Sevginin en çok dillerde olduğu Şubat ayı geldi, hoşgeldi. Bu Sevgililer Günü münasebetiyle benim de bir takım dileklerim var.:) Mesela bu Sevgililer Günü, sevgi dilinden ayrılmadığımız, hayata sevgi dolu bakışlarla baktığımız bir dönemin başı olsun. Çünkü bu dünyada bir şeyler güzele doğru gidecekse bu sevgi ile olacak. Ve bu gerçekten zor değil. Ama insan evladı, her zaman zor olanı seçiyor, kötü enerjilerin büyüsüne kapılıveriyor. Umarım sevgi başlığı altında aydınlanacağımız o güzel günleri de birlikte göreceğiz.
Sevgilinizi Ne Kadar İyi Tanıyorsunuz?
Aşk, birçoğumuz için hayatımızda deneyimleyebileceğimiz en güzel duyguların başında geliyor. Bir yerden sonra öyle bir duruma geliyoruz ki hayatımızdaki tüm önemli kararları sevdiğimiz insanla olan geleceğimize dair almaya başlıyoruz. Bir anlamda kişiliğimiz çocukluğumuzda ebeveynlerimiz tarafından şekillendirilirken yetişkinliğimizde ise ilişkimiz tarafından şekillendiriliyor. Sonuçta ünlü filozof Aristo’nun da dediği gibi aşk bir ruhun iki farklı bedende tezahür etmesidir. Sevdiğimiz insan bir yandan bize çok güzel duygular yaşatabilirken bazen de tam tersi şekilde canımızı çok yakabiliyor. Biraz zaman geçtikten sonra o ilk tanıştığımız kişinin aslında çok farklı biri olduğunu fark ediyoruz. Zamanla partnerimize ilgimizi kaybediyor, mutsuz biri haline geliyoruz. Örneğin, TÜİK’in 2021 verilerine göre Türkiye’de boşanma nedenleri arasında açık ara farkla %41 oranında “sorumsuz ve ilgisiz davranma” başı çekiyor. Peki partnerimizi nasıl daha iyi tanıyabiliriz? Onun anlamlandıramadığımız tepkilerinin altında neler yatıyor? Ya partnerimizi tanıyıp da kendimizi yeterince tanıyamıyorsak?... Bu tür sorulara bir cevap bulmak için bitest’ten yardım alabilirsiniz. www.bitest.org adresinden hem siz hem de partneriniz bireysel testi çözerek bireysel kişilik raporunuzu alabilir ve sevgiliniz ya da eşinizinkiyle karşılaştırabilir, aklınızdaki sorulara cevap bulabilirsiniz.


Moda Dünyasında Cinsiyetsizleştirme Akımı Hızla Devam Ediyor
Maalesef moda dünyası asla alışmak istemediğim bir noktaya geldi. Kadınların pantolon giymeye başlaması gibi bir şey de değil bu. Kesinlikle estetik görünmüyor. Israrla moda üreticileri erkek koleksiyonlarına kadın parçaları eklemeye devam ediyorlar ve gerçekten bu nereye kadar bu şekilde gidecek merak ediyorum. Ve gerçekten artık korkmaya başladım: “Acaba çevremizde bu şekilde giyinmeye başlayan erkekler görür müyüz diye?” En son Paris’te gerçekleşen erkek giyim moda haftasındaki koleksiyonlar gerçekten tüyler ürperticiydi. Ben burada en düzgün olanları seçmeye çalıştım. Mini pileli etekler mi dersiniz, tek omuz crop trikolar mı dersiniz, deri mini elbiseler mi dersiniz... O kadar ilginç ki... Bir kere erkek bedenine yakışmayan kıyafetler...  Hangi bilinçle, hangi anlayışla bu koleksiyonlar üretiliyor kesinlikle anlamak istemiyorum. Bence moda otoriteleri erkek-kadın diye koleksiyon ayrı ayrı yapmasınlar. Boş yere masrafa girip ayrı ayrı koleksiyolar üretip, defileler düzenlemesinler... Madem cinsiyetsizlik kavramını oturtmaya bu kadar gönüllüler o zaman aynı koleksiyonu kadın-erkek hepimiz giyelim. Tuhaf gerçekten çok tuhaf...


Kırmızının Gücü Adına
Eğer aylardan Şubat ise gündem maddemiz Sevgililer Günüdür. Sevginin rengi de kırmızı olduğuna göre size en çok sevdiğim kırmızılardan oluşan parçalar seçtim. Erkek modasını eleştiredururken kadın modasındaki parçalara minik minik kalpler gönderiyorum. Çok zarif, estetik ve çarpıcı parçalar sayesinde modayı keyifle takip ediyorum. İşin içine kırmızı da eklenince etraf adeta alev eteş oluyor.:)

  Diğer Tüm Yazılar