1992 yılında güzelliği tescillenerek Türkiye Güzeli ilan edilen özlem Kaymaz, bugün güzelliğini üç çocuğu ile besleyerek dünyanın en değerli kadınları arasında yer alıyor. Tara, Daniel ve Dante adında üç tane dünya güzeli evladın sahibi olan Kaymaz’a ‘annelik’ apayrı deneyimler ve sınavlar yaşattı. Nager Sendromu ile dünyaya gelen ve annesini bir koruyucu melek ilan eden Daniel, bugün artık bir genç kız olarak annesinin kız arkadaşı haline gelen Tara ve tatlılığıyla ailenin neşesi olan Dante ile annelik duygusunu sonuna kadar yaşayan özlem Kaymaz, hislerini ve çocuklarını yetiştirirken nelere dikkat ettiğini Klass okuyucuları için anlattı.
üç çocuğumun da arasında ciddi fark var. Tara ve Daniel’ın daha çok yurtdışında yetişmesi Dante’nin ise daha çok Türkiye’de yetişmesi yalnızca aile içi değil çevresel, toplum, kültür ve dini farklılıklardan ötürü de çocuk üzerinde değişik kodlamalar yaptı. İki farklı kültürde çocuk yetiştirmek farklı bir deneyimdi.”
“Her kayan yıldızdan üflediğimiz muma kadar tuttuğumuz her dilekte, onlar için bir şeyler diliyoruz. Bir de “Ben olmadığım zaman ona ne olacak, kim bakacak?” düşüncesine sahibiz. Benzer hikayeler yaşadığımız annelerle hep bu iki şeyle bir ortak nokta yakalıyoruz. Benim onlara en büyük tavsiyem; onlar çocuklarının koruyucu melekleri… O çocuklar da bir kontratla bence bize geldiler ve bunları yaşamamızın bir anlamı var. Bu yüzden asla isyan etmeden bu güzel duyguyu doya doya yaşamak lazım.”
özlem Hanım, dünyalar tatlısı 3 çocuğunuz var, Tara, Daniel ve Dante’nin dünyaya gelmesiyle birlikte özlem Kaymaz’ın yaşamı nasıl bir boyut kazandı ve annelik size neler kattı?
üç çocuğumun artarda dünyaya gelmesiyle birlikte hayatımın büyük bir bölümü hamilelikle ve çocuklarımla birlikte geçti diyebilirim. Kesinlikle bir kadının hayatını tamamen değiştiren bir şey anne olmak ve insanoğlunun yaşayabileceği en güzel şeylerden biri olduğuna inanıyorum. Onlarla büyümek çok keyifli… Bu duyguları röportaj sayfalarını sığdırmak mümkün değil, belki bir gün bu duygularımı bir kitaba döksem daha iyi olur…
“İKİ FARKLI KüLTüRDE çOCUK YETİŞTİRMEK FARKLI BİR DENEYİMDİ”
Peki çocuklarınızı anlatmanızı istersek Tara, Daniel ve Dante nasıl karakterde çocuklardır?
Bir elin parmakları gibi birbirine benzemez lafı gerçekten doğru ve insan çocuk yetiştirirken bunu daha iyi anlıyor. üç çocuğun aynı evde büyüyor olması tek çocuktan farklı bir durum, farklı bir ortam. Arada ciddi yaş farkı var. Tara ile Dante arasında 11 sene var. Gerçekten jenerasyon farkı var aralarında. Dijital çağa zıpladığımız anda o ara daha da açılmaya başladı. öyle ki evde bu konu espri konusu bile oldu; çocuklar iphone, ipod ve ipad diye üçe ayrılıyor.:) çok enteresan ve farklı yapıları var. Oynadıkları oyuncaklar, konuştukları kelime seçimleri ve algıları gerçekten de birbirinden farklı. üç çocuğumun da arasında ciddi fark var. Tara ve Daniel’ın daha çok yurtdışında yetişmesi Dante’nin ise daha çok Türkiye’de yetişmesi yalnızca aile içi değil çevresel, toplum, kültür ve dini farklılıklardan ötürü de çocuk üzerinde değişik kodlamalar yaptı. İki farklı kültürde çocuk yetiştirmek farklı bir deneyimdi.
Hangisi daha kolaydı peki?
