Ekba Holding, Azerbaycan, Suudi Arabistan ve Güney Kazakistan’da 750 Milyon Dolar iş hacmi olan, bünyesindeki inşaat sektörünün yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri için silahlı, silahsız, insansız hava aracı üreten şirketleri ile yurt içi ve yurt dışında çok başarılı işlere imza atıyor. çalışkanlığı ve girişimci ruhuyla farklı sektörlerden çok sayıda işi başarıyla yürüten 38 yaşındaki genç işadamı Ekba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Ekşioğlu, bu durumun kendisine verdiği hazzın parayla ölçülemeyeceğini ifade ediyor. çalışmak, yaptığı işte en iyi olan adamı bulup onu çalıştırmak, iş dünyasında kuvvetli insan ilişkileri içerisinde olmak ve ülkenin kalkınmasına yönelik çalışmaları hedef koyarak yurt içi ve yurt dışında önemli projeleri hayata geçiren Ekba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Ekşioğlu, grup şirketlerinin faaliyet gösterdiği alanları, yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarını, kendisini başarıya götüren sırları ve gelecek hedeflerini Klass okurları için anlattı.
“Biz şu anda savunma sanayiyle ilgili silahlı, silahsız, insansız hava aracı üretiyoruz. Drone adını verdiğimiz cihazlar piyasada 20-30 dakika boyunca havada kalabilirken bizim ürünlerimiz 1,5-2 saat gibi uzun süre havada kalıp 30 kg patlayıcı madde veya kargo taşıyabiliyor. 5 km uzağa gidebiliyor. Uzaktan kontrol edilebiliyor.”
“Normal vatandaşlarımızda bile dinleniyor muyum, takip ediliyor muyum gibi bir algı var. Suç işleyen insanın tedirgin olması lazım. Devlet vatandaşın özel yazışmasıyla uğraşmaz. Eğer bir terörist isen devlete karşı faaliyetin varsa, kamu düzenine karşı bir faaliyetin varsa o zaman incelenirsiniz. Devlet durup dururken vatandaşın whatsapp’ında ne yazıyor diye onu takip etmez ki. Ailevi ya da özel yatak odası ilişkilerini takip etmez.”
“Yurtdışında Azerbaycan, Suudi Arabistan, Güney Kazakistan’da 750 Milyon Dolar iş hacmimiz var. Bir de tabi savunma sanayi dışında inşaat işlerimiz de var. Güney Kazakistan eyaletinin çeşitli yerlerinde 250 bin metrekarelik bir konut işine başladık. Savunma sanayiyle ilgili de bizim işimiz daha çok kaos ve savaş olan bölgelere askeri sarf malzeme satmak.”
Cihan Bey, Ekba Holding olarak savunma sanayisinde çok önemli bir yere sahipsiniz. Yaptığınız çalışmalar, ürettiğiniz ürünler Türkiye’nin savunmasına büyük katkı sağlıyor. Son dönemlerde nasıl çalışmalar yaptınız bize bunlarla ilgili bilgi verir misiniz?
