Ahmet Misbah Demircan : “Tunus, Türkiye’nin Afrika’ya Yönelik Ticari Hamlelerinde Bir Üs Olabilir”
T.C. Tunus Büyükelçisi Ahmet Misbah Demircan, Tunus Büyükelçiliği Görevindeki Hedeflerini Klass’a Anlattı T.C.Tunus Büyükelçisi, Beyoğlu Eski Belediye Başkanı ve Eski Turizm ve Kültür Bakanı Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, devlet kademesinde bulunduğu her görevi layığıyla yerine getirmiş, Türkiye’nin tarihi ve kültürel değerlerinin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması adına önemli çalışmalar yapmış çok değerli bir diplomat. Son olarak Türkiye’nin Tunus Büyükelçisi olarak görev yapan ve iki ülke arasındaki kültürel ve ticari ilişkilerin gelişmesi ve güçlenmesi adına büyük bir özveriyle çalışan Ahmet Misbah Demircan, “Sesimizi duyurabildiğimiz herkese bu bölgede kapılarımızın açık olduğunu ve iş imkânlarını burada hep birlikte yaratabileceğimizi ifade etmek isterim.” diyor. Başarılı devlet adamı ve diplomat Ahmet Misbah Demircan ile Beyoğlu Belediye Başkanı olduğu yılları, Kültür ve Turizm Bakanlığındaki görevinin kendisine neler kattığını, Tunus’u ve Tunus’un Türkiye için neden önemli olduğunu Klass okurları için konuştuk.
Ahmet Bey, şu an T.C. Tunus Büyükelçisi olarak ülkemiz adına çok başarılı ve güzel işler yapıyorsunuz. Ama bundan önce sizi ilk olarak Beyoğlu’nu güzelleştiren belediye başkanı olarak tanıdık. Beyoğlu’nun sizin için çok özel bir anlamı olduğunu biliyoruz. Beyoğlu sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Beyoğlu benim için çok şey ifade ediyor. 30’lu yaşlarda başkan olduğunuzu düşünün. Büyük bir mesuliyet aldık. Türkiye’nin özeti olan İstanbul ve İstanbul’un özeti olan Beyoğlu. Farklı dinler, farklı diller, farklı kültürler. Burası hayatın çok dinamik bir noktası. Ve her şeyin cereyan ettiği bir yer. Bir yanıyla da doğup büyüdüğüm yer. Buranın sorumlusu olmak çok heyecan verici idi. Beyoğlu, öte yandan çok sahne bir yer. Sahne bir yerde başarısız olmak hayatınızda derin olumsuzluklar ve tesirler bırakır. Ancak başarılı olduğunuzda başarınız daha çabuk fark edilir. Her yönüyle heyecan verici bir yer. Beyoğlu benim hayatım, ömrüm, tecrübelerim demek. Benim için çok ama çok özel bir yer.
“BEYOĞLU HER GEÇEN GÜN DAHA İYİ OLACAKTIR”
Sizin başkanlığınızdan sonraki Beyoğlu’nu nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizin zamanınızla karşılaştırabilir misiniz?
Benim dönemim bir dönüşüm dönemiydi. Doğru kararlar vermek gerekiyordu. Okmeydanı’nda dönüşümün nasıl olması gerektiği, Dolapdere’de hangi adımları atacağımız, Tarlabaşı, İstiklal, Galataport, Haliçport gibi yerlerde yapacaklarımız bizim için çok önemliydi. Çok stratejik kararların verildiği, onların eyleme konulduğu, neticelerinin alınmaya başlandığı bir Beyoğlu vardı. Bütün bunların hedefi Beyoğlu’nu asıl hedefine, gelişmiş dünya şehirlerinin sahip olduğu noktaya taşımaktı. Böyle bir Beyoğlu’nun stratejik kararları verilmiş, dönüşümler başlamış, bazı işler tamamlanmış, bazı işler devam ediyordu. Dolayısıyla Beyoğlu’nun geriye gitmesi mümkün değil. Ben Beyoğlu’nun bıraktığım Beyoğlu’ndan daha iyi buluyorum. Belediyecilik hizmetleri anlamında elbette yenilikler yapılabilir. Her geçen gün daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.
