Ben Türkçe’yi Sokakta Arkadaşlarımla Futbol Oynarken Öğrendim

Ben Türkçe’yi Sokakta Arkadaşlarımla Futbol Oynarken Öğrendim Ben Türkçe’yi Sokakta Arkadaşlarımla Futbol Oynarken Öğrendim

Fransa’nın Ankara’daki Büyükelçisi Herve Magro, Türkiye’yi çok seven ve Fransa-Türkiye ilişkilerinin daima diplomasi çerçevesinde yönetilmesini sağlayan bir diplomat. Yedi sene önce İstanbul’daki başkonsolosluk görevini yaptıktan sonra ülkemizden ayrılan Büyükelçilik unvanıyla Türkiye’den giden Herve Magro geçtiğimiz yıl Türkiye’ye tekrar Büyükelçi olarak döndü ve Ankara’da görevine başladı. Best Model Yarışmalarının Kurucusu, ünlü prodüktör, organizatör ve menajer Erkan Özerman, Fransa’nın Ankara’daki Büyükelçisi Herve Magro’ya yönelttiği keyifli sorularıyla Klass okurları için eğlenceli bir sohbet gerçekleştirdi.  

Türkçe konuşan çok az sayıda olan yabancı elçilerden birisiniz. Türkçe’yi nerede nasıl öğrendiniz?
Sokakta arkadaşlarımla futbol oynarken Türkçeyi öğrendim. Ankara’da büyükelçiliğe yakın olan Çankaya’da bir evimiz vardı. Babam dışişlerinde memurdu. Türkiye’ye gönderilmişti. Biz de ailece babam ile beraber Ankara’ya geldik. Özellikle büyükelçiliğe yakın bir yerde ev buldu, oraya yerleştik. Tabii okula da Ankara’da başladım. Hayatımda en sevdiğim en büyük eğlencem müsaade ettikleri nispette mahalledeki Türk arkadaşlarımla oynamaktı. İnsan o yaşlarda çok çabuk lisan öğreniyor. En büyük eğlencemiz evin yanındaki arsada futbol oynamaktı. Çocukluğun verdiği bir heyecanla, topun peşinde koşmak eğlenceli bir şekilde münakaşalar edip hakkımızı koruyalım derken ben Türkçe konuşmaya başladım. Tabii her diplomat gibi babam da dört senelik görevi bitince ülkesine geri döndü. Benim burada bir şansım daha oldu, çünkü babam ikinci kez, Türkiye’ye yine göreve gönderildiğinde çok sevinmiştim. Çünkü mahalle arkadaşlarıma kavuşacaktım. Ve böylece ben gençlik yıllarımın ilk günlerinden itibaren tekrar Ankaralı oldum. Pek tabii onlarla olan arkadaşlığım ve yine okul hayatı derken tekrar Türkçe konuşmaya başladım. Kısmet…. Bugünlere kadar gelmişim. Dostum olan çok insan var bu ülkede. Belki de Dışişleri Bakanlığı da bunu göz önünde bulundurarak beni her fırsatta Türkiye’ye gönderdi. Önce İstanbul’da Başkonsolos olarak görev yaptım, şimdi de Büyükelçi olarak Ankara’da ülkemi temsil ediyorum.


Futbola olan merakınızdan dolayı soruyorum; Türkiye’deki üç büyük takımdan hangisini tutuyorsunuz?
Bu üç takımdan birini tutmak çok tehlikeli. Onlardan birinin tarafında olmak çok güzel. Ama diğer ikisinin karşısında olmak ise son derece tehlikeli. Ben daha çok Ankara’da futbolu seven bir gençken tuttuğum takımın adını vermek isterim: Ankaragücü.
 