Biz şu anda savunma sanayisiyle ilgili silahlı, silahsız, insansız hava aracı üretiyoruz. Drone adını verdiğimiz cihazlar piyasada 20-30 dakika boyunca havada kalabilirken bizim ürünlerimiz 1,5-2 saat gibi uzun süre havada kalıp 30 kg patlayıcı madde veya kargo taşıyabiliyor. 5 km uzağa gidebiliyor. Uzaktan kontrol edilebiliyor. Bir takım gelişmiş özellikleri var. İngiliz ve Hintli mühendislerle yaptığımız yazılımlar neticesinde Ankara’da üretimini yapıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri için yapıyoruz bunları. örneğin jandarmalar kullanıyor, Güney Doğu Bölgesi’nde Hint kenevir tarlalarını hiperspektral kameralı drone’larla tarayıp uyuşturucu tarlalarını buluyorlar veya patlayıcıların saklandığı yerleri tespit ediyorlar. çünkü hiperspektral kameralar amonyak nitratı tespit edebiliyor. Yer istasyonundan 3000 metreden uçarken kamera 20 cm’ye kadar yeri gösterebiliyor. Renkli olarak da uyuşturucu maddelerini gösterebiliyor. Bunu Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Azerbaycan gibi birçok ülkeye satıyoruz. Operasyon robotları yapıyoruz. Bunlar da yine insansız akıllı teknoloji. Paletli bir robotun üzerinde otomatik silahlar var operasyona göre değiştirilebilen insansız uzaktan kumandayla yönetilebiliyor. Yine bu işi beraber yürüttüğümüz başka bir firmanın yaptığı ürünler var. Onlar da Türkiye’de veya başka bir yerde eşi benzeri olmayan zırhlı ve insansız iş makinesi. Türkiye’nin şartları insansız operasyon robotları üzerine kurulu. çünkü Güney Doğu’da bilhassa şehir operasyonlarında, mahalle içi operasyonlarda askerler giremiyor. Her yerde hendekler var, çatılar var, evlerde siviller de var, teröristler de var. Dolayısıyla güvenlik güçleri emniyetli bir şekilde operasyon yapamıyor. Bu sebepten dolayı sokağa da giremiyor. Veya iş makinesiyle operatör sokakta kendini kapatmaya çalışırken yine bir keskin nişancı operatörü kafasından vurabiliyor. Ama bu iş makinesi insansız ve zırhlı olduğu zaman iş makinesi hem çalışıyor bir şey olmuyor hem de uzaktan kumandayla bilgisayar ekranından kontrol edilebiliyor. Bildiğiniz dozer ama içinde operatörü yok. Uzaktan joy stick’le oyun oynar gibi kontrol ediyorsunuz. Bunun dışında sosyal medya çözümleme ve takip işleri var bizde. Biz takip etmiyoruz bunları çözümleyen sistemleri istihbarat servislerine satıyoruz. Bu da örneğin Twitter’daki hareketliliği takip edebiliyorsunuz, hangi noktadan çıktığını, çağrıların nereden geldiğini kimin kiminle neler yaptığını çözümleyebiliyoruz. Bunun içinde sosyal medya ve whatsapp yazışmaları da var. Bunlar çözümlenebiliyor. Biz bu işleri yapmıyoruz bunları devletin istihbarat teşkilatı yapıyor. Biz bu takibin yapılabilmesi için bir takım yazılım ve sistem geliştiriyoruz. Dubai’de bizimle çalışan 100’e yakın Hintli ve Pakistanlı mühendis var. Bu konuda onlar çok iyidir. Uydu takip sistemleri, sosyal medya takip sistemleri üzerine çeşitli yazılımlar var. Biz bunları istihbarat servislerine satıyoruz. Onlar bunların üstüne kendi teknik alt yapılarını birleştirip halkın can ve mal güvenliği için terörist grupları takip ediyoruz.
“DEVLET DURUP DURURKEN VATANDAŞIN WHATSAPP’INDA NE YAZIYOR DİYE ONU TAKİP ETMEZ”
Herkesin çok merak ettiği konulardan birisi bu zaten; whatsapp konuşmaları başkaları tarafından okunabiliyor mu? Vatandaş korkmalı mı?
Normal vatandaşlarımızda bile dinleniyor muyum, takip ediliyor muyum gibi bir algı var. Suç işleyen insanın tedirgin olması lazım. Devlet vatandaşın özel yazışmasıyla uğraşmaz. Eğer bir terörist isen devlete karşı faaliyetin varsa, kamu düzenine karşı bir faaliyetin varsa o zaman incelenirsiniz. Zaten o zaman gizli haberleşme yöntemlerini benimsediğin için devlet de o yüzden takip eder. Devlet durup dururken vatandaşın whatsapp’ında ne yazıyor diye onu takip etmez ki. Ailevi ya da özel yatak odası ilişkilerini takip etmez. Ama vatandaşta böyle bir psikoloji var. Devlet düzenine, kamu düzenine karşı bir faaliyetiniz yoksa dinlenseniz de bir sıkıntı