Bugün Ölmediysem Yarına Kalmak İçin Bir Nedenim Var

Bugün Ölmediysem Yarına Kalmak İçin Bir Nedenim Var Bugün Ölmediysem Yarına Kalmak İçin Bir Nedenim Var

İş Kadını ve Yazar Esra Oflaz, yeni kitabı yen’i ve tekamülün anlamını Klass’a anlattı.  

Türkiye’de her zaman yeniliklerin öncüsü olan, medya alanında birçok ilke imza atan Esra Oflaz, aynı zamanda yazarlık kimliği ile de ön plana çıkmış ve işlediği konularla da kitapseverlerin dikkatini çekmeyi başarmış bir isim. İlk kitabı ‘Geçit: Hikayem ve Ötesi’ ile uzun süre çok satanlar listelerine adını yazdıran Esra Oflaz, roman türündeki ikinci kitabı ‘Yen’ ile yeniden okuyucularının karşısına çıktı. Kitabında ölüm ile yaşam arasında yaşadığı sıra dışı deneyimleri anlatan Esra Oflaz, insanın yaşam yolculuğunun anlamını sorguluyor. Esra Oflaz ile yeni romanını hangi duygu ve düşüncelerle kaleme aldığını, ‘Yen’ isminin anlamını, tekâmül kavramını ve kendisini hayata bağlayan şeyin ne olduğunu Klass okurları için konuştuk.


Esra Hanım, öncelikle yeni romanınıza neden “Yen” adını ismini verdiğinizi sorarak başlayabilir miyiz?
Romanımızın baş kahramanı olan Peri yeniden bu dünyaya ciltlenecek, bedenlenecek olan bir ruh. Bu bedenlenmeyi anlatması için kitabın ismini Yen koydum. Kitabımda Peri’nin ruhsal tekamül yolculuğunu ve geçirdiği evreleri anlattım.

Bu kitabı hangi duygu ve düşüncelerle kaleme aldınız?
Bir dönem yaşam enerjim çok aşağıya düşmüştü. Ben hayatımda birkaç defa ölümle karşılaştım. İlk kitabımı okuyanlar bilirler. Geçirdiğim bir trafik kazasında ruhum bedenimden ayrıştı. Kalbimin durduğu iki dakikalık süre içerisinde kendimi gördüm. Ruhum yukarıya doğru yükseldi. Aşağıda kanlar içerisinde, kırılmış bir bebek gibi yatan bedenimi gördüm. Allah'a doğru bir yolculuk yaptım ve ona kavuştum. Bu deneyim benim hayatımı dönüştürdü. Sağlık sorunlarını, yaşadığım aile dramalarını katalize etmeme sebep oldu. Covid hastalığını geçirdiğimde yeniden böyle bir tecrübe yaşadım. Patlamış apandisitle 72 saat oturduktan sonra bütün bedenim zehirlendi ve yine diğer tarafa geçmeme çok az kalmıştı.  Daha sonra beyin kanaması da geçirdim. Yaşamım adeta ölümler arası geçti. Tüm bunlar beni ölümü anlamaya itti. Ölümü sorgulamaya başladım. Bunun sonucunda ölümün aslında korkulacak bir şey olmadığını, tam tersine tekamülü anlamak için ölümü anlamak gerektiğini hatırladım. Covid geçirirken yoğun bakım ünitesine düşünce yaşam enerjim çok aşağılara düştü. Kendimi diğer boyuta geçiyormuş gibi hissettim. Ölüm korkusu insanda bir ayrışma meydana getiriyor. İnsanların içinde olduğu sosyopatiyi düşünmeye başladım. Pandeminin bize vermek istediği mesajı anlamaya çalıştım. Bu süreçte soluduğumuz hava ölüm taşıdı. Bu durum bizi ölümü anlamaya ve ölüm korkusundan sıyrılmaya itti. İnsanları nasıl birlik olmaya teşvik edebileceğimi, insanları nasıl ölümlü olmaktan arındırabileceğimi düşünürken bu romana geldik.

