1959 yılından bugüne dekoratif aydınlatma alanında hizmet veren özartaş Avize, dekorasyon tutkunlarına şık ve zarif tasarımlar sunuyor. Yaklaşık 60 yıldır sektördeki varlığını başarılı bir şekilde koruyan firmanın bu başarısının altında özartaş Avize Yönetim Kurulu Başkanı Altay özgen ve ailesinin özverili çalışması bulunuyor. Her zaman işinin başında olan tecrübeli iş adamı, bilgi ve birikimini oğulları Kerem ve Emre özgen’e aktararak onların da iş ve özel yaşamlarında huzurlu, mutlu ve başarılı bireyler olmasını sağlıyor. Oğullarını yetiştirirken onları özgür bıraktığını belirten Altay özgen, çocuklarına her konuda destek oluyor. “Evlat sahibi olmak dünyadaki en değerli ve en pahalı yatırımdır” diyen Altay özgen, oğulları Kerem ve Emre özgen ile birlikte iş ve özel yaşamdaki ilişkilerini, oğullarını yetiştirirken nelere dikkat ettiğini ve baba olduktan sonra hayatında gerçekleşen değişimleri Klass’a anlattı.
Altay özgen: “Her iki oğlumdan da çok memnunum. çocuklarımla adeta arkadaş gibiyim. Oğullarımla aramızda sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki söz konusu. Ancak çocuklarımla aramızdaki saygıyı korurken hiçbir zaman birbirimizden uzaklaşmıyoruz.”
Kerem özgen: “Bu dünyaya Altay özgen’in evladı olarak geldiğimiz için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Babam bizimle sürekli tecrübelerini ve bilgisini paylaşır. Kardeşimle benim yeni şeyler yapabilmemize olanak tanır ve bizi hep özgür bırakır.”
Emre özgen: “Babam örnek alınması gereken bir kişidir. Babam, hayatımızın her anında her türlü konuda sorularımızı cevapladı, her ne yaparsak yapalım arkamızda durdu. Her zaman bizlere yol gösterici açıklamalarda bulundu. Her çocuk babasını örnek alır. Ancak çoğu kişinin babamı örnek aldığını görmek benim için çok gurur verici bir durum.”
Altay Bey, baba olduktan sonra hayata bakış açınızda nasıl bir değişim oldu ve neler hissettiniz? Baba olmak size neler kazandırdı?
Altay özgen: Babalık her insana bir şeyler kazandırır. 26 yaşında büyük oğlum Kerem’i kucağıma aldım ve genç sayılabilecek bir yaşta babalık duygusunu tattım. Kerem, 3 yaşına gelip de bezden kurtulana kadar her sabah altını ben değiştirdim. İki yıl sonra ise küçük oğlumuz Emre dünyaya geldi. Her iki evladım da benim için çok değerli. Allah isteyen herkese evlat sevgisini nasip etsin, Allah herkesin evladına sağlık ve sıhhat versin. İlk kez baba olduktan sonra her baba gibi ben de ikinci çocuğumun kız olmasını istedim. Her iki oğlumdan da çok memnunum. çocuklarımla adeta arkadaş gibiyim. Oğullarımla aramızda sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki söz konusu. Ancak çocuklarımla aramızdaki saygıyı korurken hiçbir zaman birbirimizden uzaklaşmıyoruz. Anne-babalarla çocuklar arasında sevgi ve saygı muhakkak olmalı; ancak ebeveynler çocuklarıyla her şeyden önce arkadaş olmalı ve her şeyi paylaşabilmeliler. Biz oğullarımla o çizgiyi yakalayabildik. çocuklarımla her şeyi paylaşabiliyorum, onlarla keyifli seyahatler yapıyorum. Şu anda da büyük oğlum Kerem ile aynı işi yapıyoruz. Evlat sahibi olmak dünyadaki en değerli ve en pahalı yatırımdır. çünkü evlat sahibi olduğunuzda gecenizi gündüzünüzü, duygularınızı, bütün varlığınızı sonucunda ne olacağını bilmeden karşılıksız olarak veriyorsunuz. Sevginizi çocuklarınızla karşılıksız olarak paylaşabiliyorsanız, çocuklarınızı birey olarak görüyorsanız, evladınızı gerektiğinde özgür bırakabiliyorsanız o çocuk gelecekte sizinle birlikte olmaktan keyif alacak demektir. Ancak çocuğunuza sürekli kurallar koyduğunuzda, sizin istediğiniz gibi davranmasını söylediğinizde o çocuk zamanla sizden kaçacaktır.
