Lezzetin Flemenco Dansı; Madrid

Lezzetin Flemenco Dansı; Madrid Lezzetin Flemenco Dansı; Madrid

Madrid, Güney Avrupa’nın bana göre en güzel başkentlerinden biri. Tarihiyle, planlamacıların övüneceği tarzdaki cadde ve sokaklarıyla ve tabii ki dillere destan yemekleriyle gerçekten muhteşem bir şehir. Madrid'te hemen hemen bir haftayı çok dolu yaşadım ve belleğimde kalanları sizlerle paylaşmak istedim. Gurme üstatlarının söylediği gibi damak çatlatan tatların ilkini Restaurante Combarro'da yaşadım. Müthiş bir lezzet. Galiçya mutfağı ve özellikle istridye, pata negra, ızgara scampi, tereyağında okyanus red jumbo karidesler ve tabii ki thermidor usulü ıstakoz olağanüstü bir lezzetle sunuluyor. Ancak masanızın yanında itina ile yapılan crepes suzetteyi de tatmadan ayrılmamak lazım. Servis ve ortam ise gerçekten yemeğinize farklı bir katkı yapıyor.

Tabii ki Madrid'e gidip de Plaza de Mayor ve hemen arkasındaki Mercado de San Migule'e uğramadan dönmeyin derim. Burası birçok tapasçının birlikte olduğu bir yeme içme mekânı ve fiyatlar gayet makul. Ancak ciddi bir kalabalığın içine gireceğinizi de unutmayın.

Diğer bir lezzet mekânı ise Portabello Restaurant. 40 yıllık bir geçmişi var. Tam bir aile ortamı ve lezzet fırtınasıydı bana göre. Burada özellikle Katalan mutfağından geçen lezzet olan küçük padron yeşilbiber tavasını deneyebilirsiniz. Galiçya usulü kum midyesi sote tam tadındaydı. Ayrıca pembe karides ızgara ve yine Galiçya usulü ahtapot ile lobster ise tek kelimeyle mükemmeldi. Yemek sonrası ilaç şişelerinde sunulan digestif kayısı likörü ise yemeğe farklı bir tat katıyor.

Madrid'in gerçek gözdesi üç Michelin yıldızlı Zalacain ise hem üst düzey servis hem olağanüstü lezzetleri ve atmosferi ile kesinlikle gidilmesi gereken bir restoran. Şefin gönderdiği lezzet açıcılardan sonra elma püresi ile sunulan taze terrine edilmiş kaz ciğeri müthişti. Ardından trüf mantar ve kaz ciğeri karışımlı ravioli ve "Don Pio" yani bıldırcın yumurtalı, Beluga havyarlı smoked salmon ise unutulmayacak lezzette bir sunumdu. Ana yemekte ise Sirloin steak yanında patates sufle ile yemek faslı bitti. 

Bilmeniz gereken önemli not ise bayların ceket ve kravat takma zorunluluğu!

Evet, Madrid'e gidip Everisto Garcia'nin belki de dünyanın en iyi deniz ürünleri restoranına uğramamak olmaz. O'Pazo. Deniz ürünlerinin bu kadar güzel sergilendiği ender yerlerden biri bence... Birkaç gün aradan sonra iberian salami ve zeytinyağı, domates püresi sürülmüş taptaze ekmek ile başlayan yemek çok az sirkeli ançüez ile müthişti. Huelva Red prawn'ların ve ızgara scampi'lerin lezzeti unutulamaz. Maalesef İstanbul’da bu tatlar yok! Ana yemekte ise Cantabrian maine istakozu ise tam tadındaydı. Tarte de Santiago yani çikolatalı acıbadem keki ise tadılması gerekiyor.

Son olarak tabii ki Restaurante Botin.1725 yılında kurulmuş ve dünyanın bilinen en eski lokantası ve de Forbes listesindeki gidilmesi gereken 10 restorandan biri. Aslında salaş halini hiç kaybetmemiş fakat yemekler bir harika. Burada gerçek İspanyol mutfağını tadabilirsiniz. Suckling pig, Ernest Hemingway'in kitabına bile konu olmuş ve Francisco de Goya'nın garsonluk yaptığı bir yer. Dana ve kuzu etlerini bizdeki kuyu kebabı sistemiyle yapıyorlar. Ayrıca İspanyolların meşhur çırpılmış yumurta çeşitlerini bulabileceğiniz bir menü var. Damak tadınıza göre mutlaka bir şeyler bulabileceğiniz tarihi bir lokanta.

Tabii bu kadar yemekten sonra Retiro Park'ta her sabah 8 km yürüyüş yapmanızı da şiddetle öneriyor ve gönlünüzün istediği şekilde çok güzel günler diliyorum...