3. İstanbul Tasarım Bienali Başlıyor

3. İstanbul Tasarım Bienali Başlıyor 3. İstanbul Tasarım Bienali Başlıyor

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ENKA Vakfı, Petkim ve VitrA eş sponsorluğunda düzenlenen 3. İstanbul Tasarım Bienali, 22 Ekim’de kapılarını ziyaretçilerine açıyor. “BİZ İNSAN MIYIZ? : Türümüzün Tasarımı : 2 saniye, 2 gün, 2 yıl, 200 yıl, 200.000 yıl” başlığıyla, Beatriz Colomina ve Mark Wigley küratörlüğünde düzenlenen 3. İstanbul Tasarım Bienali, “insan”ın 200.000 yıl boyunca tasarımla kurduğu ilişkiyi, arkeolojiden son teknolojiye, tıptan mimarlığa, bilimden iletişime birçok farklı alanda inceliyor.

3. İstanbul Tasarım Bienali, ücretsiz olarak gezilebilecek. Bienalde, 6 kıtadan 13 ülkeden 250’nin üzerindeki katılımcının 70’in üzerinde projesi yer alacak. Bienal katılımcıları arasında tasarımcıların yanı sıra mimarlar, tarihçiler, arkeologlar, koreograflar, sanatçılar ve bilim insanları da yer alıyor. Bienalde yer alan projeler, tasarımın insan hayatını, bedenini, yaşadığı gezegeni ve zamanı nasıl kökten değişikliklere uğrattığını gösteriyor.

 

3. İstanbul Tasarım Bienali sergileri 5 mekâna yayılacak. Bienal sergileri ücretsiz olarak Karaköy’deki Galata özel Rum İlköğretim Okulu, Studio-X Istanbul, DEPO, bomontiada’da yer alan Alt Sanat Mekânı ve girişin müze biletiyle yapılacağı Sultanahmet’teki İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde gezilebilecek.

 

İstanbul Tasarım Bienali, sergilerin yanı sıra paneller, söyleşiler ve birçok farklı etkinlikle de bir ay boyunca tüm şehre yayılacak. Bienalin ilk yılında başlatılan Akademi Programı’nda bir kez daha Türkiye’den ve yurtdışından üniversitelerin katıldığı ve bienal teması kapsamında üniversitelerde yapılan çalışmalar sergilenecek.Bu yıl başlatılan İstanbul genelinde farklı bölgelere yayılacak Yaratıcı Mahalleler programında özel projeler ve etkinlikler yer alacak. Tasarım Rotaları da kentte tasarım odaklı mekânlara yapılacak yürüyüşleri içerecek.

Bienalin sergi tasarımı Andrés Jaque ve Madrid’deki Ofisi Office for Political Innovation tarafından hazırlandı. Bienalin grafik tasarımlarını Pemra Ataç, Yetkin Başarır, özge Güven, Okay Karadayılar ve Sarp Sözdinler yapıyor. Evangelos Kotsioris’in yardımcı küratör olarak görev aldığı bienalin internet üzerindeki çalışmalarını ise Iván López Munuera yürütüyor.

3. İstanbul Tasarım Bienali, 20 Ekim Perşembe sabahı Galata özel Rum İlköğretim Okulu’nda yapılan basın açılışıyla tanıtıldı. Basın açılışına konuşmacı olarak İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, 3. İstanbul Tasarım Bienali küratörleri Beatriz Colomina ve Mark Wigley ile İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova katıldı.

 

İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı konuşmasında “İKSV olarak ilk kez 2012 yılında düzenlediğimiz İstanbul Tasarım Bienali, kısa bir süre içinde hem ulusal hem uluslararası düzeyde saygın bir üretim ve buluşma platformu olarak kabul gördü. Tasarım ve ilgili tüm yaratıcı alanları kapsayacak şekilde geliştirdiğimiz, tasarım kavramı üzerine ufuk açmasını, kamuoyunda tasarım konusundaki duyarlılığı artırmasını amaçladığımız bienal 22 Ekim’de kapılarını açacak.  Bienal sergilerini tüm izleyicilerimizin zevkle takip edeceğini umuyoruz. İzleyicilerimizin de bu süreçte bienalle birlikte yeni düşüncelerle, yeni bakış açılarıyla tanışacağına, tasarıma dair yeni sorular soracaklarına inanıyoruz. İstanbul Tasarım Bienali, başta eş sponsorlarımız olmak üzere birçok değerli destekçimizin katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Tanıtma Fonu’na ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, bize büyük katkı sağlayan eş sponsorlarımız Enka Vakfı, Petkim ve VitrA’ya, etkinliğimizi destekleyen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara ve kamuoyunun bienal hakkında bilgilendirilmesine önemli bir katkıda bulunan siz değerli basın mensuplarına bir kez daha gönülden teşekkürlerimizi sunuyorum,” dedi.

