Yves Rocher Olarak 2020 Yılı Hedefimiz 300 Mağazaya Ulaşmak..
2010 yılında Türkiye’ye yatırım yaparak bugün itibariyle 200 mağazasıyla Türkiye’nin ilk mono markası olma rekorunu elinde tutan bitkisel kozmetiğin öncü markalarından Yves Rocher, Türkiye kozmetik pazarında önemli bir yere sahip. Bu başarıda kuşkusuz markanın özel formülleriyle doğanın mucizelerini tüketicisine sunması ve bunu da başarılı bir ekip eşliğinde yapmasının rolü büyük. 2010 yılında Yves Rocher Türkiye’nin Genel Müdürü olarak görev almaya başlayan ve bu görevini layıkıyla yerine getirerek markasını Türkiye’de zirveye taşıyan Elif Berker, mağazalaşma hedeflerini ve başarı sırlarını Klass’a anlattı.
“2010 yılına kadar markamızın Türkiye’deki yolculuğu 20 mağaza ile sınırlıydı. O günden bugüne tam 180 tane mağaza açtık. 200’üncü mağazamızı Akbatı’da 25 Ağustos’ta açtık. 7 yılda 180 mağaza açarak bugün 200’üncü mağazamıza erişmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hatta bu seneyi 220 mağazayla bitirmeyi hedefliyoruz.”
“Markamızın kurucusu Yves Rocher’nin sıkı bir prensibi var. Bu markayı kurarken amacı güzelliği demoratikleştirmek yani güzelliği bütün kadınlara ulaşılabilir kılmaktı. Ve biz de bu prensibin arkasından gidiyoruz”
“Yves Rocher Vakfı’nın düzenlediği Toprağın Kadınları projesinin 2018 başvuruları Eylül ayı sonuna kadar devam edecek”
Elif Hanım, Yves Rocher ailesi olarak şu sıralar 200.mağazanızı açmanın mutluluğunu yaşıyorsunuz. öncelikle kısa sürede yakalanan bu başarıdan bahsedebilir misiniz bizlere?
2010 yılına kadar markamızın Türkiye’deki yolculuğu 20 mağaza ile sınırlıydı. O günden bugüne tam 180 tane mağaza açtık. 200’üncü mağazamızı Akbatı’da 25 Ağustos’ta açtık. 7 yılda 180 mağaza açarak bugün 200’üncü mağazamıza erişmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hatta bu seneyi 220 mağazayla bitirmeyi hedefliyoruz. 100’üncü mağazamıza da bundan 3 sene önce ulaştık. Senede ortalama 30-35 mağaza açma hızıyla gidiyoruz. 2020 hedefimiz 300 mağaza. Ve bu 300 mağazayı açarken aslında bir perakendeci olarak çok gurur duyduğumuz durumlar var; bu ülkeye yaptığımız yatırım, bu ülkede yarattığımız istihdam anlamında. Ben başladığımda saha ekibimizle birlikte merkezde 17 kişi ve toplamda 107 kişi kadardık. Şu an ekibimiz 750 kişi. Bu 750 kişilik ekipten 50 kişiyi merkezde 700 kişiyi de Türkiye’nin toplam 52 ilinde istihdam ediyoruz. Türkiye’nin 4 bir yanında bu istihdamı yayıyor olmak bizim için gurur verici bir şey. Bütün mağazalarımız kendimizin. Bir tek istisnamız var buna; biz bu şekilde devraldığımızda Antalya’da bir tane bayimiz vardı Sevgili Figen Hanım. Markamızı Antalya’da o kadar iyi temsil ediyor ki sadece iş birliğimizi onunla sürdürdük. Ama o şahsa