Diplomasi dünyasının çok zor günlerinden geçerken siz yine çok önemli bir görev yapıyorsunuz. Ülkenizin Büyükelçisi olarak Ankara’dasınız. Anlattıklarınızı tekrar düşünecek olursak ve geçmişinizin Ankara, İstanbul dolayısıyla Türkiye ile olan samimi bağlarını çok güzel açıkladınız. Bugün için ne düşünüyorsunuz?
Diplomaside aşılmayacak hiçbir zorluk yoktur. Anlayış, iyi niyet ve sabırla her şey çözülür. Bugün Fransa ile Türkiye arasındaki tarihi bağlar çok uzun yıllara dayanıyor.  Ankara’nın Cumhuriyet’in başkenti oluşu, Osmanlı’dan ayrılıp yepyeni bir cumhuriyet olarak doğuşunda ülkemin de çok önemli bir kararı var. Çünkü Avrupa’nın diğer ülkelerinin aksine Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ü ilk kez resmi olarak kabul eden ülke Fransa’dır. Bu tarihte bilinen bir olaydır. Bu güzel ülkenin cumhuriyete kavuşması ve Atatürk Türkiye’sini ilk kabul eden ülkenin büyükelçisi olarak Ankara’da görev yapmak da benim için çok onur duyduğum bir olay.



Biz yine sohbetimizi sanat olaylarına döndürmek isteriz. Gençlik yıllarınızda hangi müziği dinlerdiniz? Türk sanatçıları içinde sevdiğiniz, o yıllarda dinlediğiniz bir yorumcu bir sanatçı var mı?
Pek tabii, Türkiye’de o dönemde en çok dinlenen bir tek sanatçı vardı, o da Ajda Pekkan’dı. Görüyorum ki o da yıllardır zirvedeki yerini muhafaza ediyor. Her geldiğimde onun şarkılarını dinleme şansım oldu. Ayrıca Ajda Pekkan’ın Enrico Macias şarkıları içinde dünyaca meşhur olmuş hitlerini Türkçe sözlerle (Fikret Şeneş’in sözleri) okuduğu şarkıların hepsini hemen hemen biliyorum. Çünkü şarkıları önce Macias’tan dinleyip Fransızcalarını öğrendikten sonra aynı melodileri Türkçe sözlerle dinleyince insan çok çabuk öğreniyor.

Yani sizin favoriniz unutamadığınız sanatçı Ajda Pekkan mı?
Paris’te Olympia’da da sahneye çıkan, Fransa’da orijinal Fransızca şarkılar okuyan, albümleri çıkan, o dönemde ülkemde de büyük bir hayran kitlesi kazanmış olan sanatçı bugün de ününü ülkesinde olduğu gibi hala koruyor.


Son söz;
Erkan Özerman; Fransa Dışişleri Bakanlığı özellikle Türkçe konuşan diplomatları ülkemize gönderirken İstanbul’un bir önceki Başkonsolosu Bertrand Buchwalter de babasının diplomat olması sayesinde genç bir lise öğrencisi olarak Ankara’ya gelip O’da Türkçe öğrenmişti. Yıllar sonra başkonsolos olarak tayin edildiği zaman emekli büyükelçi Tanju Bleda bana; “Bu genç diplomat lisede okurken benim kızımla aynı sınıftaydılar. O’nu gençlik yıllarından tanırım.” demişti. Bertrand Buchwalter bir adım daha farklılık yarattı, Ankara’da bulunduğu devre içinde âşık olduğu bir Türk kızıyla evlendi. Ben kendisine çok yakın dostluğumuzdan dolayı “enişte” diye hitap etmiştim. Bütün Fransız dostlarım bana enişte ne demek diye sormuşlardı. Bir Türk kızıyla evlenenlere Türk de olsa yabancı da olsa biz enişte deriz. Bu çok güzel bir hitap şeklidir. Türkçe konuşan diplomatlar daha çok konuşsunlar ve bizim Fransa’daki Fransızca’yı konuşup halkla birebir sohbet etme şansını alan dışişleri mensupları gibi Fransız dostlarımızın da çoğalmasını arzu ederiz.


 

Erkan Özerman, Herve Magro