Röportaj; Lou Pera
Fırat Fidan neler yapar? İş dünyasında kendinizi gördüğünüz konum nedir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1979 yılında doğdum. Liseyi Eyüboğlu Koleji’nde okuduktan sonra lisans eğitimimi Amerika’da Virginia Tech üniversitesi’nde, Endüstri ve Sistem Mühendisliği branşında yaptım. Ardından Washington D.C.’de bulunan American University Kogod’da, Uluslararası Pazarlama ve Girişimcilik üzerine MBA eğitimimi tamamladım. Amerika’da kendi işimi kurup 7 ay gibi kısa sürede başarıya ulaşmama rağmen buradaki işlerimiz ve aile şirketimizin geleceği için Amerika’daki 8 yıllık yaşantımı bitirip Türkiye’ye geri döndüm. Ardından yedi yıl boyunca grup şirketlerimizden ASF Otomotiv’de sırasıyla ikinci el, yedek parça, servis ve satış departmanlarında görev aldıktan sonra grubumuza sonradan kattığımız Medos Otomotiv ve Agras Otomotiv’in kurucularından oldum. Şu anda ise aktif olarak FDN Grubu’nda Yönetim Kurulu üyesi olarak faaliyet yürütüyorum. Bunun yanı sıra dünyanın ikinci en büyük, Avrupa’nın da en büyük araç kiralama şirketi olan Europcar’ın Türkiye Distribütörlüğünde genel müdürlük görevini sürdürmekteyim. Hazine Müsteşarlığı tarafından akredite edilen melek yatırımcı lisansına sahip olduğum için belli başlı start-up şirketlerinde yatırımlarım devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda ise Genç Girişimciler Derneklerinde hem başkanlık yaptım hem de yönetim kurullarında bulundum. Diğer yandan 13 yıldır Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde de aktif olarak kongre üyesiyim ve aynı zamanda da geçtiğimiz yıl yapılan olağanüstü seçimlerde seçimi kazanarak Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde Ahmet Nur çebi başkanlığında Futbol Altyapı, Kadın Futbol, Spor Okulları ve E-spor’dan sorumlu yönetim kurulu üyeliğim devam ediyor.
İşletme masterı olan bir endüstri ve sistem mühendisisiniz. Böylesine iyi bir eğitimin şu anki başarınıza ne kadar etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Alınan eğitimlerin hayatın her alanındaki başarılara etkisi olduğuna inanıyorum. Mühendislik eğitimi almış olmam sorunlara teknik açıdan yaklaşmamı ve optimum çözümler ortaya çıkarmamı sağlıyor. Sebep sonuç ilişkisi aramadan sonuca direk odaklanabiliyorum. Yapmış olduğum işletme master’ı ise bana herhangi bir sorunu çözdükten sonra nasıl geliştirmem ve yönetmem gerektiğini öğretmesi sebebiyle iş yönetiminde bütüncül bir görüş açısı kazanmamı sağlıyor. Küresel rekabette artık en önemli hedeflerin başında finansal başarı gelmekte. İşte bu noktada almış olduğum her iki eğitimi de uygulama şansım oluyor. Başarının kesinlikle bireysel olduğuna inanmıyorum. Ortada bir başarı varsa bunun arkasında güçlü ve başarılı bir ekip olduğunun da her zaman bilincindeyim.
Eurocar’ın ülkemizdeki hizmetleri nelerdir?
Europcar, Fransa Merkezli ve Avrupa’nın en büyük günlük araç kiralama şirketlerinden biri. Biz de grubumuz bünyesindeki Faz Oto Kiralama A.Ş olarak Europcar’ın Türkiye’deki faaliyetlerini yürütüyoruz. Europcar markası altında verdiğimiz premium günlük araç kiralama hizmetimizin yanı sıra Interrent markası ile de düşük maliyetli günlük araç kiralama hizmeti sunmaktayız. Filomuzda müşterilerimizin her türlü talebini karşılamak üzere değişik sınıflarda araçlarımız mevcut. Sektörde ekonomik ve orta sınıf araç talebinin yoğun olmasından dolayı Renault, Ford, Fiat ve Dacia marka araçlar filomuzun büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Aynı zamanda grup şirketlerimiz bu markaların bayiliğini de yürütüyor. Bunun yanı sıra filomuzda orta/üst ve üst segmet taleplerini karşılamak için VW, Audi, Mini, Mercedes gibi markaların da araçları yer alıyor. Türkiye’de 73 noktada hizmet veriyoruz ve toplamda 15 bine yakın aracımız (yüksek sezonda) var.
