Hiç düşündünüz mü?
1990lı yıllarda, sokakta futbol oynayan çocukların sırtında; Fenerbahçeli ise, 15 ya da 13,  Beşiktaşlı ise 8 ya da 13, Galatasaraylı ise, 10 numaralı formalar bulunurdu..





Niye 1, 2, 5,7, 16, 22 değil de; bu rakamlar peki?
Çünkü, Fenerbahçe’min efsanesi ‘Şeytan Rıdvan’ın sırtında 13 ya da 15, Beşiktaş’ın ‘Sarı Fırtınası’ Metin’in sırtında 8 ya da 13, Galatasaray’ın ‘Deli Fişek’ Tanjsu’nun sırtında ise, 10 numaralı forma vardı…

Çocuklar onlara benzemeye çalışırlardı…
Profesyonel ligde sadece bir sezonda en az 400-410 futbolcu varken; hedef kitlesinin taş çatlasa 8-10 futbolcuya benzemek istemesinin tek bir izahı vardır:
O benzemeye çalışılan ‘Benzersiz’ futbolcu, futboluyla, oyunuyla, adıyla, sanıyla, formasıyla bir ‘Marka’dır artık; Markalaşmıştır…
Profesyonel futbolda artık futbolcular eskisi gibi, ‘Gazoz-Kaşar Ekmek’ parasına değil, astronomik rakamlara transfer ücretleri alıyorlar; milyon eurolar havada uçuyor…
Ve bu rakamlar, öyle birkaç yılda bitirilecek rakamlar değil ve dolayısıyla da, yatırım yapıyor futbolcular; genellikle de gayrimenkule yapılıya yatırım…
Ya da klasik manada lüks ya da yarı lüks bir mekân açıyor; jübile yaptıktan sonra da, hattâ ölene dek kendi mekanlarının patronu oluyorlar…
Peki ya ‘Kendi İsminin Patronu’ olmak…
Ya da ‘Kendi İsmi İle Bir Marka Kurup Bunu Hem Yaşatmak Hem de Kazanç Sağlamak’…
Buna ne dersiniz?

Hiç eğilip bükülmeden, hattâ dimdik bir onurla söyleyeyim:
Ben Fenerbahçeli’yim, hem de ‘Kanım aksa sarı-lacivert’ diyecek kadar koyusundan…

Doğum günüm bile 19 Temmuz;  yani 19.07….
Tabii ki ‘Fair Play’ e de sonuna kadar inanan birisiyim; yani iyi olan ve etik olan kazansın isterim; bu nedenle de yazımın burasında; Beşiktaş’ın efsane olarak nitelendirilen ‘Metin-Ali-Feyyaz’ döneminin Ali’sini örneklemede bir sakınca görmüyorum…
Beşiktaş’ın milli futbolcusu Ali,  yani Ali Gültiken; jübile yaptıktan sonra; elbette o da konut, dükkan, lüks araç filan almıştı ama; tekstil sektörüne girdi ve adıyla ‘Ali Gültiken Gömlekleri’ni yarattı…
Kısa zamanda, piyasanın en kaliteli, en çok arana ve en sevilen ilk beş gömleğinden biri oldu…
Bir kere iyi ve kaliteli üretiyordu ama, asıl etki; isimnedne geliyordu; zira o gömlek markası; yani ‘Ali Gültiken’, ‘Metin-Ali-Feyyaz’ın Ali’sinin gömleğiydi; jübile yapmı olsa da adı da markası da yaşıyordu…
Yakın zamanda bunun bir başka örneğini adı ile ‘Krampon’ üretmeye başlayıp,  adı ile markalaştıran ir başka isimde daha gördük…
‘Marka’ konuşturur, ‘Markalaşma’ yürütür ya; burada marka, adı ile marka yaratacak futbolcudur…
Bunu her futbolcunun keşfetmesi lazım;  tabii ki herkes her işi yapamaz; bu konuda karar veren bir futbolcu; konunun uzmanlarına başvurup; hangi alanda nasıl bir yatırım yapacağı ile ilgili bilgi almalıdır; sonra da adı ile o üretime geçmelidir; hatta bu sportif bir üretim olursa; hem çok daha inovatif, çok daha kalıcı, çok da kâr edici olabilir…

Tabii bunu sadece futbolcu ile sınırlamaya kalkmamın sebebi, örneklemelerinin de, sürdürülebilirliğinin de daha revaçta ve kolay olmasından kaynaklı; yoksa herkes kendi markasını, adı ile yaratır; ne de güzel olur…
Size ait bir marka…
Adınızı taşıyan; adınızla yaşayan ve yaşayacak olan; sonsuzluğa yazılacak bir isim gibi…
Kişisel marka yaratma işini önemseyin;  adınızla marka yaratmayı, adınızı markalaştırmayı önemseyin…
İnanın bu işin uzmanları; size artık bir SMS, bir e-posta kadar yakın…

Basit bir ‘Google’ araması da yeterli…

Adınızın hiç unutulmayacağı günlerde, isme özel markaların çoğaldığı günlerde; adını markalaştırarak tarihe kazıyan herkes için herkesle birlikte gururlanmak ümidiyle…

  Diğer Tüm Yazılar