Hangisi daha kolay ya da iyi, doğru, kötü yanlış diye ayrıştırmak gerçekten çok zor. Elma ile armudu karşılaştırmak gibi bir şey. Zannedersem en büyük şans; keyifle iki taraftan da sizin kendinize sağlıklı bildiğiniz düşünceleri alıp onları çocuklar üzerinde harmanlamak. Bu şekilde güzel bir kombinasyon yarattığımızı düşünüyorum. Dediğim gibi birbirinden farklı çocuklar. Zaten iki oğlum ve kızımı baz aldığımızda kız çocuk sahibi olmak farklı bir duygu erkek çocuk sahibi olmak farklı bir duygu. Ama her iki duygu da mükemmel. Ancak yine de söylemeden edemeyeceğim bir annenin kızı olmalı.:)
Tara ile şu an anne-kızdan öte arkadaş gibi görünüyorsunuz…
Göz göze bakmaya başladığınız anda yetişkin dünyasına geçmiş oluyor. Anne olmanın o yıllarda bir takım zorlukları vardı belki ama sonrasında bu yaşlara geldiğinde büyük keyif. Tara artık 18 yaşında ve reşit bir birey.
“GüVEN ORTAMI İçERİSİNDE KENDİ AYAKLARI üZERİNDE DURABİLECEK SEVGİ DOLU İNSANLAR OLMALARINI ARZU EDERİM”
Peki onları yetiştirirken nelere dikkat ediyorsunuz, nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Her şeyden önemlisi bu dünyada sağlık ki biz bu konuda ciddi bir şekilde sınandık. Benim için sağlığına dikkat etmek çok önemli. Ama tabii bu çatalla yemek tabağıyla peşinden koşmak gibi bir sağlıktan bahsetmiyorum. En önemli varlığımız çocuğumuz. Onlar bizim mutluluğumuz. Mutlu çocuklar yetiştirmek en büyük amacım. Güven ortamı içerisinde kendi ayakları üzerinde durabilecek sevgi dolu insanlar olmalarını arzu ederim. öyle ki koşulsuz ve karşılıksız sevgi ile onları donatabilirim.
“çOK BüYüK OYUN PARKLARINDA BEN DE çOCUKLAŞTIĞIM İçİN HEPİMİZİN ARASINDAKİ YAŞ FARKI KAYBOLUYOR”
Peki onlarla birlikteyken neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Hepsi farklı yaş grupları ama hepimizin aynı anda yapabileceği aktiviteler var. Disneyland gibi çok büyük oyun parklarında ben de çocuklaştığım için hepimizin arasındaki yaş farkı kayboluyor. Aynı seviyeye düşüyoruz bir anda. Ama bu seviye evde de birçok anda yakalanabiliyor. Tabii kız çocuğunun uğraşları, diğerlerinin keza hepsiyle farklı farklı yaptığım şeyler var. Her biriyle ayrı ayrı vakit geçirmeye özellikle özen gösteriyorum. Birlikte tatile çıkmak, teke tek onlarla bir şeyler yapmak çok keyifli ve kaliteli zaman dilimleri oluyor. Oğlanlarla tabii ki futbol, basketbol ve erkek muhabbetlerinde bir erkeğe ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Elimden geldiğince onlara da katılıyorum ve keyifte alıyorum ama neden aile anne-baba-çocuktan oluşmuş çünkü hem erkek hem de dişi enerji gerekiyor insanın hayatında.
“İSYAN ETMEDEN BU GüZEL DUYGUYU DOYA DOYA YAŞAMAK LAZIM”
Daniel gibi özel bir çocuğa sahip olan bir anne olarak sizin yaşadıklarınıza benzer hikayelere sahip annelere neler önerirsiniz?
Onlara önerecek çok şey var ama zannedersem hep bir ortak noktamız var; yaşanan zorluk ne olursa olsun, her kayan yıldızdan üflediğimiz muma kadar tuttuğumuz her dilekte, onlar için bir şeyler diliyoruz. Bir de “Ben olmadığım zaman ona ne olacak, kim bakacak?” düşüncesine sahibiz. Benzer hikayeler yaşadığımız annelerle hep bu iki şeyle bir ortak nokta yakalıyoruz. Benim onlara en büyük tavsiyem; onlar çocuklarının koruyucu melekleri… O çocuklar da bir kontratla bence bize geldiler ve bunları yaşamamızın bir anlamı var. Bu yüzden asla isyan etmeden bu güzel duyguyu doya doya yaşamak lazım.