‘Reis’ Tarafsız ve Objektif Bir Film Oldu

‘Reis’ Tarafsız ve Objektif Bir Film Oldu ‘Reis’ Tarafsız ve Objektif Bir Film Oldu

Reis filminde Emine Erdoğan rolüne hayat veren Özlem Balcı filmin çekim sürecini ve oyunculuk kariyerini Klass’a anlattı...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hayatının anlatıldığı ‘Reis’ adlı filmde Emine Erdoğan'ı canlandıran özlem Balcı’nın oyunculuğuna Seksenler dizisindeki rolünden aşinayız. Başarılı oyunculuğunun yanı sıra belgesel yapımcısı, yönetmen, senarist, at binicisi, hakem, antrenör ve sunucu kimliklerine de sahip olan özlem Balcı için Reis filmi kariyerinin önemli kilometre taşlarından birisini oluşturuyor. Genç ve güzel oyuncu özlem Balcı, Reis filminde rol alma sürecini, film setinde yaşananları, filmden beklentilerini, hedeflerini ve oyunculuk kariyerini Klass’a anlattı.   

Ara Spot /////

 

“Oyuncuların belli siyasi görüşleri olmamalı aslında. Bu gelen bir roldü ve ben de beğendim oynadım. Benim siyasi görüşüm o veya bu olduğu için değil. Sonuçta Arda Turan’dan maça çıkıp iyi oynamasını beklersiniz. Ona çıkıp siyasi görüşünü sormazsınız. Benim de siyasi görüşüme bakmadan oynadığım role baksın insanlar.”

 

“Oldukça mazbut bir hayatım var. Benim müstakil bir evim, kedilerim, köpeklerim, tavuklarım var. İşim bittiği anda direkt arabaya binip hayvanlarımın yanına kaçan bir insanım. Benim sosyal bir hayatım yok asosyal bir insanım. İşim varsa şehirdeyim, işim yoksa köydeyim. Ve akşam 8’den sonra dışarı çıkmayı sevmiyorum. Daha çok ailesiyle vakit geçirmeyi seven Yörük kızıyım.”

 

özlem Hanım son zamanlarda özellikle oyunculuğunuzla çok fazla dikkat çekiyorsunuz. Televizyon programınız var, Seksenler’de 6 sezondur Kahveci Mesut’un eşi Yıldız karakterinde oynuyorsunuz. Şimdi çok büyük bir proje olan ‘Reis’ filminde başrol olarak Emine Erdoğan’ı canlandırdınız. Nasıl gelişti bu süreç?

Ben aslında böyle bir teklif beklemiyordum. Görüşmeye gittiğimde benden önce başka bir oyuncuyla görüştüklerini öğrendim fakat son anda bir U dönüşü yapılarak teklif bana geldi. Hiç düşünmeden kabul ettim. O zaman zaten Seksenler devam ediyordu ve belgeselle uğraşıyordum. O süreçte belki de bu kadar olayın ciddiyetinin farkında değildim. Yani bana bir rol geldi, profesyonel bir oyuncuyum ve bana gelen teklifi kabul ediyorum. Aslında zorlu süreç kabul ettikten sonra başladı. Zaman zaman basında olsun, dış mihraklardan olsun bir yıpratma politikası oluştu bana karşı. Ama ben profesyonel anlamda oyuncuyum ve gelen rol benim kalbime yattıysa tabi ki kabul ederim ve oynarım. Onun için insanların sevip sevmemesi, aynı görüşte olup olmaması önemli değil. Kaldı ki bu bir görüş meselesi de değil zaten, bu profesyonellik benim için.

 

“KİMSE BENİ SEVMEK ZORUNDA DEĞİL AMA HERKES YAPILAN İŞE SAYGI DUYMAK ZORUNDA”

Kabul ettikten sonra başlayan o zorlu süreçte neler oldu? Neler yaşadınız?

Emine Erdoğan rolünü kabul ettiğim için bir kesimden tepki aldım. Bunlar, “Böyle bir rolü nasıl kabul edersin? Oyunculuk hayatını mı bitirmek istiyorsun?” gibi tepkilerdi. Bu zaten zaman zaman basına da yansıdı. Ama dediğim gibi Emine Erdoğan rolü kalbime yattı. İşi sevdim, senaryoyu beğendim. İnandım, kabul ettim ve hiç de pişman olmadım. İyi ki kabul etmişim. İyi ki o tepkiler bana gelmiş ki dik durmuşum. Bu karakteri seven de var sevmeyen de var, hükümeti seven de var sevmeyen de var. Herkes beni izliyor, herkese saygı duyuyorum. Ama şöyle bir şey var ki; kimse beni sevmek zorunda değil ama herkes yapılan işe saygı duymak zorunda. Burada bir emek var. çalışan set işçileri var, yönetmenimiz var. önce bunlara saygılı olmak gerekiyor. Sevip sevmemek hiç önemli değil. İlerde etkileyici başka bir rol gelir onda da oynarım. Sonuçta insanların tepkilerine, duygusal yönlerine göre mesleki hayatıma yön verecek değilim.