özel bir karar oldu. Dolayısıyla Antalya Bölgesi’nde onunla büyüyoruz. Kendisinin 7 mağazası var şu anda. Ama onun haricinde tüm bayiliklere son verdik ve hiçbir şekilde bayiliklerle ilerlemiyoruz. Tüm bu çalışanlarımız dolayısıyla kendi kadromuzda olan çalışanlar. O bağlamda da ben şuna inanıyorum, bir markayı baştan kuruyorsanız bunun kontrolü çok sıkı olmalı. Bu çok büyük bir disiplin işi. O yüzden daha net ve daha iyi yönetebileceğiniz kendi ekiplerinizle bunu yaparsanız tabi finansal durumunuz da buna müsaade ediyorsa her zaman benim tercih sebebim kendi mağaza yapılanmanızla ilerlemektir. Yatırımlarınızı finanse etmek çok kıymetli bir şey. Bu 750 kişilik istihdam rakamını 2017 sonunda 220 mağazaya doğru ilerlerken 800 kişi ile kapatmayı düşünüyoruz. Yine 300 mağazaya giden hedefimizde 2020 yılında 300 mağazalık ve 1000 kişilik bir istihdama sahip bir ekip olacağız. Biz bu 200 mağazayla Türkiye’nin bir numaralı mono marka (yani içinde sadece kendi markasını satan) kozmetik perakendecisiyiz. Mono marka yapılanmada 200 mağazaya ulaşarak gerçekten bir rekora imza atıyoruz. Bu anlamda 1 numarayız.
“YVES ROCHER BOTANİK BİLİMİNDE çOK HATIRI SAYILIR BİR KURUM”
Türkiye’nin 52 ilinde 200 şubeye ulaşıyor olmak şu demek oluyor; Türk tüketicisi markayı sevdi. Peki hangi nedenlerden ötürü markanızı sevdi?
Bizim sektörümüz büyük bir sektör. çünkü Türkiye kalabalık bir ülke, genç nüfusu çok fazla. Genç nüfusu yoğun şehirleşmeyle beraber kozmetik harcamalarında her yıl Türkiye’de kozmetik pazarında çift haneli büyümeler getiriyor. Her yıl kozmetik pazarı % 10-12 arasında büyüyor. Bu büyüme de genç nüfusun iş hayatına atılması, şehirlere gelmesiyle kozmetik harcamalarında gelişme oluyor. Pazar aslında; 2,5 milyar avroluk bir pazar. 2,5 milyar avro bir pazar için çok büyük bir rakam değil. Kaldı ki Yves Rocher Holding’in toplam cirosu da 2,5 milyar avro. Pazar küçük ama büyümesi de saydığımız sebeplere bağlı.
Bizim kimliğimiz bitkisel kozmetik aslında bizim için çok anahtar bir kelime. Bitkisel kozmetik eşsiz bir uzmanlık... Birincisi çok net ve kesin prensipleri var ve de gerçekten çok farklı mesleklerin uzmanlıklarını içinde bulunduran bir kavram. Şimdi bir bitkisel kozmetik markası olarak biz her şeyin başında topraktan yetiştirici yani toprakla uğraşan bir markayız. Kendi 55 hektarlık organik tarım sahalarımızda içeriklerimizin yaklaşık 3’de 3’ni üretiyoruz. ürettiklerimiz arasında organik papatya, peygamber çiçeği, arnica gibi birçok içerik var. Bunun ardından ikinci bir uzmanlık alanımız olarak; biz dünyanın sayılı botanik bahçelerinden bir tanesiyiz. Yves Rocher Botanik biliminde çok hatırı sayılır bir kurum. Yine Bretagne’deki organik bahçelerimizde 1100’den fazla