“Çalıştığımız Ekiplerle Aynı Lisanı Konuşabildiğimiz İçin Güzel Sonuçlar Alıyoruz”

“Çalıştığımız Ekiplerle Aynı Lisanı Konuşabildiğimiz İçin Güzel Sonuçlar Alıyoruz” “Çalıştığımız Ekiplerle Aynı Lisanı Konuşabildiğimiz İçin Güzel Sonuçlar Alıyoruz”

Yöntem pr şirketinin sahibi Yöntem Akmen İnanç yerli ve yabancı markalara danışmanlık hizmeti veren şirketinin hizmet politikasını Klass’a anlattı:

Alanında uzman, yaratıcı ekibiyle yerli ve yabancı pek çok markaya danışmanlık hizmeti veren Yöntem PR Ajansı, her zaman yenilikleri yakından takip ederek müşterilerinin taleplerine sorunsuz bir şekilde cevap veriyor. Yöntem Akmen İnanç ise sahip olduğu etik değerlerden ödün vermeden 20 yıl boyunca sektörün her kademesinde bulunarak kendini geliştiren başarılı bir iş kadını. Uzun yıllar yurt dışında edindiği bilgi birikimi ve tecrübeyle kurduğu firması Yöntem PR’ın markalarla aynı dili konuştuğu için başarılı oluğunu belirten İnanç, sayısız markaya danışmanlık hizmeti veren şirketinin kuruluş öyküsünü, yaptıkları çalışmaları ve hedeflerini Klass’a anlattı.

 

 

“2011 yılında uzun yıllara dayanan yurt içi ve yurt dışı bazlı tecrübelere sahip, geçmişi bir arada tutan ve farklılıkları gören birisi olarak Glocal ajansların eksikliğinden dolayı sektörde oluşan boşluğu doldurmak adına Yöntem PR ajansını kurduk.”

 

Markaların bütün ihtiyaçlarını, taleplerini dikkatli bir şekilde dinliyoruz. İşin içinde bizzat bulunan bu markaların göremedikleri bütün noktaları çıkarıp onları farklı yerlere taşıyabilmek için çeşitli stratejiler geliştiriyoruz. çalıştığımız ekiplerle aynı lisanı konuşabildiğimiz için güzel sonuçlar elde ediyoruz.”

 

“Türkiye’de de çok güzel markalar ve yatırımlar var. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Türk markalarının yurt dışına pazarlanması için gerekli çalışmalara odaklanacağız. Yerli markaların yurt dışı pazarında olmalarını ve aynı zamanda yabancı markaların da Türkiye’de kendilerinden hiçbir şey kaybetmeden bizim dilimizden konuşmalarını sağlamak adına bir köprü olmak istiyoruz.”

                  

Yöntem Hanım kendi adınızı taşıyan danışmanlık şirketiniz önemli markalarla başarılı işlere imza atıyor. Bize kısaca kendinizden ve şirketinizi kurmadan önce yaptıklarınızdan bahseder misiniz?

İsmim gereği hayatın yöntemini, ışığını, hikayenin aslında kendi içerisinde ne anlama geldiğini hep araştıran bir insan oldum. İsviçre’deki ilk eğitiminin ardından Amerika’da üniversitede İletişim Sanatı bölümünde okudum. En büyük hayalim film sektöründe kamera arkasında yer almaktı. Bu nedenle üniversitede film ve televizyonla ilgili eğitim aldım. Televizyon, dünyaya bakmamızı ve olamadığımız her karaktere bürünmemizi sağlayan bir araç. Filmden gazeteciliğe kadar iletişim dilini kapsayan her bir dalın yer aldığı bu bölümden başarıyla mezun oldum. Daha sonra da Pazarlama Stratejileri Halkla İlişkiler ve Reklam üzerine yüksek lisans yaptım. Gönlüm her zaman televizyon kanallarında çalışmaktan yanaydı. Bu nedenle başlangıç noktam MTV oldu. MTV Nickelodeon’da başlayan çalışma hayatımdan sonra 2004 yılında Türkiye’deki kariyerime merhaba dedim. 2007 yılına kadar Doğuş Grubu başta olmak üzere birçok markaya hizmet verdim. Ancak asıl yapmak istediğimi Turner Grubu’na ait TNT, Cartoon Network’un kurucu ekibindeki çekirdek kadrosunda yakaladım. Cartoon Network ve TNT, televizyon dünyasındaki kariyerimde çok ayrı yeri olan kanallardır. 2011 yılında ise uzun yıllara dayanan yurt içi ve yurt dışı bazlı tecrübelere sahip, masanın her iki tarafında oturmuş biri olarak Glocal bakış açısına fark getirmek ana amacı ile Yöntem PR ajansını kurdum.

