İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin En Büyük İkinci Devlet Projesidir

İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin En Büyük İkinci Devlet Projesidir İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin En Büyük İkinci Devlet Projesidir

İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi (IOSB) Başkanı Mustafa Keskin, IOSB’nin özelliklerini ve önemini Klass’a anlattı.  

Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1985 yılında temeli atılan İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi (IOSB), GAP projesinden sonra Türkiye’nin en büyük ikinci devlet projesi olma özelliğini taşıyor. 40 bine yakın iş yeri bulunan, 350 bine yakın çalışanın istihdam edildiği sanayi bölgesi, 15 milyar dolara ulaşan ihracatı ile de Türkiye ekonomisinin can damarlarından birisi. Öz yönetim sistemi ile yönetilen İkitelli Organize Sanayi Bölgesinde yapılan kongre ile başkan seçilen Mustafa Keskin, yeni bir organize sanayi bölgesi projesi için çalışmalara başladı. Girişimci kişiliği ile sanayi bölgesini büyütmeyi ve daha modern bir tesis haline getirmeyi hedefleyen Mustafa Keskin ile başkanlık görevini neden tercih ettiğini, yeni projelerini, nitelikli eleman yetiştirmede hayati bir önem taşıyan meslek liselerinin önemini Klass okurları için konuştuk.


Mustafa Bey, yaklaşık iki ay önce İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi Başkanı seçildiniz. Başkan olma sürecinizi dinleyebilir miyiz?
Ben yaratılış itibariyle müteşebbis, üreten, sürekli hareketli olan bir insanım. IOSB, Türkiye’de 1985 yılında temeli atılan bir bölge. Türkiye’ye hizmet etmesi için kurulmuş olan GAP’tan sonra Türkiye’nin en büyük ikinci devlet projesi. 38 tane kooperatifin olduğu, bağımsız parsellerden müteşekkil, 40 bine yakın iş yeri, 350 bine yakın çalışanı olan, 15 milyar dolar ihracat yapan bir yer burası. Biz de kendimizi bu büyük ailenin içinde bulduk. IOSB’nin yönetimsel yapısı buradaki katman gruplarından oluşuyor. Ben de burada bir ana unsurum. Bundan yaklaşık üç yıl önce öz yönetime dönüldü. Öz yönetime dönülünce İOSB mütevelli heyeti yerine İOSB öz yönetimi geldi. Ben de bu öz yönetimde görev aldım. İnsanlar tarafından hüsnükabul görmeye başladık.  Kongre süreci yaklaşırken de bana aday olmam önerildi. Bu görevi bir vatan hizmeti olarak değerlendirdim. Geçmişteki düşüncelerimizin burada hayata geçmesiyle alakalı çalışmalara başladık. Burada aynı zamanda imar, iskân gibi belediyecilik hizmetlerini de sunuyoruz, bölgenin elektriğini veriyoruz. IOSB, yasal prosedürleri olan özerk bir bölgedir.

IOSB Başkanlığınız süresinde neler yapmayı planlıyorsunuz?
Bir ülkenin kalkınabilmesi, bağımsızlığını elde edebilmesi için en çok ihtiyacı olan şey enerjidir. Bir insanın yaşayabilmesi için nefese ihtiyacı vardır. Türkiye sanayisinin nefes borusu da İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesidir. Burada yaşanan bir enerji sıkıntısı nefes darlığına yol açar. Türkiye’nin topyekûn olarak enerji ile alakalı sorununu çözmesi gerekir. Biz payımıza düşen her şeyi yapmaya hazırız. Türkiye’de barajlar var ancak yetersiz, rüzgar enerjisi ile güneş enerjisi Türkiye’nin bütününe %5-6 oranında katkı yapabiliyor. Burası 7 milyon 200 bin metrekarelik bir alan. O günkü nüfusa yani 1985 yılına göre tasarlanmış. Geçen uzun zamandan sonra burası bize dar gelmeye başladı. Seçildikten iki gün sonra Cumhurbaşkanımızdan randevu talep ettik. Bizi Devlet Konukevi’nde ağırladı. Kendisinden ikinci bir organize sanayi bölgesi yeri talep ettik. İstanbul’da Hadımköy tarafında, yaptığımız araştırmalara göre 8-8,5 milyon metrekare bir yer tespit ettik. Onunla ilgili çalışmalara başladık. Biz rutin çalışmaların dışında çıtayı nasıl yükselteceğimizi düşünüyoruz. Enerji ve ikinci bir organize sanayi bölgesi ile alakalı ciddi bir emek vereceğiz. O zamanın şartlarına göre yapılan 100-200 metrekarelik yerler imalatçıya çok küçük geliyor. Onları büyüterek yeni bir proje yapacağız. Yeni yerimizde 8 milyon metrekareye 20-25 bin iş yeri düşecek.

Türkiye’nin en önemli sanayi bölgesinin başkanlığını üstleniyorsunuz. Bu süreçte projelerinizi nasıl bir vizyonla şekillendireceksiniz?
Bir ülkenin ayakta kalabilmesi için aş, iş ve istihdam gereklidir. Bunları yapmadan Türkiye ile ilgili hangi sloganı üretirseniz üretin, ne konuşursanız konuşun güçlenmeniz mümkün değil. Berlin’de Alman partnerlerimiz var. Enerji ile alakalı büyük bir merakım var. Almanya’ya her gittiğimde enerji santrallerini gezerim. Almanya enerji ve meslek okulları ile küllerinden doğmuş bir ülke. Parlamentosunda meslek okulu mezunlarına yer veriyor. Biz de onları örnek alarak üretime yönelirsek Türkiye’nin önü daima açık olur. Güçlü devlet olmanın yolu üretimden ve sanayi bölgelerinden geçer.

Size göre, sanayinin gelişmesinde meslek liselerinin çok büyük bir rolü var. Siz bu konuda ne gibi çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?
En önemli konu meslek liseleri. Bugün vasıflı eleman eksiğimiz var. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konu ile ilgili bir talimat verdi. Üniversitelerimizde diploma alınabilir ancak meslek erbabı olmak, kalifiye eleman olmak başka bir şeydir. Teorik ile pratiğin birleşmediği eğitim yolda kalır. Bu da meslek okulları ile mümkün olur. Biz de geçen hafta Sayın Valimiz ile görüştük. Bu konuda bize büyük destek oluyorlar. Başakşehir Kaymakamımız Uğur Bey de bize büyük bir destek veriyor. Bizim şu anda burada iki tane meslek okulumuz var. Bir meslek okulumuzda 4700 öğrenci var. Bütün branşlarda Türkiye birincisi. Enerji, üretime yönelik projeler ve meslek bilgisi bir ülkenin gelişiminde hayati önem taşıyor. Hedefimiz meslek okulu sayımızı en azından 10’a çıkarmak. Ankara’da parlamentomuzda meslek gruplarının temsilcilerinden parlamenter olması gerekir. Komisyonlarda meslek eğitimi almış kişiler yer alırsa isteklerimizi daha iyi anlatabilirler. Ben bu konuda uzun yıllardır mücadele veriyorum. Acil ve ivedi olarak İkitelli gibi projeleri çoğaltmamız gerekiyor.




 

Mustafa Keskin