Çocuklar Ailelerine Bağlı Ama Onlara Bağımlı Olmamalılar

Çocuklar Ailelerine Bağlı Ama Onlara Bağımlı Olmamalılar Çocuklar Ailelerine Bağlı Ama Onlara Bağımlı Olmamalılar

Kare Anaokulu’nun sahibi Aydan Gömügen başarılı ve mutlu bireyler yetiştiren okullarındaki eğitim anlayışını Klass’a anlattı..

Tecrübeli yönetici ve uzman eğitim kadrosuyla 2-6 yaş arası çocuklara okul öncesi eğitimde sunduğu hizmetlerle fark yaratan Kare Anaokulu gelecekte topluma faydalı olacak iyi bireyler yetiştirme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Taze beyinlere en doğru bilgiyi onları eğlendirerek vermeyi başarıyla icra eden Kare Anaokulu, yenilenen yüzüyle yeni bir eğitim yılına daha heyecanla ‘merhaba’ dedi. Başarılı eğitimci ve işkadını Aydan Gömügen tarafından kurulan Kare Anaokulu, dört ayrı dilde verdiği eğitimle, salsa, yoga, tango dersleri gibi çocukların hayatını renklendiren aktiviteleriyle büyük dikkat çekiyor. öğrencileri kadar öğretmenlerinin ve velilerin mutluluğu anlayışıyla nesillerden nesillere uzanacak bir eğitim düzeni kuran Aydan Gömügen, Kare Anaokulu’nun yenilenen yüzünü, felsefesini ve titizlikle uyguladıkları eğitim programlarını Klass okurları için anlattı. 

 

“Anaokullarının genelinde iki yabancı dil öğretiliyor biz dört dil öğretiyoruz. Bir de çocuklarımıza bilgisayar eğitimi veriyoruz. Okulumuzdan mezun olan öğrenciler birinci sınıfa başladıklarında İngilizce dersinden hep yüksek puan alıyorlar. Veliler geri dönüp bizi ziyaret ettiklerinde hep bunu söylerler.

 

“Biz burada çocuklara tuvalet alışkanlıklarını da öğretiyoruz. Bir çocuk bize geldiğinde tuvalet alışkanlığı olmasa da en fazla 15 günde öğreniyor. öğretmenlerimizi bunlara dikkat ederek işe alıyoruz. Yani burada gerektiğinde çocukların bezini değiştirebilecek, bundan hiç yüksünmeyecek, her şeyi yapabilen öğretmenlerle çalışıyoruz.”

 

“Benim sosyal sorumluluk projelerim hep Down Sendromlu çocuklar üzerine. Eşim Muhammed Abdullah Tuncay da Down Sendromlu çocuklar için çalışıyor. Birlikte çalışmalar yapıyoruz. Ve bununla da yetinmedik dedik ki bir dernek kuralım. Bu dernek Down Sendromlu çocukları istihdam edindirecek, onlara bir meslek, iş edindirecek. Bu düşünce ile 12 Ekim 2016’da Down İstanbul Derneği’ni kurduk. Ve şimdi dernek üzerinden çalışmalara başladık.”

 

Aydan Hanım, eğitimcilik kariyerinizi kurucusu olduğunuz Kare Anaokulu ile taçlandırdınız. öncelikle Kare Anaokulu’nu nasıl bir hedef ile kurdunuz ve niçin okul öncesi eğitime yatırım yapmak istediniz?

