Serkan Ulusoy : “21 Yıl İçinde 7 Dünya Şampiyonluğu Ve 55 Türkiye Şampiyonluğu Kazandım”
.jpg)
Doğa Okulları Spor Bölüm Başkanı Serkan Ulusoy, 21 Yıllık Kariyer Yolculuğunu Ve Başarılarını Anlattı İzmir’de başlayan hayat hikâyesi, İstanbul’da beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle Darüşşafaka altyapısında basketbola adım atmasıyla şekillenen ve oyunculuk kariyerinin ardından antrenörlüğe geçerek Doğa Okulları’nda spor bölüm başkanlığına kadar yükselen Doğa Okulları Spor Bölüm Başkanı Serkan Ulusoy, spor ve eğitimin birlikte yürütülebileceğini; disiplin, özveri ve doğru yönlendirme ile büyük başarıların mümkün olduğunu örneklerle vurguluyor. Öğrencileriyle abi-kardeş ilişkisi kurarak, onları sadece sporcu değil, iyi bireyler olarak da yetiştirmeye çalıştığını belirten Ulusoy, 7 dünya ve 55 Türkiye şampiyonluğu gibi büyük başarılara imza atarken en çok ailesinden ve meslektaşlarından destek aldığını ifade ediyor. Doğa Okulları Spor Bölüm Başkanı Serkan Ulusoy, sporla tanışma hikayesinden başlayarak 21 yıllık kariyer yolculuğunu ve eğitimci kimliğiyle elde ettiği büyük başarıları Klass okuyucularıyla paylaştı.
Sporla tanışma hikayeniz nasıl başladı? Kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
25 Haziran 1978’de İzmir’de dünyaya geldim. Şu anda evliyim ve iki çocuk babasıyım. Çocuklarımdan biri Karabük Üniversitesi Orman Mühendisliği bölümünde öğrenim görüyor, diğeri ise 11. sınıfa devam ediyor. Eşim özel bir okulda kampüs müdürlüğü yapmaktadır. Annem ve babam bankacıydı. Bu nedenle 6. sınıfta onların tayini İstanbul’a çıktığı için ailece İstanbul’a taşındık. İstanbul’da beden eğitimi öğretmenimin yönlendirmesiyle Darüşşafaka altyapısına girdim ve burada basketbola başladım. 22 yaşına kadar aktif olarak basketbol oynadım. Bu süreçten sonra oyuncu olarak değil, antrenör olarak yoluma devam etme kararı aldım. Antrenörlük kariyerime bir spor okulunda başladım. 2004 yılında, o dönem yalnızca bir kampüsü bulunan Doğa Okulları’nda önce basketbol antrenörü, ardından spor bölümü başkanı olarak görev yaptım. 21 yıl boyunca Doğa Okulları’nda çalıştım.
Serkan Bey, Türkiye’ye okullar düzeyinde tam 7 dünya şampiyonluğu ve 55 Türkiye şampiyonluğu kazandıran, ayrıca bugün Türkiye liglerinde ve NBA’de forma giyen birçok başarılı sporcunun yetişmesinde büyük rol oynayan bir isimsiniz. Bu kadar büyük başarılara ulaşan bir antrenör ve eğitimci olarak, sizce genç bir sporcunun dünya çapında başarıya ulaşmasında en kritik unsurlar nelerdir?