 

İstanbul Tasarım Bienali’nin basın açılışına, basın mensuplarının yanı sıra üniversitelerin ilgili bölümlerinin dekanları, akademisyenler, bienale destek veren kurum ve kuruluşlardan temsilcilerle mimarlık ve tasarım dünyasının önde gelen isimleri katıldı. Konuşmaların ardından Galata özel Rum Okulu’ndaki bienal sergisi, küratörler Beatriz Colomina ve Mark Wigley rehberliğinde gezildi.

BİZ İNSAN MIYIZ? : Türümüzün Tasarımı : 2 saniye, 2 gün, 2 yıl, 200 yıl, 200.000 yıl”

 

3. İstanbul Tasarım Bienali, birlikte “BİZ İNSAN MIYIZ?” teması altında “insan” ve “tasarım” arasındaki yakın ilişkiyi derinlemesine inceleyecek. Bienal, tasarımı insanlığın başladığı andan itibaren yeniden düşünmeyi hedefliyor. Bunun için de ilk ayak izlerinden en yeni dijital ve karbon ayak izlerine, son 2 saniyeden 200.000 yıl öncesine kadarki zaman dilimine odaklanıyor.

 

Küratörlerin tema hakkındaki metinlerinde de belirttiği gibi:

İnsanlar ürettikleri tasarımların etkisiyle köklü değişimler geçirirken tasarım dünyası da bir yandan genişliyor. Her şeyin tasarlandığı bir devirde yaşıyoruz: Büyük bir özenle şekillendirdiğimiz kişisel görünümümüz ve dijital kimliğimiz, bizi çevreleyen kişisel cihazlar, yeni maddeler, ara yüzler, ağlar, sistemler, altyapılar, veriler, kimyasallar, organizmalar ve genetik kodların hepsi tasarlanıyor. Her gün uzayın derinliklerinden kendi bedenimiz ve beynimizin derinliklerine uzanan binlerce tasarım katmanını tecrübe ediyoruz.

 

Tasarım, dünya hâline geldi. İnsanı insan yapan şey de tasarım. İlk aletlerden, katlanarak genişleyen insan kabiliyetine, sosyal yaşamın temelinde tasarım var. öte yandan tasarım, eşitsizlikler ve yepyeni görmezden gelme biçimleri de oluşturuyor. Bir yandan dünyada hiç olmadığı kadar insan savaş, kanunsuzluk, yokluk ve iklim şartları nedeniyle zorunlu olarak yerinden olurken, diğer yandan insanın genetik yapısı ve iklimin kendisi aktif olarak yeniden tasarlanıyor. Artık “iyi tasarım” olgusuna sığınamayız. Tasarımın baştan tasarlanması gerekiyor.”

 

3. İstanbul Tasarım Bienali, her şeyin tasarlandığı bir çağda, artık “iyi tasarım” olgusuna sığınmadan, “tasarım”ı yeniden düşünmeyi hedefliyor. Bienal sergileri Bedeni Tasarlamak, Gezegeni Tasarlamak, Yaşamı Tasarlamak ve Zamanı Tasarlamak adlı 4 farklı proje “küme”sinden oluşuyor.

 

Bedeni Tasarlamak başlığı altında sergilenen projeler, insan bedeninin nasıl sürekli yeniden inşa edilen bir yapı olduğunu  farklı yönleriyle keşfe çıkıyor. Bu bölümde ellerimizin benzersiz işleyişinden beyin üzerine yapılan son araştırmalara kadar farklı işler görmek mümkün. Gezegeni Tasarlamak  bizi geniş topraklar ve ekolojilerdeki insan tasarımı üzerine yeniden düşünmeye davet eden bir dizi proje sunacak. Yaşamı Tasarlamak, üretilen yeni mekanik, elektronik ve biyolojik yaşam formlarını inceleyecek.  Zamanı Tasarlamak  bizi, en eski tarihlerdeki ilk insan aletleri ve süslemelerden, insanlara kendilerini 2 saniye kadar kısa bir sürede tekrar tasarlayabilme olanağı veren sosyal medya kanallarına uzanan yeni bir tür arkeoloji ile tanıştıracak.