“çOCUKLARIMLA ARKADAŞ, SIRDAŞ GİBİYİM”
çocuklarınızı yetiştirirken nelere dikkat ettiniz? Bu süreçte kendi babanızdan aldığınız tavsiyeler oldu mu?
A.ö. : çocuklarımı yetiştirirken babamdan öğrendiklerimi temel aldım. Babam beni yetiştirirken çok özgür bırakmıştı. Bu açıdan babamı kaybettiğim zaman ayrıca çok yakın bir arkadaşımı kaybettim. Kendi çocuklarımı yetiştirirken babamın bana olan bu yaklaşımını örnek aldım. çocuklarımla arkadaş, sırdaş gibiyim. Hatalarını dahi benimle paylaştıklarında onları eleştirmek yerine tecrübelerim dahilinde çözüm sunmaya çalışıyorum. çocuklarımı yetiştirirken onları çok özgür bıraktım. Her iki evladım da özgüvenleri yüksek bireyler. İçine kapanık insanların hayatta başarılı olabileceklerine inanmıyorum. Bu açıdan insanların özgür olmaları gerekir. İnsanlar hata yapa yapa doğruları buluyor. çocuklarım da kendi yollarında yürüyerek doğruları bulacaklardır. Oğullarıma öncelikle istedikleri şeye sahip olabilmeleri için çalışmak zorunda olduklarını anlattım. Bu konuda onlara anlattığım çok güzel bir hikâye var. Onu sizlerle de paylaşmak istiyorum. çocuğun biri bir gün babasından kız arkadaşıyla dışarı çıkmak için para istemiş. Babası çıkarıp oğluna bir miktar para vermiş. çocuk birkaç gün sonra yine istemiş. Adam bu kez çocuğuna para vermek yerine yastığın altında bulunan ailelerine ait paradan almasını söylemiş. çocuk her defasında babasından para isteyince babası yastığın altından almasını söylemiş. Bir gün çocuk yine babasından para istediğinde adam paranın yastığın altında olduğunu hatırlatması üzerine çocuk paranın bittiğini dile getirmiş. O zaman adam harcanan paranın yerine konulmadığında biteceğini, bu yüzden çalışması gerektiğini söylemiş. 10 lirayla da mutlu olabilirsiniz, 10 milyarınız da olsa mutsuz olabilirsiniz. Bu açıdan mutluluğun kaynağı para değil; insanın doğasıdır. Bu nedenle çalışmak, bir şeylerle ilgilenmek insana ayrı bir keyif verir. İnsanın işinde keyifle çalışması için de donanımlı olması çok önemli. Bu açıdan oğullarıma her zaman kendilerini geliştirmeleri gerektiğini söylüyorum. çocuklarıma ayrıca kendilerine yapılmasını istemedikleri bir şeyi karşısındaki kişiye kesinlikle yapmamalarını öğütlüyorum. Başlarına bir şey geldiğinde de suçu başkalarında aramak yerine aynanın karşısına geçip bakmalarını söylüyorum. Babam “Oğlum, manzaraya bakarken herkes gibi değil farklı bir gözle bak. Ancak bu şekilde farklılığı görebilirsin” derdi. Bu düşünceyi çocuklarıma da aşıladım. çocuklarıma ayrıca aile işimizi çok sevdiğimi ve eğer kendileri de bu işi severlerse başarılı olabileceklerini anlatıyorum. Oğullarıma dürüstlükten hiçbir zaman ödün vermemeleri gerektiğini söylüyorum. Ayrıca ne durumda olurlarsa olsunlar sözlerinin arkasında olmaları, kimsenin ekmeğiyle oynamamaları ve kimsenin hakkını yememeleri gerektiğini anlatıyorum.
Sizden çocuklarınızı anlatmanızı istersek bize neler söylersiniz?
