2011 yılında Gürol Hukuk Bürosu’nu kurarak ceza hukuku, gayrimenkul hukuku, ticaret hukuku, aile hukuku gibi hukukun belli başlı tüm alanlarında konunun uzman avukatlarıyla hizmet veren Gürol Hukuk Bürosu Kurucusu Candaş Gürol, aynı zamanda Moğolistan’ın Bodrum Fahri Konsolosluğunu da yaparak iki ülke arasındaki kültürel ve ticari ilişkiyi arttırıyor. Galatasaray’a olan sevgisiyle de bilinen ve Galatarasay Kulübü, Galatasaraylı Yönetici ve İş İnsanları Derneği, GSK Yardımlaşma ve Dayanışma Sandığı’na da üye olarak çalışmalarına devam eden ünlü Avukat Candaş Gürol ile verdikleri hizmetleri, Moğolistan Fahri Konsolosu olarak yürüttüğü faaliyetlerini ve Galatasaray sevgisini Klass okurları için konuştuk.
Candaş Bey, bir avukat olarak kurucusu olduğunuz Gürol Hukuk Bürosu’nda yıllardır hizmet vermektesiniz. Avukat olma yolculuğunuz nasıl başladı ve ilerledi? Daha çok hukukun hangi alanlarda hizmet veriyorsunuz?
1979’da Ankara’da doğdum ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Akabinde Galatasaray Üniversitesi’nde birinci yüksek lisansıma başladım. Kamu hukuku tezli yüksek lisansı ve uluslararası ceza hukukunda adli yardımlaşma konulu tezimi bitirdim. Sonrasında ise Fransa’da ceza hukuku ve suç bilimleri alanında ikinci mastırımı yaptım. Orada da Fransa’nın taraf olduğu iki taraflı adli yardım sözleşmeleriyle ilgili Fransızca tezimi yazdım. Ve aynı üniversitede doktoraya kabul edildim. Doktora eğitimimi 2011 yılında tamamlayarak Türk ceza hukukunun uluslararasılaşması konulu bir tez çalışmam oldu. 2003’ten bu yana İstanbul Barosu’na kayıtlı bir avukatım. Gürol Hukuk Bürosu’nu ise 2011 yılında kurdum. 12 yıldır aktif bir şekilde çalışıyoruz. Şu an 20’ye yakın avukatla İstanbul ve Ankara illerinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Birçok önemli insanın avukatlığını yapıyoruz. Türk sporunun, dünya sporunun, iş dünyasının önde gelen isimleri ve firmalarıyla çalışıyoruz. Genellikle ceza hukuku, gayrimenkul hukuku, ticaret hukuku, aile hukuku gibi alanlarda hizmet veriyoruz. Konusunda uzman hukukçuları bünyemizde barındırıyoruz. Ayrıca hukuk büromuzda Türkçenin dışında İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Ukraynaca, Karadağca ve Sırpça hukuki danışman hizmeti veriyoruz. Ben, İngilizce Fransızca ve İtalyanca biliyorum, Sırpçayı öğrenmek için de ders alıyorum.
“MOĞOLİSTAN BAKİR BİR COĞRAFYA VE ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYELE SAHİP.”
Candaş Bey, avukatlıkla beraber aynı zamanda Bodrum Moğolistan Fahri Konsolosluğu görevinde de bulunuyorsunuz. Fahri Konsolos olmayı neden istediniz ve neden Moğolistan’ı tercih ettiniz?
Moğolistan bakir bir coğrafya ve çok büyük bir potansiyele sahip.Türkiye ve Türklerle Moğolistan ve Moğolların yüzyıllardır gelen bir ortak kültürleri, ortak yaşanmışlıkları var ve bundan sonra da çok ciddi bir ortak gelecekleri olduğunu düşünüyorum.
Moğolistan’a her zaman bir ilgim vardı, özellikle de Moğol kültürüne, mutfağına, edebiyatına. Bir önceki Moğolistan büyükelçisi zamanında böyle bir teklifle geldi bana, bende Bodrum Moğolistan Fahri Konsolosu oldum. Tüm Ege bölgesi ve Antalya ilini kapsayan yetki sahası için atama oldu Moğol dışişleri bakanlığı tarafından. Bana göre artık Bodrum, Türkiye’nin ticaret ve ekonomik hayatının merkezlerinden biri. İstanbul kadar önemli bir merkez, hatta zaman zaman Ankara’nın bile önüne geçebilecek kadar bir potansiyele sahip. Bodrum fahri konsolosu olarak Nisan 2022’den bu yana görevimi yürütüyorum. Bodrum’da iki katlı çok şık bir fahri konsolosluk binamız hizmete girdi. Bodrum’da tam merkezdeyiz, kale manzaralı, insanların rahatça ulaşabileceği bir yer. Şimdi orayı Moğol çağdaş ressam ve sanatçıların eserleriyle dolduruyoruz. Gelenlere sadece bir ofis ortamı değil Moğol kültürünü de yaşayacakları bir ambiyans yaratmak üzere dekore ediyoruz. Sağ olsun Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, gerek bizim resim sergimizde gerekse ileriki aşamalarda gerçekleştireceğimiz her türlü sosyal kültürel aktivitelerde belediye olarak bize çok destek oluyorlar.
