kulüpleri, canlı yayınlar… Bunlar da özellikle eser sahiplerinin hakkını oluşturuyor. çünkü orada canlı çalınca yorumcu solist arkadaşımız ücretini peşin alıyor. Ama söylediği eserin sahibine bir şey ödenmiyor. öyle bir sistem kurmalıyız ki kaç eser okundu, kime ait ve kaç defa okundu… Bunlardan hak doğacağı için yorumcu eserleri okuyor ama eser sahiplerine hiçbir şey yok. Orada bunlar notlara alınacak ve bizlere ulaştırılacak; hak arama birimlerine, MESAM’a ulaştırılacak, MSG’ye ulaştırılacak ve onların birim fiyatlarına göre ödeme yapılacak. Bunun ücreti de belli aslında. Mesela konserlerde hasılatın yüzde 6’sını vermek durumunda. çünkü o sırada eser okunuyor, eserler kullanılıyor. Diyelim 100 bin liralık bir hasılat elde edildiyse 6 bin lirası eser sahibine gelecek. Yani bunu vermekten çekiniyorlar. Yüzde 6 nedir ki? Yani bu kadar mütevazi olması istenen hakları dahi ödemek istemeyenler var.

 

 

 

“SANATçININ öLüMüNDEN 70 YIL SONRA ESERİ ANONİMLEŞİYOR VE HALKA AİT OLUYOR. NİYE?”

 

Bu arada sanatçının da sanatçıyı desteklemesi de önemli tabi…

 

özellikle birbirlerini desteklemeleri lazım. Yoksa sanat yaşamaz ki. üstelik sanatçı için eserlerle ilgili bütün dünyada bir uygulama var ki; sanatçının ölümünden 70 yıl sonra eseri anonimleşiyor ve halka ait oluyor. Ama bir iş aleminde birinin almış olduğu villası, evi, neyi varsa böyle bir şey olmuyor, sonsuza kadar ailesine kalıyor. Ama sanatçı için böyle bir yasa var. Niye? çünkü sanatçı manevi bir yük taşıyor, bir kimlik oluşturuyor aynı zamanda. Sanatçı böylesine bir taşıyıcı durumunda. Bir ülkenin, bir halkın, bir milletin kimliğini taşıyor. Hem iyi olacak hem kalıcı olacak bir de halka ait olacak bir de kendi kazanamayacak. Hakları elinden alınacak ve “ücret mi ödeyeceğiz” diyecekler. Böyle bir şey olur mu? Şimdi biz bu durumdayız. Bunu anlatmak da zor anlaşılması da kolay değil. Fakat gelişmiş ülkeler bunların hepsini yapıyor. Onlarda bu durum 100 sene öncesinden başladı. Biz de bu 30 sene evvel başladı. ümit ediyorum ki düzelecek, düzelmesi için de en büyük emeği sarf edenlerden bir tanesiyim. Yani kutsal bir görevdir bu adeta.

 

 

 

“ŞU ANDA SEKTöRDEKİ İNSANLARIMIZIN HAKLARI YüZDE 99 GASP EDİLİYOR”

 

Biraz da MESAM’ın yönetim kurulundan bahsedelim… Burada nasıl bir görev dağılımı yaptınız?

 

MESAM bir hak arama birimidir. Daha doğrusu yasadaki tarifi şöyle; 5846 yasaya göre özel hukuk statüsündeki topluca hak arama yetisine sahip meslek birlikleri. Böyle tanımlanıyoruz. özel hukukla ilgiliyiz. Ama bununla ilgili birkaç elemanımız vardı başka görevlere gittiler üzülüyoruz. Onun için okullarımızda bu konunun özelliğini anlayan hukukçularımızın olmasını bir an evvel rica ediyoruz ve istiyoruz; haklarımızın daha iyi korunabilmesi için. 2 Nisan’da bir sempozyum yaptık. Yargıtay Başkanımız İsmail Cirit geldiler sağ olsun çok teşekkürlerimiz var onlara. Kendileri de gelmek istedikleri için geldiler. Bilindiği gibi yargıtayımız hukukta en üst platformdadır. Geldiler 3 gün sürdü ve orada konularımızı anlatmaya gayret ettik. Kendilerinin itirafıdır: “Biz bu konu hakkında bir şey bilmiyormuşuz.” Onun için bunu geliştirmemiz gerekiyor dedik hep beraber. Geçenlerde adalet bakanımıza anlattık, kültür bakanımıza zaten anlattık, sürekli siyasilerimize bu bilgileri anlatmaya çalışıyoruz. Onlar tabi bizden daha iyi biliyorlar hukuku veya işlevleri biz de onlara bizim konumuzun özelliklerini anlatmaya çalışıyoruz. Bunları anlatmak da kolay değil, anlaşılması da kolay değil. Yani özetle MESAM burada yasayla kurulmuş MESAM ile birlikte 5 tane daha müzik birimi var. Yasayla birlikte kurulmuş yarı devlet kuruluşu olmuş oluyoruz bir yerde. Hakları arıyoruz, hakları arayıp bulup sahibine teslim edeceğiz. Ama nasıl bulabiliriz, ne kadarını bulabiliriz son derece zor. İşte bu yeni yasa bize bunları inşallah sağlayacak diye düşünüyoruz. Hakları arayıp bulmamız için kullanım listeleri mecburiyeti olması lazım. Bu da bu yasaya daha iyi bir şekilde daha iyi ifade edilecek şekilde konulacak ümidindeyiz. Şu anda sektördeki insanlarımızın hakları yüzde 99 gasp ediliyor. İnşallah düzeleceğiz ümidiyle yaşıyoruz, söylüyoruz da… İlgilenen de var, hep beraber aşacağız ümidindeyiz.