 

Sonuçta bir rol bu. Bu kadar tepki verilecek bir şey olmaması gerekiyor…

Oyuncuların belli siyasi görüşleri olmamalı aslında. Kaldı ki ben de açık açık siyasi görüşümü belirtmedim. Bu bir siyasi görüşle de alakalı değil. Bu gelen bir roldü ve ben de beğendim oynadım. Benim siyasi görüşüm o veya bu olduğu için değil. Sonuçta Arda Turan’dan maça çıkıp iyi oynamasını beklersiniz. Ona çıkıp siyasi görüşünü sormazsınız. Benim de siyasi görüşüme bakmadan oynadığım role baksın insanlar.

 

Peki, zor mu Emine Erdoğan’ı oynamak?

Böyle bir filmin içinde olmak zor. Oyunculuk anlamında ben kendime güveniyorum ama Emine Erdoğan karakterini oynamak dediğim gibi dışardan gelen tepkilerden dolayı çok zor oldu. Ama asıl zorluğu üstlenen Tayyip Erdoğan’ı oynayan rol arkadaşım oldu. O daha çok sırtlandı ve çocuk oyuncular daha çok zorlandılar. Benim için oyunculuk anlamında zevkle yaptığım bir iş oldu.

 

“AMACIM TAKLİT ETMEK DEĞİL, BENİM YORUMLADIĞIM EMİNE ERDOĞAN’I SERGİLEMEKTİ; BEN DE öYLE YAPTIM”

Peki, bu rolü kabul ettikten sonra Emine Erdoğan’ın davranışlarını, hareketlerini inceleme şansınız oldu mu?

Ben asla oynadığım kişiye taklit etmek olarak bakmam. Ben içimde onu yoğurdum, harmanladım ve benden çıkan Emine Erdoğan’ı oynadım. Ben onu taklit etmek için eğer incelemiş olsaydım o zaman kamera karşısında kendimden bir şey katmış olmazdım. Biz oyunculukta taklit etmiyoruz. Amacım taklit etmek değil, benim yorumladığım Emine Erdoğan’ı sergilemekti, ben de öyle yaptım.

 

“EMİNE ERDOĞAN’I ANNE GİBİ, çOK SEVİYORUM”

Peki, bu süreçte Emine Erdoğan’la karşılaştınız mı? Görüşmeniz esnasında rolü canlandırmanıza katkıda bulunacak ne gibi konuşmalar geçti aranızda?

Karşılaştık, bir arada olduğumuz oldu. Ben hatta sarılıp öptüm kendilerini. Ben zaten Emine Erdoğan’ı anne gibi çok seviyorum. Ama Tayyip Erdoğan’ı oynayan arkadaşımız Cumhurbaşkanımız ile görüşmüş ve o sırada çok benzediğini konuşmuşlar. Ama bana Emine Hanım kendisine benzediğimi söylemedi. Asıl filmden sonra belli olur. Biz çok fazla görüşemedik, ayaküstü görüştük ve uzun uzun bir konuşmamız olmadı. Hatta çoğu görüşmelerde hiç konuşamadığım da oldu. çünkü zaten Emine Hanım ve Tayyip Bey ile görüştüğümüz aynı ortamda bulunabildiğimiz anlar büyük bir tesadüf ve şans eseri zamanlardı. O da tamamen Seksenler dizisi ve Seksenler’deki ‘Yıldız’ karakterini sevdikleri için oldu. Ama ümit ediyorum ki filmden sonra güzel bir görüşmemiz olacak.

 

Peki, filmle ilgili neler söylersiniz? Reis filmi nasıl oldu?

‘Reis’ filmi büyük mücadeleler ve çabalarla yapıldı. Zor süreçler geçirdi. İsteyenler oldu, istemeyenler oldu. Tabi ki böyle bir filmin herkes tarafından desteklenmesi beklenemez. özellikle desteklemeyenler tarafından zorluklar çıkartıldı. Ama film süresince ben yönetmenimize güvendim. Hüdaverdi Yavuz çok büyük fedakarlıklarla, büyük sabırla yaptı bu filmi. Filmin bir kısmı Kıbrıs’ta çekildi. Ben o Kıbrıs bölümlerinde yoktum. Zaten bu ilk film olarak düşünülüyor. İlk filmde Emine Erdoğan rolü çok fazla değil. Sadece başlangıç olarak eşi olarak göründüm. çocukluğu anlatılıyor daha çok. Aslında ben daha çok rol alan çocukların psikolojilerini merak ediyorum. Ben filmdeki en rahat oyuncuydum diyebilirim.

