Yaşlılık Değil Gençlik Sürecinin Uzaması İçin Çalışmalara Ağırlık Verilmeli

Yaşlılık Değil Gençlik Sürecinin Uzaması İçin Çalışmalara Ağırlık Verilmeli Yaşlılık Değil Gençlik Sürecinin Uzaması İçin Çalışmalara Ağırlık Verilmeli

Kalp ve damar hastalıkları yaşadığımız topraklarda belki de en çok duyduğumuz hastalıkların başında geliyor. Peki, bu hastalıklardan korunmak ne şekilde mümkün? Ya da kalbimize ve damarlarımıza bir şey olduğunda gelişen tıp ve beraberinde gelen teknoloji bize nasıl olanaklar sağlıyor? Ülkemizin yetiştirdiği çok değerli hekimlerden biri olan Prof. Dr. Azmi Özler, artık kalp hastalıklarının yaş olarak 50’li yaşlardan 30 hatta 20’li yaşlara indiğini belirtiyor. Bu olumsuzlukla nasıl baş edileceğini dair önemli bilgiler paylaşan Memorial Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji- Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Azmi Özler, insan ömrünün uzamasıyla birlikte sağlık dünyasının alması gereken önlemleri, kalp cerrahisinin ve teknolojinin geldiği son noktayı, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için alınması gereken önlemleri Klass okurları için anlattı.

 

“Ailenin de bilinçlendirilmesiyle, 3 – 3,5 yaşlarından itibaren sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz konusunda çocuğun doğru yönlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla eğer bunları yapabilirsek doğru beslenmeyi, hareket etmeyi yaşamımıza sokabilirsek inanın sadece kalp damar hastalıkları değil kanser, obezite gibi pek çok hastalık hatta psikolojik problemler önlenebilir diye düşünüyorum.”

 

 

 

“Memorial Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi Başkanı olarak Türkiye’nin en iyi ekiplerinden biri ile çalıştığımızı söylemek isterim. Her biri bu işe uzun yıllarını vermiş, çok değerli doktorlardan oluşan bir kadromuz var. Ben 34 yılımı Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde geçirdim. Orada binlerce ameliyata katıldım ve gerçekleştirdim. Şuna inanıyorum ki gerek devlet hastanelerinde gerek özel sektörde çalışan bütün hekim arkadaşlar olsun tek amaçları vardır, o da insanlığa hizmettir.”

 

 

 

 

 

Azmi Bey, insanoğlunun eskisine göre daha çok yaşadığı günümüzde hastalıklar da bir o kadar arttı. öncelikle özellikle kalp ve damar hastalıklarının en çok görüldüğü ülkelerden biri olan ülkemizde yaşam süresinin uzamasıyla birlikte ne gibi sorunlar daha çok arttı?

 

Son yıllarda ortalama insan ömrünün uzadığını görüyoruz. Teknolojik gelişmeler, sağlık konusundaki ilerlemeler tanının daha kolay konulabilmesi ve müdahalelerin çabuk olması sayesinde yaşam süresi gerçekten uzadı. Ama ben hekim olarak baktığım zaman mizahi bir yaklaşımla şunu vurgulamak istiyorum; evet doktorların ve teknolojinin de katkısıyla ömür uzadı ama gençliği değil yaşlılığı uzattık. Bu uzamayla birlikte Türkiye ve Dünya için bazı sorunlar ortaya çıktı ama ülkemiz için bu biraz daha çarpıcı olmaya başladı. Her evde ileri yaşta, bakıma muhtaç, Alzheimer, demans gibi hastalıkları olan bireylerin olduğunu görüyoruz. Kalp damar sağlığı açısından baktığımız zaman ileri yaşlarda kalp kapak hastalıkları, kalp damar hastalıkları görülmeye başlandı. Bu durum ailelere sosyoekonomik açıdan büyük yük getirmeye başladı. Ayrıca hava kirliliği, katkılı yiyecekler, sigara içiminin artması, stres faktörünün yoğun olması, diyabet, obezite ve tansiyon yüksekliği hareketsiz yaşam gibi faktörler sonucunda eskiden 50 yaş civarında gördüğümüz kalp damar hastalıkları şimdi 30’lu yaşlara hatta 20’li yaşlara düştü. Bu şunu gösteriyor; siz istediğiniz kadar teknolojik gelişmelere ameliyatların başarısını ilave edin, sorunun bu şekilde çözümlenmesi zor gibi duruyor. Evet ömür uzayabilir ama bu sürenin mümkün olan en sağlıklı şekilde geçirilmesi çok önemli. Yaşlılık değil gençlik sürecinin uzaması için çalışmalara ağırlık verilmeli diye düşünüyorum.

