İran’ın Bob Dylan’ı olarak nitelendirilen Mohsen Namjoo, Türkiye turnesi kapsamında konser verdiği İstanbul’da muhteşem bir geceye daha imza attı. Volkwagen Arena’da hayranlarıyla buluşan sanatçı, sözün tam anlamıyla İstanbulluların ve yurt dışından gelen hayranlarının kulaklarındaki pası sildi, attı.
Farsça müzik ziyafeti
Mohsen Namjoo’yu, Ankara, Bursa ve İzmir konserlerinden sonra İstanbullu hayranları da yalnız bırakmadı. Hınca hınç dolu salonda hayranlarıyla birlikte şarkılarını seslendiren Namjoo, performansıyla bir kez daha müzikseverleri mest etti. Doğu ve Batı müziğini rock ve İran ezgileriyle harmanlayan sanatçı, Türkiye’de çok sevilen, Nobahari ve Ey Sareban’ın yanı sıra sanatçı sevilen şarkıları ile hayranlarına unutulmayacak bir gece yaşattı.
"Sıradaki şarkımı aileme ve sevenlerime armağan ediyorum"
Sadece Türkiye’den değil yurtdışından da hayranlarının akın ettiği İstanbul konserinde sanatçı sahnede duygulu anlar da yaşadı. Ailesinin konserde olduğunu söyleyen sanatçı "Ailem, akrabalarım, dostlarım da bu akşam İstanbul'a konsere geldiler. çok mutluyum. Sıradaki şarkımı onlara armağan ediyorum" dedi. Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa'da hayranları ile buluştuğu için çok mutlu olduğunu ifade eden Namjoo, "Shirin Shirinam" şarkısını ailesine ve dinleyenlere armağan etti.
Namjoo, söylediği şarkıların yanı sıra, sesini bir enstrüman gibi kullanma yeteneği ile de izleyicilerden büyük alkış aldı. Namjoo, sık sık Türkçe "çok teşekkür ederim", "Siz de söyleyin", "Hep beraber" ifadelerini kullandı. Konserde "Ey Sereban", "Zolf Bar Baad", "Jabre Jografiai" gibi sevilen şarkılarını seslendiren Namjoo, sahneye veda ettikten sonra izleyicilerin ısrarlı alkışlarıyla geri dönerek "Toranj" şarkısını söyledi.
Klasik ile moderni, geçmiş ile bugünü harmanlıyor
New York Times tarafından “İran’ın Bob Dylan’ı” olarak gösterilen Mohsen Namjoo, bugünün gençliği adına konuşan, onların ruhuna dokunan ileriyi gören bir sanatçı olarak tanımlanıyor. Klasik ile moderni, geçmiş ile bugünü harmanlayan Namjoo için müzikal olarak gerçek bir yenilikçi denebilir.
Mohsen Namjoo’nun müziği Klasik İran müziğinden farklı olarak batı müziğinin normlarını da içeriyor. Yine de onun müziğinde doğunun motifleri daha ağır basıyor. Enstrümanlardan ziyade sesini ön plana çıkarıyor. Yapı itibariyle underground ve alternatif müzik diyebileceğimiz bir müzikle baş başa bırakıyor bizi. Müziğini anlayabilmeniz için Farsça bilmeniz gerekmiyor. Naif, güzel, çok renkli; aynı zamanda da her an elden kaçacakmış gibi. İnsanın ruhuna işliyor tınısı; aynı anda hem hüzün hem de mutluluk hissi verebiliyor. Sesini adeta müzik aleti gibi kullanıyor Namjoo, bir keman gibi…
2009 yılında İtalya’da piyasaya çıkan “Oy” albümü ile Avrupa müzik sahnesinde de önemli bir yer edinen sanatçı, 2010 yılında Payam Entertainment ile giriştiği ortak projesi “Namjoo in A Minor” ile yeni bir topluluk eşliğinde kendine ait şarkıları tekrar yorumladı. Bu proje ile Los Angeles’ta Walt Disney Concert Hall ve Toronto’da Sony Center’da sahne aldı. 2011 yılında raflarda yerini alan “Useless Kisses” ve 2012 yılında, Stanford üniversitesi performansının canlı kaydını içeren “Alaki” albümleri Payam Entertainment tarafından yayınlanırken, Namjoo'nun son albümü “Trust the Tangerine Peel” ise geçen yıl yayınlandı.