‘BİR ÜLKEYİ BELLİ BİR COĞRAFYADA TEMSİL ETMEK ÇOK ŞEREF VEREN BİR DURUM’
Moğolistan Fahri Konsolosu olarak neler yapıyorsunuz?
Bir ülkeyi belli bir coğrafyada temsil etmek çok şeref veren bir durum. Varlık amacı iki ülke arasındaki kültürel ve ticari ilişkiyi arttırmak, çok acil ve olağanüstü durumlarda bir diplomatik faaliyet yürütmek şeklinde özetleyebiliriz. Türkiye ve Moğolistan arasındaki ticari ilişkilerin, kültürel ilişkilerin artması, Moğol kültürünü ve sanatını Türkiye’de tanıtmak, Moğolistan’daki iş imkanlarıyla Türk iş hayatını buluşturmak bizim asıl görevimiz.
Moğol kültüründe sizi en çok cezbeden şey ne oldu?
Moğol kültürü doğayla baş başa yaşayan, doğanın içinde var olan bir kültür. Şu an yeni dünya düzeni bize gösteriyor ki toprakla haşır neşir olan hep kazanır. Moğolistan’daki en önemli kültür bu. İkinci en önemli kültürü ise mutfağı, bize çok da yakın geldi. Moğol mutfağıyla gerçek öz Türk mutfağı gerçekten çok benziyor. Orada çok daha organik ve farklı lezzetler var. Bunların dışında Moğolistan’da aile kurumu aynı bizimki gibi saygın bir kurum. Aile ve manevi değerlere bağlı bir millet. Bunlar bana oldukça çekici geldi, bir de en önemli şey Moğolistan gerçekten çok bakir bir ülke. Yüzölçümü çok büyük ama nüfus olarak da çok az. Dünyada insan popülasyonunun çok fazla arttığı, toprağın kıymetli olduğu bir dönemde aslında Moğolistan çok şanslı bir ülke. Tabi birtakım coğrafi sıkıntılardan, siyasi gerginliklerden bugüne kadar layık olduğu oturamamış aynı Türkiye gibi. Ümit ediyorum ki bizim gibi insanların çalışmalarıyla bu iki ülke kalkınarak devam edecek, kardeşlikleri de payidar kalacak.
‘KENDİMİ BİLDİM BİLELİ GALATASARAYLIYIM’
Bildiğimiz kadarıyla sizin Galatasaray’a olan sevginiz de çok yüksek. Galatasaray Üniversitesi’nde eğitim aldıktan sonra Fransa’ya gitme kararı aldınız hatta. Sizdeki bu Galatasaray sevgisinin nereden geldiğini öğrenebilir miyiz?
Benim Galatasaray sevgim rahmetli babamla başladı. Kendisi Ümit Gürol, 104-105. dönem Galatasaray Lisesi mezunuydu. Galatasaraylı olarak doğdu, bende kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım. O zamanlar Galatasaray bu kadar başarılı bir takım değildi. Ama ben yine de Galatasaraylı olarak başladım hayata. Allah’a çok şükür çok büyük başarılar kazandı Galatarasay. Bizim gençliğimiz, delikanlılığımız, öğrenciliğimizde çok ciddi başarılara imza attı. Bende bir taraftar olarak hem gurur duydum hem de takip ettim. Hayat yolculuğumda Galatarasay’ın en önemli figürlerinin, en önemli değerlerinin avukatlığını yapıyorum. Aynı zamanda Galatarasay Kulübü’ne üye olmak bana çok büyük bir onur veriyor. Galatasaraylı Yönetici ve İş İnsanları Derneğine üye olmak, GSK Yardımlaşma ve Dayanışma Sandığına üye olmak, Galatasaray Üniversitesi’nden mezun olmak, bunlarda bana çok gurur veren olaylardır.
Ünlü isimlere özellikle Galatasaraylı olan önemli kişilere avukatlık yaptığınızdan bahsettiniz. Sizi bu zamana kadar avukatlığını yaptığınız en etkileyen kişi kim oldu?
Askerliğim hariç hayatımın tamamında avukatlık yaptım, 20 yılı devirdim meslekte. Meslek hayatımda ise beni en çok heyecanlandıran müvekkil Fatih Terim oldu. Bir sıcak temmuz günü telefon çaldı, ertesi günü Florya’ya davet edildik. O gün, hakikaten Fatih Terim ile el sıkıştığım gün benim hayatımda bir avukat olarak en çok heyecanlandığım gündü. Nedenini de söyleyeyim; benim gerek lise gerek üniversite hayatımda rol modelim Fatih hocaydı. O kadar sıkıntının içinde başarıyı elde etme ve vazgeçmeme hikayesi beni hep etkilemiştir. Hayatım boyunca hep hocanın resmini çalışma masamın üstüne koyarak motive oldum. Onun “İmkânsız diye bir şey yoktur, mucizeler biraz zaman alır.” sözünü bir kâğıda yazarak üniversitede çalıştım, sınavları verdim. Hayatımdaki ilk ofisimi açtığımda yine o söz masamda yazılıydı, bir çekmecemde ya da odanın bir yerinde hep dururdu. Hayat yolculuğu bana dönüp dolaşıp onun avukatı olma şansını verdi. Bu nedenle beni en çok heyecanlandıran müvekkilim Fatih Terim’dir.