“TÜRKİYE’NİN SANAYİDEKİ BÜYÜKLÜĞÜNÜ, TİCARETTEKİ BÜYÜKLÜĞÜNÜ VE TEKNOLOJİDE YARATTIĞI FARKLARI ANLAMAYA VE GÖRMEYE BAŞLADIK.”
Belediye başkanlığı sonrasında devletin birçok kademesinde yer aldınız. Bu süreçleri de sizden dinleyebilir miyiz?
Sayın Cumhurbaşkanımızın tensibiyle Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı oldum. Orada yaklaşık olarak 4 yıl görev yaptım. Benim için çok farklı bir deneyim oldu. Türkiye’nin her köşesini tanıdım. Türk-İslam felsefesini anladım. Bu büyük bir eksiklikti. Beyoğlu ve İstanbul çok kozmopolit bir yer. Orada bulunan herkes dünyadan gelen tüm farklı kültürleri anlıyor ve hissediyor. Ancak bizim özümüzün çıktığı yer Anadolu’dur. Anadolu’nun hayata bakışı, Mevlana ve Yunus’un öğretisi da çok önemli. Biz Türkler duygusal bakarız hayata. İnsani bakarız. Onun kodlarının ne olduğunu da anlamak, kültür hayatımızı daha yakından tanımak anlamında çok verimli bir dört yıl geçirdim. Sinemadan tiyatroya, operadan eski eserlere kadar birçok alanı deneyimleme şansım oldu. Ama en önemlisi Anadolu’nun ruhunu anlatan yapıları ve yaşamı yakından görmek benim için çok heyecan verici oldu. Sonunda Sayın Cumhurbaşkanımızın takdiriyle büyükelçilik görevi geldi. Büyükelçilik, Sayın Cumhurbaşkanımızı, kültürümüzü, sanatımızı, düşüncemizi, dilimizi, dinimizi, mimarimizi, yemeğimizi, ilişkimizi temsil etmek çok önemli bir görev benim için. Bu sefer hayatta ilgilenmediğimiz; Türkiye’nin sanayideki büyüklüğünü, ticaretteki büyüklüğünü ve teknolojide yarattığı farkları anlamaya ve görmeye başladık. Tabii kullandığımız iki tane yabancı dil var. Biri Arapça diğeri de İngilizce. Onlara daha yoğun ve daha etkin kullanmaya başladık. O da bana göre hayatımın eksik bıraktığım en önemli tarafıydı. Onları tamamlıyorum. Bu tecrübelerle inşallah hem şahsım için hem de ailem için hem de en önemlisi vatanımız için hayırlı hizmetler vermek nasip olur.
“ÖNEMLİ OLAN AŞK İLE ÇALIŞMAK VE HEDEFE DOĞRU YÜRÜMEK”
Aldığınız görevlerin hepsi değerli ve zorlu tabii ki. Siz bu görevleri icra ederken zorlandınız mı?
Bu görevlerimi icra ederken çok zorlanmadım. İşimi çok severek yaptım. Bence işin esası da budur. Aşk ile çalışan yorulmaz sözü var şairimizin söylediği. Bu anlamda eksikleriniz olabilir. Önemli olan aşk ile çalışmak ve hedefe doğru yürümek. Eğer seviyorsanız, âşıksanız, size yardım edenler mutlaka çıkacaktır. Çünkü sizin aşkınızı aşk edinmiş insanlar her zaman var. Onlara değer verdiğinizde işiniz daha kolay kılınacaktır. Ben hep bunu gördüm. Hep düşündüklerimin ötesinde hizmetler ürettim. Bütün zorluklar bu şekilde aşıldı. Her zaman ekip ruhuyla hareket etmek ve içten olmak lazım.
“DAHA FAZLA İHRACAT YAPABİLMEK İÇİN BAZI ÜLKELERDE YATIRIM YAPMAK, TİCARETİ BÜYÜTMEK İÇİN DOĞRU BİR YÖNTEM GİBİ GÖRÜNÜYOR.”