yok sonuç olarak. Türk milletinin içindeki durumlardan dolayı da böyle bir travma söz konusu. Devletin içinde devlet kadar bir yapılanma olmuş. Bu örgütün adı ‘Paralel Devlet Yapılanması’ yani devletin içinde devlete paralel bir yapılanma oluşmuş. Dolayısıyla devlet mekanizmasının bu terör grubunun kendi içerisinden çıkartılması, yaralarını iyileştirmesi çok uzun zaman alacak zor bir iş. Biz de bu konuda katkımız ne olursa elimizden geleni bir Türk vatandaşı olarak, bir Türk şirketi olarak imkan ve kabiliyetlerimiz çerçevesinde vermeye hazırız. Tabi ki devletimize her zaman elimizdeki ürünleri veririz, geliştiririz, elimizdeki çabayı gösteririz, gösterdik de. Bizim ürünlerimizin hepsi son kullanıcı belgesine tâbi ürünlerdir. Yani bir devletten silah alıp başka bir devlete silah satamazsınız. Birleşmiş Milletlerin iznine tâbi olmanız lazım, birtakım lisanslar çıkartmanız lazım, hava koridoru izinleri almanız lazım, son kullanıcı belgesi lazım. Diyelim ki biz Rusya’dan silah aldık Türkiye’ye silah satacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyor ki; bir End User Belgesi veriyor. Yani bu ürünün son kullanıcısı benim diye Birleşmiş Milletlere ve silahı satın alan yerlere garanti veriyor. Eğer bu tanınan bir ülke ise Birleşmiş Milletlerin onayıyla bu silahın satışı gerçekleşiyor. Yani sen silahı kafana göre alıp yarısını İran’a yarısını Irak’a yarısını Yemen’e veremezsin. Devletler bunu el altından yapıyor. Ama reel’de böyle değil. Dolayısıyla bizim bu tarz yazılımları bir sivil şirkete satmamız mümkün değil. Zaten satsak da çalıştırması mümkün değil. Sistemin devlet telekomünikasyon verilerine ihtiyacı var veya gsm operatörlerine ihtiyacı var. Bunu anca yasalarla kanunlar çerçevesinde devletin kuvvetleri yapabilir. Sivil şirketler ve şahıslar da yapamaz. Biz de yapamayız bunu. Biz yazılımı geliştiririz, devlet kendi alt yapısı ile bunu birleştirerek çözüm noktasına gider. Biraz önce onu söyledim bir dinlenme ya da travma geçirdik. Böyle bir örgüt devletin kılcal damarlarına kadar işlemiş. Vatandaşın da böyle bir psikoloji içinde olması aslında normal. çünkü en güvendiğin ve en kritik noktadaki adamlardı bunlar.
Eskiden Türkler Amerika’ya giderdi beyin göçü vardı. Bizim güçlü beyinlerimiz oralarda çalışırlardı. Şimdi sizin şirket önemli beyinleri Türkiye’de tutuyor, Türkiye için kullanıyor diyebilir miyiz?
Kalifiye insan bulmak çok zor. Bizim 15 Temmuz sürecinde üretim yaptığımız jandarma genel komutanlığına teslimatımız vardı. 15 Temmuz darbe girişimi olduğu için bizimle çalışan İngiliz yazılım mühendisleri ülkemizden kaçtılar. Kaçınca projemiz yarım kaldı. Projemiz yarım kalınca jandarmanın işi aksadı. Biz de bir sürü araştırma yaptık. ODTü’de, Bilkent’te bu konu üzerinde uzmanlaşmış birtakım kişiler bulduk çalıştırdık. Beyni keşfedip elinde tutabilmek en önemli şey. Bugün Amerika’da Silikon Vadisi var, burada her milletten her devletten adam var. Biz kendimizi bu anlamda çok mikro seviyede görüyoruz. Türkiye’de çok fazla zeki adam var. Ama tabi ki devletin bunları keşfetmesi lazım. Bizim batıyla aramızdaki fark eğitime verdiğimiz önemle ölçülür. Biz de bu anlamda şahsen ve şirket olarak beyinleri takip ediyoruz. Bulduğumuz zaman ciddi maaşlarla işe alım yapıyoruz. çünkü ben şuna inanırım 10 tane ucuz adam çalıştırıp bir iş yapacağına işi çok iyi bilen bir adamla çok daha fazla para ödeyerek çok daha fazla kazanç elde edebilirsin ve sonuca ulaşabilirsin. Kesinlikle ne iş yaparsan yap o işi bilen en iyi adam nerdeyse o adamı alacaksın. Başarının sırrı orada gizli. Biz devlet olarak, millet olarak doğu kültürüyle yetiştiğimiz için hep bir yerde tanıdığımız olsun psikolojimiz vardır. Halbuki bir yerde bir tanıdığa ihtiyacın yok aslında. Yaptığın ürün veya işin en iyisini yaparsan zaten sen talep edilen adam haline geliyorsun. öbür türlü zaten talep edilen adam değilsin, işi de yapamıyorsun o zaman zaten tanıdık bulsan da fark etmiyor. Bulup yapıyorlar o zaman da iş yürümüyor.