 

 “MARKALARLA BASIN ARASINDAKİ İLETİŞİM TRAFİĞİNİ GERçEKLEŞTİRİYORUZ”

Peki, ajansınız ile sektörde nasıl bir fark yarattınız?

Her zaman ekip olarak bugüne kadar yapılanların üzerine ne ekleyebileceğimizi kurguluyoruz. Firmamızın adını duyanlar başlangıçta bizi sadece PR ajansı zannedebiliyorlar. Firmamıza “Yöntem” adını vermemizin de bir sebebi var. Yöntem’in bir anlamı var ve yaptığımız işe birebir uyuyor. Yönteminiz yoksa, kendinize bir yol çizmediyseniz markanızın uzun yıllar var olması ve belirli bir yere gelmesi pek de mümkün olmuyor. Firmamızla yaratmak istediğimiz fark şu: Markaların bütün ihtiyaçlarını, taleplerini dikkatli bir şekilde dinliyoruz. Ancak işin içinde bizzat bulunan bu markaların göremedikleri bütün noktaları çıkarıp onları farklı yerlere taşıyabilmek için çeşitli stratejiler geliştiriyoruz. Bunun için patronlar yerine markanın pazarlama ve PR ekipleriyle çalışmayı tercih ediyoruz. çalıştığımız ekiplerle aynı lisanı konuşabildiğimiz için güzel sonuçlar elde ediyoruz. Markaların bünyesindeki pazarlama ve PR ekiplerinin rakipleri değiliz. İçerideki ekibin yükünü alarak yaratmak istedikleri dünyayı dışarıdaki tüketiciye ya da basına duyurmalarını sağlıyoruz. Daha önce ben de masanın diğer tarafında oturduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki bu, içerideyken pek de mümkün olmuyor. çünkü günlük iş yoğunluğunuz içerisinde basını tek tek arayarak onlardan bir şeyler rica etmek büyük zaman kaybı demek. Bu soruna çözüm sunan bizler markalarla basın arasındaki iletişim trafiğini gerçekleştiriyoruz.

 

Reklam ve PR sektöründe çok sayıda firma bulunuyor. Markalar bu firmalar arasından neden sizi seçmeli, sizinle çalışmayı neden tercih etmeliler?

Markanın vermek istediği mesajı kendi içimizde harmanlayarak çok daha eğlenceli, güncel  ve daha okunur hale getiriyoruz. Bu amaçla basın bültenlerini değiştirerek farklı yayın mecralarına göre düzenliyoruz. Her proje veya markanın bugüne kadar yaptıkları kıstas olarak alınmalı; ancak aynısını yaptığınız zaman çok heyecan verici bir iş olmuyor. Bu nedenle markaların sahip oldukları kurumsal kimlikten ödün vermeden bazı şeyleri farklı şekilde yapmak için en az bizim kadar heyecanlı olunursa çok harika projelerin ortaya çıktığına sahit olduk.

