Murat Bey, sizi iş dünyasındaki başarılarınızın yanı sıra bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme tutkunuzla da tanıyoruz. Eğitimin sizin için anlamı nedir? Bundan sonra eğitim hedeflerinizde neler var?
Eğitim olmadan gerek insanın gelişimi gerekse de toplumsal gelişim süreçleri tamamlanamaz. Bir anlamda eğitim toplumsal kalkınmanın en temel argümanıdır diyebiliriz. Bilgi bitmek tükenmek bilmeyen bir deniz gibi aslında. Bu denizden ne kadar istifade ederseniz siz kendinize o kadar değer katmış olursunuz. Aslında bu beşikten mezara kadar devam eden bir süreç olarak da görülmelidir. Eğitim planlanan bir çaba olsa da tamamlanan bir iş değildir asla. Yaptığım her işte eğitime çok önem verdim. Toplumların en tehlikeli unsurları bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlarıdır. Eğer bir konuda fikir üretmek istiyorsanız öncelikle bilgi sahibi olmanız gerekir ve bu bilgi de ancak eğitim ile mümkün olacaktır. Örneğin bizim toplumda herkes ekonomi ile ilgili konuşur, fikir sunar ama yeterince bilgi sahibi değildir. Gerek özel hayatımda gerekse de iş hayatımda eğitim benim ayrılmaz bir parçam oldu her zaman. Eğitim hayatıma şimdi 3 boyutlu çizim teknolojileri ile ilgili bir 6 aylık kurs ile devam edeceğim. Sonrasında ise Türkiye’de Sermaye Piyasaları alanından doktora yapmak istiyorum.
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İnovasyon ve Girişimcilik Ekonomisi alanında yüksek lisans yaparak 3. üniversiteden de başarıyla mezun oldunuz. Neden İnovasyon ve Girişimcilik bölümünü seçtiniz?
Eğitim hayat boyu devam etmesi gereken dinamik bir süreçtir. Belli bir zamana sığdırılacak basit bir iş değildir. Okumayı, bilgi dağarcığımı geliştirmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi her şeyden önce çok seviyorum. Ayrıca bu uğraşım beni mutlu da ediyor. Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra çok sevdiğim ekonomi alanında lisans eğitimimi Erciyes Üniversitesi’nde yüksek derece ile bitirdim. Daha sonra ticaret hayatına başladığım için ara verdim. Fakat geçen yıl Türkiye’deki eğitim hayatıma Marmara Üniversitesi’nde İnovasyon ve Girişimcilik Ekonomisi alanında yüksek lisans ile devam ederek mezun oldum. Toplumların ekonomik ve sosyal kalkınmalarının temel dinamiği inovasyon kabiliyetleridir. Bu alanda yüksek kabiliyete sahip toplumlar, küresel rekabette kendilerine artı değerler kazandırmakta ve sürdürülebilir kalkınmalarında önemli atılımlar yapabilmektedirler. Aslında inovasyon insanlık tarihi kadar eski bir ifadedir. Özellikle genç nüfusa sahip olan bizim gibi gelişmekte olan toplumların bu dinamiği etkin şekilde kullanması çok ciddi bir önem arz etmektedir.
Ülkemizde ihracat konusunda oldukça başarılı bir iş insanısınız. Ayrıca yurt dışında da tarım sektörü ile alakalı birçok çalışmanız mevcut. İnovasyon konusunda aldığınız bu eğitim sizi çalışmalarını konusunda nasıl etkiledi?
Türkiye’den yaklaşık 60 ülkeye mobilya başta olmak üzere birçok ürün ve hizmet ihracatı yapmaktayız. Buradaki başarımızın anahtarı ‘beklentileri iyi analiz etmek ve etkin çözümler üretmek’ diyebiliriz. Bu başarımızı yurtdışındaki iştirak şirketlerimiz kanalı ile de yapıyoruz. Özellikle Ukrayna, Sırbistan ve Dubai’deki şirketlerimizden de birçok ülkeye geniş ürün gamı içeren ihracat potansiyelimiz var. Tarım sektöründe de birçok ürün ile özellikle Afrika, Uzakdoğu ve Avrupa ülkelerine ihracat yapıyoruz. Özellikle tarım alanında yaptığımız inovatif aksiyonlar ile, teknolojiyi üretimin her aşamasında kullanarak Tarım 4.0 devrimi olarak nitelendirilen akıllı tarım teknolojilerinde ciddi yatırımlar yaptık ve böylece önemli ölçüde verimlilik artışları elde ettik.
Tarım sektörü ile ilgili yurt dışı faaliyetleriniz nelerdir?
Tarım sektörü ile ilgili genelde bakliyat ürünleri üzerinde yoğunlaştık. Ukrayna’da nohut, mercimek ve buğday üretimi yapıyoruz. En fazla ürettiğimiz ürün nohut. Nohut üretiminde dünya genelinde önemli bir yerimiz var. Bunun yanında dut pekmezi, mangal kömürü üretimi de yapmaktayız. Bu ürünleri genelde Afrika pazarı olmak üzere dünyanın birçok ülkesine ihraç etmekteyiz. Tarım sektörü ile ilgili bir diğer faaliyet alanımız ise hayvancılık ile ilgili. Özellikle küçükbaş hayvancılık konusunda faaliyet gösteren firmamız şu an yaklaşık 120 bin adet kapasite ile Ukrayna’nın önemli firmaları arasında yer alıyor. Bu hayvanları helal sertifikaları ile Ortadoğu, Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine gerek canlı gerekse de işleniş olarak ihraç ediyoruz.