A.ö. : Büyük oğlum Kerem yaklaşık iki yıl önce Sabancı üniversitesi’nden mezun oldu. Ardından Amerika’da 6 aylık bir eğitim aldı. Şu anda ise hem Boğaziçi üniversitesi’nde master yapıyor hem de benimle birlikte çalışıyor. Birlikte çalışmaktan çok memnunuz. İnşallah küçük oğlum Emre de şirketimizde çalışmaya başladığında aynı şey olacak. Amiral gemisi özartaş Avize olan şirket topluluğumuz içerisinde bir makine ve iki inşaat firması olmak üzere toplam 4 adet şirket bulunuyor. çocuklarımla birlikte çok güzel işler yapacağımıza inanıyorum. çünkü Kerem de, Emre de çok çalışkan insanlar. İkisi de benim gibi denizi çok sever. Her iki oğlum da yelken kulübüne üye ve yılda en az 5-6 kez arkadaşlarıyla denize açılır. Denizi ve doğayı seven insanın kötü alışkanlığı olacağına inanmıyorum. Ayrıca çocukların küçük yaşta sporla tanıştırılması ileriki yaşlarında yaşam standartlarını yükseltecektir. Oğullarım yelken sporuna okuldayken başladı ve hâlâ severek yapıyorlar. İkisinin de kaptan ehliyeti var. Karakter olarak ise Kerem sakin, düşünceli, planlı ve çok sosyal bir gençtir. Emre ise daha deli doludur. Bu açıdan Emre’yi kendi gençliğime çok benzetiyorum. Emre, bizim gece kuşumuzdur. :) Ayrıca çok inatçıdır. Kafasında olan bir şeyi gerçekleşene kadar karşısındaki insana en az 9 kez söyler. İki kardeşin birbirini tamamlayacak şekilde zıt karaktere sahip olması çok güzel. çünkü kardeşler aynı karakterde olursa renksiz bir hayatları olur. Ağabeyim Alpay özgen ile ben de siyah ve beyaz gibiyiz.
“HATAYI KABUL EDEN BİR İNSANIM”
çocuklarınız artık büyüdüler ve büyük oğlunuz şirketiniz bünyesinde görev alıyor. Peki, büyük oğlunuz Kerem’i şirketinizde çalışması için yönlendirmeleriniz oldu mu?
A.ö. : çocuklarımın hangi işte çalışacaklarına dair onları asla yönlendirmedim. İşini çok seven bir insanım. Her sabah takım elbiseyle fabrikaya gider, daha sonra iş kıyafetlerimi giyer ve 200 kişilik personelimle birlikte çalışırım. Yaklaşık 12 yaşından beri bu böyledir. 41 yıldır aralıksız çalışıyorum. İşyerinde odamda çok nadir otururum. Genellikle fabrikanın içerisinde incelemelerde bulunmak için gezerim. Kerem benimle çalışmaya başladığı zaman masasını odama yerleştirdim. Oğluma “Benimle çalışacaksan öncelikle beni izlemelisin. Tecrübe mezara kadardır. Hayatın her döneminde öğreneceğin bir şeyler var” dedim. Babam “İnsan hayatta en son ölmeyi öğreniyor. Ancak anlatabilecek kadar zamanı olmuyor” derdi. Bu açıdan oğullarımın her zaman bir şeyler öğrenebilmelerine özen gösterdim. Kerem’i özel hayatında olduğu gibi iş hayatında da özgür bıraktım. çünkü ben hatayı kabul eden bir insanım. Her insan hata yapabilir. önemli olan hatanın telafi edilebilmesi ve hata yapan kişinin farkına vardığında olumlu yönde değişebilmesidir.
Peki, oğlunuzun çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
A.ö. : Kerem’in çalışmasından çok memnunum. Kerem iş yükümün büyük bir kısmını alarak beni rahatlatıyor. Paylaşmayı sevdiğim için bilgimi, tecrübelerimi oğluma aktarıyorum. çalışmalarını gözlemliyorum. Hata yapmasına müsaade ediyorum. İşlerimize çok zarar verebilecek bir hata yaptığında ise küçük uyarılarda bulunuyorum.
Onlara hem iş hem de özel hayatlarıyla ilgili olarak verdiğiniz tavsiyeler nelerdir?
