526 yılında Ayasofya’yı yaptıran 1.Justiniaus tarafından şehrin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılan bu yer, üzerinde eskiden bazilika bulunmasından dolayı ‘Bazilica Sarnıcı’, yer altında bir saray olduğu düşüncesi ile de ‘Yerebatan Sarayı’ olarak da anılmaktadır. Osmanlı döneminde unutulmaya yüz tutmuş olup Hollandalı gezginin keşfiyle tekrar ilgi görmüş günümüzde ise tarihin en büyük restorasyonu ile ziyaretçilerine büyülü dünyasını göstermek için kapılarını açıyor.

1456 yılında Venedikliler Fatih Sultan Mehmet ile ısrarla görüşmek isteyip Medusa mumyasından bahsederler fakat Fatih Sultan Mehmet oralı olmaz.
Yıllar sonra Sultan Abdülhamid bunu duyup merak edip araştırtır ve Medusa’nın mumyasını bulur, Fatih Sultan Mehmet’e söylenen doğruymuş der ve İtalyanların da bundan haberdar olmasından dolayı halka sergilemeye karar verir. Tek bir farkla, o da lahdin içindeki mumyayı saklayarak. Dönemin bilim insanları bu mumyanın dinozorlar dönemine ait mitolojik bir kahraman olduğunu söylerler. İlk olarak Fatih Camii ardından Molla Fenari Camii mezarlığına götürülür ve iddialara göre ise lahdi İtalyanlar kaçırmış olup şu an Vatikan’da gizlenmektedir.

Bir dönem unutulmaya yüz tutulan sarnıç;1544’ te Hollandalı gezgin P.Gyllius’un Bizans kalıntılarını araştırmaya gelmesinin ardından insanların kova ile yerin altından su çekmeleri dikkatini çekiyor ve yer altına inen bir merdiven keşfediyor.

1963’te Nisan ayında Alpler’in kuzeyi ve Britanya adalarından bir grup insan buraya gizemli ayin yapmaya geldiler. Bu topluluk druidlerdi. Bunlar Kelt topluluklarında rahip sınıf olup büyücüydüler ve işlemleri hakkında sır vermezlerdi. Onlar için kutsal olan ökse otunu (altın otu) Medusa heykeli önünde törenlerinde kullanıp heykele sarılarak kendilerinden geçiyorlardı. Oraya yerleştirilmiş olması asla tesadüf değildi. Orası yüksek enerjinin merkeziydi. Medusa başından karanlık enerji yayıldığına inanılırdı. Druidlere göre aydınlığın anası karanlıktır ve Medusa’ya Gece Ana denirdi. Hasırdan insan heykeli yapıp içine Gaialıları koyup yakarak yemişlerdi. 60’lı yıllardan sonra kayıplara karışan druidler 21.yy.’da modern drüidizm ile tekrar ortaya çıkmışlardır. Aynı tören Stonehenge’de de gerçekleştirildi.

İstanbul’ da bulunan 8 sarnıçtan en gösterişlisi diyebiliriz. 9 metre yükseklik ve 9800m2 alanda 336 tane sütunu ve ışıklandırmaları, yankılanan sesler ile peri tozu içeren sihirli bir aleme girme hissine kapılıyorsunuz.100 ton su taşıma kapasitesi ile de şehrimizin önemli bir hazinesi. 336 sütunun her birinin devşirme olmasıysa Helenistik dönemden itibaren mimari tarih müzesi görevi görüyor. Burası sinema, edebiyat ve sanat dünyasına da ilham kaynağı olmuş. Dan Brown’ın Cehennem eserinin final sahnesi burada geçerken, Rusya’dan Sevgiler filminde de buradan sahne yer alıyor. (Üzerinde Rusya Konsolosluğu var)

Burada en çok dikkat çeken gözyaşı sütunu ve Medusa heykelleri oluyor. Söylenceye göre buranın yapımında 7000 köle çalışmış ve gözyaşı sütunu onların ölümlerine dökülen yaşları temsil ediyor. Kimine göre de bu sütun aslında yaşam ağacı. Bana yaşam ağacı daha yakın geliyor.
Bir söylenceye göre de üstünde Hz. Süleyman’ın eli çenesinde Ayasofya’nın ihtişamı karşısında hayretini gösteren heykeli vardı. Çünkü Kudüs’teki Süleyman mabedi en görkemli yapıydı. Ta ki Ayasofya yapılana kadar.