 

 “çEŞİTLİ ALANLARDA TECRüBESİ OLAN HEYECANLI VE GENç BİR KADROYLA çALIŞIYORUZ”

Pek çok önemli markaya danışmanlık hizmeti veren firmanızın kısa sürede elde ettiği başarıda sizin ve ekibinizin büyük rolü var. Disiplinli bir çalışmanın ürünü olan projelerinizi hayata geçiren ekibinizden bahsedecek olursak neler söylersiniz?

çok kurumsal bir yapıdan geliyorum. Bu anlamda gün içinde beni çok süslü püslü bir şekilde göremezsiniz. Biraz daha muhafazakar bir yapım vardır. Bundan dolayı herkesin aynı saatte işte olmasına, çalışanların saygı çerçevesinde birbirleriyle iletişim kurmasına çok önem veririm. çalışanlarımızın hepsi de sorumluluklarının bilince olan insanlar. Mümkün olduğunca hafta sonları çalışmamayı tercih ediyoruz. Bu sayede özel hayatımıza renk katarak müşterilerimizle girdiğimiz diyaloglarda bunları paylaşabiliyoruz. Bütün gün bilgisayar başında çalışarak bir şeyleri öğrenmeniz, yaşamanız, bildiklerinizi karşı tarafa aktarmanız mümkün değil. Yeni açılan yerleri, trendleri takip etmek, kendinize ve ailenize vakit ayıyor olabilmek bizim mesleğimizde çok önemli. Grubumuz içerisinde ben dahil farklı alanlardan gelen çok donanımlı insanlar yer alıyor. Bünyemizde reklam satışından, PR ajanslarından gelenlerin yanı sıra ilk kez bu sektörde çalışanlar ve daha önce müşteri olan kişiler de bulunuyor. Dolayısıyla çeşitli alanlarda tecrübesi olan uzman bir kadroyla çalışıyoruz. Herkesin bilgi birikimi ve tecrübesini tek bir potada eriterek çok güzel projeler üretiyoruz.

 

Ofis ortamındaki ambiyans çalışanların performansını etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Yaratıcılığın ve sosyal ilişkilerin ön planda olduğu bir sektörde çalışan yönetici olarak personelinizin sosyal hayattan kopmadan verimli bir şekilde çalışmaları için ofisinizde nasıl bir ambiyans oluşturdunuz?

Bugüne kadar daha önce Amerikan tipi ofislerde çalıştım. Toplu halde çalışılan bölümlerin olduğu bu tarz ofislerde genellikle çalışanların özel bir alanları yoktur ve öyle bir ortamda kişiden yaratıcılık beklerler. Bu açıdan öncelikle ofisimizde çalışanlarımızın kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlayacak bir ortam yarattık. Dileyen herkes burada yemeğini yapabiliyor, dostlarını ağırlayabiliyor. Paylaşıma çok önem veren bir ekibiz. Her zaman rahatlıkla fikirlerimizi paylaşıyoruz.

 

“PROJELERİMİZİ YARATIRKEN çOK HEYECANLANIYORUZ”

Sadece kendi içinde değil sektörde yer alan diğer firmalarla da paylaşım halinde olan bir şirketsiniz. Bu durumun yaratacağı bazı riskler olabilir. Peki, bu riskleri nasıl önlüyorsunuz?

Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı olduğu için bilgilerimizi paylaşırken herhangi bir sakınca görmüyoruz. Her fikir uygulama aşamasında kişiden kişiye değişerek farklı şekillere bürünebilir. İşimizde ve ürettiğimiz fikirlerde kendimizce bir yorumumuz oluyor mutlaka. Ortak işler yaptığımız çok sayıda danışmanlık firması var. Onlarla müşterilerimize destek verme konusunda ortak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Yıllar içerisinde edindiğimiz tecrübeleri birbirimizle paylaşıyoruz. 