3. İstanbul Tasarım Bienali Katılımcıları ve Projeler

 

Dünyanın dört bir yanından mimarlar, sanatçılar, tarihçiler, yönetmenler, koreograflar, arkeologlar, bilim insanları, laboratuvarlar, merkezler, enstitüler, STK’lar ve öğrenciler tarafından hazırlanan 70’in üzerinde proje, 3. İstanbul Tasarım Bienali’nde ziyaretçilerini bekliyor.

 

Bienal antik dönemden bugüne uzanan bir zaman dilimine bakıyor. Sergilerde Yenikapı’da bulunan 8.500 yıllık Neolitik ayak izlerinin İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bienal için özel olarak üretilen replikalarından, insanların yaşamına 1983 yılında giren cep telefonlarını antropolojik bir yaklaşımla ele alan insan-cep telefonu karışımı “Homo cellular”a, ve 2 Saniyede Tasarım kavramının sosyal medyadaki en yeni formlarına kadar pek çok çalışma izleyicilerle buluşuyor.


13. yüzyıl Arap-İslam Rönenansı ürünleri otomatonlar, bugünün programlanabilir makinelerine meydan okuyarak insan ve makine arasındaki sınırı silikleştirirken, şeffaf derisi altında iç organları görülebilen, 1927 yılında gerçek boyutta bir insan modeli olarak tasarlanan “Cam Adam”, Dresden Hijyen Müzesi’nden bienale gelerek 1938 yılından sonra ikinci İstanbul ziyaretini yapıyor.

 

Tacita Dean’in 16 mm’lik filmi “Yaşayan Servet, Japonya’da zanaat ustası bir “yaşayan servet”in bir gününü belgeliyor. Diller Scofidio + Renfro’nun video yerleştirmesi “Konuşulmayan” ise Charles Darwin’in “ifadeler arasında en özgün ve insani olanı” olarak tanımladığı yüz kızarmasını inceliyor. İzolasyon Enstitüsü” projesinde Lucy Mcrae, insan evriminin dış uzaydaki “aşırı yalnızlaştırıcı” etkilerini keşfediyor.

 

Orkan Telhan, “Mikrobiyal Tasarım Stüdyosu: 30 Günlük Simit Diyeti”nde 30 gün boyunca her gün genetiği değiştirilmiş farklı bir mayayla hazırladığı simitleri bienal ziyaretçilerine ikram ediyor. Sanatçı Ali Kazma ise son videosu “Güvende” ile izleyenleri, insanlar için hayati önem taşıyan tüm ekinlerin tohumlarının saklandığı, Norveç anakarası ile Kuzey Kutbu’nun ortasında yer alan Svalbard Adaları’ndaki Küresel Tohum Deposu’nun bilinmeyen koridorlarına götürüyor.

 

Martha Rosler, Güney Afrika’da yöresel topluluklarla çalıştığı 1990 yılında tanıklık ettiği konut adaletsizliğini belgeleyen Güney Afrika: Nehri Köprüsüz Geçmek” adlı yeni video çalışmasını sunuyor.

 

Princeton üniversitesi Seung Laboratuvarı ve Columbia üniversitesi’nin Zuckerman Enstitüsü’nün önde gelen nöro-bilimcilerinin ortak projesi “1 Beyin, 100 Milyar Nöron, 100 Trilyon Bağlantı” beynimizi hem bir tasarım mekanizması hem de bir plastik mimari örneği olarak ele alan yakın dönem yaklaşımlarını görselleştiriyor. İş, yaklaşık 80 milyar nöron ve 100 trilyon sinapsı yoğun bir ağ ile birbirine bağlayan insan beyninin ilk bütünlüklü haritasını çıkarıyor, beynin nöron ve sinir yollarının dijital ve fiziksel modellerini sergiliyor.

 

Forensic Architecture ise “Maymun Yasası” adlı çalışmasında, 2015 yılında Arjantin’de bir ceza istinaf mahkemesi tarafından insan hakları bahşedilen maymun Sandra’nın örneğinden yola çıkarak, insanın diğer canlı türlerine uyguladığı çevresel şiddeti sorguluyor.