Eğitimcilik kariyerimi genç emekli furyasıyla birlikte sonlandırmak yerine eğitime ne şekilde katkı sağlayabilirim diye düşündüm ve bu konuda araştırmalara başladım. çünkü çocukları çok seviyorum ve yapabileceğim en iyi iş yine eğitim üzerine olmalıydı. Aslında üniversite eğitimciliği yaptığım yıllarda da çocuklarla ilgileniyordum. Boş zamanlarımda çocuk esirgeme kurumlarına gidiyordum. Down Sendromlu çocuklarla çok ilgileniyordum. Bir gün Ataşehir’de oturan bir arkadaşımı ziyarete gittiğim de evinin bulunduğu noktada çok fazla anaokulu olduğunu gördüm. Okul öncesi eğitime büyük önem veren bir kişi olarak bu konuda yatırım yapmalıyım diye düşündüm. Bu fikir o kadar hızlı gelişti ki arkadaşıma dönüp bana evini satsana dedim. çünkü o evi olduğu gibi bir anaokuluna dönüştürecektim. O da bana satmam ama ömürlük kiralarım deyince hemen çalışmalara başladım. Hummalı bir çalışmayla bir ayda hazırlıkları bitirerek 2010 yılı Eylül ayında anaokulunu açtık. İlk öğrencilerim çok küçüktü ve ağırlıklı olarak 2 yaş gurubuydu. Yeni açılmış olmamıza rağmen ve kimse bizi tanımıyorken öğrenci sayımız 25’di. Sonra Medical Park ile anlaştım. Hastane personelinin, doktorların çocuklarına eğitim vermeye başladık. Birden öğrenci sayımız 100’e ulaştı.

 

“OKULA DöRT AYRI DİL SEçENEĞİ GETİRDİK. YILSONU GöSTERİLERİNİ DöRT DİLDE YAPIYORUZ”

Bu işi büyük bir özveriyle, aşkla yaptığınızı biliyoruz ama başladığınızda sizi yıldıran pes etme noktasına getiren olaylar yaşandı mı? Bu süreçleri nasıl atlattınız?

Ben bu işi yapabileceğime çok inandım. İlk zamanlar çok sıkıntılar çektik. Gün oldu ödemeleri, maaşları kendi cebimden karşıladım. Bazı dönemler kâr etmedik, zarara bile girdim. Ama insan sabır edince oluyor. Sonra bir farkındalık yaratmak istedim ve okula dört ayrı dil seçeneği getirdik. Ben Fransızca eğitim veren bir okuldan mezun olduğum için bazen Fransızca derslerine girdim. İngilizce ana eğitim dilimiz oldu. Ayrıca İspanyolca ve İtalyanca derslerimiz vardı. Böyle dört dil ve bir de drama dersi ile eğitim programımızda fark yarattık. Hatta yılsonu gösterilerini bile dört dilde yapıyoruz. O kadar keyifli ve güzel oluyor ki…

 

Bulunduğunuz bölgede 80 tane anaokulu olduğu söyleniyor. Peki, bunlar arasında veliler neden Kare Anaokulu’nu tercih etmeliler?

Bizim okulumuz ne özel okul ne de devlet okulu mantığında hizmet veriyor. İkisinin karışımı bir okul. Yani disiplin var ama çocukları sıkmadan da bir samimiyet var. Her şeyin en iyisini alıyorum. Merdiven altı yiyecekler kesinlikle yok. Her şey kaliteli markalardan alınıyor. Veli geldiği zaman ilk başta mutfağı gezdiriyoruz. Anaokullarının genelinde iki yabancı dil öğretiliyor biz dört dil öğretiyoruz. Bir de bilgisayar eğitimine başlatıyoruz çocukları. O küçücük parmaklarla bilgisayar öğreniyorlar. Ve İngilizceleri çok iyi. Okulumuzdan mezun olan öğrencilerin eğitimini takip ediyoruz; birinci sınıfa başladıklarında İngilizce dersinden yüksek puan alıyorlar. Veliler geri dönüp bizi ziyaret ettiklerinde hep bunu söylerler. Değişik bir ortam yarattık burada. öyle ki bizden çok memnun olup arkadaş grubunu getirenler oluyor. Bu sene bu doğrultuda bir kampanya başlattık; “Arkadaşını getir bir ay ücretsiz” kampanyası büyük ilgi görüyor.

 

Farklı uyruklu öğrencilerde okulunuzda çok var…

Evet, sanırım bunda çok dilli eğitim programımız etkili oldu. Yabancılar bizi tercih ediyor, öğrencilerim daha çok yabancı uyruklu. Ruslar, Türkmenler, özbekler, İngilizler geliyor. Kare Anaokulu’nun ciddi sayıda bir yabancı veli portföyü var..

 

“çOCUKLARA SALSA, MODERN DANS, YOGA EĞİTİMLERİ VERİYORUZ”

çocuklara eğlenceli ve fiziksel gelişimlerine yardımcı olacak ne tür eğitimler veriyorsunuz?