 

“BU FİLMDE OLMAYAN BİR ŞEYİ VAR GİBİ GöSTERMEDİK”

Peki, nasıl bir seyirci beklentiniz var?

Tabi ki Türkiye’de yaşayan herkesin bu filmi izlemesini istiyoruz. ülkede yaşayanların yarısı zaten bir şekilde filmi izleyecektir. Diğer yüzde 50’ye de bu filmi izletebilirsek ne mutlu bize. Muhalif ya da ön yargılı kişilerin de bu filmi izlemelerini istiyoruz. Filmi izleyip yaşananları görmelerini istiyoruz. Bizim çektiklerimizin içinde Tayyip Bey’in çocukluk hallerinde ne kadar sıkıntılı zamanlar geçirdiği, hapse girdiği dönemler var. Tarafsız ve objektif bir film çekildi. Ne ise o çekildi. Bu filmde olmayan bir şeyi var gibi göstermedik. İnsanlar nasıl algılar bilmiyorum. Ama genelde bu tarz filmler kahramanı yaşarken değil de görevi bittikten sonra veya Allah korusun öldükten sonra çekilir ya bu açıdan da filmimiz bir ilk oldu sanırım.

 

“ZANNEDERSEM FİLMİN EN İYİ SAHNESİ TAYYİP ERDOĞAN’IN HAPSE GİRME SAHNESİ OLDU”

Peki, ilginç noktalar oldu mu hiç filmi çekerken? üzüldüğünüz, ağladığınız, mutlu olduğunuz…

Belediye başkanlığı döneminde hapse girme sahnesi vardı. O sahnede bizim otobüste bir diyaloğumuz var, bir bakışmamız var. Dışarıda çok fazla figüran ile çalışıldı. Otobüsün etrafı çok kalabalıktı. Orada sanki eşimin gerçekten hapse girdiğini hissettim. Oyuncu arkadaşımla öyle bir vedalaştık ki o ana gidip o duyguyu yaşadığımı hissettim. Orası çok garipti. Ve gerçekten sanki ayrıldık biz orada. çünkü insanların enerjisi bize yansıdı. Oynayan figüranlar da çok iyiydi. O kalabalık gerçekten Reis’i hapse gönderiyorlarmış gibiydi; üzülüyorlardı, bağırıyorlardı, çığlık atıyorlardı… Zannedersem filmin en iyi sahnesi Tayyip Erdoğan’ın hapse girme sahnesi oldu.

 

Peki, bu rolün sizin hayatınızda olumlu-olumsuz tarafları olacağını düşünüyor musunuz?

Bu rolü aldıktan sonra hayatımda güzel şeyler oldu. İş anlamında hep beklediğim şeyler gelişti. Sevilen bir insanın eşini oynamak onu seven insanlar tarafından da daha fazla iş imkanı olarak önüme çıktı. Şimdi sadece bir reklam filmim olsun istiyorum. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır ya bir Türk anne modeli düşünün, o annenin kullandığı bir markayı oynamak istiyorum. Benim zaten hep istediğim şey buydu.

 

“DAHA çOK AİLESİYLE VAKİT GEçİRMEYİ SEVEN YöRüK KIZIYIM”

Peki, özlem Balcı özel hayatında nasıldır, neler yapar, neler yapmaktan keyif alır?

Oyuncuların ve sanatçıların yaşadığı tarzda bir hayat yaşamıyorum ve bundan da çok memnunum. Bunu kötü anlamda söylemiyorum. Diğer oyuncular kötü demiyorum. Ama benim mazbut bir hayatım var. Benim müstakil bir evim, kedilerim, köpeklerim, tavuklarım var. İşim bittiği anda direkt arabaya binip hayvanlarımın yanına kaçan bir insanım. Sanırım biraz da asosyal bir insanım. İşim varsa şehirdeyim, işim yoksa köydeyim. Ve akşam 8’den sonra dışarı çıkmayı sevmiyorum. Daha çok ailesiyle vakit geçirmeyi seven Yörük kızıyım. Alkol kullanmıyorum. Banka memuru, öğretmen gibi işim bittiği zaman evime geliyorum. Ben biraz daha kendimi bu işten soyutladım. Şöyle diyebilirim; bir bardak suyun içindeki bir damla zeytinyağı gibiyim. Bu işin içindeyim ama karışmıyorum. Zaten Allah bana veriyor, getiriyor o şansı. çok şükür.