 

Joyce Hsiang ve Bimal Mendis, dünyayı “sınırsız” tahayyül eden “7 Milyarlık Şehir” projeleriyle “her şey farklı olabilirdi” derken, Evangelis Kotsoris ve Rurger Huiberts dünyaya en uzak insan yapımı uzay aracı Voyager 1’in hikâyesini anlattıkları Voyager: Yıldızlararası Boşlukta İnsanlık” projeleriyle tasarımın dış uzaya kadar uzanabileceğini gösteriyor.

 

Bager Akbay’ın “çoban”ı ise, 3. İstanbul Tasarım Bienali için özel bir sergi yapma amacını taşıyan bir otomaton. Neticesi önceden kestirilemeyen bir süreçle çalışan çoban, geleceğin robot sanatçıları için tamamen otonom bir küratöryal ve idari sistemin araştırmasını yapıyor.

 

Dünyaca ünlü koreograf William Forsythe, “Soyutlar Kenti” projesinde, ziyaretçileri sergiyi gezerken bir taraftan bedenlerini yeniden tasarlamaya davet ediyor. Thomas Demand’in “Kontrol Odası” ise, Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki bir kontrol odasının kâğıttan bir modelini fotoğraflayarak, tasarımın felaketlerdeki rolünü yeniden düşünmeye çağırıyor.

 

Tomás Saraceno, “Eklembacaklınotlar… Karanlık Ağlar…” projesinde, farklı türden bir dizi örümceğin birbirlerinin tasarımlarının üzerinden geçerek karanlık ağlarla kurduğu karbon-fiber yapının çizimiyle, bu örümcekleri “kozmik astronotlar” olarak hayal edebilmenin kapılarını aralıyor.

 

Laura Kurgan ve Center for Spatial Research işbirliğiyle gerçekleştirilen “çatışma Şehirciliği: Halep” projesi, geçtiğimiz 5 yıldır iç savaşın yaşandığı Suriye’deki yıkımı anlayabilmek için çağdaş haritalama tekniklerinden yararlanıyor. Proje antik şehir ve etrafındaki dehşet verici yıkımı gözler önüne seriyor.

 

Mimar Mitch McEwen, Galata özel Rum İlköğretim Okulu’nun sokağa açılan dükkânlarından birine yaptığı “Sim Felaketi” adlı yerleştirmesiyle, kalkınma, arazi paylaşımı, kültürler, sınıf çatışması ve çoklu kişiliklerin “şizofrenisinin” devreye girdiği gece hayatı mekânlarından hareket ediyor, İstanbul’un tamamına yayılan bu “sim”in izini sürüyor…

Yaratıcı Mahalleler Programıyla Tasarım Tüm Kente Yayılıyor

 

İstanbul Tasarım Bienali, tasarıma farklı açılardan yaklaşan tasarım stüdyoları, mimarlar ve markaları, kendi mahallelerinde düzenlenecek etkinliklerle öne çıkarma hedefiyle bu sene ilk defa Yaratıcı Mahalleler başlıklı bir etkinlik de hayata geçirdi. Yaratıcı Mahalleler Programı kapsamında, Karaköy, Eminönü, Beyoğlu, TomTom Mahallesi, Nişantaşı, Akaretler, Beşiktaş, Şişli, Ortaköy, Levent, Etiler, Arnavutköy, Kuruçeşme, Sarıyer, Kadıköy ve Büyükada olmak üzere 16 mahallede 38 farklı marka farklı etkinliklerle 4 hafta boyunca kent sakinleriyle buluşacak. 

 

Yaratıcı Mahalleler Programı kapsamında, 23 Ekim Pazar günü 12.00-19.00 arasında Salon İKSV’de “Mahallelerin Hafızalardaki Renklerinden”, “Albüm Kapakları Tasarımı”na, farklı sektörlerden isimlerin katılacağı “Mahalle Sohbetleri” başlıklı bir söyleşi de düzenleniyor.

 

Bienal süresince ayrıca Yaratıcı Mahalleler Programı’nın görsel kimliğini oluşturan Alametifarika’nın kurucu ortağı ve kreatif direktörü Uğurcan Ataoğlu tasarımıyla, Akaretler Meydan’ında Beşiktaş Belediyesi desteğiyle bir sokak uygulaması da gerçekleştirilecek. Aynı sokakta bulunan Alametifarika’nın içindeki tele mandalla iliştirilen gündelik notlar, eskizler, prova baskılar, fotoğraflar, duvarlarda yazan özlü sözler, motivasyon görselleri mahallenin tellerine uzanarak vitrinlere taşacak.

bizinsanmiyiz.iksv.org