Yer altına iniş ve çıkış Dante’nin İlahi Komedyasında ölüp yeniden doğmayı anlatır. Jung’ a göre ise yer altı bilinç dışımızdır.

Gelelim zavallı Medusa’nın asıl hikayesine; Medusa altın saçlı, güzeller güzeli üç kız kardeşten ölümlü olanıydı. Ve kendini bilgelik tanrıçası Athena’nın hizmetine adamıştı. Denizler Tanrısı Poseidon; Medusa’ya âşık olmuş ve Athena’nın tapınağında Medusa’ya sahip olmuştur. Athena ise kıskançlıktan Medusa’yı gorgona çevirmiş. Güzelliğinden kimsenin gözlerini alamadığı güzeller güzel Medusa artık kimsenin bakamayacağı bir canavar olmuştur. Keskin dişleri, yılan saçları ile kendisine bakanı taşa çeviren etkiye sahiptir. Bunu duyan Perseus, Hades’ in kendisine verdiği görünmezlik miğferi sayesinde Medusa’nın başına sahip olup düşmanlarına tutarak savaşları kazanmış, aynayı Medusa’ya tutarak kendini taşa çevirmesine neden olmuştur. Bir erkeğin zorbalığı sonucu olan güzeller güzeli Medusa’ ya olmuştur. Bu yüzdendir ki önemli merkezlerimizde Medusa başı bulundurarak koruma, tılsım görevi sağlanır. Başı yan yatan Medusa heykeli kendine bakanları taşa çevirmesi yanında çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçiş olduğu için çok tanrılı dinleri değersizleştirmektir. Paganizmin yerini Hristiyanlık alıyordu. Medusa başından alınan iki öz vardır. Biri zehir, diğeri ise panzehir. Aynı Şahmeran gibi. Bu mitolojik savaş, Hesiodos’ un Theogonia’sında anlatılır. Bu olaylar mitolojik düşünce çağının bitip felsefi düşünce çağının başladığını gösterirken aynı zamanda cinsiyet sorununa baş kaldırıyı da gösteriyor. İlk zamanlar anneliği temsil eden yılan, Yahudi mitolojisinde iffetsizlik ve şeytanilik kavramlarını anlatırdı. Çünkü Âdem ile Havva’yı yanıltan da bir yılandı. Ve bir yandan da tıbbın sembolünü de anlatır. Medusa: etimolojik olarak dişi kraliçe, yılanların kraliçesi anlamına gelir. Şahmaran’ın yılanların şahı olması gibi.
2016’ da başlayan restorasyonun 2022 de bitmesiyle Yerebatan Sarnıcı’ndan tam 700 kamyon çimento, 300 kamyon balçık çıkarılmış ve 50 m kazınmıştır. Yani 1500 yıl önceki zemine ulaşılmış. Kapalı birçok bölüm ziyaretçiye açılmıştır. 336 sütunun üzerindeki gergi sistemi örümcek ağı gibi 360 gergi ile kuvvetlendirilip güçlendirilmiştir. Çağdaş sanat eserlerinin sergilenip 6 ayda bir değişmesi ise dünyaya tarihimizi gösterirken bir yandan da sanatımızı, sanatçımızı tanıtmak için çok değerli. Tiyatro ve konserler gibi etkinliklerin yapılması ise ilgi görürken böyle mekanlarda daha sessiz olunması gerektiğini düşünenlerdenim.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür A.Ş’ ye restorasyonları ve tarihimize gösterdikleri özen için teşekkür ediyorum. Dünyanın ilgisini çeken bu mirasımıza gerekli özeni gösterip, sahip çıkalım ve henüz yeni halini ziyaret etmemiş olanlarınız varsa ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
  Diğer Tüm Yazılar