Silikon Vadisi gibi Türkiye’deki beyinleri, başarılı bulduğunuz herkesi kendi bünyenizde mi topluyorsunuz?
Kendi sektörümüzle ilgili gerçekten bunu yapmaya çalışıyoruz. Ama devlet gibi gücüm olsa mesela Amerika’nın keşfedip beyninden dolayı aldığı adamlara Amerika’daki imkanların 2 katını sunup buraya geri getirirdim. Bizim yurtdışından getirttiğimiz veya gitmesini engellediğimiz çalışma arkadaşlarımız var. Onlara iyi imkanlar sunup başka ülkeyi tercih etmelerini engellemiş oluyoruz.
“AZERBAYCAN, SUUDİ ARABİSTAN VE GüNEY KAZAKİSTAN’DA 750 MİLYON DOLAR İŞ HACMİMİZ VAR”
Ekba Holding olarak, yurtdışında da inanılmaz yatırımlar yapıyorsunuz. Bunlar nelerdir?
Azerbaycan, Suudi Arabistan ve Güney Kazakistan’da 750 Milyon Dolar iş hacmimiz var. Bir de tabi savunma sanayi dışında inşaat işlerimiz de var. Güney Kazakistan eyaletinin çeşitli yerlerinde 250 bin metrekarelik bir konut projesine başladık. Savunma sanayiyle ilgili de bizim işimiz daha çok kaos ve savaş olan bölgelere askeri sarf malzeme satmak. Mesela Libya’ya iki sene önce belki 130 konteynır malzeme sattım. Yılda 1630 konteynır malzeme belki küçük ama savaş olan bir ülkede askeri malzeme olarak çok büyük bir rakam. Kendi teknolojik ürünlerimizi de sattık; bunun içinde askeri elbiseler, potinler, askeri çadırlar, sahralar, termal dürbünler, elektronik birtakım cihazlar var. Devam eden projelerimiz var, biten projelerimiz var. Bizim mesela bir Arap ülkesine geçtiğimiz günler içerisinde 120 milyon dolar mühimmat satışımız oldu. Tabi devletimizin çıkarlarının tersine düşebilecek pozisyondaki bir yerle ticaretimiz yok. Prensip olarak da böyle bir duruma girmiyoruz. Aksi bir durum olduğunda da bunu gidip bildiriyoruz.
Peki, siz bu kadar gelişmiş ve farklı alanlarda çalışmalar gösteren bir firmayı nasıl yönetiyorsunuz? Bu da sizin yöneticilik anlamında yüksek bir zeka seviyesinde olduğunuzu gösteriyor. Bu başarının sırları nereden geliyor?
Biz de yönetici olanların hepsi benden kat kat yaşça büyüktür. Benim az önce de dediğim gibi işi bilen sektörle de alakalı kişileri tespit eder bulurum. Onlara yetki ve sorumluluk veririm. Dolayısıyla bu yetki ve sorumluluğu da hem kontrol ederim hem de denetlerim. Askeriyede şöyle bir söz vardır; “güven denetime engel değildir.” Bir adamı sevmeniz, ona güvenmeniz, onu denetlemenizi engellemez. Dolayısıyla sıkı kontrol, sıkı denetim iş takibi için çok önemli. İşinizi birebir takip edeceksiniz. İşin başına bir komutan koyuyorsun, bir yönetici koyuyorsun o yönetici o işi götürüyor ama senin bunu sürekli takip etmen denetlemen lazım. Diğerleriyle birlikte koordinasyonu sağlaman lazım, işin sonuca varabilmesi için herkesin birbirinden haberdar olması lazım. Birincisi işi iyi bileceksin, işinin kural ve yönetmeliklerini çok iyi bilmen lazım başarılı olabilmek için. İkincisi ekip çalışması; ekip ruhu, takım ruhuyla çalışman lazım. Herkesin birbirinden haberdar olması lazım. çünkü senin birine söylemediğin bir konuyu bilgi vermediğin için çalışma arkadaşları hatalı bir girişimde bulunabilir. Haberleşeceksin sürekli bilgi paylaşacaksın. üçüncüsü de kontrol ve denetleme. Bunları sağladığın zaman bir işi başarmamak mümkün mü? Başarı da başarısızlık da bir alışkanlıktır. Zaman içerisinde insanların ruhuna işler bu. Bazı arkadaşlarımız var bürokratlar, siyasetçiler; ‘para beni sevmez’ diyor. Böyle bir şey yok. Paranın zaten sevme duygusu yok ki. Parayı senin sevmen lazım, istemen lazım. Onun sana gelmesi için çalışman lazım. çalışmayla olsaydı diyorlar o zaman en çok çalışan adam en çok para sahibi olurdu. öyle değil, beynini çalıştıracaksın, beden değil. Beyin çalıştığı zaman bütün mekanizma çalışır. 