Rekabette öne çıkmak için neler yapıyorsunuz?
Europcar olarak, rekabette öne çıkmak için teknolojinin sağladığı ayrıcalıkları en iyi şekilde kullanarak, müşteri beklentilerini en üst düzeyde sağlamaya çalışıyoruz. örnek vermek gerekirse Europcar Mobility Group’un üzerinde çalıştığı “connected cars” projesini (internete bağlı araç) Türkiye’de hayata geçirdik. İş ortaklarımız Rent’n Connect ve Drivee markaları ile araçlarımızın 7/24 internete bağlı olmasını, acil durumlarda sağlık ve kolluk kuvvetlerine ulaşmalarını ve müşteri taleplerini çözmeye yönelik konsiyerj hizmetini almalarını sağlıyoruz. Ayrıca her 8 ayda bir araçlarımızı yenileyerek güvenilirliğimizi ve gücümüzü gösterme fırsatı buluyoruz. Müşteri memnuniyetinin her sektörde önemini bildiğimiz için de vermiş olduğumuz kararların çoğunu ilk önce memnuniyet araştırması yaparak alıyoruz.
Peki, Beşiktaş sevgisi?
Beşiktaşlılık benim için sadece takım tutmak değil, bir yaşam biçimi. Kendimi bildim bileli Beşiktaşlıyım. Ben Beşiktaşlı olmadım, Beşiktaş’ı tercih etmedim, Beşiktaşlı doğdum. Hatta çoğu kez ilmi okuldan, hayatı Beşiktaş’dan öğrendim derim. çocukken de hep siyah beyaz renkleri çok sevmişimdir. çocukluğumda da bir şeyin ya siyahını ya da beyazını hep seçerdim. 8-9 yaşlarımda, Gordon Milne’li Metin, Ali ve Feyyaz’lı kadromuzun olduğu zamanlar, futbolu sevmeye başladığım yıllardı. çoğu kez eleştirildim Beşiktaş’tan dolayı, hayata gri bakmamayı da öğrendim. çünkü benim için hayat hep siyah ve beyazdan ibaretti. Ya yapacağım ya da hiç yapmayacağım, bu anlayış hep bu siyah-beyaz sevdasından geldi.
Beşiktaş ile ilgili ilk an, gözünüzde canlanan ilk anı nedir?
Beşiktaş denilince aklıma binlerce şey gelir fakat hayatımın en büyük üzüntülerinden birini Amerika’ya yerleşme kararı alınca yaşamıştım. çok nadir zamanlarda ağlamışımdır ancak Amerika’ya gittiğimde Beşiktaş maçlarını izleyemeyecek olmamdan dolayı ağladığımı itiraf etmeliyim. 1997 yılında internet bu kadar gelişmemişken Beşiktaş maçlarını radyolardan, internet sitelerinden saat farkı sebebiyle orada sabahın ilk saatlerinde dinler, takip ederdim.
Beşiktaş’a yönetici olarak hizmet vermek ne hissettiriyor? Nasıl bir yöneticisiniz? Yönetimde strateji belirlerken ya da karar alırken ön planda tuttuğunuz değerleriniz nelerdir?