 

 

 

“MüZİK YARIŞMALARINDA TELİF HAKLARININ GEREĞİ GİBİ ALINMADIĞINI GöRüYORUM VE RAHATSIZ OLUYORUM”

 

Televizyonda yayınlanan O Ses Türkiye gibi yarışma programlarından da telif alınması gerekiyor mu?

 

Oralarda da kesinlikle hakların gereği gibi alınmadığını görüyorum ve rahatsız oluyorum. Bu yarışma programlarını yapan arkadaşların bir an evvel daha duyarlı olarak bunları yerine getirmelerini rica ediyorum. Aynı zamanda televizyonlarda daha çok bizlere ait olan değerlerin yayınlanmasını rica ediyorum. Evvelce bu daha iyiydi. Ama dikkat ederseniz müzik programı yok gibi. Adeta Halk Müziği, Sanat Müziği kayboldu. Hem geliştirmek hem de onu yayınlamak var. Bunlar bize ait. Farabilerden itibaren 1000 küsur yıldır bize ait olan değerler hem geliştirilecek hem de yayınlanacak. Biz kendimizden uzaklaşmamalıyız. Başka kültürlere de saygımız var, başka misyonlara da büyük saygımız var ama öncelikle kendi misyonlarımızı yaşatmalıyız, birinci derecede sahip çıkmalıyız.

 

 

 

“MESAM SAĞLIK SİGORTASINI öZEL OLARAK OLUŞTURDUK İYİ Kİ DE OLUŞTURMUŞUZ YOKSA ARKADAŞLARIMIZIN çOĞU SüRüNE SüRüNE öLECEKLERDİ”

 

MESAM olarak yıllar önce sanatçılara sağlık sigortası yaptırmıştınız. Bu proje hala devam ediyor mu?

 

Şu sıralarda sanat üretiminde, müzik üretimde verimli olan arkadaşlarımızın ne tesadüf ki bazılarını kaybetmeye başladık. çok değerliydiler, büyüktüler ve tabi çok üzülüyoruz. Allah hepsine ömür versin, hepimize ömür versin, sağlık versin ki üretelim istiyoruz. İşte bazılarının o toprağa verdiğimiz insanlarımızın üst düzeyde üreten bu insanların nasıl yaşadıklarını da biliyoruz. çok zorluk içinde yaşadılar. Hele hasta oldukları zaman çok zorlandıklarını biliyoruz. Bereket ki biz MESAM da aşağı yukarı 20 sene önce sağlık sigortası oluşturmuştuk. çok önemli ölçüde en azından bu soruna bir çare bulabildik. Fakat bu konuda daha yeterli olmamız lazım. Ama imkanlar bu kadardı. MESAM sağlık sigortasını özel olarak oluşturduk iyi ki de oluşturmuşuz yoksa arkadaşlarımızın çoğu sürüne sürüne öleceklerdi. Yani bu konuda bu kadar hakları kayboluyor, bu kadar ortada feci durumlar var. Yıllardan beri bunları anlatıyoruz. Fakat duyarlılık çok azdı. İşte yine devletimiz bize bu sorunların çarelerini verecek. Bir an evvel gerçek çözümlerin oluşmasını beklerken inşallah birçok hasta arkadaşımızın da sağlıklarına daha iyi çareler bulabiliriz ümidindeyiz.

 

 

 

Tüm sanatçıların bir hak arayışı içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?

 

Açıkçası ben gerçek hak sahibi arkadaşlarımızın genel kurulumuza gelmelerini rica ediyorum. çünkü onların seçimleri son derece önemli. Onlarla beraber biz anca daha iyi olabileceğiz. Rica ediyorum kesinlikle genel kurullara gelmeyi ihmal etmesinler. Yani bununla şunu demek istiyorum; müziğimize çok ciddi emek veren, çok üreten nice arkadaşlarımız var. Haklarını daha iyi korumaları gerekirken bu konuda belki şu veya bu nedenlerle küsmüş olabilirler. Ben diyorum ki hiçbir şekilde küskün olmasınlar. Birbirimize küsmenin bir anlamı yok. MESAM hepimizindir. Bu kurumlar hepimize aittir. Biz kendi kendimize küsmemeliyiz. Ve kesinlikle önümüzdeki genel kurullara gelerek oylarını kullanmalarını rica ediyorum. İsim olarak vermek istemiyorum. Büyük ölçüde üreten arkadaşlarımı özellikle müziğimizin yaşamasında üreten arkadaşların büyük çoğunluğu gelmiyor. Gelenlere teşekkür ediyorum da gelmeyenlerin de kesinlikle gelmesini rica ediyorum. O zaman daha adaletli daha hakça daha güzel olacak her şey. Müziğimize, sanatımıza, değerlerimize sahip çıkalım. Berhudar olun.

 

 

Fotoğraflar: Yavuz Kaynar