çocuklara salsa, modern dans, yoga eğitimleri veriyoruz. Bu sene salsa hocamız tango öğretmeye de başladı. Velilerle her hafta bir etkinlik yapıyoruz. Boyama, tişört boyama… Tencere tavalarla çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Yani aklınıza gelebilecek farklı ve eğlenceli her türlü çalışmanın altına Kare imzasını atıyoruz.  

 

“BİZ BURADA çOCUKLARA TUVALET ALIŞKANLIKLARINI DA öĞRETİYORUZ”

öğretmenlerinizde aradığınız özellikler neler? Onlara diğer anaokullarında olmayan ne gibi imkanlar sunuyorsunuz?

Mesela biz burada çocuklara tuvalet alışkanlıklarını da öğretiyoruz. Bir çocuk bize geldiğinde tuvalet alışkanlığı olmasa da en fazla 15 günde öğreniyor. öğretmenlerimizi bunlara dikkat ederek işe alıyoruz. Yani burada gerektiğinde çocukların bezini değiştirebilecek, bundan hiç yüksünmeyecek, her şeyi yapabilen öğretmenlerle çalışıyoruz. çünkü öğretmenlik böyle kutsal bir meslek. Bir de en önemlisi şuna dikkat ediyoruz; öğretmen mesleğini sevecek ama hepsinden önce çocukları çok sevecek. çocuklarla ilgili her şeye ‘evet’ diyecek. Böyle bir öğreten portföyümüz var. Onların özverili çalışmalarına karşılık biz de kendilerine verdiğimiz değeri göstermek için öğretmenlerimize, çalışan personelimizin hepsine bireysel emeklilik yaptırdık. Emeklilik primlerinin tamamını ben ödüyorum. İleride kendilerine ek bir kazanç olsun diye hayatlarını garanti altına alabilmek için yaptım. Herhalde hayatlarını garanti altına alabildiğimi umuyorum.

 

“çOCUKLAR HER ZAMAN AİLELERİNE BAĞLI AMA ONLARA BAĞIMLI OLMAMALILAR”

Siz üniversitede de eğitmenlik yaptınız. Niçin okul öncesi eğitimine bu kadar önem veriyorsunuz?

çünkü bütün tohumlar okul öncesi eğitimde atılıyor. çocuğa ne veriyorsanız onu alıyor. Mesela herkes der ki “İki yaş çocuklar pek bir şey anlamaz” Hayır anlıyorlar. İki yaştan altı yaşa kadar çocuğa her şeyi verebilirsiniz. Altı yaşta beyin toparlanır ve ilkokula öyle giderler. Neden ilkokula altı yaşında veriliyor? çünkü artık bir şeyler çocuğun beyninde yerleşmiş durumdadır. Biz burada bu yaş grubu çocuklara daha küçükken bir şeylerin farkına varıp ilerde iyi bir fert olmanın tohumlarını atıyoruz. çocuklar her zaman ailelerine bağlı ama onlara bağımlı olmamalılar. Şimdiye kadar hiçbir sorun yaşamadım. Hep başarılı öğrenciler yetiştirdim. Bu yüzdende hem kendimle hem de ekibimle gurur duyuyorum.

 

 “DOWN SENDROMLU çOCUKLARA İSTİHDAM SAĞLAMAK İçİN DOWN İSTANBUL DERNEĞİ’Nİ KURDUK”

Kardeş okul edinerek sosyal sorumluluk projelerini de destekliyorsunuz. Bize bu çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?

Bulgaristan’da bir kardeş okul edindik. Bu okul Down Sendromlu çocuklara eğitim veriyor. Ben Dame De Sion mezunuyum. Dame De Sion’da rahibeler Lape Hastanesi’nde bizi huzurevlerine götürürlerdi. Biz orada yaşlılarla haşır neşir olurduk. Bulaşıklarını yıkardık, yemeklerini yapar yedirirdik. O günlerden kalma alışkanlıklarım var. Her zaman kişisel olarak ve kurumsal olarak bu tarz sosyal sorumluluk projelerine eğilmişimdir. Ama ağırlıklı olarak sosyal sorumluluk projelerim Down Sendromlu çocuklar üzerinedir. üniversite yıllarımda onlarla bir süre çalışmıştım. Aynı şekilde eşim Muhammed Abdullah Tuncay da Down Sendromlu çocuklar için çalışıyor. Birlikte çalışmalar yapıyoruz. Ve bununla da yetinmedik dedik ki bir dernek kuralım. Bu dernek Down Sendromlu çocukları istihdam edindirecek, onlara bir meslek, iş edindirecek. 12 Ekim 2016’da Down İstanbul Derneği’ni kurduk. Ve şimdi dernek üzerinden çalışmalara başladık.