Sevdamız siyah-beyaz, onun uğruna ne olursa yapıyorum derken bir anda kendimi yönetici koltuğunda buldum. Beşiktaş’ın içinde farklı komitelerde görev almış olmama rağmen yöneticilik hayalim en baştan beri vardı. Bu hayalimin gerçekleşmesine sebep olan ve yöneticiliğini takdirle takip ettiğim başkanımız Ahmet Nur çebi’ye de buradan tekrar teşekkür etmek isterim, kendisi çok özel ve çok değerli bir insan. Yöneticiliğin en güzel taraflarından biri eskiden eleştirdiğiniz birçok noktada artık karar mevkiinde olduğunuzu hatırlayıp aklınızdakileri hayata geçirebilmeniz. Bu kulüp yöneticilerin değil tüm taraftarın ve Beşiktaşlıların kulübü. Bu yüzden bizler burada geçici olsak da yöneticiliğim süresince dürüst, ahlaklı ve Beşiktaş’a yakışan bir yönetici olmak için elimden geleni yapacağımın garantisini veriyorum. Yönetim Kurulu’nda karar alırken göreve geldiğimiz ilk günden beri aynı şeyi söyleyerek bu kararları alıyoruz, stratejilerimizi belirliyoruz. Bu da “Dürüst olacağız, şeffaf olacağız, Beşiktaş’ın bir kuruşunun dahi hesabını soracağız ve ne yaparsak yapalım Beşiktaş’a zarar vermeyeceğiz” anlayışı ile olmakta.
Başarıyla yürüttüğünüz Beşiktaş Akademi çalışmalarınız var. Nasıl gidiyor? Hedeflenen nedir? İlk etapta ve uzun vadede planlarınızdan bahseder misiniz?
Beşiktaş Akademi’de icra kurulumuz var. Farklı bir yapılanma ile denetim ve yönetim kurulu üyelerimiz de olacak, bunun üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Akademiyi şirketleştirip, ayrı bir şirket haline getirmek istiyoruz. Buradaki temel amacımız dış fonlarla desteklenen bir şirket yaratmak, gelir ve giderleri kontrol altına alabilmek. Yeni bir yapılanmaya gidiyoruz, daha çok hiyerarşik yapıdan kurtulmayı hedefliyoruz ve matriks yapılanmaya geçmeye çalışıyoruz. Herkesin birbiri ile beraber kol kola ve omuz omuza çalışacağı bir yapı kurmak önceliğimiz. çünkü biz iki buçuk sene burada olacağız, belki daha kısa belki daha uzun orasını bilemiyoruz ama bizden sonra gelecek arkadaşların da zorlanmadan devam ettiği bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz. Altyapılardaki en büyük sıkıntı bu oluyor aslında. Gelen yöneticinin ideolojisi ve kendi stratejisi devam ediyor ama o gittikten sonra sil baştan durumu yaşanıyor ki bunu geçmişte de yaşadık. Biz de bu durum oluşmasın diye her şeyi yazılı hale getirip süreçleri netleştirmek istiyoruz. Daha sonra sponsorlar bulma konusuna daha fazla odaklanacağız. Buraya sponsorlar çekebiliyoruz, tesis içinde yaklaşık 98 tane pano alanı oluşturduk. Ve o alanlara reklam alıyoruz şu anda. %25’i kadarını doldurduk. Bir sene içinde tamamını dolduracağız. Oradan bir gelir elde edeceğiz, bu geliri de yine akademi için kullanacağız. Spor okullarını yeniden yapılandırmaya başladık. Spor okullarında da ayrı reklam alanları yaratarak ek gelirler sağlamak istiyoruz. Spor okullarının satmış olduğu formaların tasarımlarını yapıp, maliyetlerini de daha aşağıya çekip daha da yüksek spor okulu geliri elde etmeye çalışıyoruz. Basketbol ve jimnastik üzerine de spor okullarımızı güçlendirmek istiyoruz. Şu an mevcutta bize ait beş tane spor okulumuz var. Bunların ikisi futbol, biri basketbol, biri voleybol ve birisi de jimnastik. Bize ait spor okullarındaki öğrenci sayımız 344. Franchise dediğimiz dışarıya verdiğimiz spor okullarında da yaklaşık 12 bin öğrencimiz var. Var olan 126 okulun çoğunluğu futbol. Avrupa’da bu kadar sayıya çok daha fazla futbolcu çıkar aslında. Elimizde bu imkanlar varken altyapıdan daha fazla oyuncuyu yukarıya taşımamız gerekiyor. İsmimizde jimnastik ismi geçmesine rağmen çok da kullanmıyoruz aslında. Yurt dışında altyapılara gittiğimizde en çok gördüğümüz şeylerden birisi futbolcuların duruş düzgünlükleriydi. Bunu da araştırıp sorduğumuzda bunun jimnastik ile olduğunu söylediler. Bu yüzden biz de jimnastiğe ağırlık vermek istiyoruz açıkçası. 