Su Hanım, sizin hayatınızın sevgi ile çok farklı yerlere geldiğini biliyoruz. Sevginin iyileştirici gücü sizin için nedir ve ne ifade ediyor?
Benim sol gözüm yüzde 99 görme engelliydi. Sürekli ameliyatlar oluyordum ama bir çözüm bulamıyorduk. Dünyaya neden geldiğimi sürekli sorgulayan biriydim. Nefret doluydum ve kendimi sevmiyordum. Herkesten nefret ediyordum. Sonra fark ettim ki bu insanlar bana hiçbir şey yapmamış. O insanlar beni seviyor, ben sevmemeyi tercih etmişim. Onları görmemeyi tercih etmişim. Sonra kendimi sevmeye başladım. Kendimi sevdikçe hastalığımı sevdim ve rahatsızlığımı kabul ettim. Kendimi sevmeye ve kendime inanmaya başlayarak bu rahatsızlığımı yendim. Böylece gözüm iyileşti ve rahatsızlığımdan kurtuldum.
‘ÖNCE KANSERLİ HASTALARLA ÇALIŞMAYA BAŞLADIM’
İnanılmaz bir hikayeniz ve farklı görüşleriniz var. Severek herşeyi yeneceğinize inanıyorsunuz. Sevmek ile herşeyi yenebilir miyiz?
Aslında birçok şeyin bedensel değil de psikolojik olduğunu anladığımda insanlara da bu noktada destek olmaya karar verdim. Önce kanserli hastalarla, sonrasında alkol, uyuşturucu bağımlılarıyla çalışmaya başladım. Psikolojik rahatsızlığı olan insanlara yöneldim. Ben sadece bir dokunuşta bulunarak yönlerini bulmalarında, yönlerini değiştirmelerinde yardımcı oldum. Böylece kendilerini sevmeyi öğrendiler ve kendilerini değiştirdiler. Ben sadece bu serüvende bir aracıyım. Kendimizi ve insanları severek herşeyi yenebiliriz.
Su Hanım, sevginin insanı iyileştirdiğine nasıl emin oldunuz?
Biz acıyı görüp hissettikten sonra teslimiyete geçtik. Teslim olduktan sonra bedenimdeki o kanserli hücreleri sevmeye başladım. Onların da benim bir parçam olduğunu kabul ettim. Onları kontrol edebildiğimi anladığım noktada bedenimden uzaklaştırdım. Sonrasında sokaktaki canlıları fark etmeye başladım. Bir çiçeğinin dalının kırıldığını fark ettiğimde o çiçeğin acısını hissettim. Sevginin insanı iyileştirdiğini böylece anladım.