Senur Hanım, siz iş hayatıyla anneliği birlikte yürüterek başarılı olmuş bir isimsiniz. Öncelikle anne olduktan sonra hayatınızda ne gibi değişimler oldu?
SENUR AKIN BİÇER: Daha planlı olmayı öğrendim. Çünkü o zamana kadar kendime ve işime tüm zamanımı verirken birdenbire doğanın gereği size bağımlı olan ufacık şeker topları elinize geliyor. Hiçbir zaman da çalışma hayatını bırakmadım, hep devam ettim. Çalışma hayatı diye bir şey yok aslında benim hayatımda. Sadece hayatıma çocuklar dahil oldu ve ona göre bir düzenleme yaptım. Bu tabi ki de o kadar kolay olmadı ama iyi bir planlamayla bu süreci geçirdim. Ayrıca çocuklarım olduktan sonra insanlara karşı daha duyarlı olmaya başladım.
Oldukça yoğun bir iş temposunda çalışıyorsunuz. İş hayatıyla anneliği beraber yürütmek sizin için zor oldu mu?
S. A. B.: Tabi ki zor oldu. Kendi sağlığımdan biraz ödün verdim ve farkında değildim. Ama sonrasında iyi bir planlamayla ve hayatıma onları dahil ederek devam ettiğim için o süreçte önüm açıldı ve birlikte hayat devam etti. Halen de bu şekilde devam ediyor.
Çocuklarınızla unutamadığınız anılarınızdan bize biraz bahsedebilir misiniz?
S. A. B.: Kızım 1. sınıfa başladığında bir gün eve biraz suratı asık bir şekilde geldi. Bana “Sen dünyanın en yalancı annesiymişsin.” dedi. Bende “Niye öyle söylüyorsun?” diye sordum. O da “Sen bana bütün anneler çalışır dedin.” dedi. Bende “Ben sana öyle bir şey söylemedim.” dedim. Biraz durduktan sonra kızım, “O zaman bizim sınıfta bir tek sen çalışıyorsun.” dedi. Bende “Peki bunun ne gibi bir farkı var sen gündüz okula giderken bende gündüz işe gidiyorum.” dedim. Kızım da “Çıkışta tüm anneler geliyor.” dedi. Bende “Sende servisle geliyorsun.” dedim. Kızım ise “Olsun, görüyorum ben bir sürü anneler var.” dedi. Kızımın aklında olan anne tipi dışarıda kendi ve iş hayatı olan birisi. Çok küçük yaşlarda yuvaya da gitmişti. Ben sadece bırakıp akşam da alıyordum ya da servisle geliyordu eve. 1. sınıfta teneffüslerde de anneler geldiği için bu durumu kıskanmış. Bu anı da benim unutamadığım, iz bırakan bir anı olarak kaldı.
Peki sizin anneniz nasıl bir anneydi ve annelik konusunda size örnek olduğu noktalar var mıydı?
S. A. B.: Annem her zaman bana anneliğim konusunda arada frenleyici bir rol oynadı. Benim annemde çalışan bir anneydi ama aile işi olduğu için evden de çalışabiliyordu. Biz 3 kardeştik ve annem bizim bakımımız konusunda çok titiz biriydi. Her şeyi, her detayı düşünüyordu. Çok da korumacıydı. Bende kendi kendime ben daha rahat bir anne olacağım demiştim ama hiç öyle olmadı. Belki rahat anne imajını çizdim ama bende her şeyi düşünüyordum. Örneğin işe döndüğümde kızım 6 aylıktı. Evde bir bakıcısı vardı ve bakıcısının kızıma iyi bakıp bakmadığından emin olmak için birçok şeyi farklı yöntemlerle kontrol ederdim. Annem çok korumacı olduğu için ben daha rahat bir anne olacağım diye söz verdim ama pek öyle olmadı.
Yasemin Hanım, annenizi nasıl anlatırsınız? Sizi en çok etkileyen özelliği nedir?
