Toplumsal Gelişim İçin Biz Sanatçılara Sanatı Sevdirmek, Öğretmek,Tanıtmak Düşüyor

Toplumsal Gelişim İçin Biz Sanatçılara Sanatı Sevdirmek, Öğretmek,Tanıtmak Düşüyor Toplumsal Gelişim İçin Biz Sanatçılara Sanatı Sevdirmek, Öğretmek,Tanıtmak Düşüyor

Ressam-Tasarımcı Handan Özsoy, çağdaş sanattaki aktif rolünü, Acıbadem’de bulunan keyifli atölyesinde verdiği dersleri Klass’a anlattı..

çok yönlü bir sanatçı olan Handan özsoy, hem ressam hem modacı olarak çok başarılı çalışmalarıyla tanınıyor. Ressam-Tasarımcı Handan özsoy, Yeditepe üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Plastik Sanatlar (Resim, Heykel, Seramik) bölümünde burslu eğitim görmeye hak kazanarak iyi derece ile mezun olduktan sonra resimlerini sanat galerilerine ihtiyaç duymadan da daha geniş kitlelere ulaştırabileceğini düşünerek, “Sanatsal Moda Tasarımı”nı (Art Fashion) izleyiciyle çok başarılı bir şekilde buluşturdu. Atölyesinde resim, seramik, ebru, taş boyama, ahşap boyama gibi dersler ile birlikte çeşitli workshop’lar da düzenleyerek en büyük tutkusunu doya doya yaşayan Handan özsoy, şu sıralar kendini önümüzdeki iki yıl içerisinde açmayı planladığı kişisel sergisine hazırlamakla meşgul. Ressam-Tasarımcı Handan özsoy ile resim tutkusunu ve atölyesindeki çalışmalarını, ilham kaynaklarını, tasarımcı yönünü, çağdaş sanattaki aktif rolünü ve gelecek planlarını Klass okurları için konuştuk.

 

“Sanatı modayla buluşturmamdaki tek nedenim, resimlerimi bir galeri olmadan insanların üzerinde taşıdığı gezici sergiler haline dönüştürmekti. Resimlerimin transferini kullanarak kıyafetler tasarladım ve Akatlar Kültür Merkezi’nde bir defile yaptım. Defilede her manken resimlerimin olduğu tasarımları giyerek boş çerçevelerle podyumda yürüdü. İşte o zaman kendi kendime “bu benim resim sergim” dedim.”

 

“Atölyemde çocuklar, yetişkinler ve yetenek sınavlarına hazırlanan gençlere, amacına göre bireysel ya da grup dersleri vermekteyim. Resim, seramik, ebru, taş boyama, ahşap boyama vb. gibi dersler ile birlikte çeşitli workshop’lar da düzenlemekteyim. Fakat ders dışında da isteyen herkes gelsin bu ortamı görsün ve atölye havasını solusun istiyorum. Bu yüzden kapım herkese açık.”

 

Handan Hanım, birbirinden güzel çalışmaların altına imza atarak resim sanatını icra ediyorsunuz. öncelikle bize resim tutkunuzdan bahsedebilir misiniz? Bu tutku nasıl bu noktaya geldi?

Ben Sivas’ın bir ilçesinde doğdum. öyle küçük ve o zamanlar çok gelişmemiş olan yerlerde sanat adına hiçbir şey yoktu. Sadece normal okulda haftada bir saat olan bir resim dersi o kadar. Fakat ben kendimi bildim bileli hep resme karşı bir ilgim vardı. Okul hayatım başlamadan önce bile her bulduğum masanın altına saklanır ve masalara resimler yapardım. Tabi benim bu anlamda kendimi keşfetmem biraz geç oldu. Ta ki ortaokul yıllarında, coğrafya derslerinde harita çizimlerine bakarak aynen yapabildiğime kadar. O zaman ‘gördüğümü çizebilirim’ düşüncesi uyandı ve resim tutkum başlamış oldu. Her çizdiğimde yapabildiğimi gördükçe kendimi resim adına daha da keşfetmeye başladım. Fakat maddi imkansızlıklardan dolayı çok zor bir hayatımız vardı ve benim resim eğitimi almam demek ailemin benim için yaşadığı yeri terk etmesi demekti. Babamın İstanbul’a iş yapmaya gelmesi ve sonrasında bizi de yanına almasına kadar resim eğitimi almak benim için sadece bir hayaldi. Hayat şartları bizi İstanbul’a sürükledi ve lise son sınıfı burada okuyarak mezun oldum. Liseyi bitirdikten sonra aileme destek olmak için ve dershane paramı çıkarmak için birçok işte çalıştım. Bu süre zarfında gündüzleri çalışıp geceleri resim yapmaya devam ettim. Nihayet Yeditepe üniversitesi’nin yetenek sınavında %100 başarı bursu ile GSF Plastik Sanatlar Bölümü’nde (resim, heykel, seramik) eğitim almaya hak kazandım. O günü hiç unutmuyorum ne şartlarda yaşayıp, benim için gerçekleşmesi hayal olan bir şey olurken çok iyi bir okulda burslu okuma imkânı da bulmuştum. Bir yıl hazırlık eğitimi gördükten sonra dört yıllık fakülte eğitimimi yine derece ile mezun olarak tamamladım ve dereceyle mezun olduğum için aynı okulda yüksek lisans bursu da kazanmış oldum. Sonrasında para kazanmak için yine birçok farklı işlerde çalışırken, aynı zamanda kendi atölyemi açarak resim çalışmalarıma da devam ettim. Şu an tek yaptığım iş atölyemde dersler vermek ve kendi sanatımı icra etmek. İşte bu çocukluğumdan beri süregelen resim yapma aşkı, hayatımda vazgeçemeyeceğim tek tutkum bu şekilde bu noktaya geldi. Her zaman nedenini nasılını düşünmeden resim yaptım. Hiçbir zaman satılıp satılmaması ya da beğenilip beğenilmemesini düşünmedim. çünkü bu görecelidir. Sadece içimden geldiği gibi aşkla resim yapıyorum ve her yaptığım resim bir sonraki için deneysel denemeler oluyor.

 

“RESİM YAPMAK İçİN BİR öZELLİK OLMASI GEREKTİĞİNE İNANMIYORUM”

Herkesin belli bir resim yapma yeteneğiyle doğduğu ama zamanla kimimizin bu yeteneğini geliştirdiğini kimimizin de zamanla körelttiğini duydum. Peki resim yapmak için insanın ne gibi özelliklere sahip olması gerekir?

Bu zamana kadar gördüğüm ve emin olduğum tek şey, en iyi resimleri çocukların yaptığıdır.

Keşke hepimiz onlar gibi naif ve hayal gücü yüksek kalabilsek. Bu yüzden söylediğinize katılıyorum bence de herkes resim yapma yeteneğiyle doğuyor. Fakat büyüdükçe içimizdeki naiflik de hayal gücü de azalıyor, ilgi alanlarımız değişebiliyor ve farklı alanları deneyip keşfettikten sonra kendimize en yakın olana yöneliyoruz. Resim yapmak için bir özellik olması gerektiğine inanmıyorum. çizgi çizebiliyorsanız ve fırçayı tutup boya sürebiliyorsanız kendi resminizi de yapabilirsiniz demektir. Boş bir kâğıda rasgele karalamalar ya da bir tuvalin bir köşesine dokundurduğunuz fırça darbesi sizin resminiz olabilir.

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ekim sayısında..

Röportaj: özgün Küçükkahraman

Fotoğraflar: Mert Can Alşahin