bitki çeşidi bugüne kadar çalışıldı ve yetiştirildi. Ve bizim tarafımızdan her yıl 150-200 arası bitkisel içerik kozmetik dünyasına kazandırılıyor. Botanik bahçelerimizde de bunların üzerine çalışıyoruz. Botanik bahçemizin haricinde ikinci bir ilham kaynağımız da Madagaskar. Madagaskar içerisinde 14 bin farklı bitki çeşidinin yaşadığı ve yüzde 80’inin oraya özgü bitkilerden oluştuğu muazzam bir yer. Burası da bizim için çok çok büyük bir kaynak. Botanik bahçelerinin ardından laboratuvarlarımızda çalışan 200 kişilik bir kadromuz var. Tamamen bitkilerin zararsızlığını sağladığımız formülleri ve de bitkisel kozmetiği bitkisel kozmetik yapan Yves Rocher’yi ayrıştıran çok önemli noktalardan biri bu laboratuvar çalışmalarımızda ortaya çıkıyor. Bizim kendimize özgü bir teknolojimiz var; Natural assimilation yani doğal özümseme teknolojisi adı altında bitkilerin zaten en büyük zenginliği olduğuna ve gücüne çok ciddi inanan bir markayız. Ve 50 yıla aşkın tecrübeyle de bizim başardığımız; bitkilerin gücünü ve kuvvetini formüllerimiz sayesinde onların doğallıklarını hiç bozmadan alabilmek. Yves Rocher’nin kullandığı kendisine patentli teknolojiler bitkilerdeki o aktifleri yüzde yüz doğallıklarını bozmadan bitkiye taşımayı sağlıyor. Böylelikle cilt Yves Rocher ürününü kolayca tanıyor, rahatça özümsüyor ve alt katmanlarına geçiriyor ve ondan gerçekten çok yoğun faydalanabiliyor. Dolayısıyla hem doğal hem de doğru bir doğal iyi bir teknolojiyle birleşmiş bir bitki bilimi bilgisiyle birleştirdiğinizde çok etkili ürünler yaratıyorsunuz. Ne dağıtımda ne üretimde ne de formülasyonlar esnasında arada bir aracı olmadığı için çok ama çok yüksek kalitedeki ürünleri biz tüketicilerimize uygun fiyatlarla ulaştırabiliyoruz.
Yine de fiyatları daha yüksek fiyattan tüketiciyle buluşturabilir marka. çünkü gerçekten tüketici ürünlerden memnun kalacak…
Bu kadar iyi ürünü yine daha yüksek fiyattan konumlandırabilirdi Yves Rocher. Yüksek fiyat politikasını sunduğu etkilerden ötürü tüketicisine kabul ettirebilirdi. Ama markamızın kurucusu Yves Rocher’nin sıkı bir prensibi var. Bu markayı kurarken amacı güzelliği demoratikleştirmek yani güzelliği bütün kadınlara ulaşılabilir kılmaktı. Ve biz de bu prensibin arkasından gidiyoruz. Geniş yayılımlar, farklı satış kanalları, bazı ülkeler var ki mektupla satışı hala sürdürüyoruz. Mutlaka internet aracılığıyla insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Yani hem fiziksel olarak hem alım gücü olarak güzelliği belli bir kesimin eline bırakmamak, güzelliği tüm kadınlara ulaşılabilir kılmak felsefesinin arkasında duruyoruz. Tüketici de nihayetinde baktığında bu güzel denklemin farkında ve markamızı tercih ediyor. Bu felsefemizin bir göstergesi olarak yeni nesil mağazalarımızda bütün kasa arkalarında da sunduğumuz gibi bir sloganımız da var; “Act Beautiful!”