YASEMİN BİÇER: Annem çok güçlü bir kadın. Tabi bunu büyürken pek anlamıyorsunuz. Ben ilkokula giderken annem eve en erken akşam 7’de gelirdi. Geldiğinde de evin yemeğini yapan, çekip çeviren, her şeyini yapan yine annem olurdu. İngilizce öğrenme sürecimde de çok büyük bir katkısı oldu bana. Kendisini çok kontrolcü gibi anlatıyor ama bizi çok bağımsız da yetiştirdi aynı zamanda. Kardeşimle de konuştuğumuz zaman “Eve geç gelirdi ama ikimizde aynı ülkenin farklı köşelerinde yaşıyoruz. Bu konuda da çok fazla yalnızlık, zorluk çekmiyoruz.” deriz. Çünkü kendi başımıza bir şeyleri yapmayı öğrenmeyi öğrendik. En çok bu güçlü duruşu beni etkiledi. Şu an erkek dominant olan bir sektörde bir kadın olarak çalışıyorum. Makine mühendisliği okudum. Ve hiçbir zaman kadın olmanın dezavantajı ailem tarafından bana yansıtılmadı. Aksine kadın olmanın hep gücünü ve önemini görerek büyüdüm. Hem erkek kardeşime hem de bana en çok bunun etkisi olduğunu düşünüyorum.
Sizin annenizle unutamadığınız bir anınız var mı?
Y. B.: Bizim annemle hep geleneklerimiz vardır. Birazcık anne kız olmanın verdiği yakınlıktan biraz da şehirde uzak oturmanın verdiği etkiyle sürekli yaptığımız şeyler oluştu. Ara sıra zamanımız arabada baş başa ve yan yana geçerdi. Ya da tatile, seyahate gideceğimiz zaman hep annemle beraber giderdik. Hatıralarım daha çok böyle anlardan oluşuyor. Üniversite de mezun olmadan önce çok fazla etkinlikte inisiyatifler aldım. Bunlar da hep çay üzerineydi çünkü annemle çay saatlerimiz meşhurdu. Evin bir köşesine oturup kendimize çay saati yapardık. Çayımızı birlikte demler, içerken de sohbetler ederdik. En çok özlediğim anılar içerisine giriyor annemle yaptığımız çay saatleri.
Anneler gününde anneniz için neler yaparsınız ve nasıl geçirirsiniz?
Y. B.: Annem çalışan bir anne olduğu için evin en erken kalkanıdır. Biz de anneler gününde kardeşimle annemden önce uyanmaya çalışıp sessiz sessiz birbirimizi uyandırırdık. Nasıl bir sürpriz yapacağımızı düşünüp büyük kahvaltılar hazırlardık. Bir de bizim evde her ne kadar yardımcı aşçıdan yemek yapılsa da evin erkekleri annemin yaptığı dışında bir yemek yemezdi. Bizde en azından o güne özel olarak ona jest yapmak için dışardan güzel şeyler alıp güzel bir kahvaltı sofrası hazırlarız. Orada annemi el üstünde tutup rahat ettirmeye çalışırız.
Anne olmanın iş hayatınıza yansımaları nasıl oldu?
S. A. B.: Annelik gerçekten güzel ve kutsal bir şey. Anne yüreği de insana farklı görüşler ve farklı bakış açıları kazandırıyor. Onun için yönetim kademelerinde, kamuda ne kadar çok kadın yükselirse bence daha fazla barış, daha fazla insancıl kurallar gelir diye düşünüyorum. Bu durumun iş hayatımda da çok avantajını yaşadım. Lider konumunda olduğunuzda anneliğinde getirdiği etkiyle beraber o kadar çok sert kurallar koyamıyorsunuz. Mesela çocuğum yaşındaki gençler iş görüşmesine geldiğinde kendi çocuklarım aklıma geliyor ve empati yaparak karşımdaki kişiyi rahatlatmaya çalışarak görüşmelerimi gerçekleştiriyorum.