Sevgili Okuyucularım,
Bu yazımda binlerce yıldır var olan tıp ilminin felsefesini oluşturan tıbbın 4 temel ilkesinden bahsetmek istiyorum. Birinci ilke hekim için her hastanın eşit olduğu ilkesidir. İkinci ilke bazen hekim için kabul etmesi çok zor olsa da her hasta kendisi hakkındaki kararları vermekte özerktir, özgürdür. Bu ilk iki ilkede hekim ve hasta benzer oranda pay sahibidir.  Hasta hekimin onaylamadığı ya da arzu etmediği bir işlemi talep etme hakkına sahiptir ancak dikkatinizi çekmek isterim ki doktor da hastanın her talebini yerine getirmeme hakkına sahiptir.

Peki bu durumda nasıl yol alınır?
İşte tıp ilminde binlerce yıldır geçerliliğini koruyan son iki ilke bunun için vardır. Latince “primum non nocere” yani “önce zarar verme” ilkesi burada devreye girer. Hekim hastaya zarar verebileceğini düşündüğü tüm uygulamalardan kaçınmalı ve hasta ne kadar ısrarcı olursa olsun reddedecek dirayette olmalıdır. Hekim ancak hastaya yarar sağlamak amacı ile müdahale etmekle yükümlüdür ki bu da son ve vazgeçilmez ilkemizdir. Bu son iki ilke sadece hekim tarafını ilgilendirir.

Günümüzde estetik ve güzellik çok rağbet gören bir hal aldı. Pek çok işlemin uygulama kolaylığı olması da bu ilgiyi iyice besliyor. Medikal estetik ve cerrahi estetik alanında hastaların talepleri ve yapılabilecek uygulamalar her gün yeni bir boyut almakta. Yenilikleri yakından takip etmek çok önemli olmakla birlikte bu uygulamalar esnasında hekimin tıbbın temel ilkelerinden uzaklaşmadan hastalarına yaklaşımı bence her şeyden daha mühim.

Tabii ki güzellik ve estetik algısı kişiden kişiye farklılık da arz etmektedir. Ancak hasta ve seçtiği hekim ortak paydada buluşurken temel kural “hastaya zarar vermemek” olmalıdır. Hasta pek çok şey talep edebilir bu nokta da hekimin hekimlik ilkesine bağlı kalarak hastaya zarar vermeyecek işlemleri yapıyor olması gerekir.

“Önce zarar verme” prensibi günümüzde maalesef zaman zaman göz ardı edilmekte, hastanın talebinin tek başına belirleyici olma eğilimi artmaktadır. Hekim olarak bizler de maddi kaygılar ve hastanın baskısı nedeniyle süreci yönetmekte zorluk çekmekteyiz. Bunun en dramatik örneklerinden biri; sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkmaya başlayan, daha dinamik bir görünüm sağlanabilecekken, aşırı uygulamalar ile var olan yüz oranına zarar verilip 2-3 katı hacme çıkan abartılı yüzlerdir. Her zaman fazla tıbbi işlem yapılması iyi anlamına gelmez. Önce var olan korunmalıdır.

Estetik oranlar, her kişinin anatomisine özel hesaplanmalı ve buna uygun işlemler seçilmedir.
Hedefimiz standart bir görünüme ulaşmak değil, kişinin maksimum potansiyeline ulaşmak olmalıdır. Bizi biz yapan özelliklerimizi koruyarak tabii ki.

Her insanın yaradılış itibariyle çok özel ve güzel olduğunu unutmayalım. Sizi Dimyat’a pirince götürürken evdeki bulgurdan etmeyen hekimlerle yolunuzun kesişmesini dilerim.

Sevgilerle

  Diğer Tüm Yazılar