40 yaşına gelmeden güzel bir sistem nasip etti Allah bize. Koordinasyon ve algı yeteneği çok önemli bir şey. Hepimiz para kazanmak için çalışıyoruz ama paranın kendisi için çalışmıyoruz. Paranın getirdikleri için çalışıyoruz. Para bize ev, araba, yemek, elbise, çevre getiriyor. Paranın getirdikleri lazım insana. Paranın kendisinin bir anlamı yok. Bankada 100 milyon dolar paranız var bir anlamı var mı? O parayı söylediğim argümanlara çevirdiğimiz zaman bir anlamı var. O zaman senin de bir anlamın oluyor. ‘Sen ve bankadaki 100 milyon dolar para’ bunun bir anlamı yok. Parayı mobilyaya çevireceksin, elbiseye çevireceksin, eve çevireceksin, arkadaşlarına yardıma çevireceksin, ihtiyaç sahiplerine yardıma çevireceksin, uçağa çevireceksin, yata çevireceksin… Herkesin birtakım hayalleri var, parayı hayallerine çevireceksin. O zaman paranın bir anlamı var. Dolayısıyla para kazanmak önemli ama bir işi başarmak parayı kazanmaktan daha önemli. O duygunun verdiği haz insanı doruğa ulaştırır. Ama para yüzde yüz önemli. Ama kendisi değil getirdiklerini hedefleyeceksin.
Yaşınız 38, genç yaşta çok büyük başarılar elde etmişsiniz. Bundan sonra ne gibi hayalleriniz var?
Allah ömür nasip ederse, sağlık nasip ederse insan yaşadığı ortam çerçevesinde hayal edebilir. İyi insanlarla beraber olursan iyi olursun, kötü insanlarla beraber olursan kötü olursun. O çerçevede ilerlersin. Hayaller de insanın içinde bulunduğu ortamla doğrudan orantılı bir şey. Benim hayallerimin sınırı yok. Amerika’da şu anda Mars’ta koloniler kurup arsa parsellemeyi düşünüyorlar. Bizim şu anda bunu hayal etmemiz mümkün mü? Değil, çünkü içinde yaşadığımız ortam buna elvermiyor. Biz ancak Amerika’da koloni halinde yaşayıp arsa parsellemeyi hayal edebiliriz. Dolayısıyla yüksek hayaller için zaman ve mekanı değiştirmek lazım. Bizim hayallerimiz içinde yaşadıklarımızın en son sınırlarını zorlayabilir. Ay’da yaşarsan güneşe gitmeyi hayal edebilirsin, dünyada yaşarsan Japonya’ya gidersin ya da Amerika’ya gidersin ya da atmosferin dışında tur atarsın. Biz devlet ve millet için faydalı olmayı istiyoruz.
Siz vatanını ve milletini seven birisiniz. Türkiye’nin çıkarları için hangi çalışmaları yapıyorsunuz…
Milletin örgütlenmiş haline devlet denir. Asker, polis, mit, demokrasi… Devlet bir saatin çarklarıdır, hükümet de o saatin akrep ve yelkovanıdır. Hükümetler değişebilir, seçimler olabilir. Ama devlet ebedi müddet baki kalması gereken bir mekanizmadır. Devlet varsa toprağın var, toprağın varsa sen varsın. Bunları kaybedersen her şeyi kaybedersin. Birtakım değerlere elimizden geldiği kadar sahip çıkmaya çalışıyoruz. Yani ülkenin daha ileriye gitmesi için yapabileceğim her şeyi yaparım. Şahsi hayallerim ise kendi işimde dünyada en iyi olmak istiyorum veya değişik sektörlere girmek istiyorum. Belki ilerleyen zamanlarda vakıflar kurup çeşitli konularda insanlığa faydalı işler yapmak, kamuoyunu yönlendirmek gibi birçok şey var aklımda. Bir tanesinin üzerine saatlerce konuşabiliriz ama şimdilik size genel çerçevede konuşuyorum.
