18 Mart 1915’te İtilaf Devletleri; Denizden, denizaltından, havadan geçemediler ve ardından 25 Nisan’da Gelibolu Yarımadası ve Anadolu Yakasında 5 ayrı noktadan asker çıkardılar kara
savaşlarını başlattılar. İngilizler, Arıburnu’na Anzakları (Avustralya ve Yeni Zelanda Askeri
Birlikler) çıkardı. Ve asıl yoğun savaş Seddülbahir ve Arıburnu’nda gerçekleşti. Siperlerin mesafesi 8 metre kadar yakındı. Metrekareye 6 bin mermi yağmıştı. Kafa, kol, bacaklar havada uçuşuyordu. Hala yerlerde mermiler bulmak mümkün. Queen Elizabeth’den (yarım dünya lakaplı dünyanın en büyük gemisi) atılan ve patlamayan mermiler Çimenlik Kale’sinin duvarlarında durarak izleriyle kendini unutturmuyor. Yerin altını kazarak lağım muharebeleri ile dinamitler bombalar yerleştirdiler. Yerin altı, üstü her yeri savaş alanıydı. Dünyanın en güçlü donanımlarıyla geldiler.

Yine de Çanakkale geçilmedi. Bu topraklar tarihte ilkleri yaşattı. İngilizler namağlup unvanını
burada kaybetti. Kalem yerine süngüyle, mürekkep yerine kanla yazılmış bir destan Çanakkale...

Dünya tarihinin emsalsiz savaşı. Pes etmeyeceğimizi, esir olmamak adına son nefesimize kadar savaşıp hayatımızdan vazgeçeceğimizi gösteren iradenin ifadesi. Binlerce yıldır bitmeyen bir kavganın savaşı ve bir savaştan daha fazlası. Dünyanın her milletinden,
her ırkından insanın katıldığı aslında hepimizin ortak matem alanı. Çanakkale ortak bir geçmişten aldığımız ilhamla ortak bir gelecek hayal etmemiz, birliğimizin ve beraberliğimizin sembolüdür.

Çanakkale’yi görmek yetmez. Bilgisini, ruhunu özümsemek gerekir. Ne zaman birileri bizi
bölmeye, ayırmaya çalışsa o düşünceleri alıp bu toprağa gömmek gerekir. Doğu ile Batı’nın kavgaya tutuştuğu yer olan Troya Savaşı’na benzer bir savaştı. 3 bin yıl önce Troya’yı kuşatan Agamemnon’un adı bu kez öncü geminin adıydı. Ve Troya’da ki intikamımızı alacağız demişlerdi. Çanakkale onlar için bir kapıydı. Asıl ev ise İstanbul’ du. Çanakkale’ yi
geçeceklerine o kadar eminlerdi ki gemilerinden bir tanesi sadece kutlama yapacakları şaraplarla doluydu. Osmanlı’da geçilmesi durumunda başkent İstanbul’dan Eskişehir’ e taşınması için planlar yapıyorlardı. Mustafa Kemal Atatürk’ ün koordinasyon problemlerini keşfedip çözerek halkın tanıdığı Atatürk olarak başarılarını gördüğü “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” dediği yer burası. Tarihçilerin de dediği gibi Kurtuluş Savaşı’ nın meşalesi burada yakıldı. Cumhuriyetin ön sözü burada yazıldı. Atatürk’le beraber Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Cevat Çobanlı komuta kadrosu ardından Kurtuluş Savaşı daha önemlisi Cumhuriyeti kuran kadro da bu kadrodur.

Çanakkale’de aynı zamanda büyük bir insanlık dersi verilmiştir. Türk’ler yamyamdır eğer bizi esir ederlerse kazanlarda kaynatıp yiyecekler düşünceleriyle gelen askerlerin mehmetçiğin merhametini görünce üzüldüğü yerdir. Hristiyan olduğumuz söylenip öldürülmemiz gerektiğini inançlarına zarar vereceğimize inandırılan askerlerin de Allah Allah nidaları ile savaşan Türk askerini görünce pişman olduğu yerdir. En çok etkilendiğim bir Fransız askerinin anılarında asker; Türk askerinin bir Fransız askerinin yarasına gömleğinden parçalar kesip baskı yaptığında nedeni sorulduğunda, ‘Cebinden yaşlı bir kadın fotoğrafı çıkardı. Onu bekleyen bir annesi var. Benim ise kimsem yok. O yaşasın istedim.’ der. Böyle güzel ruhlar vardı o meydanlarda. Geceleri gitar çalan Anzak askerine türküleriyle eşlik eden Türk askerin arkadaşlarına ‘3 gündür o güzel türküler neden yok.’ diye sorduklarında ‘3 gün önce siz onu vurdunuz.’ dediler. Böyle anlamanın zor olduğu bir yer hem arkadaşlık hem düşmanlık...
Ve Atatürk’ ün Anzak annelerine hitap eden şu sözleri de dünyada zihinlere kazınarak, kalbimize dokunarak geçti. ‘Sizler Mehmetçikler ile yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.’ Atatürk’ ü koruyan saati, iç içe geçen mermileri müzelere giderek, şehitliklerimizi, tabyalarımızı mutlaka görmenizi o ruhu, o havayı orada solumanızı öneririm.

Oralarda yaşananlar anlatmakla bitmez üzerine yüzlerce kitap yazılmış, yazılmaya da devam edilecek kutsal topraklar. Her yıl olduğu gibi bu 25 Nisan’da da Şehitler Abidesi’nde Çanakkale Kara Savaşları’nın 109. Yılı töreni düzenlendi. Gelibolu Yarımadası’ndaki Anzak Koyu’ nda geleneksel ‘Şafak Ayini’ gerçekleştirildi. Ve Tarihi Gelibolu Yarımadası’nda Gençlik ve Spor Bakanlığının öncülüğünde ‘57. Alay Vefa Yürüyüşü’ yapıldı. Bu destan; gururla, onurla anılmalı, öğrenmeli gençlere, çocuklara öğretilmeli bizler yaşayalım diye yaşamından vazgeçenleri unutturmamalıyız. Başta Atatürk ve silah arkadaşlarını, tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle şükranla anıyorum. Bir sonraki rotamızda görüşmek üzere.
  Diğer Tüm Yazılar