Bu soru gerçekten çok önemli. Herkes NBA’de ya da millî takımda oynamak istiyor ama kaç kişi bu hedefe ulaşabiliyor? Öncelik her zaman eğitim, sonra basketbol olmalı. Size bu konuda birkaç örnek vermek istiyorum. Mesela Melih Mahmutoğlu. 2005 yılında geldiğinde lise 1. sınıfa gidiyordu. Sabah Pendik’ten çıkıp erken saatte Bostancı’daki okula geliyor, okul başlamadan önce bireysel şut çalışması yapıyordu. Sonra derse giriyor, ardından Merter’e Efes idmanına gidiyordu. Akşam saat 8 gibi tekrar okula dönüp yine bireysel şut antrenmanı yapıyor, sonra evine geçiyordu. İstanbul trafiğini de göz önünde bulundurursak, bu süreçte hem antrenmanlarını yapıyor hem de derslerine çalışıyordu. Başka bir örnek olarak Ömer Faruk Yurtseven’i verebilirim. Sabah A Takım idmanı, ardından okul, akşam tekrar A Takım idmanı yapıyordu. Boş zamanlarında ise test çözüyor, akademik eksiklerini tamamlamaya çalışıyordu. Yani şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: “Spor ya da ders” şeklinde bir tercih yapmak zorunda değilsiniz. Her ikisini de birlikte yürütebilirsiniz. Ama burada en önemli nokta, boş zamanları verimli değerlendirmek. Biz özellikle öğrenciliğin ilk yıllarında, sabah ve akşam antrenman saatleri dışında da ekstra çalışmalar yaptık. Daha sonra lig statüsündeki değişiklikler nedeniyle antrenman günleri azaldı belki ama her gün okula gelmeye ve özellikle yabancı dil eğitimine ağırlık vermeye devam ettik.
Bu yolculukta eğitmen olarak sizin
yaklaşımınızı diğerlerinden ayıran
en önemli özellik ne oldu?
Ben her zaman onlara bir abi oldum. Yeri geldi, hastalandıklarında evlerinden alıp hastaneye götürdüm; yeri geldi, tüm maçlarına gidip destek oldum. Akşamları bir araya gelip hatalarını ve doğrularını konuştuk. Hatta zaman zaman özel hayatlarına kadar inip dertleştik. Kısacası, adeta bir aile gibiydik. Şu anda 35 yaşında olan eski oyuncularım var. Örneğin Melih Mahmutoğlu, Sertaç Şanlı, Barış Erlim, Cedi Osman… Hâlâ aramızda o abi-kardeş ilişkisi devam ediyor. Bu samimiyet, güven ve bağlılık da zaten başarıyı beraberinde getiriyor.
İlk kez antrenörlük yapmaya başladığınız zamanı hatırlıyor musunuz? Neler hissettiniz?
İlk kez okul takımını kurduğumda, Darüşşafaka ve Efes altyapılarında oynayan oyuncular vardı kadromuzda. O yıl ilçe finaline kalmıştık ve gerçekten çok heyecanlanmıştım. Ama asıl gurur verici olan, o ekiple yıllar içinde birlikte büyüyüp, lise döneminde Türkiye Şampiyonu olmamızdı.
Sizi bu alanda en çok motive
eden kişi ya da olay neydi?
Beni motive eden en önemli şey, her yaş grubu ve her kategorideki maçları izlememdir. O maçlardaki kazanma sevinçlerini ya da kaybettikten sonraki hallerini gözlemlemek, bana ilham verir. Oyuncuların yaşadığı duygulara tanık olmak, hem onları daha iyi anlamamı sağlar hem de kendimi motive etmemde büyük rol oynar.
Başarıya giden yolda yetenek mi,
disiplin mi daha belirleyici olur?
Yetenek mi, disiplin mi? Bence ikisi de farklı kavramlar. Yetenek bir nebze doğuştan gelir, ama disiplin bambaşka bir şeydir. Disiplin; her zaman çalışmak, tekrar tekrar çalışmak demektir.
Türkiye’de spor eğitiminin gelişimi
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şu anda işler eskisine göre daha da zorlaştı. Çünkü artık çocukların gününün büyük bölümü yollarda ve deplasmanlarda geçiyor. Bu durum, ileride üniversiteye geçiş sürecini de zorlaştıracak. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için bu daha da geçerli. Hayatlarının büyük bir kısmı trafikte, okulda, idmanda, deplasmanda ve maçlarda geçiyor.
