L’actone Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk Amerikan İş Adamları Derneği (TABA-amCham) Başkanı ünlü iş insanı Ali Osman Akat, L’actone markasıyla başarılı bir şekilde yürüttükleri AR-GE çalışmaları sayesinde pandemi günlerinde önemli bir başarıya imza attı. Tesislerindeki üretim kapasitesini önemli ölçüde artıran ve 24 saat içerisinde 1 milyon ürün üretebilecek düzeye gelen marka Türkiye’nin ihracatına da önemli bir katkı sağlıyor. Türk Amerikan İş Adamları Derneği olarak da yaratacakları yeni imkânlar sayesinde Türkiye’nin bundan sonraki süreçte Amerika’ya yüksek katma değerli ürünler ihraç edeceğini belirten Ali Osman Akat ile dernek çalışmalarını, L’actone’u farklı kılan özellikleri, pandemi döneminde yaptıkları yatırımları, ürün gamlarındaki ürün çeşitliliğini ve gelecek hedeflerini Klass okurları için konuştuk.
“Bakterileri öldürücü, dezenfekte edici ‘Carvacrol’ hammaddesini incelediğimiz 50 çeşit kekik yağı arasından üç tanesinde en doğru dozajda bulduk. Bu yağlar da Türkiye’de. Bu yağları dezenfektanlarımıza ekledik. Ben ailem ve bütün çalışanlarımız bu ürünle kendimizi sürekli dezenfekte ediyoruz. Bu ürünümüz şu anda en revaçta olan ürünlerimizden bir tanesi. Bu ürünün 2009 yılında koronavirüse karşı işe yaradığına dair Zürich üniversitesi’nin raporu var.”
“AR-GE departmanımızda ve ürün geliştirmede 14 kişi çalışıyor. Bu departmana ciddi bir şekilde yatırım yapıyoruz. Amacımız kendi markamızı bir yere götürmekten öte Türkiye’de üretilmiş markaların dünya çapında bir yere varması. Bugün çeşitli ürünler tasarlayan markalar yabancı ülkelerin imajlarını vermeye çalışıyorlar. Biz ise tam tersi Türkiye’nin imajını ön planda tutmaya çalışıyoruz.”
Ali Bey, L’actone şu anda Türkiye’nin en önemli markalarından bir tanesi. Bu markanın kurucusu olarak L’actone’u farklı kılan özellikleri bizimle paylaşır mısınız?
Bizim en önemli özelliğimiz AR-GE ve yeniliklere açık olmamız. AR-GE departmanımız çok kuvvetli. Bundan dolayı yeniliklere çok çabuk bir şekilde adapte olabiliyoruz. Dünyadaki yeni buluşların AR-GE’sini yapıp ürün haline getirebiliyoruz. ülkemizde doğru ambalajı, doğru adette, doğru kalitede temin etme ve ürünün hammadesini temin etme konusunda da büyük sıkıntılar var. Biz bu ihtiyaçları uluslararası çevremiz ve ağlarımız, ülkemizdeki tedarikçilerle kuvvetli ilişkilerimiz sayesinde en hızlı sağlayabilen firmalardan birisiyiz. AR-GE departmanımızda ve ürün geliştirmede 14 kişi çalışıyor. Bu departmana ciddi bir şekilde yatırım yapıyoruz. Amacımız kendi markamızı bir yere götürmekten öte Türkiye’de üretilmiş markaların dünya çapında bir yere varması. Bugün çeşitli ürünler tasarlayan markalar yabancı ülkelerin imajlarını vermeye çalışıyorlar. Biz ise tam tersi Türkiye’nin imajını ön planda tutmaya çalışıyoruz. Amerika’da da ofisimiz ve altyapımız var. L’actone markasıyla beraber şu anda bünyemizde bulunan 36 farklı markayı Amerika veya Fransa imajıyla Türkiye’de tanıtabilirim fakat bunu yapmıyorum. ürünün kalitesini ve fiyat avantajını ön planda tutuyoruz.