Şu an T.C. Tunus Büyükelçisi olarak görev yapıyorsunuz. Türkiye’nin Tunus, Tunus’un da Türkiye için önemini anlatır mısınız?
Bizim Tunus ile tarihi bağlarımız var. Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülkelerle tarihimizden bu yana kurduğumuz derin ilişkiler var. Ülkemizde bir Akdeniz ülkesi aynı zamanda. Tarihimizde Türk devletlerinin başardığı önemli bir şey var. Dünya ticaretinin rehberliğini yapmak ve güvenliğini sağlamak. Tunus bizim Akdeniz’de beraber çalıştığımız bir ülke. Kuzey Afrika’ya bir rivayete göre 175 bin yeniçeri gelmiş. Orada evlenmişler ve çocukları olmuş. Onlardan da beyler, ağalar, dayılar çıkmış. Türkçe konuşmamışlar ancak kendilerini Türk hissetmişler. Buradan oraya çok kelime gitmiş, biz de çok kelime almışız. Zamanla bunları unutmuşuz. Ancak bir söz vardır. “Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.” diye. Biz oraya gitmesek de görmesek de burada bu ilişkiler ve eserler var. En önemlisi insanlar var. Onlarla hemhal olduğunuzda tarihinizi görmüş oluyorsunuz. Bugün Türkiye sanayisiyle güçlü bir ülke. Bu sanayisini kendi iç dinamikleri için değil aynı zamanda ihracat için kullanıyor. Daha fazla ihracat yapabilmek için bazı ülkelerde yatırım yapmak, ürettiğimiz mamülleri orada işçilik alarak tamamlayıp yeni ülkelere oradan devam etmek, ticareti büyütmek için doğru bir yöntem gibi görünüyor. Bu anlamda Tunus ile Türkiye arasında tarihi bağlar var. Ve Tunus da Türkiye’yi çok seviyor. Buradan çok mal alıyor. Bu sevgiyle birlikte Tunus, Türkiye’nin Afrika’ya yönelik ticari hamlelerinde bir üs olabilir. Bunu Afrika’ya yayılma konusunda bir fırsat olarak görüyorum.
Sizinle birlikte Tunus ile olan ilişkilerde ne gibi değişimler oldu?
Henüz çok yeniyiz ve işin çok başındayız. Dolayısıyla bu işin başındayken bir şey söylemek çok erken. Elbette görevimiz bu ilişkileri güçlendirmek ancak şu anda bile Beyoğlu’ndan, İstanbul’dan, Türkiye’den; çevremizde var olan iş insanlarıyla, kültür insanlarıyla buraya minik minik hamleler yapmaya muvaffak olduk. Bütün bunlar iki ülke ilişkilerini gündemde tutması açısından kıymetli. Umut ediyorum ki dostlarımız da sevenlerimiz de Tunus’u Türkiye gündeminde tutar. Bu anlamda ticareti, sanayiyi de geliştirmemiz mümkün olacak. Yaptığımız her şey Türkiye’nin dünyada bayrağını daha çok sallandırmak için. Tunus da bunun için güzel bir fırsat. Sesimizi duyurabildiğimiz herkese bu bölgede kapımızın açık olduğunu, onları beklediğimizi ve iş imkanlarını burada hep birlikte kovalayabileceğimizi ifade etmek isterim.
Ailenizin sizin için çok değerli olduğunu biliyoruz. Bu kadar yoğun bir tempoda ailenize nasıl zaman ayırabiliyorsunuz?
Küçük kızım eylül ayından itibaren burada eğitim almaya başlayacak. Ortanca kızım da burayla ilişkili. Büyük kızım zaten bir düzen kurmuştu. Eşim de burada. Bu süreçte yabancı dile ağırlık vereceğiz. Burada geçirdiğim yıllar aynı zamanda bana ailemle zaman geçirme fırsatı tanıyacağı için ayrıca çok mutluyum. Umarım buradan iyi hizmetlere vesile olmuş olarak dönerim.