Yaşadığım Hayatın En Güzel Zamanlarını Yaşıyorum

Yaşadığım Hayatın En Güzel Zamanlarını Yaşıyorum Yaşadığım Hayatın En Güzel Zamanlarını Yaşıyorum

Sosyal Yaşam Dünyasının Ünlü İsimlerinden Jolly Tur Kurucusu ve Onursal Başkanı Sinan Vardar’ın zarif eşi Tülin Vardar annelik ve babaannelik hislerini Klass’a anlattı...

 

Tülin Vardar, yaşamı zorluklarla kucaklayan çocuklardan biri olmuş. çünkü kız kardeşiyle birlikte çok küçük yaşlarda annelerini sonsuz hayata uğurlamış. Babası ve babaannesinin gayretleri ile büyüyüp genç kız olduktan sonra hayatının erkeği Sinan Vardar ile tanışmış ve evlenmiş. 20’li yaşlarda arkalarından gururla baktığı iki oğlu Mete Vardar ve Mert Vardar’ı dünyaya getirmiş. Gençliğin heyecanı, hayatın mücadelesi derken iki gözünden sakındığı oğulları zamanı gelince evlenmiş ikisinden de ikişer tane torunu dünyaya gelmiş. Kısacası Vardar ailesinin mutluluk tablosu ince ince güzel duygularla çizilmiş.

 

Sosyal yaşam dünyasının yardımsever kadınlarından Tülin Vardar, Beylerbeyi’ndeki evinde torunları Sinan, Ceylan, Kaya ve Yasemin’in cıvıltılı sesleri eşliğinde annelik ve babaannelik duygularını Klass okurları için anlattı.

 

 

 

“O zamanlar anlamıyorsun “anne olsaydı nasıl olurdu, olmasaydı nasıl olurdu” diye. Fakat şimdi düşünüyorum da herhalde şimdiki aklım olsaydı annesizliğe hiç dayanamazdım. çocuksun, anne yok ama olsaydı ne olurdu bilemiyorsun. Onun için ben her Anneler Günü’nde çok hüzünlenirim.”

 

 

 

 “Benim torunlarım diye söylemiyorum ama dördü de birbirinden akıllı. Bana mı öyle geliyorlar bilmiyorum ama çok güzeller, akıllılar, bilinçliler. Ben Sinan’a bakıyorum Sinan 14 yaşında Lise 1’e gidiyor. Ama çok aklı başında. Onun yaşındaki çocuklara bakıyorum deli dolular. Belki de aile yapısıyla alakalıdır. Babası ve annesi çok üstüne düşüyorlar.”

 

 

 

“Hayatımın vazgeçilmezlerinden olan eşim Sinan ile birlikte gençliğimizde büyük mücadeleler verdik. Hem iş hayatımızı hem de aile hayatımızı belli bir noktaya getirdik. Şu an arkalarından gururla baktığım evlatlarımızı yetiştirdik. Onlarda güzel birer aile kurdu ve babalarından devraldıkları işlerini başarıyla yücelttiler. Bizlere en büyük hediyeleri ise dünya tatlısı torunlarımız oldu.

 

 

 

“Size Van’da yaşayan manevi kızımı anlatmak isterim. Adı Nehir ve onu Facebook sayesinde sadece resimlerden tanıdım. Henüz ilkokulda okuyor. Babası bir çay ocağında çalışıyor. Nehir ise harçlıklarını kumbarasında biriktiriyor ve amacı annesine çamaşır makinesi almak. Küçücük yaşta hissettikleri beni çok duygulandırıyor. Biz Nehir ile resimler üzerine tanışıyoruz ama en kısa zamanda Van’a gidip onu kucaklamak istiyorum.”

 

 

 

 

 

Tülin Hanım, Vardar ailesi olarak çok güzel bir mutluluk tablosu çiziyorsunuz. Bu tablonun en renkli yanı ise birbirinden tatlı torunlarınız olsa gerek. Annelik ve babaannelik duygularını tatmış bir kadın olarak öncelikle sizden bu kimlikleri dinleyebilir miyiz?

 

çocuk sevgisi bambaşka bir şey. Aslında Anneler Günü benim için çok farklı duygular taşıyan bir gün. çünkü bana hem hüzün veriyor hem heyecan veriyor hem sevinç veriyor. O gün hepsini birden yaşıyorum. Biz iki kız kardeşiz. Annemizi küçük yaşta kaybettik. Kaybettiğimiz için ilk başta anneliğin ne olduğunu bilmiyorduk. Sonra ilkokul ve ortaokul döneminde Anneler Günü olunca o yaşlarda çok farklı hisler yaşadık. Etrafımızdaki hediyeleşmelerden Anneler Günü’nün çok özel bir gün olduğunu anlamaya okul çağında başlamıştık. İşte o yaşlarda çeşitli duyguların çelişkisini yaşayıp durduk. Ben 19 yaşında evlendim, 20 yaşında da anne oldum. Anne olduktan sonra da anneliğin çok zor, çok yüce ve fedakarlık isteyen bir duygu olduğunu öğrendim. Fakat ilk çocuğumda yani Mete’de bankada çalışıyordum. Onu belli bir yaşa kadar babaannesi büyüttü. O zamanlar bu dönemlerdeki şartlar yoktu. çalışan bir anne olarak fedakarlık istiyordu. Geçim sıkıntıları, daha farklı duygular derken çocuğun nasıl büyüdüğünü anlamıyorsunuz. Benim büyük oğlum Mete Vardar 44 yaşında şimdi. Şimdi ne ara büyüdü diyorum içimden, gerçekten hiç anlamadım. Ama ilk torunum Sinan 14 yaşında ve onu doya doya yaşadık. İlk torun sevgisi daha bir başka tabi ki. Sinan’ı çok farklı duygularla seviyorum. Erken doğdu, 21 gün kuvözde kaldı. Onu heyecan içinde bekledik. Sonra Sinan’ımız büyüdü koca bir adam oldu. Derler ya; torun paranın faizidir diye hakikaten öyle. Torun sevgisi mesuliyetli bir sevgi değil. Seviyorsun ama sorumluluğunu üzerine almıyorsun anne-babaya bırakıyorsun. Ama bir bakımdan da yaşlandığını anlıyorsun, zamanın ne çabuk geçtiğini anlıyorsun.

 

 

 

“ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI ANNESİZLİĞE Hİç DAYANAMAZDIM”

 

Zor bir çocukluk geçirmişsiniz…

 

çocukken anlamıyorsun. Babam ve babaannem beni büyütmüşler. İki sene evvel okula göndermişler. Gideyim de iki çocuk bir arada olmasınlar diye düşünmüşler. O zamanlar anlamıyorsun “anne olsaydı nasıl olurdu, olmasaydı nasıl olurdu” diye. Fakat düşünüyorum da herhalde şimdiki aklım olsaydı annesizliğe hiç dayanamazdım. çocuksun, anne yok ama olsaydı ne olurdu bilemiyorsunuz. Onun için ben her Anneler Günü’nde çok hüzünlenirim.

 

 

 

Sizin Anneler Günü’nüz nasıl kutlanıyor?

 

çocuklarla hep beraber toplanıyoruz, bir yemek yiyoruz. Güle oynaya o günü geçiriyoruz.

 

 Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Mayıs sayısında...

 

Fotoğraflar: Mert Can Alşahin