BEYİNLER NASIL YIKANIYOR

BEYİNLER NASIL YIKANIYOR BEYİNLER NASIL YIKANIYOR

Annelerin babaların feryatları yüreğimizi yakıyor! Aynı yakarış, aynı çaresizlik; “Çocuğumuzu kandırdılar, bizden kopardılar, falanca tarikatın müridi oldu…” Beyni öylesine yıkanmış ki bizden nefret ediyor, düşman gibi görüyor…

Nasıl bir beyin yıkamadır ki robot haline getiriyor, ailelerinden koparıyor. Psikologlar; aile bağı güçlü olmadan yetiştirilen çocuklara dikkat çekiyor! Yeterli olarak ilgilenilmeyen çocuklar, duygusal anlamda boşlukta kalıyorlar. Sevildiklerini hissetmiyor, yalnız kalıyor, içlerine kapanıyorlar…  öz saygıları ve öz güvenleri gelişemiyor. Gelecek hayalleri kuramıyorlar. Değersizlik ve hiçlik duygusuyla, bir yere bir gruba ait olmaya açık haldeler.

Aidiyet duygusu özlemi içindeler. İşte sapkın yapılanmalar bu özlemi giderirler. çocuğun içindeki bireyi çıkartmaya imkan verir, ona değerli olduğunu hissettirirler. O zamana kadar yaşanan hiçlik duygusu, artık tam bir adanmışlığa dönüşür. Artık o çocuk için bağlı olduğu oluşumdan ayrılmak ve hürriyeti seçmek zordur! Ruhen korkutucu bir yalnızlığı göze almak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Beyinleri başkalarının kontrolüne giren çocukların özgür iradeleri kalmamıştır. Ailenin dışında çocuğun yetiştiği okul ve arkadaş çevresi de son derece önemlidir. Yanlış arkadaş, çocuğu farkında olmadan istenmeyen yönlere sürükleyebilir!

 

Batı dünyasına baktığımızda tanımlanan, statüsü olan cemaatleri görüyoruz. Buralarda toplanmak suç teşkil etmiyor. İnsanların arayışlarına karşılık bulduğu, Kendini ifade edebildiği kişilerle bir arada olmak istemeleri doğal bir ihtiyaçtır. Bir arada bilgi alışverişlerinde bulunmak, kişinin tekamülüne katkı sağlar. Buralarda kurulan çıkarsız-samimi dostluklar ve paylaşımlar insana güven verir. Devam edip etmemek kişinin özgür iradesi ile verdiği kararlara bağlıdır...Ancak işin içine din-inanç-din ticareti gibi kavramlar girdiğinde durum değişir!.. Psikolojik dinsel sömürü, sapkın yapılanmalar insanların hayatını çalan bir tuzaktır!

 

BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK

Vallahi hayretler içerisinde kalıyorum. Her konuda konuşabiliyoruz. Hem de ısrarla... Dinleme, anlama gereği bile duymadan konuşuyoruz. Hepimizin düştüğü bir hata var ki özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.  Yeterli bilgi edinmeden, fikir sahibi oluyoruz ve acımasızca eleştiriyoruz... Sosyal medyada yazıyoruz, paylaşıyoruz! Hakaretlerin ucu bucağı yok! Oysa hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi yaşanmayabiliyor…  Tabii ki istisnalar da var. Açık ve net olarak görülen olaylar da yaşanıyor. Bu durumlarda yine paylaştığımız sözlere dikkat etmeliyiz diyenlerdenim. Vur abalıya olmasın yani! çünkü insan zaman içerisinde anlıyor, değişiyor… Kim bilir ne çok keşkesi oluyor ne büyük pişmanlıklarla doluyor yüreği!  Dışarıdan bakarak, iç dünyasındaki hesaplaşmasını bilmemiz mümkün mü? Aynı kişiyi aynı olayla yaftalamak, yaşam hakkını engellemek değil midir? üstelik belki karaladığımız olayların aslı hiç de göründüğü gibi olmayabilir. Dışımızda ki hayatlarla neden bu kadar ilgilenildiğini anlamakta zorlanıyorum. Yeterli bilgimiz olduğu konularda bile fikrimizi söylemenin bir adabı olmalı. Eleştirilerimizi nezaket dışına çıkmadan, gönülleri hırpalamadan yapamıyoruz. Başkalarının hayatı üzerinde konuşmanın bizi gerilettiğini neden görmüyoruz?.. Bize hiçbir katkı sağlamadığı gibi günaha da sokan boş konuşmalar bunlar!.. Boşa koşan boşa yorulur ve boşuna geç kalmadan çıkalım bu boşluktan! Zaman hızla akıp giderken, ömrümüzü geviş getirerek mi dolduracağız?

 

Sahi bizim hayatımız nasıl? Yanlışsız-hatasız-eksiksiz mi yaşıyoruz?..

Ya da her şeyi bilen, yuvarlağı tam olarak görebilen gerçek üstü bir varlık mıyız?