Sosyal medyada bir cümle, ya ifade özgürlüğünüzü taçlandırır ya da mahkeme kapısının yolunu açar; paylaş tuşuna basmadan önce bir nefes almak yeterlidir.

Artık hepimiz birer “yazar” gibiyiz… Elimizde telefon, birkaç saniyede fikirlerimizi milyonlara ulaştırabiliyoruz. Ne güzel değil mi? Ama işte tam da burada başlıyor sorun: Özgürlükle hakaret arasındaki o ince, neredeyse görünmez çizgi.

Özgürlüğün Sınırları

İfade özgürlüğü, demokrasinin en kıymetli değerlerinden biri. Hepimiz düşüncemizi dile getirelim, tartışalım, eleştirelim. Anayasamız da bunu güvence altına alıyor zaten. Ama özgürlük dediğimiz şey sınırsız bir alan değil. Çünkü karşımızda bizim kadar haklara sahip başka insanlar var. İşte bu yüzden ifade özgürlüğü, başkalarının onur ve şerefine saldırı noktasına geldiğinde hukukun koruma kalkanı devreye giriyor.

Hakaret Nerede Başlar?

Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi açık: Bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici sözler hakaret suçunu oluşturur. Peki eleştiriyle hakareti nasıl ayıracağız? Yargıtay bu konuda defalarca şunu söyledi: Sert, hatta incitici eleştiri bile özgürlüktür; ama kişilik haklarını hedef alan sözler hakarettir.
Aradaki fark bazen tek bir kelimeye bağlı olabilir. “Bu görüş yanlıştır” ifadesi fikir eleştirisidir. Ama “sen cahilsin, aşağılıksın” derseniz bu artık hakarettir.

Sosyal Medyanın Etkisi

Sosyal medyada işler daha da hassas. Çünkü yazdığınız bir cümle sadece muhatabına gitmiyor; milyonlarca kişinin önüne düşüyor. Bu nedenle “aleniyet” unsuru devreye giriyor ve hukuki sorumluluk ağırlaşıyor. Örneğin özel bir konuşmada söylenen sözler ile Twitter’da atılan bir tweet aynı kefeye konulmaz. Tweet, kamuya açık bir beyan olduğu için daha ağır değerlendirilir.

Günlük Hayattan Küçük Bir Hikâye

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım anlattı. Futbolu çok seven, takımını da hararetle savunan biri… Maçtan sonra sinirlenmiş, sosyal medyada futbolcuya şu sözleri yazmış:
“Bu oyun rezalet! Böyle top oynayan adamı sahaya çıkarmak hata.”

Buraya kadar sorun yok. Sert bir eleştiri, sonuçta taraftarın hakkı. Ama öfkesine kapılıp eklemiş:
“Sen futbolcu falan değilsin, beceriksizsin, rezilsin.”

İşte tam o anda çizgi aşılmış oldu. İlk cümle fikir ve performans eleştirisiydi, ama ikincisi doğrudan kişiliğe saldırıydı. O futbolcu isterse dava açabilir ve haklı çıkabilirdi.

Aslında hayat bu kadar basit bir ölçüyü bize hep sunuyor:
                •             Fikirleri, performansı, icraatı sertçe eleştir, evet.
                •             Ama karşısındaki kişiyi küçümseyen, onurunu hedef alan ifadelerden uzak dur.

Unutmayalım, sosyal medya ne kadar sanal görünse de yazdıklarımızın hukuki karşılığı gerçek. Attığımız her kelime, ya ifade özgürlüğümüzü taçlandırır ya da hakaret suçunun kapısını aralar.

Peki siz hiç bu çizgiyi aştınız mı? Bir anlık öfkeyle yazdığınız bir mesajın, aslında hukuken sizi zor durumda bırakabileceğini düşündünüz mü? Belki de sosyal medyada yazarken tek ihtiyacımız olan şey, tuşa basmadan önce bir nefes almak…
  Diğer Tüm Yazılar