FAHRİ USTAOĞLU: Lob’in Turkey olarak 1988 yılında Türkiye’nin ilk tüketici dergisini yayınlayarak yolculuğumuza başladık. Tüketici hakları ve yayıncılık ile ilgili 26 yıllık bir geçmişimiz oldu. Lob’in Turkey, Türkiye’de tüketici haklarını savunmak, tüketicileri bilinçlendirmek ve marka bilincini yaygınlaştırmak adına yapılan ilk hareketti. 26 yıllık dergi yayıncılığımızın arkasından buna bağlı olarak zirveler de gerçekleştirdik. Tüketiciye ürün ve hizmet sunan marka yöneticilerini tüketicilerle buluşturduk. Tüketicilerin beklenti ve taleplerini üreticilere birebir olarak anlatabilme fırsatımız olsun istedik. Daha iyi üretim ve daha nitelikli bir hizmet anlayışı için tüketici beklentilerini toplantılarda gündeme taşıdık.
Uluslararası alanda gerçekleştirdiğiniz toplantılardan da bahsedebilir misiniz?
FEHİM USTAOĞLU: Tüketici ve kalite konulu yaptığımız çalışmalar dünyanın birçok yerinde ses getirdi. Bu toplantılara dünyanın önde gelen idarecilerini, devlet başkanlarını, önemli şirketlerin CEO’larını ve yöneticilerini davet ettik. Davet ettiğimiz şirketlerden birisi de Twitter oldu. Almanya’nın Angela Merkel’den önceki başbakanı Gerhard Schröder de bizim toplantımıza katıldı. Bunun dışında NATO Genel Sekreteri de bu toplantılarda bulundu. Birçok ülke ve kurumun yöneticileri, Londra Belediye Başkanı gibi halkla iç içe olan önemli isimler tüketici hakları ve nitelikli hizmet ile ilgili deneyimlerini bizlerle paylaştılar. Kalite konulu toplantılarımızı Avrupa’nın 16 muhtelif ülkesinde; Amsterdam, Brüksel, Münih, Londra gibi şehirlerde gerçekleştirdik. Avrupa’da yapmış olduğumuz bu çalışmaları Avrupa Kalite Zirvesi adı altında yürüttük. Okyanus ötesi olarak nitelendirebileceğimiz bölgelerde ilki ABD’nin Los Angeles şehrinde olmak üzere 8 dünya ülkesinde de dünya kalite kongrelerini yaptık. Los Angeles dışında New York, Washington, Tokyo, St. Petersburg, Pekin, Kuala Lumpur’da toplantılar gerçekleştirdik. Amacımızı insanlığın geleceğini tehdit eden kalitesizliği ve insanın hayatını zorlaştıran unsurları ortadan kaldırarak insan hayatını kolaylaştırmak olarak nitelendirebiliriz.
28 Mayıs’ta Kıbrıs’ta turizm sektörü ile ilgili organizasyonunuz olacak. Bu organizasyondan da bahsedebilir misiniz?
FAHRİ.U: 28 Mayıs tarihinde Kıbrıs’ta pandeminin neden olduğu sorunların tartışılacağı Turizm Kalite Zirvesi ve Ödülleri etkinliğini yapacağız. Bu zirveye 40’a yakın ülkenin turizm alanındaki yetkilileri katılacak. Dünya kamuoyu önünde sorunları tartışıp çözüm önerileri getirmeye çalışacağız. Bu etkinliği KKTC’de yapıyor olmak bizi ayrıca heyecanlandırıyor. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’da bizlere bu konuda büyük bir destek veriyor. Kıbrıs’tan, dünyaya turizm sorunlarını anlatacağımız bir çalışma gerçekleştiriyoruz.
Bu zirvede neler olacak?