 

Dernek olarak ne gibi çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Amaç çocuklara bir meslek edindirebilmek. Kek, kurabiye değil, belli başlı yemekleri yapabilecekleri aşçılık eğitimi vereceğiz çocuklara. Bu da eşimin projesiydi. Ben de destek olmak istedim. Bunun yanı sıra bu çocukları yetiştirip belli otellerde Down’lu şefler, Down’lu dj’ler gibi projelerimiz var. Down Sendromlu çocuklar dj’lik yapacak normal insanlar gibi. çünkü onlar hasta değil, herkes onları hasta gibi görüyor ama değiller. Onların kromozomları sadece bizden bir fazla. Down’luların daha çabuk anlayan grupları var. Onlara ‘yap, getir, götür’ gibi kısa cümlelerle her şeyi anlatabilirsiniz. Yani çok kısa cümlelerle onlar her şeyi yapabiliyorlar. Mesela benim Kınalı Ada’da bir kafem vardı. Orayı bir takım zorluklardan dolayı bu sene kapattık. önümüzdeki yaz tekrardan açıp orada Down’luları çalıştırmayı düşünüyorum. ‘Down Cafe’ gibi. Türkiye’de İstanbul’da, Konya’da, Elazığ’da böyle kafeler var. Bende adada böyle bir farkındalık yaratmak istiyorum.

 

Kare Anaokulu’nda Down Sendromlu öğrenciniz var mı?

Yok ama biz Tomurcuk Vakfı’na başvurduk. Onlar zaman zaman Down’lu öğrencileri getirip bizim sınıfımızda çocuklar için katkıda bulunacaklar. çocuklar için yapılan etkinliklere Down Sendromlu çocukları da katacaklar. Ama tabi bu çocuklar yaş ortalaması biraz daha yukarıda olan; yani bizim 6 yaşımız onlara göre 8-9 yaş. Ama dinliyorlar. Tomurcuk Vakfı’yla bu sene bu çalışmayı yapacağız.

 

“BİZİM AİLEDE öĞRETMENLİK MESLEĞİ NESİLDEN NESİLE GEçİYOR”

Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir? Başka Kare Anaokulları olacak mı? Nasıl ilerleyeceksiniz?

Hayır, tek bir okul var. Rahmetli babamın da söylediği gibi “Yapıyorsan ortaksız ve tek bir iş yap” derdi. Ben de onun vasiyetine uyup tek bir anaokulu olarak kalacağım. çocuğunu butik bir anaokuluna göndermek isteyen benim okuluma geliyor. İlerde belki bir mülk alıp okulu büyütüp daha da geniş sınıflar yapabilirim. Teklif var ama ben şube açmak istemiyorum. İlk-orta eğitimi düşünmüyorum. çünkü benim tek amacım küçük çocuklarla uğraşmak. Kızım Yılsenin’de çocuk gelişiminden mezun oldu. O da Kare Anaokulu’nda çalışıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan kadrolu. Genelde O da anaokulu sınıfı çocuklarla daha ilgili; Down Sendromlu çocuklarla da ilgileniyor. Down Sendromlu çocuklar üzerine master yapmak istiyor. O çocuklara da bir faydası olsun diye uğraşıyor. çeşitli seminerlere de gidiyor. Bizim okulumuzda olması çok mantıklı geldi bana. En azından buradaki bütün çocukların psikolojisini biliyor, tanıyor. Yarın öbür gün başka bir yere giderse buradaki deneyim ona artı puan kazandırır diye düşünüyorum. çocukları da çok seviyor. çocukluğunda hep öğretmen olmak isterdi. Eline tebeşiri alıp tahtaya geçerdi, “Ben öğretmen olacağım” derdi. Babaanne, dede onlardan sonra ben öğretmen oldum; şimdi de kızım öğretmen. Bizim ailede öğretmenlik mesleği nesilden nesile geçiyor.

