Mutlu Olmak İçin Her Zaman Bir Sebep Var

Mutlu Olmak İçin Her Zaman Bir Sebep Var Mutlu Olmak İçin Her Zaman Bir Sebep Var

İstanbul Kongre Merkezi, 8 Mart - 5. Mutlu İnsan Zihin Ruh ve Beden Festivali mutluluk için kapılarını bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde açtı.

Mutlu İnsan Festivali’nin açılış etkinliği “Mutlu Kadın – Mutlu Dünya” paneli oldu. Moderatörlüğünü Ahu özyurt’un gerçekleştirdiği panel; Prof. Dr. öget öktem Tanör, Dr. özlem Cankurtaran, Profesyonel Dalgıç & Fotoğrafçı Ayşegül Dinçkök ve Serbest Dalış Dünya Rekortmeni Şahika Ercümen’in katılımı ile düzenlendi. Panelin sonundaki Dervish in Progress gösterisinde ise dansçıların kat kat giydikleri kostümlerini üzerilerinden çıkartarak yaptıkları ön yargılardan arınma dönüş gösterisi izleyiciler tarafından ilgiyle izlendi.

 

Panelin açılış konuşması, Mutlu İnsan Platformu’nun Kurucusu ve Festival Organizatörü Gülferi Yıldırım tarafından gerçekleştirildi. Mutluluk – beyin ilişkisini anlatan Yıldırım, mutluluğun temellerinin çocukluk çağlarından itibaren atılmaya başlandığını vurgulayarak, çocuk ile anne arasındaki bağın önemine dikkat çekti.

 

Açılış konuşmasının ardından panel, Ahu özyurt’un moderatörlüğünde başladı.

 

“Limitleri her zaman kendimiz belirliyoruz”

Panelin ilk konuşmacısı serbest dalış dünya rekortmeni Şahika Ercümen oldu. Geçtiğimiz günlerde Antarktika’da dalış yaparak tüpsüz dalan ilk Türk kadın sporcu olan Şahika Ercümen, dünya rekortmenliğine giden süreçte, zihin gücünün önemini vurguladı. “Zihnimde bir limit koymuştum. Başka birisi bunu kırınca, zihnimdeki programlamayı değiştirip, 100 metre rekorunu 108 metre ile kırdılarsa, ben de 109 metre yapabilirim dedim ve sonra 110 metre yaptım. Bu tamamen zihnimde yaptığım bir şeydi ve bunu bana şunu gösterdi; aslında biz limitleri her zaman kendimiz belirliyoruz. O günden sonra hep böyle baktım. Limitler aslında hep bizim zihnimizde. Su beni mutlu ediyor” dedi.

 

“Hiçbir şey için yaş ve cinsiyet önemli değil”

Şahika Ercümen’in ardından, Profesyonel Dalgıç & Fotoğrafçı Ayşegül Dinçkök, denize olan ilgisinin nasıl geliştiğini anlattı. Şahika Ercümen ile birlikte fotoğraf sergisi için yaptıkları çalışma sürecini anlatan Dinçkök, ABD’de zorlu hava koşullarında köpekbalıkları ile gerçekleştirdikleri fotoğraf çalışmasında yaşadıkları deneyimleri özetledi ve Şahika Ercümen ile hayata nasıl meydan okuduklarını anlattı. “Van’da deprem çadırında sergide sevgili Şahika ile tanıştık. Sanıyorum sınır tanımamamız, aynı inançlarda olmamız ve birbirimize olan güvenimiz bizi bugüne taşıdı. Şahika’dan yaşım çok daha fazla, torunlarım var. çoğu kadın için ‘geç’ sayılan bu dönemde, ben Şahika’yı köpekbalıklarının önüne koyarak, ona modellik yaptırdım ve birlikte hayatımızın belki en güzel projelerinden birini yaptık. Hiçbir şey için yaş ve cinsiyet önemli değil. Biz en az erkekler kadar her şeyi yaparız.”

 

“Her zaman mutlu olmak için bir sebep var”

Ayşegül Dinçkök’ün ardından Dr. özlem Cankurtaran, konuşmasını gerçekleştirdi. Bedenin yalnızca mekanik bir işlevi olmadığını söyleyen Cankurtaran, hayattaki hedeflerin önemine değinerek, “Mutluluğun şartlar ne olursa olsun bir tercih olduğunu düşünüyorum. İnsan her zaman mutlu olabilecek bir sebep bulmaya çalışabilir. Her zaman mutlu olmak için bir sebep bulabiliriz diye düşünüyorum” dedi.

 

“Ne olursa olsun mutlu olmamak mümkün değil”

Panelin son konuşmacısı ise Türkiye’nin ilk Nöropsikoloğu Prof. Dr. öget öktem Tanör oldu. Yaşadığı zorluklara rağmen mutlu olmaktan hiçbir zaman vazgeçmediğini ifade eden Prof. Dr. öget öktem Tanör, mutlulukla ilgili şunları şöyledi: “çocukluğumdan beri hep ‘Ben ne olursa olsun mutlu olmadan yaşamayacağım’ dedim. Başa ne gelirse gelsin mutlu olmamak mümkün değil.”

 

Asıl gerçeklik kabuklarımızdan sıyrıldıktan sonraki çıplaklık

Panelin ardından gerçekleşen “Dervish in Progress (DIP) Kadınları dans performansı” katılımcıların 3 günlük mutluluk yolculuğunun ilk durağı oldu. Eğitmen, Koreograf ve Dansçı Ziya Azazi, sufi dönüşlerinden esinlenerek hazırlanan dans gösterisi hakkında şu bilgileri verdi:

“Varoluşumuz süresi boyunca sürekli bir şeyler öğreniyoruz. Bunların hepsi içimizde coğrafyasına göre değişen birer katman.Kabuk üstünde kabuk bir halimiz var; ama aslında bunların hepsi asıl gerçeklik değil. Bunlarla var olduğumuzu zannediyoruz. Kostümler de bunlardan soyunmanın sembolize edilmiş hali olarak görülebilir. Yani asıl gerçeklik, o çıplaklık.”