 

 

 

“KADINLARIN HORMONLARI NEDENİYLE MENOPOZA KADAR KALP DAMAR HASTALIKLARINA YAKALANMA ŞANSI DüŞüK OLDUĞUNU GöRüYORUZ”

 

Kalp ve damar hastalıkları maalesef genç yaşta birçok ölümü tetikliyor. özellikle kırklı yaşların başında gerçekleşen erkek ölümlerinde kalp ve damar hastalıklarına rastlanıyor. Peki, korunmak için ne yapmalı?

 

Kalp hastalıklarına yakalanma yaşı düştü. Biz bu kalp hastalıklarının özellikle koroner kalp hastalıklarında değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz faktörler var. Yaş, cinsiyet, genetik geçiş gibi faktörler değiştirilemeyenler grubuna giriyor.

 

Kadınların hormonları nedeniyle menopoza kadar kalp damar hastalıklarına yakalanma şansı düşük olduğunu görüyoruz. Ama günümüzde çok fazla sigara tüketimi, stres, fazla kilolar, şeker hastalığı, insülin direnci ve hareketsizlik gibi faktörler devreye girince kalp hastalıklarının artık kadın-erkek ayırımı yapmadığını görüyoruz.

 

 

 

Ailesinde bu tarz rahatsızlıklar olsun ya da olmasın, çocuk yaşta kalp ve damar sağlığını korumak adına neler yapmalı? çocuklar bu konuda nasıl bilinçlendirilmeli?

 

Hastalıklardan korunmak hepimizin elinde. İtiraf etmeliyim ki bizim jenerasyonumuz bilinçli beslenmeyi, sağlığına dikkat etmeyi ancak 40’lı yaşlarda öğrenebildi. Ailenin de bilinçlendirilmesiyle, 3 – 3,5 yaşlarından itibaren sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz konusunda çocuğun doğru yönlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla eğer bunları yapabilirsek doğru beslenmeyi, hareket etmeyi yaşamımıza sokabilirsek inanın sadece kalp damar hastalıkları değil kanser, obezite gibi pek çok hastalık hatta psikolojik problemler önlenebilir diye düşünüyorum. Bu nedenle yapılacak işlemlerden bir tanesi şudur: ülke çapında anaokulundan itibaren aile ve çocuklar doğru beslenme ve düzenli egzersizler konusunda bilinçlendirilmeli. Ayrıca ailede genetik olarak kalp hastalığı riski yüksek olan çocukların, erken yaşlardan itibaren çocuk hekimleri tarafından gerekli tetkikleri ihmal edilmemelidir. örneğin kan yağları ve kan tablolarına düzenli olarak bakılarak, sağlıklı bir beslenme planlaması yapılmalıdır.

 

 

 

“AçIK HAVADA HER GüN YARIM SAAT YA DA 45 DAKİKA YüRüMEK STRESİ BüYüK öLçüDE AZALTACAKTIR”

 

Kalp stresten etkilenen bir organ. Pek çok farklı olumsuzluklardan ötürü kendimizi stresten pek koruyamıyoruz ama kalbimizin bu stresten etkilenmemesi için bir şeyler yapabilir miyiz? önerileriniz var mıdır?

 

Günümüzün en önemli hastalıklarından biri de stres. Ancak stresten tamamen kaçının, uzak durun gibi söylemlerin pek etkili olduğuna inanmıyorum. Günlük hayatta iş, trafik, ilişkiler, maddi durum gibi sebepler nedeniyle çoğumuz stres yaşıyoruz. Stresi yok edemiyorsak nasıl baş edeceğimizi öğrenmemiz gerekiyor. Bu aslında masraf gerektirmeyen kendinize yapacağınız yatırımlardan bir tanesidir. En pratik öneri olarak düzenli yürüyüş gösterilebilir. Açık havada her gün yarım saat ya da 45 dakika yürümek stresi büyük ölçüde azaltacaktır. Bunun dışında sanatsal etkinliklere vakit ayırmak da önemli bir yöntem. Ben “bu tür etkinliklere vakit ayıramıyorum” söylemine katılmıyorum, doğru bir planlama ile istediğimiz şeye zaman ayırabiliriz. Plansızlıktan dolayı bazen hayatı ıskalıyoruz ve yetiştiremediğimizi düşünüyoruz oysa plan yapabilirsek, sanatsal etkinlikler, müzik, tiyatro, şiir, tüm bunlarla uğraşmak stresi oldukça azaltacaktır. Bunun yanına beslenmeyi koyarsanız ve sağlığınıza dikkat ederek özellikle sigara içmezseniz, alkolden olabildiğince uzak kalırsanız kalp hastalıklarına yakalanma şansınızda oldukça düşük olacaktır.

