Ruhuma Dokunan, Beni Hislendiren Her Tür Şarkıyı Okuyorum

Ruhuma Dokunan, Beni Hislendiren Her Tür Şarkıyı Okuyorum Ruhuma Dokunan, Beni Hislendiren Her Tür Şarkıyı Okuyorum

İlkokul döneminde öğretmeninin keşfettiği ünlü şarkıcı Cevher Özden, 17 yaşında Ankara’da musiki cemiyetinde başlayan müzik yaşamını, Kültür Bakanlığı’nda Türk Halk Müziği korosunda solistlik yaparak, ardından İstanbul’da Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne giderek ve İTÜ Batı Solfeji eğitimi alarak sürdürdü. 2003 yılından beri çıkardığı albümlerle geniş bir hayran kitlesine sahip olan Özden’in son dönemde imza attığı, Sezen Aksu şarkılarından oluşan 3 şarkılık maxi single çalışması “Hayal”, sanatçının muhteşem yorumuyla dinleyenlerini mest etti. Pandemi dönemi olmasına rağmen çalışmalarını aralıksız sürdüren sanatçı, şimdilerde “Yüreğimi Dağlayan Şarkılar” adlı dijital albümüyle gündemde. Yeni albümü için “Dönemin ruh halini en iyi yansıtan, neşter görevi gören şarkılardan oluştuğu için diğerlerinden oldukça farklı” oldu diyen Cevher Özden ile müziğe olan tutkusunu, başarısının sırrını, yeni albümünü Fethiye’de bulunan eşsiz konumu ve mimarisi ile konuklarını büyüleyen Lissiya Hotel’in muhteşem atmosferinde Klass okurları için konuştuk.  

Cevher Hanım, Lissiya Hotel’in muhteşem manzarası ve ambiyansında bir çekim gerçekleştirdik. Siz Lissiya Hotel’i nasıl buldunuz, bize nasıl anlatabilirsiniz?
Fethiye benim için çok özel bir tatil yeri. Doğasının yanı sıra tarihi değeriyle de çok önemli bir yer. Lissiya Hotel’de adeta bu önemli beldede bir ‘cennet bahçesi’ diyebilirim. Sık sık tatile geldiğim bir otel olduğu için aşinayım ama harika bir vadide harika bir manzarada bu çekimi yapmak gerçekten çok heyecanlandırdı beni. Bu arada size de nefes, yoga ve masaj uzmanları tarafından verilen bedensel ve zihinsel rahatlama ile arınma seanslarını ve ala carte restoranları da deneyimlemenizi öneriyorum.

Cevher Hanım, pop ve arabesk türünde seslendirdiğiniz, müzik severlerin gönlünde taht kuran şarkılarınızla tanındınız. Öncelikle sizi daha yakından tanıyarak müzik tutkunuzun nereden geldiğini sorabilir miyiz?
Aslında çocukluğumdan belliydi. Kendi kendime hep şarkılar söylerdim o zamanlar. Oyuncaklarımı önüme dizer bebeklerime, peluş ayılarıma konserler verirdim. Yan apartmanımızda oturan ilkokul öğretmenim duyarmış, beni ilk o keşfetti. İlkokul mezuniyet balosunda beni sahneye çağırdılar şaşkınlık içinde çıktım ama ev konserlerinden antrenmanlı olduğum için büyük bir ciddiyetle şarkımı söyledim. O gün şarkı söyleme isteğim tutkuya döndü diyebilirim. Kendinden başka birilerini etkilediğini görmek ayrı bir mutluluk ve güven verdi bana. O günden sonra daha bir bağıra bağıra söylemeye başladım. Hedefler koymaya başladım kendime. 17 yaşımda Ankara’da musiki cemiyetleriyle başladım yani kökenim Türk Müziği. Sonrasında Kültür Bakanlığı’nda Türk Halk Müziği korosunda solistlik yaptım. İstanbul’a geldikten sonra Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne başladım. İTÜ Batı Solfeji eğitimi aldım ama tüm bu teknik bilgileri öğrenmenin dışında, ruhumdan başka bir yorumlama şekli çıktı. Her tarz şarkı okuyorum aslında, bir kalıba ait olmadığımı düşünüyorum. Sevdiğim bir şarkı olsun yeter, gözlerimi kapattığımda, ruhumdan nasıl kopuyorsa öylece söylüyorum işte. Müzik tutkusu, hissedebilme özelliğimden geliyor bence; duygularımı ifade edebildiğim en güzel alan olduğu için sanırım. Çok seviyorum şarkı söylemeyi.

Profesyonel müzik kariyerine nasıl adım attınız? İlk albüm çalışmanızdan bahsedebilir misiniz?
İlk albüm 2003 yılında çıktı. 12 şarkılık harika bir albümdü. Sonrasında müziğe oldukça uzun bir ara verdim, evlenmiştim evime ve çocuğuma vakit ayırmak istedim. Amerika’ya yerleşmiştim. Her şeyden uzak kendime başka bir dünya kurdum ve evladımın hiçbir anını kaçırmadan 7 yılı onunla birebir ilgilenerek geçirdim. İçimdeki müzik tutkusu hiç bitmedi tabi ve ben 2015 yılından itibaren çalışmalarıma devam ettim. 2017’de YouTube platformuna, çok sevdiğim arabesk şarkılardan bir proje hazırladım ve kırılma noktası bu oldu aslında. Dinleyici çok beğendi. Müzikten ayrı kaldığım yılların yorumculuğuma katkısını inkar edemem; o kadar birikmişim ki duygu aktarımı sele döndü desem yeridir. Haliyle bu da dinleyicinin yüreğinde yer buldu, ne mutlu. Cover’ladığım şarkıları yorumlamanın dışında, yazdığım ya da ruhuma hitap ettiğini düşündüğüm başka kişilerden de şarkılar hazırlayıp çıkardım. Yani 2015’den bu yana sürekli okuyan, yazan, üretmeye gönüllü bir Cevher var.

“YAPTIĞIM MÜZİĞİN BİR KALIBA SOKULMASINI YA DA TEK BİR TARZIN SÖYLEYİCİSİ OLDUĞUMUN DÜŞÜNÜLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM”
Pop ve arabesk türünü seçmenizin özel bir sebebi var mı? Bu iki tarzın duygularınızı daha iyi yansıttığını mı düşünüyorsunuz?
Yaptığım müziğin bir kalıba sokulmasını ya da tek bir tarzın söyleyicisi olduğumun düşünülmesini doğru bulmuyorum. Ruhuma dokunan, beni hislendiren her tür şarkıyı okuyorum. Bu bazen bir arabesk şarkı, bazen klasik Türk müziği eseri de olabiliyor hatta okuduğum yabancı şarkılar da var, sözcük anlamını tam olarak kavrayamasam da mesela, müziği öyle derinden etkiliyor ki bir bakmışım dilime dolanıyor. Haliyle sevdiğim ve hissettiğim bir şarkıyı okumak elbette beni daha doğru yansıtıyor. O zaman kendini ifade etmeye gerek kalmıyor. Şarkılar kimliğin hakkında, hayata bakışın hakkında ipuçları veriyor. Öyle anlar oluyor ki, sesimi dinleyerek beni tanıyan anlayan insanlar var, demek ki bu da bir iletişim yolu, en yalınından, en zahmetsizi ve en gerçeği.


 

Cevher Özden