36 jimnastik okulu açma hedefimiz var, bunların on ikisi İstanbul’da yirmi dört tanesi de Türkiye genelinde olmak üzere. Bu hem spor okullarına gelir sağlayacak hem de futbol ve basketbol altyapısına kazandıracağımız sporcuların buradan yetişmesini sağlayacağız. Tüm akademi bir direktöre bağlı. 83 çalışanımız var. İcra, denetim ve yönetim kurulumuz bağımsız ve herhangi bir bedel almadan gönüllü çalışan kişiler. çalışanlarımızın 62 kişisi futbol altyapıda görev alıyor. 12 kişi spor okullarından sorumlu ve kalanlar da basketbol okullarından sorumlu kişiler. Diyetisyenimiz, doktorumuz, fizyoterapistlerimiz, masörlerimiz, beslenme uzmanımız, eğitmen ve akademisyenlerimiz ve psikoloğumuz var. Aslında bizim için büyük bir artı bu durum. Bazı uygulamalarımız gerçekten de A Takımımız da bile aranır şekilde. Bunu tesislerimize geldiğinizde de görebilirsiniz. Kullanmakta olduğumuz SoccerLab adında bir yazılım programımız var. Bu program uluslararası A Takımlarda da kullanılıyor. Burada 16 bine yakın futbolcu kaydını sürekli izleyip, takip edebiliyorsunuz. PSV Eindhoven, Ajax gibi takımlar kullanıyor, Belçika liginde pek çok takım kullanıyor. Futbol scout ekipleri de gelip o programla bizim maçlarımızı izleyebiliyorlar. Maçlar canlı yayınlanıyor, GPS’ler ile oyuncular takip ediliyor, ısı haritası ve grafikler takip edilebiliyor. Hatta sporcular uygulama sayesinde saat kaçta yatıp kaçta kalktığını, o gün neler yediği gibi bilgilerin hepsini kendisi girebiliyor. Bizim uzman arkadaşlarımız da bu bilgileri ekranlardan takip edebiliyor. Her sporcuya ayrı bir program da uygulayabiliyorlar. SoccerLab programını Türkiye’de kullanan tek kulübüz. Bu program aslında geleceğin futbolcusunu yetiştirmemizdeki en büyük etkenlerden biri olacak. Teknoloji değişiyor, artık eski sistem ve teknolojilerle futbolcular yetiştirilmiyor. Temel hedefimiz bu tarz programlar üzerinden data analizini biraz daha arttırarak bunu daha ileri seviyelere taşımak.
Orta ve uzun vadeli hedefleriniz neler?
Futbolcu çıkarmak istiyorsak sürdürülebilir ve uzun vadeli hedefler koymamız lazım. Orta ve uzun vadeli hedeflerimize de bakarsak Jimnastik Okulları projelerini arttırarak büyütmeye çalışıyoruz. Akademide bir kreasyon yaratıp, Beşiktaş Akademi ürünlerini spor okullarında ve Kartal Yuvası Mağazaları’nda da satmayı planlıyoruz. Spor okullarına yazılım programı orta vadeli planlarımız içinde yer alıyor. Futbol okullarının rafinesini yapıp, ismimizi taşıyan futbol okullarının çok daha profesyonel bir biçimde yönetilmesini planlıyoruz. Uzun vadeli planlarımıza baktığımızda ümraniye tesislerine geçiş süreci var. Kids Akademi dediğimiz bir projemiz bulunuyor. Global anlaşmalar yapmaya başladık. Görüştüğümüz üç dört ülkede, ayrı ayrı futbol exchange programları var. Bu proje ile alt yaş kategorilerindeki futbolcularımızı diğer ülkelerdeki futbol okullarına gönderip, orada futbolcu takası ihtimallerimiz doğacak. Ayrıca futbolcularımız oralarda kamplar yapacak. Hem vizyonlarını genişletebilecekler hem de daha fazla, futbolun sadece futbol olmadığını, bir yaşam biçimi olduğunu deneyimleyecekler. Ve uluslararası arkadaşlıklar kuracaklar. Bir de bir üniversite ile anlaşmak istiyoruz, görüştüğümüz üniversiteler var şu anda. Orada daha çok antrenörlerimizin lisans almasını, hatta ümraniye’de yapacağımız tesis içerisinde o üniversiteyi konumlandırarak sporcu akademisyen üretmeyi de sağlayacak bir tesis haline getirmeyi hedefliyoruz. Kesinlikle şuna inanıyorum; beş yıllık, on yıllık planlar da yapılsa tüm proje ve planların sürdürülebilir halde yapılması lazım. Sürdürülebilirlik de yönetim kurullarına bağlı.