Kitabınızda bahsettiğiniz ‘Yerini, yenini, yeminini’ kelimelerini açıklayabilir misiniz?
Başkahramanımız Peri'nin tekâmül gözlemcisi, ruhuna fısıldayan, evrilmesini sağlayan varlık Piri. Hepimizin bir ruhu ve üzerinde giydiğimiz bir giysi var. Bu giysi kitapta Yen olarak ifade ediliyor. Yenim bugünkü benliğimi oluşturuyor. Ama içeride ikamet edeni de tanımak gerekiyor. Düzlemimiz, titreştiğimiz frekans yerimizi belirliyor. Yemini ise hayat gayemizi, gideceğimiz yeri, neden bedenlendiğimizi, neden ciltlendiğimizi gösteriyor. Bunu anlaması için Piri, Periye bu beden içerisinde ikamet eden ruhumuzla nasıl tanışacağımızı ve içimizdeki ruhun kutsallığından, onun çoklu algısından nasıl bu ömrümüzde faydalanabileceğimizi anlatıyor. Pratikte de bunları gösteriyor aslında. Çünkü mutlak yazgımızın yanında aslında değiştirebileceğimiz bir yazgımız da var. Peri ruhun busesiyle bunu nasıl hayata katabileceğimizin ip ucunu veriyor.

Bunların yanında tahavül, tevekkül ve tekamüle de dikkat çekiyorsunuz. Bu kavramların önemi nedir?
Tahavül biçim değiştirme anlamına geliyor. Bedenlenecek olan Piri diğer geçmiş hayatlarından bütün anımsamalarını topluyor ve tekâmül yapbozunu tamamlamaya çalışıyor. Bunu yaparken de pek çok sefer biçim değiştiriyor. Başka bir dönemde başka bir düzlemde bedenleniyor. Kazanımlarını da kayıplarını da alıyor. Onlarla yeniden ruhun şeceresinde, anımsamalarıyla bugünkü hayatına geliyor. Bu yüzden bizim başımıza ne gelirse gelsin bu cildimizde tevekkül ve tekâmül etmemiz gerektiğini de anlatıyor. Bu evrilmenin nasıl olacağını da aynı şekilde anahtar kelimeler tanımlıyor. Biz zamanı hep doğrusal bir çizgi gibi algılıyoruz. Ölüme yaklaştığımda zamanın doğrusal değil döngüsel olduğunu anladım. O döngüsellik içerisinde hem geçmiş var oluyor hem gelecek var oluyor. Ancak her şey anda gerçekleşiyor. O döngüsel zaman içinde ben kendi tecrübemde geçmiş hayatlarımı gördüğüm gibi gelecek hayatımı da gördüm. Kader de aslında o döngüsellik içerisinde var oluyor. Bu yüzden kaç yıl yaşadığınızın bir önemi yok.

Kitabınızda Shakespeare'in 'Bugün ölmediysem yarına kalmak için bir nedenim var' sözüne yer verdiniz. Sizce sizin hayatta kalma nedeniniz ne oldu?
Anda yaşamayı çok önemli buluyorum. Bizim yazgımız an içerisinde şekilleniyor. Bunu önümüzde yolları çatallanan bir bahçe gibi düşünebilirsiniz. Orada birtakım olasılıklar var. Peri bedenlenirken tekrar o olasılıklar dehlizine doğdu. O olasılıklar içerisinde hangisinin bizim değiştirilebilir yazgımız içinde tezahür edeceği aslında bizim anda verdiğimiz karara bağlı. Bu çok önemli bir konu. Çünkü kimse ana yayılmıyor. Her şeyi çok hızlı bir şekilde tüketiyor. Oysa ana yayılıp orada alacağımız kararlarla tekâmül etmemiz gerekiyor. Ve biz orada tekamülü de anlamış oluyoruz.
 

Röportaj: Afranur Kalaycı
Fotoğraf: Mertcan Alşahin
Mekan: Swissotel Bosphorus


 

Esra Oflaz