Umuda en çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemden geçiyoruz ...
Maddi-manevi bir yığın sorunun içerisinde çıkış yolu arıyoruz.
Covid bitmiyor, yeniden alevleniyor. Kapanmalar, yasaklar gelmeye başlıyor.
Ekonomi yerle bir. Kıtlık tehlikesi kapıda. İklim değişiyor, kuraklık geliyor.
Daha ne olsun demekte haklısınız... 
Ama yine de Allah bu günlerimizi aratmasın demeyi de unutmayın...

Kötüye ve olumsuzluğa programlanmış zihinle, hareket etmenin faydası yoktur.
Yüzümüzü kaybettiğimiz zamana dönmek yerine, tünelin ucundaki ışığı görmeliyiz.
Kötümserlikle kendimizi düğümlememeli, pencerelerimizi umuda açmalıyız...

KENDİ İÇİNDEKİ HAPİSHANENİN KİLİDİNİ AÇMALISIN...
Ben de sizler gibi kendim, ailem ve ülkem için neler yapabileceğimi düşünüyorum...
Araştırıyorum, okuyorum... Tam da bu sırada karşıma muhteşem bir öykü çıktı...
Kolları, ayakları olmadan yaşamını mucizeye çeviren genç bir adamın yaşamı.
Aynen aktarıyorum... Siz de internetten arayabilir, videolarını izleyebilirsiniz ...

NICK VUJICIC İLE UMUDA YOLCULUK... 
Avustralyalı Nick Vujicic şimdilerde 30 yaşında ve tam bir yaşam gurusu.
Dünyanın dört bir yanını dolaşıp moral konferansları veriyor ...
İnsanlar onu dinlemek için konferanslarına akın ediyor.

Doğuştan sağ ayağında iki parmağı var ...Kolları, bacakları yok ...
Hayata böyle bir dezavantajla başlamış ama bunu avantaja çevirmeyi başarmış.
Şimdi her şeye sahip, mutsuz insanlar onu dinleyerek moral buluyor.
"Hayatın Daha Büyük Amacı" adlı DVD’si ise satış rekorları kırıyor.
"Kollar yok, ayaklar yok, sorun yok” adlı kitabını yayına hazırladı ...
Yayınevi kitabın şimdiden best-seller olacağını müjdeliyor.

Vujicic, terra-amelia sendromu hastalığı ile dünyaya geldi, büyük zorluklar yaşadı.
Okulda alay konusu oldu. 8 yaşındayken intiharı denedi. Ağır depresyon geçirdi.
Annesinin ona okuttuğu bir makale ile hayatı değişti. 
Engellerine rağmen hiç pes etmeyen bir adamın hikayesinden çok etkilendi...
12 yaşında dünyayı anlamaya başladı...Ve herkesin bir sorunu olduğunu kavradı.
Sol ayağındaki iki ayak parmağı ile özel bir tuşla yazı yazdı... Bilgisayar kullandı ..
Üniversiteyi bitirdi. İyi bir finans planlama uzmanı oldu.

Henüz çocuk yaşta, başkaları için umut olabileceğini anlayan Nick Vujicic,
Hayatın her şeye rağmen yaşanmaya değer olduğunu etrafındakilere anlatmaya başladı.
O kadar başarılı oldu ki, sayesinde pek çok insan hayata yeniden bağlanmayı başardı...

Hayat arkadaşı ile bir konferansı esnasında karşılaştılar...
Amerikalı Kanal Miyahara ile ilk görüşte birbirlerine aşık olduklarını söylüyorlar...
Çok güzel bir kadın Miyahara... Sadece güzel değil, derinliği olan, gönül gözü açık bir kadın...
Nick Vujicic için söylediklerine baktığınızda göreceksiniz ...
 “Kalplere dokunmak, ruhları kurtarmak, 
dünyada bir farklılık yaratmak isteyen bu adamdan çok etkilendim.” 
Bir süre sonra evlendiler... Aşklarının meyveleri çocukları ile mutlu bir hayatları var...
Nick 70 ülkede binlerce insana konuşmalar yaptı ve hala umut olmaya devam ediyor...
 
Nick'in dediği gibi; hayatımızda fırtınalar oluyor, fırtınanın ne zaman dineceğini bilmiyoruz…
Önce içimizdeki fırtınaları dindirmekte başlamalı aydınlığa çıkacağımız yola... 
Ne yaşarsak yaşayalım şükür, minnet, sabır ve azim yoldaşımız olmalı...
Hayata tutunmak sevgiyle, mutlulukla ve kalple olur...
Sevginin, umudu kaybetmemenin aşamayacağı engel yoktur... 
Bizde aşacağız hep birlikte... Geride bırakacağız göz yaşlarımızı, yorgun yüreğimizi...

HELALLEŞMEK ...!!... 
İnsan önce kendisi ile helalleşebilmeli... Kendisine olan hakkını helal etmeli...
Düşünürseniz kendinize yaptığınız haksızlıkları görürsünüz...
İsteklerinizden vazgeçtiğinizi, hayatınızın merkezinde olmadığınızı anlarsınız...
Öncelikleriniz sevdiklerinizdir... Sıra en son size gelir, belki de hiç gelmez...

Bedenimizle, ruhumuzla da helalleşmeyi ihmal etmemeliyiz...
Kendimizle yüzleşelim ve şu soruları soralım; 
Bizi sevgisinden var eden Yüce Sevgili'nin emaneti olan bedenimize iyi bakabildik mi?
Dünya'ya gelirken, O’ndan bir parça olan kalbimizi temiz tutabildik mi? 
Yoksa kinle, nefretle mi doldurduk ... Şükretmeyi bilmeyip isyan mı ettik?
Kendimizi her halimizle sevip kucaklaşabildik mi? 
Yoksa hala kendi değerimizi, biricik olduğumuzu görmeyip kendimizi sevemedik mi?

Zamanla da helalleşmek gerektiğini düşünüyorum. Boşa geçen, savurduğumuz zamanla...
Evet sevgili okur, önce kendimizden başlamalıyız helalleşmeye ki
Başkasından helallik istemeye hakkımız olsun...
Çünkü hayatımızın mimarı biziz, geleceğimizi seçimlerimiz yönlendiriyor...

  Diğer Tüm Yazılar