Ülkemizde de tarımsal faaliyetleriniz olacak mı?
Türkiye’de tarımsal anlamda birkaç yatırım yapmak istiyorum. Özellikle Trakya bölgesinde ceviz, badem ve kapari yetiştirmeyi düşünüyorum. Ayrıca Sivas, Tokat, Amasya ve Erzincan bölgelerinde de kerestelik ağaç yetiştirmeyi planlıyorum. Türkiye’de şu an Trakya Üniversitesi ile yapmak istediğim kaz çiftliği projemizin çalışmaları başladı. Kaz eti besin değeri ve ekonomik değeri yüksek olmasına rağmen Türkiye’de hak ettiği önemi bulamamış maalesef. Bu alanda Türkiye’de kaz yetiştiriciliğinin yayılması ve yeni bir ekosistem geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun akademik bilgi ile oluşturulmuş ilk denemesini de Edirne’de açacağımız kaz çiftliği ile başlatmak istiyorum. Kısmet olursa önümüzdeki yıl çiftliğimiz açılmış olacaktır.
Murat bey sizi sosyal sorumluluk bilinci yüksek bir iş insanı olarak da biliyoruz. Bu anlamda kadınların iş dünyasında istihdamı ile ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Ülkeler toplumsal yaşama katkı sağlamayı genel misyon edinmiş insanlar ile büyüyor. Ben de kendi çapımda bazı minik dokunuşlar yapmaya çalışıyorum. Özellikle doğanın hoyratça tüketilmesine karşı bazı çalışmalar yapıyorum. Bunun yanında hayvan hakları ve yaşam ortamları ile ilgili şirketlerimin hepsini de farklı bir çalışma birimi var. Örneğin belli aralıklarla doğadaki sahipsiz hayvanlara mama dağıtımı yapıyoruz. Özellikle de soğuk kış günlerinde bunu sık sık yapıyoruz. Bunun yanında sokak kedileri için soğuk havalara karşı korunaklı minik barınak evler yaparak şehirlerin belli yerlerine dağıtıyoruz. Ayrıca ihtiyaç sahibi insanlara da dokunmak ve onların yüzlerini bir nebze olsun güldürmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Gerek eşya yardımı gerek sağlık giderleri yardımı ve gerekse de eğitim bursları konusunda kazancımızı insanlarla paylaşmaktan asla tereddüt etmiyoruz. Çünkü biz dağıttıkça çoğaldığına gönülden inanıyoruz. Özellikle bu yıl 350’den fazla öğrencimize burs veriyoruz. Bizim odaklandığımız bir diğer önemli konuda da ‘kadın çalışanlar’ konusu. Elbette çalışanları cinsiyet ayrımı yapan bir ifade ile tanımlamak çok doğru değil ama artık kullanılan bir ifade biçimi olduğu için kullandım kadın çalışanlar sözcüğünü. Kadınlar bizim toplumda, birçok ülkeye göre çok iyi bir konumda. Ben çok seyahat ettiğim için şahit oluyorum aslında dünyadaki vahim duruma. Türkiye kadın hakları konusunda birçok Avrupa ülkesinden bile ileri düzeyde. İnanmayan gidip görebilir elbette. En basitinden Avrupa’da kadına seçme ve seçilme hakkını ilk veren ülkelerden biriyiz. Kadın erkek eşitliği konusunda birçok ülkeden ileride olsak da bazı durumların düzeltilmesine ihtiyaç var. Özellikle halen çalışma hayatında kadının konumunu tam olarak tanımlayamamış bir toplumuz ve kadına karşı baskı ve taciz olaylarını çok sık duymaya başladık. Bu durumun hemen düzeltilmesi gerekir. Bunu da ancak eğitim ile yapabiliriz.
Birçok sektörde faaliyet göstermenize rağmen ana sektörünüz olan mobilya sektöründeki 'kadınların çalışması zordur' algısını nasıl kırdınız?
İnsanların mobilya sektöründe çalışması gerçekten zor. Kolay bir iş değil. Ama erkek çalışıyorsa kadında çalışır elbette. Hatta bizim birçok modelimizde kadın çalışma arkadaşlarımızın önemli tecrübeleri var. Çünkü evlerdeki eşyaları en fazla kullanan ve eşyanın geliştirilmesi gereken yanlarını onlar daha iyi biliyor. Kadın çalışanlarımız bize çok ciddi değer katıyor. Mesela döşeme atölyemizde çalışan kadın personelimiz kırlent ve yastık dikimlerinde hizmet verirken, renklendirme atölyemizdeki kadın çalışanlarımız çizim ve altın varak işlemeleri yapmaktadırlar. Elbette kadın çalışanlarımıza vücut yapıları gereği ağır işler yaptırmıyoruz ama onların üretim süreçlerinde aktif rol almalarını destekliyoruz.