. ‘Kendin İçin ve Doğa İçin Bir Şeyler Yap’ demek. Tüm ürünlerimiz dermatolojik ve oftalmolojik olarak önemli testlerden geçiyor. Hijyen ürünlerimizde kesinlikle silikon kullanmıyoruz. Artık yeni nesil birtakım ürünlerde sülfat da kullanmıyoruz. Bazen köpürmeyen şampuanlar da üretiyoruz. Mineral yağlar, renklendiriciler, paraben yok ve tüm temizleyicilerimiz bitkisel temizleyici maddelere sahipler. Aynı şekilde cilt bakım ürünlerimizde yüzde 95’in üzerinde doğal içerikler, kullanılan bitkiler her zaman organik tarımla yetiştirilmiş bitkilere öncelik verilerek yaratılıyor. Şimdi tüm prensipler olduğunda ve bu prensiplere çok ciddi şekilde saygı gösterildiğinde tüketici şunu görüyor; “çok kaliteli bir ürün alıyorum ve buna uygun bir fiyat veriyorum. Verdiğim paranın karşılığında aldığım kaliteden memnunum.” Varlık sebebimiz doğa ve bitkiler. Yves Rocher’nin bir de vakfı var “Yves Rocher Vakfı”. özellikle bu vakıf aracılığıyla Yves Rocher markasının tüm süreçlerinde doğaya saygı ve doğadan aldığımızı doğaya geri verme çabası da bizim çok belirleyici bir özelliğimiz. Bu bağlamda örneğin bütün plastik tüplerimiz artık eko tüp olarak üretiliyor. Eko tüp yüzde 25 plastik kullanımı azaltılmış. Bu şekilde biz 225 ton ham plastik kullanımından tasarruf ettik. Kozmetik kullanımı konusunda uzman bir halk değiliz hala. Satış noktasında tüketicilerimize verdiğimiz hizmetin kalitesi, doğruluğu, verdiğimiz tavsiyenin, kullanım önerilerinin doğruluğu ve kalitesi çok önemli. Türk tüketicisine ürünü doğru anlatıp onu doğru yönlendirmeliyiz. Bu bağlamda biz ekip olarak sahada olan ekibimizin eğitime çok önem veriyoruz. Bunun için sürekli pazarlamanın ürün bilgisi anlamında beslediği bir eğitim departmanımız var. Ekiplerimizi yılda bir kere dermatologlarla bir araya getiriyoruz.
Peki, Yves Rocher’nin genel dünyadaki durumunu değerlendirdiğimiz zaman Türkiye bunların arasında nasıl bir konumda yer alıyor?
Bizim Türkiye olarak büyümemiz Fransa’da bir yankı uyandırdı. 2010 senesinde Yves Rocher Türkiye’ye Yves Rocher Fransa olarak girdiğinde pek adı geçmeyen bir ülkeydik. 20 mağaza ciro yıllık 5 milyon avroları buluyordu. Bütün bu yapı sonrasında geldiğimiz nokta Yves Rocher’nin dünyada 3’üncü büyük perakende zinciriyiz. Birinci sırada 650 mağaza ile Fransa, 300 mağaza ile ikinci Rusya yer alıyor. Yves Rocher 80 ülkede var. Biz diğer ülkelere göre çok daha hızlı büyüyen bir ülkeyiz. Son 7 yılın en hızlı büyüyen ülkesi olduk.
Markanın yaratıcısı Yves Rocher’nin, kurucusu olduğu Yves Rocher Vakfı var. Vakfın adını son günlerde çok duyar olduk. Neler yapıyor Yves Rocher Vakfı?