 

“BEN HEP İYİ DüŞüNüP İNSANLARA YARDIM ETTİĞİM İçİN ALLAH DA BANA YARDIM EDİYOR.”

Peki, sizin farkınız nedir?

Ben iyi niyetli bir insanım. Bizim piyasada kimse kimseye iş paslamaz kimse kimsenin yükselmesini istemez. Herkes bunu okuduğu zaman ne demek isteyeceğimi anlayacaktır. Herkes birbirinin üstüne basmaya çalışır. Ben o zorlukları bildiğim için hep arkadaşlarıma yardımcı olmaya çalışırım. Mesela, benim arkadaşım kötü konuşmuş olsa da arkamdan, bunu bilsem bile ben ona iş paslamışımdır. Bu yüzden ‘Ne verirsen elinle o gelir seninle’ diye düşünüyorum. Ben hep iyi düşünüp insanlara yardım ettiğim için Allah da bana yardım ediyor. Benim başka bir artım yok. Ben de normalde diğer oyuncular gibi mücadele etmiş, gerçekten bu mesleğin taşlı yollarından geçmiş insanım ki hala da geçtiğime inanıyorum. Hala çok aman aman her istediğim şeyi yapabiliyor değilim. Hala hedeflerim var, daha çok şeyler yapmam lazım. Ama bir oyuncu olarak bir şeylerden de fedakarlık ediyorum, bir şeylerden de vazgeçiyorum bunun için. özel hayatım yok mesela. Seksenler setine gittiğim zaman oyuncu arkadaşlarım karşıma geçip “özlem, hayat kediyle köpekle olmaz. Artık evlen” dediklerini biliyorum. Ama ben ondan vazgeçmişim. Benim özel hayatım diye bir şey yok. İşime koşturuyorum. Sokak hayvanlarıyla ilgileniyorum. Hayatım bundan ibaret. Tercih yaptım, hayat hep tercihlerden ibaret. Benim artım galiba yardıma muhtaç insanlara, hayvanlara, yaşlılara, çocuklara yardım etmekten geçiyor. Dediğim gibi iyi niyetli olduğunuz zaman o size geri geliyor.

 

“DöRDüNCü BELGESELİME HAZIRLANIYORUM.”

Peki, oyunculuğunuz dışında daha başka neler yapıyorsunuz? İlk olarak futbol hakemiydiniz bildiğimiz kadarıyla…

Futbol hakemi ve futbol antrenörlüğü TFF C Grup belgelerim var. Antrenör olarak çalıştım ama hakemlik yapmadım. çünkü oyunculuk yapıyordum o sırada. O belgeleri aldım. İstediğim an yapabilirim. Halı saha, futbol okulu açabiliyorum. 3. Lig maçlarında hakemlik yapabiliyorum. Ama tercihimi oyunculuktan yana kullandım. Hakemliği zaten çok çok geride bıraktım ama şu an hakemlikle ilgili belgesel çekiyorum. Bu benim dördüncü belgeselim olacak. Hakemlerin özel hayatıyla ilgili. Bizim maçlarda görüp küfür ettiğimiz hakemlerin de bir özel hayatı var. Onların da bir duyguları var, onların da bir aileleri var. Onlarla ilgili bir belgesel çekiyorum. Cüneyt çakır’la çalışıyoruz ve bu konuda bize çok destek oluyor. O benim hocamdır. Dünyanın beşinci iyi hakemidir kendisi. Cüneyt çakır yanımdaysa zaten iyi bir iş çıkar diye düşünüyorum. Bir de TRT 1’de program sunuculuğu yapıyorum. Bakalım önümüzdeki günler bize neler gösterecek.

 

Reis filmi vizyona girdikten sonra hayatınızda ne gibi farklılıklar olacağını düşünüyorsunuz?

özlem Balcı yine aynı şekilde işine devam edecek. Yine işine koşturmaya; kapıdan kovulsa da bacadan girmeye devam edecek. çok önceden de bu durum vardı hala aynı şekilde devam ediyor. Mücadelemden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim. çünkü o zaman durur her şey. Bir şekilde hareket halinde olmak gerekiyor. Ama bir reklam filminde oynamak istiyorum. çok fazla görüşmeye gittim. Ajanslar sürekli çağırırlardı. 200 kişi arasından yılmadan sırada beklediğim oluyordu reklam için. Olmadı ama umudumu yine de kaybetmedim. çünkü insanın içindeki umut bittiği zaman hayat biter.

Fotoğraf:Mertcan Alşahin

Mekan: Movenpick Hotel Golden Horn