 

 

 

Gelişen teknolojiyle birlikte kalp ve damar hastalıkları tedavileri de daha kolay olmaya başladı. Bir 20 yıl öncesiyle bugünün ameliyatlarını bizler için kısaca karşılaştırıp kıyaslayabilir misiniz?  

 

Kalp ve damar cerrahisinde 41 yılımı doldurmuş bir hekim olarak, 76 yılında rahmetle andığım, kendisinden çok önemli şeyler öğrendiğim Siyami Ersek Hocamın yanında göreve başladığımda bütün gelişmeleri çok yakinen görüyordum. Sabah başladığımız ameliyatlar akşama kadar sürüyordu. Bu durum cerrahi yetersizlikten veya başka bir nedenlerden değil; dikiş materyallerinden, kalp akciğer makinesinin konforsuzluğuna, anestezinin bu kadar gelişmemiş olmasına ve tanı yöntemlerindeki eksikliklerden oluşan bir dizi problemden kaynaklanıyordu. Ama bu alandaki gelişmeler sonucunda bütün sektörlerde olduğu gibi kalp cerrahisinde de oldukça büyük gelişmeler oldu. Aslına bakarsanız açık kalp cerrahisi çok genç bir cerrahi. Ama büyük ilerlemeler kaydedildi, teknolojik gelişmelerin yanında bakış açısında önemli değişimler oldu. Küçük kesi yöntemi kullanılmaya başlandı, robotik cerrahiler devreye girdi, kullanılan materyallerin kalitesi arttı. Bunlar teknolojinin getirdiği önemli yenilikler. Yalnız ne olursa olsun yine bu ameliyatlar belirli risk oranlarıyla yapılmaktadır. Bunun unutulmaması gerekir. Biz bu risk oranını düşürmek için elimizden geleni yapıyoruz ve en komplike ameliyatları bile cerrahi deneyimimiz ve ileri teknoloji kullanımı ile başarıyla gerçekleştiriyoruz. Tabi ki hekim olarak bizlerin isteği öncelikle kişilerin hastalanmaması. Bu konuda toplumu korkutmadan bilgilendirmeyi ve bilinçlendirmeyi amaç edinmiş durumdayız.

 

 

 

“GEREK DEVLET HASTANELERİNDE GEREK öZEL SEKTöRDE çALIŞAN BüTüN HEKİM ARKADAŞLAR OLSUN TEK AMAçLARI VARDIR, O DA İNSANLIĞA HİZMETTİR”

 

Memorial Ataşehir Hastanesi’nde geçtiğimiz günlerde 1000. açık kalp ameliyatı yapıldı. Biraz da ekibinizle birlikte yakaladığınız bu başarıdan bahsedebilir misiniz?

 

Memorial Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi Başkanı olarak Türkiye’nin en iyi ekiplerinden biri ile çalıştığımızı söylemek isterim. Her biri bu işe uzun yıllarını vermiş, çok değerli doktorlardan oluşan bir kadromuz var. Ben 34 yılımı Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde geçirdim. Orada binlerce ameliyata katıldım ve gerçekleştirdim. Tabi bu bilgi birikimlerle o günün koşullarına uygun bir şekilde bir özel sektöre geçtim. Şuna inanıyorum ki gerek devlet hastanelerinde gerek özel sektörde çalışan bütün hekim arkadaşlar olsun tek amaçları vardır, o da insanlığa hizmettir. 1000 sayısı belki bizim için düşük bir rakam olabilir. Ama insanlara verdiğimiz hizmet açısından yüksek bir rakam olarak değerlendiriyorum. Ancak bununla birlikte keşke bu sıfırdan bine çıkan bir sayısal rakam olmasaydı da binlerden sıfıra giden bir azalma olsaydı. Yani insanlar ameliyatlara ihtiyaç duymadan sağlıklı bir şekilde yaşayabilseler. Ancak unutulmamalı ki teknolojik imkanlar ve artan tıbbi deneyim ile birlikte artık her hastalığın bir tedavisi var ve bizler hayat kurtarmak için 7/ 24 elimizden geleni yapıyoruz.