“üNİVERSİTE KURMAYI çOK İSTİYORUM”
Bir vakıf kurma planınız var mı?
Var… Bu vakıf, eğitim ve yardım vakfı olur. Ben üniversite kurmayı çok istiyorum. Ama bu üniversitenin spesifik bölümleri olması lazım Türkiye’de olmayan. Astrofizik ve uzay bilimleri yapılabilir. Bizim bir tane uydu gönderdik diye mutlu olmamamız lazım. Belki 100 tane uydumuzun olması lazım. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan otomobil üretelim diyor, Atatürk otomobil fabrikası kurmuş, Tayyip Bey uçak üretmemiz lazım diyor Atatürk de uçak fabrikası kurmuş. Bunun gibi liderlik anlamında yüzlerce örnek var. Ama sonrasında batılı devletlerin birtakım yönlendirmeleriyle o zamanki devlet adamları bu fabrikaları kapatmışlar. Kapanmamış olsaydı o zamandan bu zamana devam etmiş olsaydı şu anki geldiğimiz nokta çok farklı olurdu. Birileri gelip sen bunları üretme 5 liraya üretiyorsun ben sana 4 liraya satarım kapat diyor. Siz bunu üretmeyin 2 lira maliyet ediyorsunuz biz size bedavaya verelim diyor. İnsan sormaz mı kendi kendine neden veriyorsunuz diye? Yapılan hatalar yüzünden Türkiye’nin 70 sene kaybı var. Şu anda Türkiye otomobil üretemiyor. Eskiden Anadol diye bir marka vardı. Bunu kim üretiyordu? Ama şimdi yok. 1970’den beri devam ettiğini düşünürsek 40-50 yıldır teknolojisi gelişen 50 yıldır devam eden bir otomobil fabrikası düşünün. Katar askeri mühimmat anlamında hiçbir şey üretmiyor. Ama bugün Rusya köklü bir devlet; uçağını, helikopterini, tankını, füzesini, uzun menzilli füzesini, arabasını her şeyini üretiyor. Yani bir savaş halinde bile dışarıya bağımlı kalmadan kendini savunup idame ettirebilecek bir devlet olmak lazım. O yüzden arabamızı, uçağımızı, tankımızı yapmamız lazım. Ama bunlar hemen olacak şeyler değil. Bir tankı beş senede üretemezsiniz. Alternatif teknolojilerde Türkiye en ön sıralara geçebilir. Bizim yaptığımız işler gibi yazılım, insansız hava araçları, operasyon robotları gibi. Günümüzde lazım olan yeni teknolojileri hızlı yapabilirsin. Cumhurbaşkanımızın bu konularda çok fazla öngörüsü var ve müthiş bir lider. Devletin kalkınmasının en önemli sebebi kendi ürününü üretebiliyor olması. 21. yüzyıldayız bunu yapamamamız mümkün mü?
“ŞİRKET OLARAK 60’A YAKIN öĞRENCİYE BURS VERİYORUM”
üniversite kurma hayalinizin ne zaman gerçekleşmesini ön görüyorsunuz?
Bu konuda ciddi anlamda çalışmalarımız var. Bununla ilgili şartları oluşturmaya başladık. Biz şirket olarak 60’a yakın öğrenciye burs veriyoruz. Hiçbirini de tanımıyorum. Sadece şirket olarak bu kişilerin güvenlik soruşturmalarına bakıyoruz, bölümlerine bakıyoruz, gerçekten öğrenci olup olmadıklarına bakıyoruz ve burs veriyoruz. çünkü eğitim çok önemli bir şey. Eğitimi desteklemek dünyanın en güzel şeyi. Eğitimi desteklersek yeni nesiller daha bilinçli olur, daha eğitimli olur, eleman ihtiyacını daha çabuk karşılarsın.
Fotoğraflar: Mert Can Alşahin