“PANDEMİ SüRESİNCE ŞİRKETİMİZİ ON MİSLİ BüYüTTüK”
Kozmetik ve dezenfektan ürünleri Pandemi döneminde çok öne çıktı. Siz Pandemi sürecinde ne gibi yatırımlar yaptınız?
Yıllar önce domuz gribi döneminde bir takım AR-GE çalışmalarımız vardı. Covid-19 döneminde de zarar etme riskini de göze alarak geçmişten gelen altyapıyla birlikte en büyük yatırımı biz yaptık. Makine ve insan yatırımı bakımdan şirketimizi 10 misli büyüttük. Bunu 45 gün gibi kısa bir süre içerisinde yaptık. Devletin de verdiği destekle Türkiye’nin en büyük yatırımını gerçekleştirdik. Günlük üretim kapasitesi olarak şu anda 24 saat içerisinde yaklaşık 1 milyon adet ürün üretip uluslararası dünyaya arz edebiliyoruz. Bugün dünya çapındaki firmalar bu adetlere zor ulaşıyor. Bir ürünü yapabilmek için tedarikçilerle ilişkilerinizin çok iyi olması gerekiyor. ürünün hammaddelerini yasal olarak alıp bunu sürdürülebilir kılmak büyük bir yetenek ve endüstri mühendisliği gerektiriyor. çalışma ekibimdeki yetenekli arkadaşlarımızla bunu başarıyoruz. özellikle gençlere çok değer verdik. Yeni nesil gençleri bu konuda yetiştirdik ve onlar da hızlı bir şekilde bu hızlı tempoya ayak uydurdular. Bu hızlı tempo ve büyümeye ayak uyduramayan, bizim şirketimiz içerisinde ve rakip şirketlerden de birçok firma oldu. Bu da “Made in Turkey” olgusuna zarar veriyordu. Biz de bunlarla ilişkimizi kopararak doğru tedarikçiler ve doğru çalışan personelle yolumuza devam ettik.
ürün gamınızdan da bahsedebilir misiniz?
çeşitli “ml” değerlerinde 5 kiloya kadar çeşitli ambalajlarda likit bazlı dezenfektan üretiyoruz. Bunu Sağlık Bakanlığı’nın verdiği ruhsatla yapıyoruz. Bunların ihracatını 46 ülkeye gerçekleştiriyoruz. Bizim en büyük avantajımız itici gazlı, lpg’li deodorant ve oda spreyi tarzı ürünleri üretme kabiliyetimiz. Türkiye’de bunu yapabilen en fazla 15 tane firma var. Bu firmalardan birisi biziz. Dezenfektan ürünlerimizi itici gazlı ambalajlara yerleştirdik. Yani bir deodorant ambalajına, bir oda spreyi ambalajına dezenfektan yerleştirdik. Bunun kullanım bakımdan çok daha rahat ve pratik olduğunu, likit olarak kullanılan ürünlere nazaran 3\1 oranında daha avantajlı, tasarruflu ve pratik olduğunu gördük. Tek basmayla ihtiyacınız kadar alabiliyorsunuz. Bu da maliyeti ve aynı zamanda tüketici maliyetini üçte bir oranında aşağı çekiyor. Otomatik oda spreyi tarzındaki hava temizleyici ürünlerin üretimine de başladık. üretim kapasitemizi artırmamız sayesinde 150 değişik kalemde 3 bin çeşide yakın ürettiğimiz diğer ürünlerin üretimini de arttırmış olduk. Bu ürünlerle ilgili AR-GE’ler de aynı şekilde devam ediyor. El dezenfektanından çok güzellik ve bakım ürünlerinde online satışlarımızda çok iyi gidiyor. Dezenfektanların da yurt dışı ihracatını fazlasıyla gerçekleştiriyoruz.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Haziran sayısında...