Biliyorsunuz büyük aşklar yaşarken; ümitler içinde evlenir ve ilelebet mutluluk bekleriz. Genelde ilk zamanlar havalarda gezer, bol bol balayı yaparız. Birbirimizi tanıdıkça, bazı konularda ufak tefek çıkan pürüzleri, genelde, pek hesaba katmayız.

Bizim için mühim olan aşk, sevgi ve sekstir. Zaman içinde o ilk heyecanımız azalır; gündelik rutin işlerin içine girer ve hayatın zorlukları ile boğuşmaya başlarız. Tabii o ilk pürüzler yavaş yavaş filizlenmeye başlar. Genelde karakter farklılıkları, hayat görüşlerindeki ayrılıklar, yetişme tarzı, karşılıklı beklentiler davranışlarımızı etkilemeye ve evliliğimizi yönlendirmeye başlar. Eğer çalışıyorsak, eve yorgun geliriz. En ufak hadiseyi problem yapmaya hazır birer ayaklı bomba gibi, küçücük mutfakta dolanır dururuz. Açlığımızı giderene kadar, 'Sen yaptın, ben yaptım, getirdin götürdün, niye yardım etmiyorsun, ben de insanım,' gibi ağız dalaşı yapar dururuz. Ondan sonra sıra, temizlikte ve birinin diğerine, 'Yok çay yap, yok su getir, hayır ben yorgunum sen getir,' tarzındaki ufak tefek söz ve ego düellolarına gelir. Nihayet televizyon karşısına geçilir ve seven çiftler el ele, diz dize oturmaya; karşılıklı sevgi sözcüklerine geçmeye başlarlar. Ya da aynı tv programları sevilmiyorsa, 'Benim senin istediğin,' çekişmeleri, taraflardan birinin tutturmasıyla orada kalınıp, diğerinin mutsuzluğu ile kâh çekişerek kâh içe atılıp diş bileyerek gece sonlanır.

Derken anneler ve babalar mevzuya dahil olur, "Gelmediler; verdiler, vermediler; senin annen, benim annem," gibi... Haydi, bu sefer de, "Zaten tıpkı annen gibisin; babanın tüm kötü huyları sana geçmiş," tarzında genellikle kırıcı niyetle benzetmeler başlar. Bunlara maalesef anneler ve babalar da dahil edilir. "Oturdu kalktı, yardım etmedi; onun annesi, bunun babası şöyle söyledi, böyle yaptı," tarzında bir sürü laf devamlı çiftin başına kakılır. Gençler, kendi adaptasyon sıkıntıları ile uğraşırken, bir de annelerin ve babaların kaprislerini çeker, tesir altında kalabilirler.

Böyle gider evlilik hayatı, eğer karşılıklı sevgi, saygı, anlayış, hoşgörü ile beslenmezse, çiftlerde yavaş yavaş bazı aksaklıklara ve kavgalara sebep olmaya başlar. Karşılıklı birbirini aşağılama, hakarete varan münakaşalar, diş bilemeler, seks problemleri, içe atmaların yarattığı lakayt ve ilgisiz davranışlar çiftleri gittikçe daha büyük problemlere götürür.

Neticede birbirlerine hâlâ bağlı ancak ne yapacaklarını bilemiyorlarsa, bize yani evlilik terapistine gelirler. Profesyonel yardım, genelde bu tip çiftlerde çok faydalı olur. Onları önce birlikte, sonra tek tek dinleriz. Genelde yanlış anlamalardan kaynaklanan problemler çabuk halledilir. Çünkü bir hadisenin görünen şeklinin yanı sıra, en az iki üç yanını daha göstererek, şahısları düşündürerek, doğruyu bulmaları sağlanır. Çoğu zaman çiftler onca üzüntü, gözyaşı, bağırtı çağırtı ve hakaretlere sebep olan konuların ne kadar basit, ne kadar önemsiz olduğunu görür şaşırır. Bu arada, bir iki konuşmadan sonra problem olan taraf, ortaya çıkar. Bazen o kişiye daha çok zaman ayırıp çocukluğuna dönerek problemin kaynağına ineriz. Veya şahıslarda, ayların birikimi olan bazı panik atak, fobiler veya depresyon şeklindeki ruhi bozuklukları bazen bol bol terapi yaparak bazen de psikiyatrisin ilaç yazmasını sağlayarak geçirmeye çalışırız. Burada esas olan şahıs terapi görürken etrafındaki kişilerin de yardımını, onları bilgilendirerek almaktır.

Evlilik terapisinde ev ziyaretleri çok önemlidir. Şahısların ev ortamındaki vücut dilleri bize çok şey anlatır. Çifti tanıyan arkadaş, akraba, anne ve babanın, tamamıyla bizde kalan, şahsi gözlemlerine en fazla başvurduğumuz tanıma yöntemlerinden biridir. Genelde baskın karakter erkek değilse; kadın, erkekten fazla kazanıyorsa; aşağılanan, devamlı eksiklikleri yüzüne vuru- lan erkek, seks yönünden çok zorlanıyorsa bu evlilikte tehlike çanları çalıyor demektir. Çiftlere çeşitli, "Ev ödevleri" vererek, kendileri ve eşleri hakkında düşündürerek; bir nevi durum değerlendirmesini yazılı olarak yapmalarını sağlayarak; hem şahısları tanır hem de onların birbirlerini anlamalarını sağlarız. Terapinin son zamanlarında ise çiftleri birlikte alır, şahısların sıkıntılarına uygun sual sorarak, karşılıklı konuşmalarını sağlarız. Bir nevi problemlerle yüzleşme tarzındaki bu konuşmalar genellikle çok faydalı olur. Zaten burada ne günah çıkarma, ne suçlama, ne taviz verme, ne de suçlu arama mevzubahis değildir. Burada gaye, söylenemeyen, ön yargılı davranışlar sonucu görülemeyen gerçekleri dile getirmek, biriktiği için kanalize edilemeyip yaraya dönüşmüş problemleri elimine etmektir. Şahıslara birtakım pratik çözümler önermek, altından kalkılamayacak problemleri görmezden gelme yollarını göstermek, hayatın güzelliklerinin, gençliklerinin değerini bilip birbirlerinin kıymetini yeniden, hatırlatmak
Diğer Tüm Yazılar