Gün içerisinde ne kadar çok duyguyu bir arada yaşıyoruz. Birbirinden farklı duygu ve düşünceleri bir şekilde ruhumuzun ve aklımızın süzgecinden geçiriyoruz. Çok fazla şeye maruz kalıyor çok fazla konuyla ilgileniyoruz. Maruz kaldığımız tüm değişkenlere rağmen dimdik ayakta durmamızı sağlayan tek şey ise önümüze koyduğumuz hedefimiz ve iflah olmayan umutlarımız. İyi ki varlar.


Gün içinde çektiğimiz trafiği gerçek manada çekilebilir kılan şey, sonunda varmak istediğimiz yoldur. Trafik esnasında yaşadığımız sinir harbine seve seve katlanmak zorunda olduğumuz haklı nedenlerimiz vardır. Çünkü onlar hedeflerimize dair attığımız her adımın bir parçasıdır. Hedefe giden yolda ödediğimiz sadece küçük bir bedel onlar. Yeter ki biz varmak istediğimiz yola gerçekten varmak istiyor muyuz ondan emin olalım. Yoksa ne o trafik çekilir, ne o maruz kaldığımız stres hazmedilir ne de ruhumuz ve aklımız buna dayanabilir. O yüzden hedefinizi sevin. Çünkü gerçek mutluluğu, seveceğiniz hedefe gittiğiniz yolda bulursunuz. Diğeri ise kasvettir, iç daraltısıdır, ayakların geri geriye gidişidir. Maalesef o kadar çok insan var ki ne işini severek yapıyor ne de koyduğu hedefin heyecanını taşıyor. O insanların umudu yok. Yapmayın bunu kendinize. Hedefinizi severseniz seve seve bedel ödersiniz. Seve seve çalışırsınız. Hatta çalışmak terimi sizin için eğlenmek gibi gelir. Ama sevmezseniz, yukarıda yazdığım senaryoları günde beş kez yaşarsınız. Kendinize bunu yapmayın. Sahip olduklarınızı istek süzgecinden geçirin. Gerçekten onları istiyor musunuz? Çünkü bu hayat yanlış karar verilecek kadar ve o yanlış kararın ardından gidip harcanacak kadar uzun değil. Yanlış olduğunu, size zevk vermediğini, motive etmediğini anladığınız an sorgulamaya başlayın. Başka yönlere bakın. Özendiğiniz şeyler ne, inceleyin. Bakın onlara ve neden onlara uzaktan baktığınızı düşünün. Geç olmadığını görün. Bu hayat aynı hatayı yapmak için kısa ama farklı olanı denemek için uzundur. Farklı adım atmaktan pişman olmayın. Denemedim olmadı demekten kaçınmayın. Unutmayın, bu hayat sizin ve attığınız her adımdan siz sorumlusunuz. O yüzden sevdiğiniz, seveceğiniz adımları atın. İşte başarı, mutluluk ve huzur böyle geliyor.
Buradan size başarının türlü türlü tariflerini veriyorum. Ama işin temeli belli. Sevdiğin işi yap, sevdiğin insanlarla birlikte ol ve sevdiğin hayatı yaşa. O zaman hayatın tüm parazitleri çekilir olur. O zaman kendini gerçek manada hayatın içinde hissedersin.

Gelelim bu ayda bizleri sizlerle buluşturan dergimizin Mart sayısına. Nasıl geldiğini ve nasıl geçtiğini anlamadan yaşadığımız Şubat’ı geride bırakırken yine kendimize birçok şey katmayı ihmal etmedik. Çok şükür severek yaptığımız ve her seferinde yeni şeyler öğrendiğimiz bir işimiz var. Sürekli hayatın pek çok alanından yeniliklere maruz kalıyor ve onları sizlerle paylaşmaktan keyif alıyoruz. Mart ayı sayımız da yine öyle özel bir sayı oldu. Sizler de çok iyi bilirsiniz ki mart sayılarımızda genel olarak temamız Kadınlar Günü’dür. Şimdiye kadar sayısız kadınımız başarılarıyla sayfalarımıza konuk olmuş, başarılarıyla, ilham dolu hikayeleriyle kendilerine hayran olmamızı sağlamışlardır. Bizde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da mart sayımızda pırlanta kadınlarımıza yer verdik. Her biri kendilerini mutlu edecek hedeflerin peşinden giden ve gittikleri yolda hiçbir zorluktan gocunmayan kadınlar. Sizlerin hikayesine de ilham olacak bu değerli röportajları mutlaka okuyun. Şubat ayının yoğunluğunu keyifli bir şekilde yansıttığımız dergimizin her sayfasını eminim yine çok severek okuyacaksınız.
Ve bizler sizi bu güzel dergiyle baş başa bırakırken, 18. yıl özel sayımızın çalışmalarına start vermiş ve sizleri yine Klass’ın o meşhur yıldönümü sayılarıyla buluşturmak için gece gündüz çalışıyor olacağız.
 

Klass Alın, Klass Okuyun, Klass Olun

Hayat Klass ile güzel…
  Diğer Tüm Yazılar