FEHİM.U: Sektör temsilcileri, turizm yatırımcıları ve tedarikçileri orada bulunacak. KKTC Cumhurbaşkanı ve Başbakanı başta olmak üzere bürokrasi dünyası da katılım gösterecek. Türkiye’den de Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Ersoy’un katılmasını bekliyoruz. Avrupa’dan Londra Belediye Başkanı ile turizm bakanı düzeyinde önemli isimler ve turizm acente yöneticilerinin zirveye katılmasını bekliyoruz. Bu toplantıda turizm adına inovatif işler yapmış, nitelikli ürün ve hizmet üretmiş kurumlara ayrıca Uluslararası Turizm Kalite Ödülleri takdim edilecek. Birçok alanda turizme farkındalık oluşturmuş markalar bu zirvede ödül alacaklar. Turizmin en önemli giderlerinden biri eğlencedir, animasyonlardır. Sanat dünyası da bu noktada turizm sektörü açısından önemli. Dünya sanatçıları da bu zirvede ödül alacaklar.
“AMACIMIZ SEKTÖRE HEYECAN KATMAK”
Ödülleri belirlerken hangi kıstasları göz önüne aldınız?
FAHRİ.U: Marka ve kurumların inovatif olması, farkındalık oluşturması, kaliteli olması, beğenilmesi ve estetiği gibi birçok kritere göre belirledik. Jürimizin arasında tüketici dernekleri üyeleri, yöneticiler ve Uluslararası Diplomatlar Birliği yöneticiler var. Jüri kime ödül verileceğini detaylı bir çalışma neticesinde karar verecek. Amacımız bu gibi zirvelerde sektöre heyecan katmak.
“BİR ŞİRKET İÇİN EN KIYMETLİ DEĞERİN MAKİNE PARKI OLMADIĞINI, MARKA OLDUĞUNU SÖYLEDİK”
Lob’in Turkey olarak başka ne gibi faydalı çalışmalarınız oldu?
FAHRİ.U: Lob’in Turkey olarak çok farklı alanlarda hizmetler veriyoruz. Türkiye’deki Tüketici Hakları Kanunun çıkmasına biz ön ayak olduk. Bu konu ile ilgili çok ciddi çalışmalar yaptık. Tüketicilerin sorunlarını bildirebileceği hiçbir makam yokken tüketici dergisi olarak Türkiye’nin her yerinden şikayetler alıyorduk. Aldığımız bu şikayetleri değerlendirip firmalara aktarma görevini üstlendik. Bağımsız bir tüketici hakları yasası olmasını gerektiğini her zaman söyledik. İlk tüketici yasası biz kurulduktan 6 sene sonra, 1994 yılında çıktı ve daha sonra yapılan düzenlemelerle dünyadaki en gelişmiş yasa oldu. 1994’ten önce bütün mağazalarda satılan mal geri alınmaz diye bir levha vardı. Bu levhalar ortadan kalktı. Satılan bir mal tüketicinin beğenmemesi halinde iade edilebiliyor. Hatta tüketicinin tazminat alması noktasına gelindi. Bu yasa hem kaliteyi geliştirdi hem de spekülatif fiyat artışlarının önüne geçti. Rekabetin ancak marka ile yapılabileceğini söyleyerek markalaşmaya ciddi destekler verdik. Bir şirket için en kıymetli değerin makine parkı olmadığını, marka olduğunu söyledik. Markanın tüketiciye verilen açık çek olduğunu, güvenin markadan kaynaklandığını, insanların güvenmediği ürünü ya da markayı satın almadığını savunduk.
Bugüne kadar birçok metropolde önemli zirveler yaptınız. Bundan sonraki hedefleriniz neler?
FEHİM.U: Türkiye olarak pırlanta işçiliğinde dünyada bir numarayız. Londra’da ülkemize ciddi bir döviz kazandırma ve değer oluşturma adına beş gün sürecek bir pırlanta günleri gerçekleştiriyoruz. Katar’da Orta Doğu ile ilgili kalite bilincini yerleştirmek adına bir çalışmamız var. Bunların hazırlıkları devam ediyor. Lob’in Turkey olarak akademik grubumuzla birlikte oluşturduğumuz dinamik, sorgulayan, öngörülü ve vizyoner bir ekibimiz var. Doğruyu bulmanın ancak soru sormakla mümkün olabileceğin düşünüyoruz. Soru sormanın, hak aramanın utanılacak bir şey olmadığını insanların mutlaka bunu yapması gerektiğini topluma empoze etmek de hedeflerimizden.