Burç Bey, öncelikle oyunculuğun sizin hayatınızdaki yerini öğrenebilir miyiz?
Küçüklüğümde hep izlediğim skeçlerin taklitlerini yapardım. Ama ilk kez sahneye çıkıp, alkışın etkisini kalbimde hissettiğimde içimde güzel kıpırdanmalar başladı. Bu başlangıç ortaokul zamanlarındaydı. Yaşadığımız coğrafya gereği bu isteklerinizden bazen uzaklaşabiliyorsunuz. Rüzgâr sizi başka yönlere atabiliyor. Benim hayatımda böyle bir uzaklaşma olsa da üniversite yıllarında tekrar hızlı bir başlangıç yaptım. 19 yıldır tiyatronun içindeyim. Naçizane tiyatroda yönetmenlikte yaptım, dekor, kostüm ve afişte tasarladım. Dönem dönem zaman dolayısıyla tiyatroya ara versem de her zaman yeni bir oyun için bir arayış içindeyim. 2009 yılında kameraya merhaba dedim. Birçok dizi, televizyon ve sinema filmi içinde yer aldım. Ölene kadar da devam edeceğim.
Oyunculuğun güzel yanları ve zorlukları nedir?
Ben sevdiğim işi yapıyorum. Bu konuda da kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü her insan sevdiği işi yapamıyor. Oyunculuğun güzel yanı dinamik olması. Her zaman başka hikayeler, başka karakterler ve başka dinamikler içinde buluyorsunuz kendinizi. Sürekli okumak, araştırmak, gözlemlemek gerektiren bir iş. Bu beni hep ayakta tutan bir durum. Genel anlamda aldığımız tepkinin adına alkışlanmak dersek, seviyorum bu alkışı. Ayrıca sizi izlemeyi tercih eden tanımadığınız insanlara, evlere, ülkelere misafir olmakta keyif verici. Zorlukları şöyle değerlendiriyorum, hangi işi yaparsanız yapın, her zaman bir zorlukla karşılaşırsınız. Yani her işin bir zorluğu vardır. Ben yapım gereği zorluklara karşı şikâyet eden tarafta değilim, çözüm arayan taraftayım. Mantıksızlıklar dolayısıyla yaşanan zorluklar değil elbette söylediğim. Onun dışındaki zorluklar beni yormaz. Birilerine sorduğunuzda ezber yapmak, bir sahnenin çok tekrarla çekilmesi de zorluk. Bunlar benim için alışılmış normal olan şeyler.
Oyunculuk iddia gerektiren bir iş. Kendinizi iddialı buluyor musunuz?
İddiayı doğru tanımlamak gerek. Neye karşı iddia. İddialıyım elbette. Bu da olması gereken bir şey. Ancak bunu üst perdeden bakmak durumlarına getirmek hiç benim tarzım değil. Birinin üstüne basıp geçmek, benim yapabileceğim bir şey değil. Hepimizin hayatında iddialı olduğu durumları var. Ama söylediğim gibi etrafında saygıyla birlikte iddialı olmak kıymetli.
TRT’ye hazırlanan yeni projeniz Mevlâna, yayınlanmadan çok konuşuldu. Dizide izleyenleri neler bekliyor? Bu projeyi kabul etme sebebiniz nedir?
Mevlâna evrensel bir değer. Bu hepimizin bildiği bir gerçek. Böyle değerli bir konunun işlendiği bir projede olmayı kim istemez ki. Şu an proje hakkında detay vermek uygun değil. Ama şunu söyleyebilirim yönetmeninden yapımına, sanatından kostümüne ve oyuncusuna kadar çok iyi bir iş geliyor.
Burç Bey, mesleğinize dair "Yapmazsam gözüm açık gider" dediğiniz bir hayaliniz var mı?
Daha çok tiyatro oyunu ve sinema filmi yapmazsam gözüm açık gider. Asıl hayalini kurduğum senaryosu bana ait olan bir hikayem var. Onu çekmeyi çok istiyorum çekemezsem gerçekten gözüm açık gider.
Çalışmadığınız zaman bir gününüz nasıl geçer?
Kahvaltı olmazsa olmazım. Güzel bir kahvaltıyla güne başlarım. Spor yapmayı çok seviyorum, çok da ilgiliyim. Yapamadığım zamanlarda hep bir eksiklik hissederim. Bir bağlamam var ufak ufak onunla da ilgileniyorum. Bol bol okuyup, yeni şeyler izliyorum. Arkadaşlıklar ve dostluklar benim hayatımda çok önemli bir yere sahip. Dost meclislerinde bulunmayı çok severim. Bir de olmazsa olmazım doğayla temas edip, ona dokunmak. Arabamın arkasında her zaman sandalyem, buzdolabım ve termosum vardır. Sıklıkla ormana ve deniz kıyısına giderim.