Kadın futbolu Beşiktaş’ta çok iyi durumda. Bu konuya sizin desteğiniz nedir?
Yönetime gelmeden önce iki sene boyunca Beşiktaş altyapısında komite başkanlığı yaptım. O süreçte de şunu fark ettim ki bir işi tek başınıza yapamazsınız. Bir işi yapacaksanız ekip ile yapmanız lazım. Ekip ve takım ruhu olmazsa olmaz. Biz bu ruhu da benim gibi Beşiktaş sevdalısı ve Beşiktaş’tan hiçbir maddi beklentisi olmayan temiz ve dürüst arkadaşlarımla, 20 kişilik bir ekip ile gerçekleştirdik. Tabii bu kez sorumluluğum daha ağır. Futbol Altyapı, Kadın Futbol ve Tüm Branşlar Spor Okulları Sorumlusu Yönetim Kurulu üyesi olduğum için geçmişte oluşturduğumuz komiteyi daha da güçlendirerek icra kurulu oluşturduk. Bu icra kurulundaki arkadaşlarla ve profesyonel çalışanlarımızla kadın futbolunun gelişimi için elimizden gelen her türlü desteği yapmaktayız. En son Vodafone ile iş birliğine giderek kendi sahamızda Atletico Madrid Kadın Takımı ile kadınlar gününe özel bir maç gerçekleştirdik. Bu maça 33 bin seyirci getirmeyi başardık ve Türkiye’de bir rekora daha imzamızı atmış olduk. Kadın futbolunun izlenebilirliğini artırarak TV yayın gelirleri kazanmasını ve rakip takımlarımızın da kadın futboluna yatırım yapmalarını sağlayarak Türkiye’de kadına verilen değeri yüceltmede Beşiktaş kulübü olarak öncü olmayı hedefliyoruz. Ayrıca kadın milli takımımızın da uluslararası turnuvalarda adını daha iyi yerlere getirip ülkemizin tanıtımına daha fazla katkıda bulunmak da bizlerin borcu diye düşünüyorum.
Peki ligdeki şu an son durumu nasıl değerlendirirsiniz? Beşiktaş’ta son durum ne? Şampiyonluğa yakınlık-uzaklık sizce?
Futbol A Takım olarak Sergen Yalçın hocamız ile geçtiğimiz aylarda anlaşma sağladık. Sergen Hocamızın gelmesi ile takımımızın motivasyonu daha yükseldi. Geleceğin takımını ve sistemini hocamızın ve teknik ekibimizin en iyi şekilde oluşturacağına şüphemiz yok. Kendilerine Yönetim Kurulu olarak müdahale etmiyoruz işi profesyonellere bırakıyoruz. Biz sadece yönetimsel anlamda elimizden geleni yapabiliriz, gerisi teknik ekibimizin işi.
Sadece şunu söyleyebilirim ki, Beşiktaş’ın içinde bulunduğu her türlü spor branşında şampiyonluk anlayışı vardır. Yarışmacı liglerde hedefimiz asla ikincilik veya üçüncülük olmadı, olamaz da.
Beşiktaş ile ilgili son bir söz. Ne dersiniz?
Tüm Beşiktaşlıları bu ay içinde açıklayacağımız bağış kampanyasında aktif olarak görmek istiyoruz. Gerek maddi gerek de bağış kampanyasında gönüllü olarak çalışacak Beşiktaşlıların bizimle beraber olmasını, kenetlenmesini istiyoruz. Zorlu bir virajdan geçiyoruz. Bu virajı hep beraber aşacağız ve Beşiktaş’ımızı daha güzel günlere getireceğiz, yeter ki taraftarımız bize güvensin ve sabırlı olsun. Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ediyorum. Tüm Beşiktaş camiasına sevgiler J