7 dünya şampiyonluğu ve 55 Türkiye şampiyonluğu gibi dev başarılar kazandınız. Bu başarıların sizin için anlamı nedir?
21 yıl içinde toplamda 7 Dünya Şampiyonluğu ve 55 Türkiye Şampiyonluğu kazandım. Üstelik bu başarılar her kategoride geldi. Benim için en değerli olanı ise, kendi antrenörlüğümde kazanılan Dünya Şampiyonluğu oldu. Sadece erkek basketbolunda değil; kadın basketbol, kadın hentbol, erkek voleybol ve kadın voleybol branşlarında da Dünya Şampiyonlukları yaşadım. En güzeli ise, her branşta bu başarıları elde edebilmiş olmak.
Sizi en çok duygulandıran
şampiyonluk hangisiydi? Neden?
Benim için iki özel anı var. Birincisi, kendi oğlumun da içinde yer aldığı takımın Türkiye Şampiyonluğu ve ardından gelen Dünya 3.’lüğü. İkincisi ise bu yıl yaşandı. Hem Bursa hem de İstanbul takımlarımız, “Senin için, yani son senende Türkiye Finali oynayacağız” sözü verdiler. Ve gerçekten de iki okulumuz finalde karşılaştı.
Yani Türkiye 1 ve 2.’si yine biz olduk. Verdikleri sözü tutmaları beni çok duygulandırdı.
Türkiye liglerinde ve NBA’de oynayan öğrencilerinizin başarısını görmek size ne hissettiriyor?
Onları izlemek bana çok büyük bir mutluluk veriyor, çünkü doğru işler yaptığımızı gösteriyor. Şu an bir NBA oyuncumuz var, ancak dört tane de Avrupa’da oynayan oyuncumuz bulunuyor. Bu, her zaman gurur verici bir durum.
Bu kadar çok başarıyı elde ederken
karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Çok güzel bir soru. Türkiye 2.’liği ve Dünya 2.’liği, 3.’lüğü… Çünkü hedefimiz her zaman yüksek oldu.
Bir sporcunun sadece sahada değil, hayatın her alanında başarılı olabilmesi için hangi değerlere sahip olması gerekir?
Karakter, en önemli şeydir ve maddiyatı en sona bırakmaları gerekir. Basamakları yavaş yavaş çıkacaklar. Benim tüm oyuncularım bunu bilir; her şeyin bir yeri ve zamanı vardır.
Önümüzdeki dönemde gerçekleştirmek
istediğiniz özel projeler var mı?
21 yıldır sürekli ders, idman, maç, oyuncu izleme ve rakiplerle geçen yıllar var. Ama şimdi en azından 6 ay kadar kendimle ve ailemle zaman geçirmek istiyorum. Sonrası kısmet.
Spor dışında tutkuyla ilgilendiğiniz
başka bir alan var mı?
Evet, birinci olarak eşimle seyahat etmek, tiyatroya gitmek ve film izlemek. İkincisi ise, tüm Karşıyaka futbol maçlarına gitmek hem içerde hem dışarda, çünkü Karşıyakalıyım.
Başarıya ulaşmanızda size en çok
destek olan kişiler kimlerdi ve bu süreçte onların katkıları neler oldu?
Başta her zaman yanımda olan ve desteğiyle bana güç veren eşim Özlem Yorulmaz Ulusoy’a, benim buralara gelmeme vesile olan spor koordinatörümüz Tunç Dağal’a, Beden Eğitimi Bölüm Başkanı Adnan Altunbay’a, şu an benim yerime geçen Spor Bölüm Başkanı Mustafa Solak’a, kardeşim Gürbüz Koçer ve tüm Doğa Okulları çalışanlarına teşekkür ederim. Her zaman söylediğim bir sözle röportajı kapatmak istiyorum: “Hayat bir gün, o da bugün.”