A.ö. : Oğullarıma her zaman sosyal yaşamda insanlara karşı olan kredilerini kaybetmemelerini tavsiye ediyorum. Para kaybedilebilir; bu hiç önemli değildir. çünkü kaybedilen para yerine konabilir. Ancak insanların gözündeki değerinizi yitirdiğinizde bunu telafi etmeniz imkansızdır. Bu yüzden her iki oğluma “Bir sözü söylerken çok dikkatli olun, öncesinde iyi düşünün. Tutamayacağınız sözler vermeyin. Verdiğiniz sözleri her ne pahasına olursa olsun yerine getirin” diyorum. Babam “Oğlum birine yetki ya da mevki verirken iyi düşün. Kardeşine, oğluna ya da çalışanına verdiğin hakkı geri almaya kalktığında sıkıntı doğar” derdi. Ben de aynı tavsiyeyi çocuklarıma veriyorum.
“BU DüNYAYA ALTAY öZGEN’İN EVLADI OLARAK GELDİĞİMİZ İçİN KENDİMİZİ çOK ŞANSLI HİSSEDİYORUZ”
Kerem Bey ve Emre Bey, sizden babanız Altay Bey’i dinleyecek olursak bizlere nasıl bir baba profili çizersiniz?
Kerem özgen: Bu dünyaya Altay özgen’in evladı olarak dünyaya geldiğimiz için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Babam işte de evde de tez canlıdır. çok çabuk parlar ve aynı hızla söner. Bizimle sürekli tecrübelerini ve bilgisini paylaşır. Kardeşimle benim yeni şeyler yapabilmemize olanak tanır ve kendisinin de belirttiği gibi bizi hep özgür bırakır. Ona bir şey danıştığımızda işini gücünü bırakıp tüm bilgi birikimiyle sorduğumuz soruları cevaplar.
Emre özgen: Babam örnek alınası bir adamdır. Babam, hayatımızın her anında her türlü konuda sorularımızı cevapladı, her ne yaparsak yapalım arkamızda durdu. Tabii bir baba olarak kızdığı zamanlar da oldu. Her zaman bizlere yol gösterici açıklamalarda bulundu. Her çocuk babasını örnek alır. Ancak çoğu kişinin babamı örnek aldığını görmek benim için çok gurur verici bir durum.
Babanız sizin için evde baba ama iş yerinde patron… Babanızı patron kimliğiyle tanımlamanızı istersek bize neler söylersiniz?
K.ö. : Babamla aynı ofisi paylaşmak benim için müthiş bir duygu. Odasında tüm departmanlardan çalışanları ağırlıyor ve o esnada insanlara nasıl davrandığını, nasıl iş yaptığını birebir gözlemleme şansını elde ediyorum. Emre de ekibimize dahil olunca aynı şekilde o da babamdan iş dünyasıyla ilgili çok şey öğrenecek.
“DENİZ SEVGİMİZ BABAMIZDAN GELİYOR”
Peki, niçin babanızın yanında çalışmayı tercih ettiniz? Düşünceleriniz hep bu yönde miydi, yoksa daha sonra mı babanızla çalışmaya karar verdiniz?
K.ö. : Küçükken babam kardeşimi ve beni yaz tatillerinde iş yerine götürürdü. Bir ay boyunca babamla birlikte çalışırdık. Hatta bir yaz boyunca sabahtan akşama kadar dördüncü kattan aşağıya koli taşımıştık. İçinizde çalışma aşkı olunca hiçbir şey zor gelmiyor. Şu anda da aynı aşkla işimi yapıyorum.
E.ö. : Babam bizim için “Benimle çalışmasalar da olur” dese de küçük yaşlardan beri ağabeyim ve beni yazları işyerine götürürdü. O zamanlarda kendisiyle çalışmamız gerektiğini adeta bize aşıladı. :) Şu anda üniversitede İşletme bölümünde okuyorum. Seneye okul bitince ağabeyim gibi ben de babamla birlikte çalışmaya başlayacağım.
Peki, babanızla birlikte neler yapmaktan keyif alırsınız?
E.ö. : Babamla birlikte kahve eşliğinde sohbet etmekten, gezmekten, yelken yapmaktan büyük keyif alırız. Ağabeyim de ben de yelken yapmayı çok severiz. Bu sevgimiz babamdan geliyor. Her yıl hep birlikte denize açılıyoruz ve bir hafta boyunca teknede çok güzel zamanlar geçiriyoruz.
“BABAM HER KONUDA ROL MODELİMİZDİR”
Babanızı hangi özelliklerinden dolayı kendinize örnek alırsınız?
K.ö. : Babam her konuda rol modelimizdir. Babamıza ne kadar yaklaşabilirsek o kadar tamamlandığımızı hissediyoruz.