.jpg)

Bazen bir insanla tanışırsınız ve sohbetin birkaç dakikası içinde, karşınızdaki kişinin dünyayı daha iyi bir yer yapmaya çalışan biri olduğunu hissedersiniz. İşte AİP Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Nurluoğlu ile tanışmam tam da böyle bir andı. Bir davet sırasında başlayan o içten sohbet, beni çok derinden etkiledi. Ebru Hanım’ın gözlerindeki ışık, anlattığı projelere duyduğu inanç, iyiliğe olan sadakati... Tüm bunlar bir araya gelince, içimden güçlü bir ses yükseldi: “Bu hikâyenin bir parçası olmalıyım.”


Acil İhtiyaç Projesi (AİP) Vakfı, 35 yıldır sessiz ama derin bir iyilik yolculuğu sürdürüyor. “Sizin İhtiyacınız Olmayabilir Ama Onların Var” mottosuyla yola çıkan bu vakıf, şimdi “Anadolu Sana Geliyoruz” projesiyle Türkiye’nin dört bir yanına umut taşıyor. Sadece yardımlar ulaştırmıyorlar; çocuklara, “Sen de değerlisin, sen de görünüyorsun” mesajı veriyorlar. Bugüne kadar Diyarbakır, Batman, Bitlis, Van, Hatay, Denizli, Muğla, Ağrı ve Kars’ta 800’den fazla çocuğa ulaştılar. Her birine bot, mont, kırtasiye ve hijyen setleriyle birlikte bir de “hayal paketi” hediye edildi. Çünkü bir çocuğun hayaline dokunmak, geleceğini değiştirmektir.
Şimdi sırada Adıyaman var. Eylül ayında 220 çocuğa daha ulaşmak hedefleniyor. Bu hedef, aslında yalnızca bir rakam değil; umutla bakan 220 çift göz demek.
AİP Vakfı’nın beni en çok etkileyen yönü, “360 derece yardım anlayışı”. Çünkü onlar yalnızca “yardım etmek”le kalmıyor, hayatın her alanına dokunuyorlar. Bir ailenin ısınma sorununu çözerken, o ailenin çocuğuna burs veriyor; hastanede çaresiz bekleyene destek olurken, bir başka çocuğun okul çantasını dolduruyorlar. Bu yaklaşım, maddi yardımın ötesinde bir vicdan ve bütünlük anlayışını temsil ediyor.
Ebru Nurluoğlu, bu büyük iyilik hareketinin kalbi. Onun samimiyeti, vizyonu ve kararlılığı AİP Vakfı’nın her projesinde hissediliyor. “Ülkemizin en ücra köşesindeki çocuklarımız bile kendini yalnız hissetmemeli,” diyor. Bu cümle bir slogan değil; bir yaşam felsefesi, bir vicdan çağrısı aslında.
Onu dinlerken gözümün önüne umutla bakan çocuk yüzleri geldi. Ve o an, AİP Vakfı’nın yalnızca ihtiyaçları değil, kalpleri de doyurduğunu fark ettim. Ebru Hanım’ın şu sözleri hâlâ kulaklarımda yankılanıyor: “Bir çocuğun yüzündeki tebessüm, derslerine daha sıkı sarılması, özgüvenli birey olarak yetişmesi bizim için en büyük mutluluk.” Bu cümlede öyle bir güç var ki… Belki de hepimizin aradığı şey tam olarak bu: Bir çocuğun geleceğine dokunarak, kendi insanlığımızı yeniden hatırlamak.


Evet, iyilik bulaşıcı. Ve ben artık bu iyilik zincirinin bir halkası olmayı istiyorum. Çünkü bazen tek bir çocuğun eğitim hayatına dokunmak, bir ülkenin geleceğine ışık tutmaktır.
Teşekkürler AİP Vakfı, teşekkürler Ebru Nurluoğlu.
Yaptıklarınız sadece çocuklara değil, bize de insan olmanın ne kadar değerli bir şey olduğunu yeniden hatırlatıyor.