Yves Rocher’nin kurduğu ve şu anda oğlu Jacques Rocher’nin onursal başkanı olduğu Yves Rocher Vakfı,dünya çapında önemli çalışmalara imza atan bir vakıf. Jacques Rocher’de babası gibi bir doğa aşığı. Yves Rocher’nin kuruluşunun 50. yılında lanse ettiği ‘5 Milyon Ağaç Dünyaya’ diye bir kampanyası vardı. Bu kampanyayı 50 milyon olarak gerçekleştirdi. Bu rakam 2004 yılındaydı. Şu anda 50 milyon ağacı diktikten sonra kampanyayı revize etti,100 milyon ağaca doğru ve şu anda 65 milyon ağaç dikilmiş durumda. Dünyaya 65 milyon ağaç dikmek hakikaten kıymetli bir şey. Bir de bunlar vakıf kontrolünde yapılıyor. Hiçbir şekilde yoldan geçerken görülecek hatıra ormanı gibi değil; tamamen bio çeşitliliği destekleyecek çok ciddi projeler. Halkın yaşam standardını yükseltecek, yaşam katkısına bir faydası olacaksa, oradaki ekosistemi kalkındıracak şekilde bir ağaçlandırma projesi var. Ağaçlar dünyanın birçok ülkesinde dikiliyor. Türkiye’de 2018 yılında ilk ağaçlandırma projemize başlayacağız. Tema ile birlikte çalışıyoruz. Yer bizim için önemli değil. Bizim için önemli olan projenin bio çeşitliliği açısından vakıftan onay alması önemli. Bunun yanı sıra bir başka sosyal sorumluluk projemiz de vakıf olarak çok kıymetli olan ‘Toprağın Kadınları’ projesi. Toprağın Kadınları 2001 yılından beri var olan bir projeydi. Toprağın Kadınları projesini biz de kendi ekibimizi kurarak geçen yıl itibariyle Türkiye’ye taşıdık. Toprağın Kadınları projesi bir kâr amacı gütmeden, doğa için, çevre için olumlu katkılarda bulunmayı hedefleyen, gençlerin eğitimi, sosyal eşitlilik gibi konularda çalışmalar gösteren kadınları destekleyen bir yarışma. Bu projede ödül alan kadınları basında seslerini büyük kitlelere duyurarak destekliyoruz ve bir de maddi ödüllerimiz var ki belli projeleri gerçekleştirmede bu ödüller yardım ediyor. İlk ödülü “Nimri’de Yeniden Hayat” projesini gerçekleştiren ekolojik mimar özgül Aksu’ya verdik. Kendisi Elazığ’daki köyünde su kanallarını tamir edip orada tekrardan ekonomik yaşamı canlandırmak ve geriye insanları çekerek orada hayatı yeniden başlatmayı hedefliyordu. Ardından uluslararası olarak dünya ödülünü de Ekolojik Mimar özgül Aksu kazandı. 2017 yılında bu sefer 3 ödül kazananımız oldu. özel bir yıldı bu yıl. Bir tanesi Nardane Kuşçu’nun Nar Köy Projesi; tamamen muazzam ekolojik sistemle Türkiye’nin orijinal tohum bankası olan yer. Diğer ödül alan proje Hasibe Akın’ın Akmerkez’in üçgen terasında hayata geçirdiği ekolojik yaşam projesiydi. Bir diğeri de Margarita Dimitrova’nın Denizli’nin Buldan ilçesinde yapacağı organik tarım ve bu tarımla birlikte köy çocuklarını doğal yaşamla bilinçlendirmeyi hedefleyen projesiydi. Şimdi hali hazırda 2018 yılına Toprağın Kadınları ödülleri için başvurular sürüyor Eylül sonuna kadar da devam edecek.
Markanızın daha çok bilinirliğini arttırmak için yaptığınız yatırımlardan bahsedebilir misiniz?
Yurtdışından bir markayı ülkemize getirip Türkiye’de yatırımlarla büyütmek her anlamda ülkemize katkı anlamına geliyor. Bugüne kadar perakendede 2010 yılından beri 17 milyon dolarlık perakende yatırımı yaptık. Bunun ötesinde 2015 yılı itibariyle artık markamız belli bir dağılımı ve cirosal boyutlara gelince medyada yatırımlara başladık. En başından beri hep bizim yanımızda olan yazılı basında, 2015 yılından beri de televizyonda kanallarında ve sürekli artan oranla dijital mecralarda reklam yatırımlarımıza devam ettik. Şu ana kadar da totalde 6 milyon dolarlık medya yatırımı yaptık. Bu da bizim için gurur verici. İnşallah yılın devamında da güzel yatırımlarımız olur.
Fotoğraflar: Uğur Atun