 

“OKULUMUZ TADİLATTAN GEçTİ, YENİLENDİK”

Yeni eğitim dönemi öncesinde okulunuz renovasyondan geçmiş. Nasıl bir değişiklik yaptınız?

Evet okulumuz tadilattan geçti, yenilendik. çocuklarımızın tertemiz, son derece hijyen, çok mutlu olacakları bir ortamda eğitim almasına büyük özen gösteriyoruz. Bu nedenle her sene yaz döneminde okulumuz tadilattan geçiyor. Bu yaz da aynı titizlikle okulumuzu bütün iç ve dış bakımını gerekli tadilatlarını yaptırarak, pırıl pırıl bir hale getirdik. Bu konuda çok hassasım; kendi evimde keyif alarak huzur içinde oturmam ne kadar önemliyse Kare Anaokulu’nda da her şey kendi evimdeki kadar özenle düşünülüp yapılmış olmalı. Bu nedenle çok sevdiğim ve güvendiğim evimin dekorasyonunu yapan iç mimar Hülya Yılmaz ile okulumuzu yeniledik. Kendisi çok güzel bir iç dekorasyon yaptı. . Yönetim bölümünü mor renklerin ağrılıkta olduğu bir dekorasyonla değiştirdik. çocuklarımızla beraber eksiksiz bir şekilde yeni eğitim dönemine başladık.

 

Siz aynı zamanda güvenlik konusuna da büyük önem veriyorsunuz. Bu konuda aldığınız önlemlerden bahseder misiniz?

özel bir güvenlik şirketi tarafından 7/24 korunuyoruz. Okulumuzda her şeye olduğu gibi çocuklarımızın güvenliğine de özel bir ihtimam gösteriyoruz. Tüm profesyonel ekibimizin gayretli çalışmalarına rağmen dışardan da hizmet alarak günün her saati güvende olduğumuzu bilerek çocuklarımıza eğitim veriyoruz. Zaten bu nedenle oluşabilecek tüm riskleri ortadan kaldırmak için her sene düzenli olarak okul demir başlarına gerekli bakım ve tadilatı uyguluyoruz. Eskiyen, kırılan, arızalanan hiçbir şeyi okulumuzda tutmuyoruz. özellikle asansörlerimizin periyodik olarak hiç aksatmadan bakımını yaptırıyoruz. çocuklarımızın ve tabi ekip olarak bizim her türlü can güvenliğimiz en iyi şekilde sağlanmaktadır. 

 

 

Son olarak iş hayatınızdaki kurallara değinelim. Bir yönetici olarak özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?

Okulumda çok iyi bir müdür var. Eski Doğuş Okulları’nın Müdürü Selma çavuşoğlu bizimle. öğretmenler arasında yine Doğuş Okulları’ndan müzik öğretmenleri var, drama öğretmenleri var. Burada işin başında olmanız gerekiyor. Ne kadar güvendiğiniz iyi bir kadronuz da olsa yine de öğretmenler, müdürünüz ve veliler sizi görmek istiyorlar. çünkü herhangi bir sorun olduğunda kurucunun işin başında olması gerekiyor. Ben yaptığım işten zevk alıyorum. Her gün buraya mesaili çalışıyormuşum gibi geliyorum. öğrenciler ve personelle iç içe olmak beni çok mutlu ediyor. “Neden bu kadar işin başındasınız” diye soruyorlar. Bunu yapmak benim için her şeyden önce tam bir manevi tatmin. çocuklarla ekibimle bir arada olmak beni daha dinamik ve enerjik kılıyor. Evde oturduğunuz zaman hiçbir şey yapamazsınız. En zor iş hiçbir şey yapmamaktır. Onun için Allah uzun ömür verirse ölene kadar bu okulun başındayım. Gerçi çocuğuma bu okulu teslim edeceğim ama yine de fahri başkanlığa devam edebilirim.:)  

Fotoğraflar: Yavuz Kaynar