Kitap Adı: Sessizliğin ülkesinde, Yazar: Mario Mantese
Mario Mantese'nin "Sessizliğin ülkesinde" adlı kitabını ya çok seversiniz, ya hiç etkilenmezsiniz. Bu kitabı okuyup çok etkileyenleri biliyorum fakat ben o kadar etkilenmedim. Dünyaya geliş amacını, hayatın özünü kavramak isteyen yazar dağlara çıkıyor ve orada ustasıyla karşılaşıyor. Ruhani olaylar yaşayan yazar, insan bedeninin kendini sınırladığını, zaman ve mekan sınırı yaşamayacak bir güce sahip olduğumuzu vurguluyor. Yine de ustasının ışık olup kaybolması ya da uçması vs. gibi durumlar bana pek gerçekçi gelmedi. Belki gönül gözüyle olmasını istediğini hayal edip olmuş gibi yazmıştır.
Kitap Adı: Hindistan, Yazar: Bülent Demirdurak
Bülent Demirdurak'ın gezi kitap serisinden "Hindistan" adlı bu kitabını bir solukta okudum. Hindistan'ın tarihçesinden, kadın başbakan Indra Ghandi'ye, Mihracelerden, ölen kocanın ardından karısının onunla beraber kendisini yakan töresine; yemek kültüründen sosyal hayatına kadar her şeyi bu kitapta bulabilirsiniz.
Kalabalık bu ülkede insanlara iş yetmediği için sıkılanların havaalanına gidip boş boş oturduğu, 4 dolara tüm ay çalışılabildiği, kadın yerine erkeklere başlık parası verildiği gibi ayrıntılar da işleniyor. Kitapta eleştireceğim tek nokta, görsellerin kalitesizliği. öyle ki yazar fotoğraf çekerken kadraja parmağı da girmiş ama o fotoğrafı bu kitapta kullanmakta bir sakınca görmemiş.
Kitap Adı: ölümsüzlük ve Pilgrim, Yazar: Timothy Findley
Timothy Findley'in "ölümsüzlük ve Pilgrim" romanında analitik psikolojinin kurucusu İsviçreli Psikiyatr Carl Gustav Jung'un hastası olan Pilgrim'in ölümsüz olduğunu iddia etmesi ve intihar etmesine rağmen ölememesi anlatılıyor.
Jung'un özel hayatına ayrıntılarla girilmesi nedeniyle başlarda bunun kurgu bir romandan çok, yaşanmış bir hikaye olduğunu sandım. Fakat kurgu olan bu romanın sonunda ortak bilinçaltının önemi, telepatinin bilimsel olduğu çok net anlaşılıyor.
Hepinize bol kitap okumalı günler!