 

 

“TüRK MARKALARININ YURT DIŞINA PAZARLANMASI İçİN GEREKLİ çALIŞMALARA ODAKLANACAĞIZ”

önümüzdeki dönemde firmanız adına gerçekleştirmek istediğiniz hedefleriniz nelerdir? Yöntem PR’ı nerede görmeyi arzu ediyorsunuz?

Daha çok pazarlama stratejileri üzerine danışmanlık yapabileceğimiz özellikle lüks sektörde ya da yerel sektörün içerisindeki yerli markaların gelmek isteyeceği yerler konusunda hizmet vermeyi hedefliyoruz. örneğin Atelier Rebul markasını daha Zorlu’daki ilk mağazası açılmadan önce henüz bir bebekken aldık. çok güzel bir gelecek vadeden Atelier Rebul gibi markaları ileride Londra, New York ve Paris gibi dünyanın farklı noktalarında gördüğümüzde gururlanacağız. çünkü bu markalar böyle bir potansiyele sahip. İlk çıkış noktamız Avrupa’daki markaları Türkiye’ye getirmekti; ancak Türkiye’de de çok güzel markalar ve yatırımlar var. Herkes Türk menşeli ürünlere daha fazla inanır oldu. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Türk markalarının yurt dışına pazarlanması için gerekli çalışmalara odaklanacağız. çünkü Londra ve New York çok sevdiğimiz ve güzel ilişkiler kurduğumuz dostlarımızla çalıştığımız bir pazar. ünlülerin PR çalışmaları, sosyal mecraların ve etkinliklerin organizasyonu konusunda yurt dışında çok başarılı ortaklıklarımız var. Bu açıdan yerli markaların yurt dışı pazarında olmalarını ve aynı zamanda yabancı markaların da Türkiye’de kendilerinden hiçbir şey kaybetmeden bizim dilimizden konuşmalarını sağlamak adına bir köprü olmak istiyoruz.

 

“İNSANLARIN HER ZAMAN öDüLLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM”

Son olarak iş hayatınızdaki kurallarınızı bizimle paylaşır mısınız?

Yöntem PR Ajansı’nı üç temel üzerine kurduk. Son nefesime kadar koruyacağım bu ilkeler; hiç kimsenin müşterisini çalmamak, hiçbir patronun sağ kolu olarak görülen elemanı almamak ve inanmadığım hiçbir markayı tanıtmamaktır. Sahip olduğum etik değerlere sonsuz derecede güvenen bir insanım. İster aç ister işsiz kalayım etik kurallarımdan sapacak, adıma, soyadıma, eşime, aileme laf söyletecek hiçbir şey yapmamak benim ana kuralımdır. Dolayısıyla da çalışan herkesin ekmeğini kazanacağına inanıyorum. Sektöre ilk girdiğim dönemde 25 yıldır bu alanda çalışan insanlar vardı. Onlara çok büyük saygım var ve bu nedenle kendilerine isimleriyle asla hitap etmem. Her şartta çalışıp 20-25 yıl ayakta kalabilmek çok kolay bir şey değil. İnsanlar şu an çalıştıkları markaları, şirketleri çok çabuk harcayabiliyorlar. Sektördeki reklam, PR ve danışmanlık ajanslarının her birine büyük saygı duyuyorum ve hepsinden hâlâ daha öğrenecek çok şeyim olduğunu düşünüyorum. İş hayatına ilk başladığım dönemdeki o stajyerlik ruhumu koruyorum ve hâlâ daha yenilikleri araştırarak kendimi geliştiriyorum. Ben hâlâ Oscar törenlerini izlerken ağlıyorum. Başarıları Kristal Elma, Felix gibi ödül törenlerinde taçlandırılmış kişileri gördüğümde yaptıklarının çevresindekiler tarafından fark ediliyor olmasından dolayı seviniyorum. İnsanların her zaman ödüllendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu ödül yeri gelir bir çiçek olur yeri gelir bir kurabiye, bazen ise minik bir mesaj…