Hayat bizim önümüze sunulmuş bir derya… Her birimiz farklı enstrümanlar kullanarak bu deryada kendi sunumlarımızı hazırlıyoruz. Hislerimizi ortaya koyuyoruz, yaptığımız işi ortaya döküyoruz, düşüncelerimizi anlatıyoruz… Sürekli bir paylaşım halindeyiz. Ama gel gör ki yaptığımız her paylaşım etkili olmuyor. Bazen kendimizi yanlış ifade ediyoruz. Bazen çok sevdiğimiz halde o kişiye olan sevgimizi gösteremiyoruz. Bazen çok emek verdiğimiz halde o işten verim alamıyoruz. Bazen öyle düşünmememize rağmen öyle düşünüyormuşuz gibi bir izlenim yaratıyoruz… Hepimiz zaman zaman hayatımızın belli aşamalarında öyle olmadığı halde öyle anlaşıldığımız durumlarla karşılaşıyoruz. Bunun sebebi ise çok açık ve belli. Sunum konusunda iyi değiliz. Duygularımızı, düşüncemizi, işimizi sunma konusunda iyi değiliz. Halbuki hem bireysel yaşantılarımızda hem de toplumsal olarak neyi nasıl sunduğumuz çok önemli. Sunum, üslup, tarz, tavır… Bunlar sahip olduklarımızı karşı tarafa yansıtabilmenin en önemli yolları. Ama bizler bu yollar konusunda sık sık hataya düşüyoruz. Bu yüzden sırf kendilerini anlatamadıkları, ifade edemedikleri için sayısız yetenekte insan heba oluyor.


Sayısız ilişki tarafların kendisini ifade edememesinden ve iletişim kopukluğundan ötürü bitiyor. Sayısız çocuk, anne-babasının sevgisini sunmamasından ötürü mutsuz, güvensiz büyüyor. Sayısız şirket çok güzel projeleri olması halinde kendilerini doğru ifade edemeden ticaret sahnesinden siliniyor. Bunun tersine baktığımızda çok da yetenekli olmayan bir sanatçının dünya yıldızı olduğunu görebiliyoruz. Yine çok etkileyici olmamasına rağmen bir projenin uluslararası arenada ödüller kaptığını görüyoruz. Tarafların birbirlerine olan hislerini ve düşüncelerini açık açık konuştukları için, ilişkilerinin bir ömür boyu devam ettiğini görüyoruz. Bu örnekler sayısızca arttırılabilir…

Ama ben bunu bilir bunu söylerim; Neyi nasıl sunduğunuz önemlidir!
Sunum şekliniz karşınızdaki kişiye verdiğiniz değeri ortaya çıkartır. Sunum şekliniz yaptığınız işin başarısını ikiye katlar. Sunum şekliniz düşüncelerinize karşı tarafın saygı duymasını sağlar. Bu yüzden “ben çok çalıştım, bu işi yaptım ve oldu” demeyecek, onu layıkıyla sunacaksınız. Bu yüzden “ben içimden seviyorum” demeyecek en güzeliyle karşınızdakine sevginizi sunacaksınız. Bu yüzden “benim fikrim bu demeyecek” ve fikrinizi saygı çerçevesinde güzel bir şekilde karşı tarafa aktaracaksınız. İşte o zaman ben, sen, o değil, hepimiz mutlu oluruz.

Şimdi odağımızı genişletelim ve bireysel dünyalarımızdan çıkıp ülkemiz geneline yayalım. Var mı bizim ülkemiz gibi güzel bir ülke. Kesinlikle yok. Bunu kim biliyor? Biz biliyoruz. Dünya biliyor mu? Hayır. Bilemezler. Çünkü sunmuyoruz. Şimdi dönelim kendi bireysel dünyalarımıza. Önce bireysel sunum zarafetini öğrenmeliyiz. Birbirimize layıkıyla işimizi, hissimizi, düşüncemizi sunacağız. Sonra da toplumsal olarak hareket edeceğiz. Formül basit, uygulama zor. Ama inanmak ve başlamak yolun yarısıdır. Kendimize inanalım, yaşadığımız topraklara inanalım ve güzelliklerimizi layıkıyla sunalım.

Beni bilirsiniz konuyu evirir çevirir dergimize getiririm. Dergiyi kurduğum zamanlardaki zorlukları sizlerle buradan defalarca paylaştım. Ama biliyordum ki sizlere dergimi en iyi şekilde sunmalıydım. Benim bu konudaki titizliğim siz değerli okuyucularımız tarafından fark edildi. Sunum bir illüzyondur. İyi bir sunumla fark ettirmeden karşı tarafın gönlüne girersiniz. Bizde sizlerin gönlüne fark ettirmeden girdik. Her ay dergimizi sizlere renkli içeriklerle, belli bir ahenk içinde sunmaya çalıştık. Bir kere olsun baştan savma iş yapmadık. Göze ve gönle hitap etmesi için çabaladık. Sizler de, bizim bu istikrarlı çabamıza, kendimizi ifade etme konusunda sergilediğimiz tavra kayıtsız kalmadınız. 17 yıldır Klass’ı hep birlikte büyüttük. Sözün özüne gelecek olursam hayatın her noktasında çaba önemlidir. Ama çabanın bir üs noktası olan sunum çabası vardır ki onu yapmazsanız sıfır noktasına geri dönersiniz. Bugün mutlak başarıyı, mutlak mutluluğu yakalayan herkesin karşısındakilere muazzam bir sunum şöleni yaşattığını unutmayın. Ve eğer hata yaptığınızı düşünüyorsanız dönün bir bakın, belki o hata değildir sadece sunum yoksunluğudur.

Gelelim Ağustos sayımıza… Yaz ruhunu buram buram yaşayacağınız çok keyifli bir sayı oldu. Cıvıl cıvıl kapağımız zaten içeriğinin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. Renkli yaz davetleri, ünlülerin yazlık görüntüleri ve birbirinden keyifli röportajlar ile çok ama çok güzel bir sayı oldu. Her zaman dediğim gibi bu ay da
Klass Alın, Klass Okuyun, Klass Olun…

Hayat Klass ile güzel…

  Diğer Tüm Yazılar